2. Ödül, İzmir Sürdürülebilirlik Merkezi (S-Hub) Mimari Proje Yarışması

2. Ödül, İzmir Sürdürülebilirlik Merkezi (S-Hub) Mimari Proje Yarışması

Emre Şavural, Fatih Yavuz, Mert Ayaroğlu, Kaan Özdemir ve Kutay Kaynak'ın tasarladığı proje, İzmir Sürdürülebilirlik Merkezi (S-Hub) Mimari Proje Yarışması'nda 2.'lik ödülü kazandı.

Mimari Proje Raporu:

A MACHINE FOR CLIMATE* / İklim İçin Bir Makina*

*Le Corbusier’in ‘ev’ için yaptığı ‘bir yaşam makinası’ tanımına bir göndermedir.

Daha çok tüketim
Daha fazla üretim
Daha çok mekan
Daha fazla inşaat
Daha çok kaynak
Daha çok karbon ayak izi
Daha çok atık
Daha az geçirgen yüzey
Daha fazla tahribat
Daha kırılgan bir dünya
Bozulmuş bir ekosistem
İklim krizi

Artık dünyaya verilen hasarın geri döndürülemez sonuçları olduğuna her geçen gün daha fazla şahit oluyoruz. Ne pahasına olursa olsun daha fazla üretmek için doğaya verilen tahribat maalesef giderek artıyor. Vahşi tüketim anlayışının sonucunda doğanın ne olursa olsun bu yıkım ile baş edebilecek sonsuz bir kaynak olmadığını çok acı tecrübe ediyoruz. Tüm insanlığı etkileyen olumsuz sonuçlar yanında gelecek ile ilgili daha da korkutucu öngörülerin varlığı her üretim pratiğinin yeniden düşünülmesini zorunlu kılıyor.

Artık her ne koşulda olursa olsun büyüyerek ekolojik krizle baş etme şansını maalesef kaybettik. Sürdürülebilir Geri Çekilme fikrini benimsiyoruz. Daha küçük, daha verimli, daha esnek bir planlama mantığı ile yola çıkarak gereğinden fazla yapmamak kabulu ile inşa eyleminin genel geçer kabullerini sorgulayıp yöntemleri yeniden ele almak istiyoruz Sürdürülebilirliğin en temel girdisinin kaynak kullanımını azaltacak tercihlere yönelmek olduğunu kabul ederek var olanı da yeniden kullanmanın peşinden gidiyoruz.
Onarılamayacak seviyelerde tahrip edilen doğa artık bize karşı cömert olmaktan çok uzak. Bu sebeple bizlere sonsuz kaynak sağlamaya devam edeceği düşünülen doğadan her seferinde yeni bir kaynak elde etme çabası insanlığı büyük bir çıkmaza itmiştir. Bu sonsuz verici kaynağa aynı zamanda sonsuz bir öğütücü gibi davranmak yaklaşımının son bulması gerekiyor. Alternatif yaklaşımlarla doğanın yeniden onarımı için her fırsatta ısrarcı olmalı ve yeni bakış açıları geliştirmeliyiz.

Geleneksel yapım döngüsü anlayışı ile, alışılmış yapı-mekan üretimi pratikleri kullanılarak her geçen gün daha fazla mekan ve yapı üretmeye devam ediyoruz. Bu eylemin sonucunda hem kaynakları verimsiz kullanarak doğada ağır bir tahribata neden oluyoruz, hem de sonsuz miktarda inşaat atığı üretip bunları doğaya terk ediyoruz. Alternatif üretim pratikleri ile inşa etmeyi ve yapı bileşenlerini yeniden düşünmeye başlamalıyız. Bir yapı herhangi bir sebeple bütünlüğünü kaybettiğinde elimize mutlaka yeniden kullanılamayacak karmaşık bir yığın olmak zorunda değil. Bir araya getirilen yapı bileşenleri hem şehrin üretim kaynakları ekseninde değerlendirilmeli ve seçilmeli hem de parçalarına ayrılma potansiyeline sahip olmalıdır.

Geleneksel Yapım Modeli

Geleneksel yapım modelinde (HAMMADDE – MALZEME – YAPIM – KULLANIM – YIKIM – ATIK) yapı malzemeleri farklı kaynaklardan temin edilerek bir araya getirilir ve yapılar elde edilir. Ekonomik Kullanım ömrü tamamlanan yapıların yeniden kullanılması yerine genellikle yıkılması ile de sonucunda moloz yığınları oluşmaktadır. Yapım malzemelerinin elde edilmesinde üretilmesi sürecinde tahrip edilen doğanın ortaya çıkan bu moloz yığınları ile tahribatı artmakta ve geri döndürülemez sonuçlar ile yüzleşilmektedir. Geleneksel yapım metotları ile kaynakların sonsuza kadar devamlılığının sağlanması ve doğanın bu yıkımı bünyesinde yok edebileceği inancı günümüzde yerini hızla temelde döngüsel ekonomiye dayanan döngüsel yapım modeline bırakmalıdır.

Döngüsel Yapım Modeli

Döngüsel yapım modelinde (HAMMADDE – MALZEME – YAPIM – KULLANIM – SÖKÜM- ATIK – İLERİ DÖNÜŞÜM – YENİDEN YAPIM) ise farklı kaynaklardan temin edilen yapı malzemeleri ile inşa edilen yapının kullanım ömrünü tamamlandığı anda yıkılması yerine parçalarına ayrılarak elde edilen parçaların yeniden kullanılması esastır. Bu noktada yapım tekniği ve yapıda kullanılan malzemelerin niteliği öne çıkmaktadır. Yapının bütününü oluşturan yapısal elemanlar demonte edildiklerinde tekrar kullanıma olanak sağlayacak şekilde bütünlüğünü koruyabilmelidir. Bu sayede elde edilen yapısal elemanların farklı şekilde bir araya getirilmesi ya da geri dönüştürülmesi ile yeni ihtiyaçlara uygun, mekansal üretimler yapılabilecek yeni yapısal elemanlar elde edilmiş olacaktır.

Dünya genelinde inşaat endüstrisinin oluşturduğu atık miktarı ve bu atıkların yarattığı çevresel etki günden güne kontrol edilemez boyuta ulaşmaktadır. Türkiye’de kentsel katı atıkların %30’una varan bölümünü inşaat ve hafriyat atıkları oluşturmaktadır. İnşaat atıklarının bertaraf edilememesi kentsel ölçekte ciddi yan etkiler meydana getirir. İstanbul’da Yenikapı ve Maltepe sahilinde toplam 1.700.000 m2’lik bir alanda yapılan dolgu çalışmalarının ortak noktası her iki projenin de dolgu malzemesinin İstanbul’da devam eden kentsel dönüşüm projelerinden ortaya çıkmasıdır. 1980’lerin başından bu yana İstanbul’da oluşturulmuş dolgu alanların toplam büyüklüğü altı kilometrekareye yaklaşmaktadır. Şubat ayında yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında ortaya çıkan tablo da son derece olumsuzdur. Deprem sonrasında yıkılan binalardan ve kentsel dönüşümle birlikte yıkılacağı düşünülen orta ve ağır hasarlı binalardan ortaya çıkacak olan inşaat atığının toplam miktarının bir milyar tonu geçeceği düşünülmektedir. Ortaya çıkan bu tablo hiçbir koşulda sürdürülebilir değildir. Önerdiğimiz döngüsel metodoloji ile inşaat atıklarını bir problem olmaktan çıkarıp inşaat endüstrisinin çevresel etkisini azaltacak bir araç haline getirmeyi hedefliyoruz. Bu model ile öncelikle İzmir özelinde sonrasında ise diğer şehirlerimizde farklı ölçeklerde uygulanabilecek yeni bir inşa etme yöntemini ortaya koyuyoruz.

Tasarım Ana Fikri

Projenin çıkış noktası ve ana kurgusu inşaat atıklarının ve malzemelerinin yeniden kullanımı, geri dönüştürülmesi ve ileri şekilde dönüştürülmesidir (Reuse – Recycle – Upcycle). Bu şekilde Türkiye inşaat endüstrisinin en büyük açmazlarından biri olan yıkıp yeniden yapmak ve ortaya çıkan inşaat atıklarının bertaraf edilememesi problemlerinin çözümüne dair bir model oluşturulacaktır. Ham madde ve malzeme tüketiminin azaltılmasına dair en somut hedef projenin temel çıkış noktasını oluşturmaktadır.

Tasarımın ana fikri Döngüsel Yapım Modeli ışığında geri dönüşüm ile üretilmiş çelik ana çerçevenin oluşturduğu ana yapısal 3 boyutlu çelik kafesin proje alanında yer alan mevcut yapı bileşenlerinin yeniden kullanılabilecek parçalarının ileri dönüşüm yaklaşımı ile tasarımda yer bulması ve bu yeni bir aradalığın oluşturduğu mimarinin görünür kılınmasıdır.

Tasarım sürecimizde şu anda arazide bulunan yapı ve strüktürler ile neredeyse alanın tümünü kaplayan mevcut beton zeminin moloz olarak atılmasının yerine yeniden kullanım potansiyellerinin peşinden gittik. Yıkım ve söküm sonrasında yeniden kullanımını mümkün gördüğümüz bileşenleri tasnif ederek elde edilen yapı bileşenlerinin potansiyellerine odaklandık. Taşıyıcı strüktürel elemanlar olarak kullanmak yerine tamamlayıcı mimari elemanlar olarak ele alıp, mimari tasarımın kimliğini oluşturan güçlü öğelere dönüşümlerini arzuladık. Bu sayede yeniden kullanım fikrinin kullanıcılarına mimari ile doğrudan iletilmesini önemsedik.

Geri Dönüşüm
Aliağa gemi söküm tesislerinde sökülen çelikler ya da toplanan hurda demirler yakın mesafedeki demir-çelik üretim tesislerinde(sertifikalı haddehane) eritilerek taşıyıcı çelik profiller olarak sertifikalandırılıyor.

Projemizde ana strüktür malzemesi olarak Aliağa gemi söküm tesislerinde sökülen hurdaların yakın mesafedeki demir-çelik üretim tesislerinde (sertifikalı haddehaneler) eritilmesi sonucunda üretilen yapısal çelik ile sağlamayı planlıyoruz. Temin edeceğimiz noktaya olan Haddehanelere olan yakınlığımız ve aynı zamanda bu malzemelerin deniz yolu ile (ve aynı zamanda tren yolu ile) proje alanına ulaştırılabilecek oluşu sebebiyle Çelik temel yapı elemanımız olarak belirlendi.

Mavna aracılığı ile iskeleye getirilen çelikler ile önce iskelenin inşa edilmesini öneriyoruz. Alana döşenecek raylar aracılığı ile mavna ile getirilen yapısal elemanlar proje alanına taşınıyor. Süreçte farklı olasılıkların hayat bulmasını sağlayacak 3 boyutlu çelik kafesi üretiyoruz.

İleri Dönüşüm

Geri dönüşüm (recycle) ile elde edilmiş yapısal çeliklerin yanı sıra İleri Dönüşüm (upcycle) ile yeniden kullanımı uygun olan yapısal elemanları da kullanmayı tercih ediyoruz. Proje alanında bulunan mevcut yapıları ve beton zemin kaplamasını bertaraf edilmesi gereken bir inşaat atığı olarak görmüyoruz. Hem kaynak tasarrufu yaratmak hem de inşaat malzemelerinin birer atık olarak çevresel etkilerini ortadan kaldırmak için alandaki mevcut kullanılabilir malzemenin tamamının geri dönüşüm ve ileri dönüşüm teknikleri ile kullanmayı hedefliyoruz.

Proje alanındaki mevcut yapıların yıkım-sökümünden elde ettiğimiz yapısal elemanları yeniden kullanmayı öneriyoruz. Ayrıca İzmir genelinde devam eden kentsel dönüşüm sürecinde ya da çeşitli yıkım-söküm faaliyetleri neticesinde elde edilen yapısal elemanların özenle seçilmesini ve sınıflandırılmasını öneriyoruz. Yıkım söküm sonrası ortaya çıkan yığının moloz olarak görülerek sadece kurtulmaya çalışılan gereken bir atık olmadığının altını çiziyoruz. Hedeflenen teknik nitelik kriterlerine uygun olan ve projeye uygun olan yapısal elemanların proje alanına getirilerek yapım sürecine dahil olmasını öneriyoruz.

Taş duvar parçaları, Trapez saç, Sandviç Panel, Beton zemin parçaları, Kutu Profil vb. yapı elemanları ile öncesinde oluşturduğumuz çelik karkasın referanslarını kullanarak mekanları tanımlamayı planlıyoruz. Örneğin mevcut zemini oluşturan yüksek nitelikli betonun yerinden kaldırılmadan önce parçalanması gerekiyor. Sonrasında alışılageldik olanın aksine alandan moloz olarak uzaklaştırılması yerine beton parçalarını kullanarak gabion duvar oluşturmayı öneriyoruz. Gereken yalıtım değerlerini sağlamak için kullanacağımız yalıtım katmanı ile birlikte ele alarak kullanılabilir durumda olan çeşitli metal yapı elemanlarını (trapez sac levha, kutu profil vb.) kullanarak bazı duvarları oluşturmayı ve cephe kaplamalarını üretmeyi planlıyoruz. Diğer yapı bileşenlerinin birçoğunun da ileri dönüşüm sonucunda elde edilerek mavna aracılığı ile İzmir’in farklı noktalarından alana getirilebileceğini öneriyoruz.

Özetle, yapı üretebileceğimiz, elimizdeki alanda halihazırda bulunan ve temin edebileceğimiz yapı bileşenlerinin farkında olarak ana hacimleri üretmeyi planlıyoruz. Bu sayede yapının karbon ayak izini azaltmaya çalışıyoruz.

Bir Olasılıklar Mekanı

Yapıyı tek bir durum ve program için tasarlamak yerine farklı olasılıkları mümkün kılacak bir kurguda ele alıyoruz. Esnekliği ele alırken hem ürettiğimiz mekanların farklı kullanımlara ev sahipliği yapabilmesini istiyoruz hem de oluşturulan hacimlerin zaman içinde yepyeni ve bambaşka yaşamları da örgütleyebilmesini arzuluyoruz. Oluşturduğumuz bu 3 boyutlu gridal sistem ile amaçladığımız tam da bu olasılıkları gerçek kılacak bir referansa sahip olabilmek. Zaman içerisinde gerçekleşebilecek tüm dönüşümler için var olmaya devam edecek bu 3 boyutlu grid aynı zamanda yapısal bütünlüğünü korumaya devam ederek her durumda farklı bir olasılığı mümkün kılabilecek.

Ana taşıyıcı sistemi oluşturan 3 boyutlu gridin zemin ve çatı seviyelerinde 1’er metre yüksekliğinde boşluklar bırakıldı. Bu boşluklar birden fazla amaca hizmet ediyor. Zemindeki boşluk ile hem yüzeye teması en az düzeye indirmeyi hem de sel riskine karşı yapıyı korumayı planlıyoruz. Yine zemindeki boşluk ve çatı seviyesinde yer alan boşluk tesisat altyapısı için kullanılacaktır. Esnek bir tesisat altyapısı kurgulayarak yapının değişen ihtiyaçlara göre dönüşebilmesini hedefliyoruz. Bunlara ek olarak zemin ve çatıda bırakılan boşluklar ile yaşam alanlarının etrafında daimi bir hava akışı da sağlanacaktır. Çatı yüzeylerinin doğrudan ısıl etkiden olumsuz etkilenmemesi amaçlanmış ve doğal havalandırmanın da desteği ile altındaki mekanların konforunu artıracak bir çözüm olarak sunulmuştur.

Esneklik ile sadece mekanları oluşturabilmeyi değil aynı zamanda olası dönüşümlerin ihtiyaç duyacağı tesisat senaryolarını da birlikte ele alıyoruz. Doğu çeperini oluşturan tesisat duvarının içerisinde sistematik bir şekilde tesisat gruplarını planladık. Önerdiğimiz bu tesisat grupları (sıhhi, pis su, havalandırma, elektrik vb) her aksta belli bir ritimle tekrar ediyor ve iç mekana bakan yüzeyinde tasarladığımız sökülebilir-takılabilir yüzeyler vasıtası ile ihtiyaç duyulduğunda erişilebiliyor. Gerektiğinde ihtiyaç duyulan başka tesisat birimleri ile de donatılabilir bu tesisat duvarı aynı zamanda pasif havalandırmayı desteklemek için oluşturulmuş hava bacalarını da içinde barındırır.

Kolayca dönüşebilecek bir mekan arzuluyorsak bütünden bağımsız kurgulanmış aynı zamanda da kendi içinde bir bütün olarak çalışabilen mimari hacimleri birlikte ele almalıyız. Bu sayede mekansal esnekliğe gerçek anlamda katkıda bulunabiliriz. Kendi içinde bir bütün olan bağımsız program hacimleri programatik olarak da yeniden kullanım senaryosunda güçlü bir şekilde var olabilirler. Ana Hacimlerin içerisinde sağlanması gereken konfor ve iklim koşullarını gözeterek daha küçük hacimler öneriyoruz. Bu hacimler ile o fonksiyon özelinde sağlanması gereken özel ısı ve akustik seviyelerine ulaşabiliriz ve böylelikle hacmin tümünde daha ortalama seviyeleri hedefleyebiliriz. Hacim içinde Hacim (Box in Box) oluşturmayı önererek hem esneklik adına yenilikçi bir yaklaşım ortaya koyuyoruz hem de enerji tüketimini minimize etmeyi planlıyoruz.

İhtiyaç programında büyüklükten bağımsız tanımlanan mekanlar, olası kullanım senaryolarına göre eşleştirip birleştirilmiştir. Daha az yapı yapabilmek en temel girdi olarak alınarak mekan kurgusu bu çerçevede ele alınmıştır. Her daim kullanılmayacak bazı fonksiyonları ve diğer etkileşim mekanlarını aynı hacimde toplayıp ihtiyaca göre değişebilen bir mekan kullanım stratejisi geliştirdik. İklimin müsaade ettiği anlarda ortak etkinliklerin ile açık alanda yapılmasını teşvik ediyoruz. Çelik kafesin tariflediği hacmin bu etkinlikler için iklimsel açıdan da ideal bir boşluk olacağını düşünüyoruz. Dış mekanlar ve yapının geneli çevre ile ilişkili şekilde kurgulanmış, herhangi bir fiziksel bariyer ile çevrelenmeyerek hem deniz yönündeki kamusal alanlar ile hem de batıda yer alan park alanı ilişki içerisinde olması hedeflenmiştir. Yaya yürüyüş yolu bağlantıları ve yeşil alan kurgusu dış mekân sosyal faaliyetlerini teşvik edecek şekilde tasarlanmıştır.

Yarışmanın ilk aşamasında önerdiğimiz toplam inşaat alanı kullanımını jüriden gelen tavsiyeler sonucunda yaklaşık 4.700 m2ye çıkardık. Bunu yaparken daha öncesinde kütüphane ile birlikte kullanılmasını önerdiğimiz konferans salonunu 2.katta planlayarak daha bağımsız çalışabilmesini önerdik. Aynı zamanda işlik ve ofis alanlarını da arttırarak daha verimli ve işlevsel çalışma alanları elde ederken esnek mekan üretiminde de ısrar ediyoruz.

Oluşturduğumuz ana hacimler kuzey ve güney çeperin dinamiklerine göre yerleşirler. Alanın geometrik yapısı Kuzey-Güney doğrultusunda bir yerleşimi olanaklı kılmaktadır. Hem hakim rüzgar yönü, hem güneşlenme açıları hem de topografik özellikler düşünüldüğünde bu yerleşim son derece verimli sonuç vermektedir.

Kuzey çeperde daha geniş bir alana yayılırken güneyde körfez çeperindeki yoğun yaya trafiğini de kucaklayacak bir boşluk oluşturacak şekilde oturum izini azaltır. Aynı zamanda kesitte de insan ölçeğine yaklaşmayı önemser. Oluşturduğumuz bu hacimlerin içerisine ise bu hacimlerden bağımsız, proje alanının dışında üretilmiş çalışır durumdaki hacimler yerleştirmeyi kurguluyoruz. Bu hazır hacimlerden bazılarının kendi içinde bir bütün olan servis birimi (wc, mutfak vs.) olarak çalışmasını, bazılarının ise mekansal farklı kullanımlara ev sahipliği yapabilecek birimler olmasını planlıyoruz. . İlerleyen yıllarda farklı programatik hacimler getirilirken basılar da başka bir mekanda yeniden kullanılmak üzere buradan taşınabilir. Bu noktada önerdiğimiz raylar ve mavna üzerinden kurduğumuz ilişki ile çok hızlı dönüşümler planlayabiliriz. Mekansal esnekliği öncelediğimiz için büyük hacimlerde ihtiyaç duyulan alt mekanlar çepere dokunmadan bu mekanı tanımlar. Böylece olası bir dönüşümde ana mekan çeperlerindeki tahribat önlenmiş olur.

Kendi Kendine Yetebilen Yapı 

Önce tüket sonra sıfırla yaklaşımı yerine en başından az inşa etmeyi, az kaynak kullanmayı ve operasyonel süreçte de olabildiğince az enerji tüketmeyi doğru buluyoruz. Sıfır karbon hedefi yarışma kapsamında ortaya konan en önemli hedeflerin başında gelir. Ortaya koyduğumuz en az düzeyde kaynak tüketimi ve döngüsel sistem yaklaşımı içerisinde sıfır karbon hedefini öncelikli olarak malzeme temelli gömülü karbonun olabildiğince sıfırlanması ve operasyonel karbon salınımlarının en az düzeyde tutulması şeklinde sağlamaktayız.

Enerji etkin bir yapı yapmanın, daha doğrusu ‘iyi bir tasarımın’ temelini oluşturan etkenlerin başında fiziksel koşullarla ve iklimle uyum olduğunun farkındayız. Proje alanının Kuzey-Güney aksındaki ince uzun yapısı yerleşim kararlarını ve alan kullanımını doğrudan etkilemektedir. İklim kontrolü açısından ideal olmasa da alan geometrisinin getirdiği uzun batı ve doğu cepheleri projenin ana kurgusuyla uyumlu şekilde ele aldık. Doğu cephede, komşu parseldeki aşırı yoğun yapılaşma ile fiziksel ilişkiyi en az düzeye indirebilmek adına alandan elde ettiğimiz taş ve beton atıklar ile inşa edilen gabion duvarlar yer almaktadır. Batı cephede ise yoğun Güneş etkisini en aza indirebilmek için 2 katmanlı bir cephe sistemi kurguladık. Çelik kafesin en dışta kalan çeperini farklı karakterde panellerle kaplayarak gün boyu gölgeleme sağlayacak bir cephe dili oluşturduk. Çevresel etkileşim çeperi adını verdiğimiz bu yüzeyde; dikey rüzgar türbinleri, bitkisel yüzeyler , gün ısı sistemleri, atık çelik ızgaralar, toprak bazlı malzemeden üretilmiş saksılıklar gibi farklı nitelikte inovatif çözümleri içeren modüler paneller bulunmaktadır. İç çeperde yaşam alanlarının cephelerinde ise yine geri dönüştürülmüş trapez saçlardan üretilmiş olan Güneş kırıcılar ile de ikincil koruma sağlanmaktadır. Kuzey-Güney aksında konumlanan açık alanlar ve doğal havalandırma imkanları ile de hakim rüzgar yıl boyu yapının içine alınabilecek, bu sayede hem iç mekan konforu yüksek hem de az enerji tüketen, mekanik sistemlere daha az bağlı bir yapı ortaya çıkacaktır.

Strüktürün tasarımında hem üst hem de alt bitişte ana tesisat boşlukları kurguladık. Bu boşluklarda ana hacimlere eklemlenen hazır çalışan birimlerin tesisat bağlantıları kurabilir, atıkları depolayabileceğimiz modülleri yerleştirebilir ya da çatı kotunda enerji ve mühendislik çözümlerini yerleştirebiliriz. Yeni olasılıkları hızlı bir şekilde hayata geçirebileceğimiz bu kurgu ile önerdiğimiz mekan oluşturma yaklaşımının avantajı ile değişen fonksiyon ihtiyaçlarına cevap verebileceğiz.

7/24 Yaşam

S-HUB 3 boyutlu bir çelik kafesin devinimi ve dönüşümü ile hayat bulacak. Hem yeşil – kent hem de deniz – kent eşiğinde yer alması sebebiyle bir eşik yapı kimliğinde sahip olmasını planladık. Öneri mimari tasarımın bir eşik bağlamda yer aldığının farkında olarak geçirgen / dönüşen / davetkar ve hafif bir kurguda ele aldık. Hep sabit kalan değil aynı zamanda dönüşen, yeniden kullanılan kapsayıcı bir hacim hayal ettik. Denizi bir sınır değil artık yeni bir zemin olarak görürken iskele ve mavna kent ile lojistik ilişkiyi güçlendirmeyi ve aynı zamanda da erişimi arttırmayı öneriyoruz.

7/24 yaşam senaryosunda mekanların kullanımda saatlere göre farklı senaryolar öneriyoruz. Örneğin çalışma mekanları ve işlikler (daha özel diyebileceğimiz mekanlar) çalışma saatleri sonunda kapanırken kamusal kullanımı destekleyen mekanlar ilerleyen saatlerde de açık kalmaya devam edecektir. Bu sayede enerji tüketimini de kontrol etmeyi planlıyor aynı zamanda da yapının işletme maliyetlerini kontrol etmeyi amaçlıyoruz. Konferans salonunu ayrı bir hacim olarak yeniden ele alıyoruz.Esneklik kurgumuzdan vazgeçmeden farklı amaçlar için de kullanılabilecek şekilde düzenliyor ve teras kullanımı ile gerektiğinde dış mekana da taşabilen bir yaşam hayal ediyoruz.
Mekanlar kapanmış olsa bile S-HUB’da yaşam çelik kafesin altında devam edebilsin istiyoruz. İçinde gelip geçilebilen, kentlinin durma ve dinlenme mekanı olarak çalışabilsin istiyoruz.

Kente Entegrasyon

Alanın içine entegre edilen ray hattı ve nakliye vagonu ile; kuzeydeki ana tren hattı ile iskele ve Mavna arasında fiziksel bir bağ oluşturulacaktır. Bu hat sayesinde deniz yolu veya tren yolu ile gelen atıklar veya diğer dönüştürülebilir ham maddeler S-Hub’a aktarılacak S-Hub’da geliştirilmiş ürünler ise farklı noktalara ulaştırılması için yine bu hat ile Mavnaya veya tren yolu hattına taşınacaktır. Böylelikle S-Hub’ın doğrudan bir AR-GE ve inovasyon merkezi olarak çalışabilmesi için fiziki altyapı desteklenmiş olacaktır.

Bu hafif örtü ürettiği boşlukları ile kentli için davetkar olabilmeli ve iklimsel bir konfor sunabilen bir buluşma noktası olabilmeliydi. Deniz çeperinde her türlü kamusal etkinlik için davetkar ve cömert boşlukları ile merak uyandıran bir birleştirici gibi çalışabilmeli. Zaman içinde ortaya çıkabilecek bambaşka mekansal ihtiyaçlara cevap verebilmesi için bu çelikle oluşturduğumuz bu 3 boyutlu strüktür belki bir afet anında bünyesinde yüzlerce yaşam modülünü barındırabilir. Belki de mavna aracılığı ile bünyesindeki bazı birimler ihtiyaç duyulan yerlere hızla ulaştırılabilecek.

Afet Senaryosu

Neden burası afet zamanlarında ihtiyaç duyulan üretimleri yapmak için bizi bir araya getiren bir çatı olmasın? Ya da zaman içinde değişen ihtiyaçlar veya yaşam koşullarına göre yeniden ve yeniden şekillenerek alışılandan çok daha uzun sure kentliye hizmet etmesin? Hem öğrendiğimiz, hem hayata geçirdiğimiz hem de iletimini sağladığımız fikirler neden dayanıklı ve dirençli kentlerin üretimine katkı sağlamasın?

İyileştirilmiş zemin yapısı, dayanıklı çelik yapısal elemanlar ve 3 boyutlu grid sistem ile yapısal dayanım ve deprem güvenliği ön planda tutulmuştur. Yapının zeminden 1 metre koparılması sayesinde, su baskınları / sel riski ve deniz seviyesindeki olası değişikliklere karşı bir koruma da sağlanmıştır.

Kurgulanan esnek mimari tasarım ve yapının farklı ihtiyaçlara göre şekillenebilme potansiyeli özellikle afet anlarında sığınma ve geçici barınma maksatlı kullanımına imkan sağlamaktadır. Park alanında yer alan kent bahçeleri ile sınırlı miktarda da olsa gıda üretimi sağlanmaktadır. Bu sayede, afetler gibi acil durumlarda belirli bir süre gıda desteği sağlayabilecek bir yapı kurulmuştur.

Çatıda planlanmış olan PV paneller, batı duvarında yer alan farklı nitelikteki PV paneller ve mikro rüzgar türbinleri ile kesintisiz yerinde enerji temini mümkün olmaktadır. Ayrıca Mavna üzerine yerleştirilecek dizel jeneratörler ile de acil durumlarda kesintisiz enerji temini sağlanabilecektir. Afet anlarında en önemli koşullardan biri olan enerji temini açısından sağlam bir altyapı kurgulanmıştır.

Yapının esnek mimari kurgusu, farklı kullanımlara izin veren modüler tesisat altyapısı ve gridal çelik strüktür sayesinde olası fonksiyon değişikliklerine karşı hızlı şekilde mekansal adaptasyon sağlanabilir. Afet durumunda yapının bölücü duvarları hızlı şekilde sökülerek geniş kat alanları elde edilebilir ve sonrasında ihtiyaca göre farklı fonksiyonlar yapıda hayata geçirilebilir. Toplam 240 sayıda konteynırın yapı içerisine yerleştirilmesi sayesinde yaklaşık 750-1000 afetzedenin konaklamasına imkan sağlanabilecektir.

Ayrıca şebekenden ve fosil yakıtlardan bağımsız şekilde devreye girebilecek olan ısıtma soğutma ve elektrik altyapısı sayesinde de Afet Koordinasyon Merkezi, Aşevi, Sağlık Merkezi gibi fonksiyonları üstlenebilir.

Dere Kret Kotu

Alanın denize olan yakınlığı ve dere kret kotunun düşük seviyesi, olası sel, su baskını ve tsunami riskini artırmaktadır. Çevresel değerlendirmenin ve arazideki ana yerleşim kararlarının belirleyici faktörlerinden biri de bu risklerdir. Alanın denize olan yakınlığı ve dere kret kotunun düşük seviyesi, olası sel, su baskını ve tsunami riskini artırmaktadır. Çevresel değerlendirmenin ve arazideki ana yerleşim kararlarının belirleyici faktörlerinden biri de bu risklerdir.

Hafif çelik strüktürden oluşturulmuş yapı, zeminden koparılarak 1m yukarıya kaldırılmaktadır. Proje arazisinin deniz seviyesinden yüksekliği de 1,5m ila 2m aralığındadır. Bu iki değer bir araya geldiğinde yapının zemin kat kotu deniz seviyesinden min. 2m yukarıda kalmaktadır. Dere kret kotunun 1,5m olduğunu da dikkate alırsak olası baskın risklerine karşı yapı güvenli bir seviyede konumlanmaktadır. Engelli erişimi, zemin kat kullanımı ve atölyelerin malzeme erişimi gibi konuları düşünerek zemin kat seviyesi daha yukarıya çekilmemiştir.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın