1. Ödül (Naim Süleymanoğlu Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

1. Ödül (Naim Süleymanoğlu Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

PROJE RAPORU

NAİM SÜLEYMANOĞLU

Haltere 1977’de dokuz yaşındayken başlayan Naim’in hayatı başarı ve rekorlarla doludur. Kariyeri boyunca üç Olimpiyat Altın madalyası, yedi Dünya Şampiyonluğu ve altı Avrupa Şampiyonluğu vardır. Tam 46 kere dünya rekoru kırmıştır. Hayatı olimpiyatlarla geçen Naim’in asıl mücadelesi; ülkesinde Türklere yapılan zorbalıkları tüm dünyaya duyurmaktı. Bu sebeple Türkiye’ye sığınmıştır ve ülkesinde yaşananları tüm dünyaya duyurmak için verdiği mücadele başlamıştır. Başarılı birçok sporcu da bulunan azim, hırs, mücadele hissini Naim’de besleyen en önemli etken doğduğu yerde kimliğini kaybetmekten olan, işkence ve zulüm gören Türkler olmuştur. Onlar için verdiği mücadeleyi şöyle anlatmıştır: “Eviniz, işiniz, hatta sevdiklerinizi kaybedebilirsiniz ama bir insanın hayatında kaybedebileceği en son şey kimliğidir. Bulgaristan’da yaşayan iki milyon Türk’ün isimleri değiştirildi. İşkence, zulüm gördüler. Bizim tek isteğimiz, evrensel insan haklarından, her bir dünya vatandaşı gibi faydalanalım. Doğduğumuz topraklarda, sahip olduğumuz kimliğimizle özgürce yaşamaktır. Bulgaristan Komünist Partisi bunu sağlayamıyorsa, o yerlerde yaşayan halkımızın, Anavatan’a Türkiye topraklarına dönmesine izin versin. Ben Naim Süleymanoğlu, bugün ve bundan sonra kırdığım her rekorun ardından, kazandığım her madalyanın peşinden, özgürlük, özgürlük diye haykıracağım. Bunu sadece zulme uğramış Türk halkı için değil, insan hakları elinden alınmış her insan için…”

YAKLAŞIMA DAİR

Naim Süleymanoğlu’nu küçük yaşta fark edilen haltere olan yeteneğiyle kazandığı büyük başarılar yıllar içinde sadece ağırlık kaldırmaya değil kimlik ve özgürlük savaşı vermeye dönmüştür. Artık omzundaki bütün yükleri atmış ve hafifleyerek ebedi huzura ermiştir. Yumuşak zeminle oluşturulmuş altlık üzerine konumlanan çelik metal levha eğimli olacak şekilde yerleştirilmiştir. Böylece su ve çiçeğin bile üzerine ağırlık yapmaması planlanmıştır. Naim Süleymanoğlu için ömrü boyunca azimle mücadele etmiş olmasına ithafen, tüy kadar hafif bir hatıra…

JÜRİ YORUMU

“Naim SÜLEYMANOĞLU 254 Sıra Numaralı Proje- 1.ÖDÜL Naim Süleymanoğlu sadece sportif başarılarıyla değil aynı zamanda zulüm, baskı ve adaletsizliğe karşı verdiği mücadele ile hatırlanmaktadır. Müsabaka esnasında tüm zihinsel ve fiziksel gücü ile ağırlıklar altına girmiş, yaşamı boyunca ise otorite altında baskı gören ve sesleri duyulmayan binlerce insanın isyanını büyük bir sorumlulukla omuzlarında taşımıştır. Tüm hayatını bu “ağırlık” altında geçirmiş mezar sahibinin ebedi istirahatgâhının tasarımının “hafiflik” üzerine kurulmuş olması, jüri tarafından takdir edilmiştir. Tasarım, çevresi ile kurduğu ilişki, genel tasarım dilinin bütünlüğü ve yalınlığı, önerilen malzeme ve yapı tekniklerinin mezar sahibinin kimliği ve hatırası ile derin bir kavramsal bağ kurması sebebi ile ödüle değer bulunmuştur.”

Etiketler

5 yorum

  • yigit says:

    Ömrü boyunca halkının ve meslektaşlarının uğradığı haksızlıklara karşı sesini duyurmaya çalışan bir insanın mezarının daha yüksek sesle konuşması gerektiğini düşünüyorum. Bir mezarın bu örnekte olduğu gibi fiziksel varlığını ve sahibininin kimliğini gizleyecek tasarlanmış olması üzücü. “Artık omzundaki bütün yükleri atmış ve hafifleyerek ebedi huzura ermiştir.” cümlesi tüm insanlar için geçerli olabileceği gibi, bu mezar tasarımı da maalesef herhangi bir fâniye de uygulanabilecek anonimlikte. Zemindeki halkalar da bir o kadar havada kalıyor.
    Ödül grubunun geneli maalesef iç açıcı değil. Yarışmacılar mimar veya değil; ölçek ve fonksiyon karşısında çaresiz gözükmeseler de şoka uğradıkları kesin.

  • furkan says:

    Yüksek ses konusuna kesinlikle katılıyorum.Mezarlıkta yüreyen bir kişinin bu mezarı farkediceğini ve yorumluyacağını düşünmüyorum.

  • Deren Uysal says:

    Merhaba,

    Fikirlerinize saygı duymakla birlikte, anonimlik ve mezarın bağırması üzerinden kurduğunuz eleştirilere ne yazık ki katılmıyorum.

    Yarışmalar, zaten bu fikir zenginliğinin üretilebilmesi için var ve yarışmaların, herkesin üzerinde hem fikir olduğu bir tasarımı aradığını sanmıyorum. Esas anonimlik bu olurdu herhalde.

    Eleştirilerinize gelince, ömrünü bir mücadeleye adamış, maddi ve manevi yükleri ömrü boyunca taşımış bir kişinin vefat ettiğinde, üzerindeki misyonlarından arınarak sadece bir birey olarak ulaşmasını temenni ettiğimiz hafiflik fikrinin, kişinin hayatı ile oluşturduğu kontrast ile güçlendiğini düşünüyoruz ve herkes için geçerli olabileceği iddianızın indirgemeci olduğunu düşünüyorum. Mezarın bağırması ve farkedilmesi konusunun da kişiye ebedi istirahatinde de misyon yüklemekle paralel olduğunu düşünerek bu noktada ayrıştığımızı ifade etmek istiyorum.

    Jürinin yaklaşımımızı içselleştiren değerlendirmesi bizi elbette mutlu etti. Umarım sizler de farklı fikirlerinizi yarışmaya katılarak sunmuşsunuzdur, zira yarışma ortamının sağladığı bu zenginliği ve farklı fikirleri incelemek isteriz.

    Selamlar.

    • yigit says:

      Tekrardan selamlar, “mezarın daha yüksek sesle konuşması” yerine “mezarın bağırması” ifadesi aynı durumu tanımlamıyor aksine ikinci kavramın bir çarpıtmaya yol açtığını düşünüyorum. Şayet projeniz şartnamenin 8. sayfasının başında belirttiği gibi(1) işlemiyor. Her yarışmada şartnamelerin esnetildiği durumlar yaşandığı gibi, bahsettiğim başlıkta keşke esnetilmeseydi diye düşünüyorum. 1. ve 2. ödüllerdeki tasarımların mezar sahibinin topluma olan katkılarını vurgulamaktan öte, onun karakterini şekillendiren olaylar bütününü tek bir tutamda toplayıp indirgediğini düşünüyorum. Üzerindeki misyonlar olarak tanımladığınız olayları, o kişinin karakterini oluşturan biriciklik katmanlarından birisi olarak görüyorum.
      Jüriler elbette sizin işinizi beğenip seçmiş olabilirler, ancak toplumumuzun önde gelen isimlerinden biri için tasarlanan mezar hakkında birkaç cümle sarf etmek sadece jürinin veya yarışmacıların hakkı değil.

      Başarınız için tebrikler
      Gökalp Yiğit Denktaş

      (1)”Ölülerimizin, kişilikleri, düşünceleri ve eserleri ile hafızamıza oya gibi nakşettikleri değerleri yansıtma ve gelecek kuşakların hafızalarına lâyığınca aktarma görevini üstlenen tasarım, tasarımcıya her şeyden önce ölüyü bütün bu nitelikleriyle tanıma, topluma kattıklarını özümseme sorumluluğunu yükler.”

      • Deren Uysal says:

        Elbette sadece jürinin ya da ödül alan projelerin hakkı değil söz söylemek. Ben de böyle ifade etmedim zaten, çarpıtmayalım. Ama söz söylemek için hazırlanan bu yarışma ortamını, üreterek değerlendirmek ve sizin düşündüğünüz gibi karşıt fikirlerin de ürünlerini görmek istediğimi ve bunu değerli gördüğümü belirttim. Yarışmalar da zaten bunun için var diye ekleyerek… Bunun haricinde sözlerinizi de dikkate alarak yorum yaptım, hakkınız olmadığını söylemedim, ama gayet tabi görüşlerinize katılmadığımı söylemek de benim hakkım.

        Bağırmak konusunda ise çarpıtma niyetiyle değil, yüksek sesle konuşmaya eş değer olarak ifade ettim. Düzelteyim. Mezarın yüksek sesle konuşması konusunda da aynı düşünüyor ve size katılmıyorum maalesef.

        Zira şartnamenin işaret ettiğiniz maddesinin karşılığı olarak kişinin sporcu ve ideolojik kimliklerine istinaden güçlü, dirençli, mücadeleci karakterine ve ebedi istirahatinde temenni ettiğimiz hafiflik vurgusuna aynı anda referans veren bir tasarım önerdiğimizi düşünüyorum. Materyal ve geometri kararlarımız bunlara dayanıyor. Ama bunu yüksek sesle yapmıyor. Şartnamede de bunu yüksek sesle yapmalı olduğumuzu ifade eden bir husus yoktur herhalde 🙂 Olsa da bu, tasarımcının görüşü ve yaklaşımı doğrultusunda yorumlayabileceği bir alan olmalı diye düşünüyorum.

        Zannediyorum siz de, tasarımımız yüksek sesle konuşmadığı için bazı hassas düşünceleri ıskalıyorsunuz ve tasarımın indirgemeci olduğunu düşünüyorsunuz. O nedenle bu gözle tekrar incelemenizi rica ederim.

        Elbette beğenmeyebilirsiniz ve aynı fikirde olmayabiliriz.

        Biz de size başarılar dileriz,
        Saygılar.

Bir yanıt yazın