2. Mansiyon, “10 Ekim Anıtı ve Anma Yeri” Proje Yarışması

PROJE RAPORU

Türkiye son yıllarda Suruç (2015),Ankara Garı (2015), Kızılay (2015), İstiklal Caddesi (2016), Sultan Ahmet (2016), Atatürk Havalimanı (2016) ve Reina (2017) vb gibi çoğunlukla sivillerin hedef alındığı terör saldırılarına maruz kalmıştır. Bu saldırılar çoğunlukla gündelik yaşam çerçevesinde kentlinin yoğun olduğu kamusal alanlarda gerçekleşmiştir. Yarışma içeriğini oluşturan 10 ekim katliamı ise “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” için toplanan insanlara karşı düzenlenmesinden dolayı tüm bu şiddet dalgasının en vurucu örneği olarak görülmektedir.

Gündelik sirkülasyonun, toplanma ve dağılmanın yoğun olduğu bir alan olarak Ankara Tren Garı önündeki meydanda gerçekleşen bu olayın toplumsal bellekte yer edinmesine yönelik olarak İzmir Alsancak Tren Garı önündeki park alanında anıt ve anma yeri projesi kamusal alana yönelik saldırılara karşı imgesel bir değer taşımaktadır. Bu değer üzerinden kurgulanan tasarım önerisi İzmirlinin hem kendi kentlerindeki bağlarının hem de toplumsal etkisi olan diğer durumlara karşı gösterdiği vefanın bir karşılığı olarak algılanmaktadır. Buna göre terör ve kamusal alan ilişkisi irdelenerek anma eyleminin toplumsal yansımaları analiz edilmiştir. Bu analiz ile İzmir’in kendi dinamiklerinin çakışması sonucu hem gündelik yaşamın bir parçası olan hem de kolektif hafızayı canlı tutan bir tasarım kurgusu hedeflenmektedir.

Terör ve Kamusal Mekan
Ankara Garı ve yakın çevresinde 10 Ekim 2015 tarihinde yapılması arzulanan “Emek, Barış Ve Demokrasi Mitingi”nin hemen öncesinde gerçekleşen bombalı saldırılar sonucu 103 kişi hayatını kaybetmiş ve birçok insanda hem fiziki hem de travmatik izler bırakmıştır. Bu olay da diğerleri gibi bir insanlık suçu olarak nitelendirilmektedir. Bu insanlık suçu ayrıca kentsel kamusal alana karşı yapılan bir suç olarak görülmektedir. Çünkü terör eylemlerinin önceliği ölüm sayısındaki niceliksel değer değildir. Küreselleşen dünyada ve Türkiye örneklerinde görüleceği üzere gündelik yaşam dinamiklerinin üretildiği kalabalıkların ortamı olarak kamusal alana yönelen bu saldırılar toplumsal bir tedirginlik yaratarak “hiçbir yerde güvende değilsiniz” duygusunu vermeyi amaçlamaktadır. Bu tür olayların ürettiği kentsel ortam deneyimlerindeki korku bireysel olduğu kadar toplumsal düzensizlik/tekinsizlik hissine yol açmaktadır. Birbirinden farklılaşan kamusal mekanların hedef alınması (Konser, Kent meydanı, Tren garı, Stadyum, Miting gibi etkinliklerin bombalanması ya da eğlence mekânlarının silahlı saldırıya maruz kalması vb )ise terör eylemlerinin fiziksel etki yerine toplumun sosyal yapısına yönelik bir tavrı olduğunu desteklemektedir.

Anıt Yapısı ve Anımsama
Kamusal Mekân, fiziksel yapısıyla üretildiği dönemin bir yansıması olarak görülmekte ve dönemine ait etkilerin yapısal bir tarih aktarımına olanak verdiği düşünülmektedir. Bu ilişki biçimine göre anıt programı ortak belleğin karşılığı olmaktadır. Böylece anıtlar toplumun ortak yaşanmışlığının bir belgesine dönüşür. Dolayısıyla anıtlar geçmiş, bugün ve gelecek arasında olayların ya da deneyimlerin fiziksel karşılığı olarak bir bellek aktarımı pozisyonuna sahiptir.

Bu bellek aktarımında bir anıt mekânının fiziksel yapısı çeşitli duyuları, belleği, deneyimi etkileyici bir bünyeye sahip olabilir. Ancak bu tür mekanlar toplumsal kırılmaların bıraktıkları etkileri, kültürel ya da etnik etkileşimleri, tarihin aktarımı gibi durumları içeren bir misyona da sahiptir. Bu noktada anıtlar ve anma alanları nesiller arası aktarımı sağlayan, bir aradalığın ürettiği karşılaşmalara izin veren, hatırlatan, unutturmayan mekanlar olarak kentin kollektif hafızasının karşılıkları olmaktadırlar.

Terör ve Hafıza Mekanı
Terör saldırıları bağlamında ise daha önce yaşanmış olaylar birebir deneyimlenmese bile medya araçları, yazılı kaynaklar ya da olayları yaşamış kişilerle karşılaşmalar aracılığıyla toplumsal hafızada yer edinmektedir. Bunun nedeni kolektif olarak ya da bireyin maruz kaldığı olaylardan edinilen deneyimlerin zihinsel olarak olaylar arasında bir ilişki üretmesidir. Çünkü bellek bu ilişkileri eşleştirebilir, olduğundan daha güçlü hatırlayabilir ya da bir mekanın anımsatıcılığı aracılığıyla zihninde o deneyime ait verileri çakıştırabilir. Bu tepki biçimi dünyada ve Türkiye’de daha önce yaşanmış olan terör olaylarına, yaşanma biçimine, yaşandığı yere benzerlik gibi çağrışımlar olarak gelişebilmektedir. Bu tepkime olası her türlü durumda belleğin eşleştirme çabası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, terörün ürettiği korku ile çakışarak bazı mekânları bu eşleşmenin karşılığı olarak gösterebilmektedir. Dolayısıyla gündelik hayat pratiklerinin karşılığı mekanlarda bu tür eşleşmeleri korku ve tedirginlik yerine anma, anımsama, duygusal bağ kurma gibi daha insani ilişkiler düzleminde tutmak sağlıklı bir kent yaşamı için sorumluluk olarak görülmektedir.

Konsept Yaklaşımı
Kentlerin deneyimsel aidiyetini çoğunlukla kendi içinde barındırdığı düzen algısı üretmektedir. Bu düzen hem toplumsal yaşamın dinamiklerinde hem de kenti oluşturan fiziki yapılanmadaki ritmik yapıda gizlidir. Gizli olmasının nedeni ise kentlerin birbirinden farklı kültürel, sosyal, etnik ya da ekonomik yapılarına karşılık gelen kentli profillerin çeşitliliği ile alakalıdır. Yapısını rahatlıkla kavramaya yol açacak türden bir yapılanma gösterir(Örneğin; kentli yaşam sokağın ölçeğini otobanla karıştırmanıza olanak vermez). Karşılaşma alanları olarak parkların ya da meydanların da çok çeşitli profillere cevap vereceği ise önceden kestirilebilir. Kentler doğası gereği hem düzenlidir hem de bu bu düzen içinde kaotiktir. Yine de Lefebvre “Gündelik hayat, tekrarların bir araya geldikleri bir mekân mı?” diye sormaktadır. Çünkü kentler kestirilemez olasılıklar taşısa da anlık farklıların zaten beklendiği yerlerdir. Yine toplumsal düzen toplumsal mekanda bir düzene karşılık gelerek varlık göstermektedir.

Son çeyrek yüzyıla kadar kentlerde sıklıkla beklenmeyen durum ise bir vaka olarak terör eyleminin gerçekleşmesidir. Özellikle terör eylemlerin sıklaşması güvensizlik, tekinsizlik, korku gibi duyguları kentli yaşamda baskın kılmaktadır. Hatta güvenli kimlikleri ile bilinen ulus dışı kentlerde de bu tür eylemlerin yaşanması kendi yaşam alanlarının daha riskli olduğu düşüncesine itmektedir.

Buradan hareketle öncelikle toplumun düzenini ifade eden bir tekrarlar sistemi olarak alan grafik bir karolaj kent zemini ile çakıştırılmıştır. Kentin sıfır kotunda süreklilik kazanan bu karolaj kenti oluşturan sistemin ürettiği profil çeşitliliğine yönelik bir grafik oluşturmaktadır.

Alsancak Tren Garının önünde bulunan park alanında kurgulanmak istenen tasarım önerisi için mevcut yeşil dokuyu korumak önemlidir. Dolayısıyla bu karolaj üzerinden öncelikle mevcut yeşil dokunun izlerine yönelik alanlar taranmıştır. Daha sonra zeminde yeşil alan dışında kalan kısımların toplumun çeşitliliğine yönelik bir tonlaması yapılmak istenmiştir.

Eş zamanlı olarak 10 Ekim saldırısından hemen sonrasındaki beden hareketleri incelenmiştir. Gündelik ilişkilerin dışında bir vaka esnasında gelişen toplanma ve dağılma haline ait görsellerin bıraktığı etki de aynı karolaj tekniği ile soyutlanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma gündelik dinamiklerin dışındaki anlık beden ilişkilerini keşfe yönelik bir hamledir.

Bu iki soyutlama ve analiz grafiği yarışma alanında çakıştırıldığı noktada yeşil dokunun da izin verdiği bir orta alanın ortaya çıkışı tasarımın zemindeki kurgusunu biçimlendirmeye yardımcı olmuştur. Bu doğrultuda kentin gündelik yaşantısının sürdüğü parkın çevresinden gelen zemin dokusu ile patlama anının soyutlaması ile oluşan öbek arasında bedenlerin hareketlerini temsilen bir tonlama önerilmektedir. Anıt alanının konumlandığı öbek bu tonlamanın en koyu ifadesine sahiptir ve zemindeki karolaj hissedilir durumdadır. Bu koyu renk doku kentin gündelik ilişkilerinin sürdüğü zeminlere doğru ilerledikçe kentin diğer zemin dokuları ortak hareket etmeye başlamaktadır.

Alanın bir kamusal alan olması nedeniyle dayatmacı bir tavırla anımsatmak uğruna bireyler üzerinde tahakküm kuran bir yapıdan ziyade; gündelik yaşam ilişkilerine izin verecek şekilde kentliyle aidiyet kuran beden ölçeğinde bir mekan kurgulanması hedeflenerek sade-yalın bir mekan olması, baskın bir temsilden arınmış olması ve parçacıl yapısının bıraktığı etkileri öne çıkarmak tasarım kurgusunun temelini oluşturmaktadır.

Anıtı temsilen üretilen koyu renkli öbeğin çevresinde ise zemindeki karolaj düşey doğrultuda hacim kazanarak kent mobilyasına dönüşmektedir. Farklı bedenlere yönelik farklı kotlarda kurgulanan bu kütleler gündelik ilişkilerin sürmesine ve parkın deneyimine olanak veren birimlerdir. Aralından zemin izini takip ederek öbeğin içine doğru yön kazanılabilir. Çünkü koyu tonla ifade edilen bu öbek parkın çeperlerine doğru yayılım göstermektedir. Bu yaşamını yitiren 103 kişinin dışında hala izlerini yaşayan olayı deneyimlemiş ancak gündelik yaşamına devam etmekte olan kişilere bir atıftır.

Ortada yeşil alanında izin vermesi aracılığıyla oluşturulmuş bu zemin izindeki karolaj merkezine doğru parkın diğer kısımlarındaki tekrarını yitirmektedir. Basmayı ya da yürümeyi engellemeyen ancak ürettiği kot farklılıkları ile zeminde Kentin diğer zeminlerinden ayrışan bir hissiyat vermesi hedeflenmektedir. Eylemin yaşandığı ana ve yere yönelik olan bu hamlenin bedendeki hissiyatı önemsenmektedir.

Öbek kısmında zeminden başlayarak yüzeye dönüşen paneller ise yaşamını yitiren 103 kişiye atfedilmektedir. Bu 103 kişinin çocuk, genç, yetişkin birçok farklı profilden oluşmasından dolayı her birinin farklı yüksekliklere sahip olması istenmiştir. Bu paneller patlama anındaki travma ve sonrasındaki etki ile her an her durumun gelişebileceği hissiyatına yönelik olarak düzensiz bir yerleşime sahiptir. Böylece parkın içinden bu öbeğe doğru yönelen hareket biçimi tanımlıyken öbeğin içerisindeki yerleşim her seferinde farklı bir dolaşıma ve karşılaşmaya olanak tanımaktadır.

Özet olarak alanın İzmirliye ve İzmir’in ziyaretçilerine hem bir kamusal alan olarak karşılık gelmesi hem de kolektif bellekte kalan bir olayı temsil etmesi gerekliliğinden dolayı sade, basit, anlaşılır ama etkileyici bir temsiliyet yöntemi seçilmesi tasarımı şekillendirmektedir. Bu doğrultuda karolaj, bedeni temsil eden zeminle bir gelen bloklar.. vs.nin yalın bir şekilde ilişki kurabilecek ölçekte ve herkes tarafından anlaşılacak şekilde o hatırlatmayı teşvik etmesine yönelik bir çalışma ortaya konmaktadır.

Etiketler

Bir yanıt yazın