Venedik Mimarlık Bienali’nden Seçtiklerimiz

Venedik Mimarlık Bienali’nden Seçtiklerimiz

Küratörlüğünü Lesley Lokko’nun yaptığı Bienal’in ana sergisinin bu seneki teması “The Laboratory of the Future” başlığını taşıyor. Sergi, 20 Mayıs-26 Kasım tarihleri arasında Giardini, Arsenale ve Forte Marghera’da halka açık olacak.

The Laboratory of the Future teması altında düzenlenen ana sergi 6 bölümden oluşuyor. Sergi, yarısından fazlası Afrika veya Afrika diasporasından olan yaş ortalaması 43 olan 89 katılımcıyı içeriyor.

Sergi, Afrika ve azınlıkların mimari üretiminin zorunlu hallerini temsil eden 16 ekibin toplandığı Giardini’deki ana pavyonda başlıyor. Mestre’deki Forte Marghera’da da temsil edilen “Dangerous Liaisons” bölümündeki katılımcıların, ilk kez diğerleri kadar büyük bir kategori olan “Curator’s Special Projects”in yer aldığı Arsenale’ye taşınıyor.

“Guests from the Future” bölümünde, çalışmaları doğrudan serginin ikiz teması olan sömürgecilikten ve karbondan arındırma ile doğrudan ilgilenen, bu konudaki çalışmalara dair bir enstantane, bakış sağlayan, genç Afrikalı ekipler yer alıyor.

Kate Otten Architects
Threads

Johannesburg’un tarihinde altın iplik, yaklaşık iki milyar yıl önce devasa bir göktaşının şehrin yaklaşık yüz kilometre güneyinde yeryüzüne çarpmasıyla başladı. Altın yatakları, yüzeyin derinliklerindeki damarlara gömülmüş ve yay şeklindeki bir sırtta dinlenmeye başlamıştı. Altının 1886’da keşfi ve ardından gelen altına hücum, Johannesburg’un kurulmasına yol açtı.

Doğrusal, ataerkil bir kaydın aksine, bu hikâye “The Laboratory of the Future” sergisi aracılığıyla, kadınlar tarafından zanaat ve yapım yoluyla anlatılan eşzamanlı, sezgisel bir manzara okuması olarak sunuluyor.

Kullanılan malzemeler doğal, ayrıştırılabilir ve Güney Afrika’ya özgü… Kadın kolektifleri, el sanatları ve asırlık gelenekler… Işık ve gölge oyunları, renk ve desen kullanımı, el yapımı ve işbirliğine dayalı süreç, bir yere özgü olan ve insan ruhunu besleyen mimariye yaklaşımımızı temsil ediyor.

Killing Architects
Investigating Xinjiang’s Network of Detention Camps

Mimari ve mekânsal analiz araçları, son zamanlarda çığır açan bir dizi araştırmacı gazetecilik projesinde kritik rol oynuyor ve daha önce mümkün olmayan araştırmaların yapılmasına olanak sağlıyor.

Bu tür projeler son zamanlarda mimarlık mesleği içinde büyük ilgi görmesine rağmen mimarlar ve gazeteciler arasındaki çalışma yöntemleri, zorluklar ve işbirliği fırsatları çok daha az anlaşılmış veya takip edilmiş.

Killing Architects’in “The Laboratory of the Future” sergisindeki enstalasyonu, Çin hükümeti tarafından Sincan’da Müslümanlar’ın toplu olarak gözaltına alınması için inşa edilen gözaltı kampları ağına yönelik son araştırmalarını kullanıyor. Gazetecilerin Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde etkili bir şekilde seyahat etmeleri ve çalışmaları neredeyse imkansız olması nedeniyle, onlar uydu görüntüleri, 3D modelleme ve Çin cezaevi inşa yönetmeliklerinin analizleri gibi görsel ve mekansal yöntemlere yönelmiş.

DAAR – Alessandro Petti ve Sandi Hilal
Ente di Decolonizzazione — Borgo Rizza

Alessandro Petti ve Sandi Hilal tarafından kurulan DAAR’ın ana sergideki “Ente di Decolonizzazione — Borgo Rizza” başlıklı çalışması Altın Aslan Ödülü’ne layık görüldü.

DAAR’ın “The Laboratory of the Future” başlıklı sergiye katkısı olan Ente di Decolonizzazione — Borgo Rizza projesi, faşist kolonyal mimarinin ve onun modernist mirasının eleştirel bir şekilde yeniden sahiplenilmesi, kullanılması ve altüst edilmesi olasılıklarını araştırıyor.

1940 yılında Ente di Colonizzazione del Latifondo Siciliano tarafından inşa edilen Borgo Rizza (Siraküza, Sicilya)’nın ana bina cephesinin ölçekli bir reprodüksiyonu olan enstalasyon, sanatçılar tarafından Mayıs 2022’den bu yana farklı mekanlarla (Napoli’deki Mostra d’Oltremare, Berlin’deki Hansaviertel bölgesi ve Brüksel’deki La Loge Müzesi) diyaloglar kuran on beş çok amaçlı modüle dönüştürülmüş.

Benzer bir mimari plan, aynı dönemde Libya, Somali, Eritre ve Etiyopya’daki faşist sömürgeci kent planlaması tarafından da benimsenmiş.

Rahul Mehrotra ve Ranjit Hoskote
Loops of Practice, Thresholds of Habitability

Mimarlık, bugün yaşadığımız çoklu geçişlerin sunduğu fırsatları, uygun, yaşanabilir gelecek biçimleri üretmek için kullanmıyor. “Mimarlık pratiği” mutlak çözümler hayal ederek kalıcılığı saplantı haline getirdi. Geçiş dönemi tasarım düşüncesine geçiş yapmak, sosyal, ekonomik, politik ve doğal sistemlerin birbirine bağlılığını kabul etmek ve gezegenimizdeki yaşamı sürdürülebilir kılacak şekilde mekânsal-zamansal ölçeğin tüm seviyelerindeki sorunları ele almak anlamına geliyor.

Enstalasyonun amacı, çeşitli modlar ve yöntemler aracılığıyla eşzamanlı olarak tasarlama, uygulama, düşünme ve keşfetmenin önemini vurgulamak. Loops of Practice, Thresholds of Habitability başlıklı çalışma, Rahul Mehrotra’nın multidisipliner, multimodal ve çok ölçekli çalışmalarını vurgulamak için bir eşik olarak tasarlanmış. Enstalasyon, dört kategori aracılığıyla zamansallığı ve melezleşmeyi vurguluyor: Savunma, Uygulama, Araştırma ve Öğretim. Geçiciliği ve atık azaltmayı vurgulamak için, Mehrotra’nın önceki Venedik Mimarlık Bienali enstalasyonlarından malzemeler yeniden kullanılmış.

Gloria Cabral, Sammy Baloji ve Cécile Fromont
Debris of History, Matters of Memory

Zehirli peyzaj, sosyal yaralar ve küresel kapitalizmin tarihi, Brezilya’daki Brumadinho ile Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki Katanga arasında köprü kuruyor. Dünyanın bu iki bölgesi, sırasıyla Gloria Cabral’ın yıkımı yeniden kullanan mimari pratiği ve Sammy Baloji’nin Orta Afrika’nın sömürge mirasını sorgulayan görsel sanatının merkezinde yer alıyor.

Cabral ve Baloji birlikte, Kongo’nun eski metropolü olan Belçika’nın Brüksel kentindeki maden atıklarından yapılmış inşaat molozları ve tuğlaların, tarihi Kongo krallığının mimari tekstillerini ve Brezilya’daki yerli akrabalarını yansıtan süs desenleri oluşturan transmedial bir yapı yaratıyor.

Sanat tarihçisi Cécile Fromont ile Roma’daki Villa Medici’nin Tenture des Indes’ine duyulan ortak ilgiden yola çıkarak teorileştirilen proje, tuğlalardan bir duvar halısı örüyor. Duvar ve motifleri, enkazın değerini ve desenlerin yeniden hayal edilen bir gelecek için mimari, tarihi ve sosyal yapılar oluşturma potansiyelini vurguluyor.

Paulo Tavares / AUTONOMA
An Architectural Botany, 2018 Trees, Vines, Palms and Other Architectural Monuments, 2017―2021

Bu enstalasyon, birbiriyle ilişkili iki projenin diyalog halinde olduğu bir “orman pavyonu” oluşturuyor. İlk olarak, “An Architectural Botany”, etnobotanikçi Profesör William Balée’nin 1980’lerde doğu Amazon’daki Ka’aporlarla yaptığı çığır açan araştırması sırasında ürettiği fotoğraf arşivini yeniden ziyaret ediyor.

İkinci olarak, “Trees, Vines, Palms and Other Architectural Monuments”, 1960’larda Brezilya askeri diktatörlüğü tarafından zorla yerinden edilen eski Xavante yerleşimlerine dair bir arkeolojik bir araştırma sunuyor.

Projeler birlikte, teori ve pratik, bilgi ve zemin, görsel kültürler ve tasarım savunuculuğu arasında bir diyalog kurarak, ormanın radikal, yeni bir mimari biçim olarak ortaya çıktığı kavramsal bir alan örüyor.

David Wengrow ve Eyal Weizman – Forensic Archiecture ve Nebelivka Project
The Nebelivka Hypothesis

Kentlere ilişkin anlayışımızda, geçmişin laboratuvarından doğan bir devrim gerçekleşiyor. Arkeologlar yeni teknikler kullanarak hafızalardan silinmiş kentsel peyzajların izlerini keşfediyor. Bu tür kanıtlar topraktan ‘çıkarılmıyor’. 

Nebelivka Hipotezi bu konuda bir örnek teşkil etmektedir. Ukrayna’daki tarım alanlarının altında yapılan jeofizik araştırmalar, Mezopotamya’nın erken dönem şehirlerine benzer ölçekte 6.000 yıllık yerleşimleri ortaya çıkarmış. Ancak tapınaklara, saraylara, yönetime ya da yönetici sınıfa dair hiçbir ize rastlanmamış.

Antik çevre üzerine yapılan çalışmalar, bu alanların çevresinde şaşırtıcı derecede hafif bir ekolojik ayak izi olduğunu ortaya koymakta. Hatta bunların kuruluşunun, bu bölgenin meşhur olduğu aşırı verimli siyah topraklar olan çernozem oluşumunu hızlandırdığı bile ileri sürülmüş.

Eğer Ukrayna’nın bu antik yerleşimleri birer şehirse, o zaman kökleri çıkarma, yağmalama ve hiyerarşi tarihine dayanan ‘şehir’ kavramımız da değişmelidir. 

Gbolade Design Studio
Regenerative Power

22 Haziran 1948’de HMT Empire Windrush, savaş sonrası Birleşik Krallık’taki işgücü açığını kapatmak üzere Batı Hint Adaları’ndan işçiler getirerek Tilbury’ye yanaştı. ‘Windrush kuşağı’ olarak adlandırılan topluluk hoş karşılanmadığı gibi kamu hizmetleri ile barınmaya erişimleri engellendi.

“The Laboratory of the Future” için hazırlanan bu sergi, yeni bir binaya ve Lloyd Leon Toplum Merkezi kullanıcılarının, Brixton, Londra ve çok daha ötesindeki Batı Hint Adaları toplumunu yenileyen ve güçlendiren sosyal ve kültürel ekosistemlerine odaklanmakta.

Bu sergi, İngiliz Batı Hint toplumunun zengin ve çeşitli tarihinin bir kutlaması niteliğinde. Merkezin, bu sıkı sıkıya bağlı toplulukta hatıralarını yâd edecekleri ve yalnızlıktan kurtulacakları bir yere sahip olan yaşlılardan, yiyecek ve işle yeniden ayağa kalkmaya ihtiyaç duyanlara kadar toplumdaki en savunmasız kesimlerden bazılarına nasıl hizmet ettiğini araştırıyor.

Flores & Prats
Emotional Heritage

Bir yerin hafızasını barındıranlar sadece insanlar değil: binalar da kendilerini işgal eden kullanımların ve yaşamların anılarıyla yüklenirler. Yapılı doku sosyal davranışları yansıtmayı sağlar. Yeri, gökyüzünü kullanmanın bir yolundan ve bir yaşama biçiminden bahseder. Bir mimar olarak, binalarda ve insanlarda saklanan anıları okumak, bu geçmişe bağlı bir gelecek hakkında düşünmek demek.

Flores & Prats, bu düşünceleri tartışmaya açmak için Venedik’e süreç malzemelerini, bitmemiş çizimleri ve modelleri, şüphe ve düşünceleri içeren belgeleri getirmiş. Bir tür atölye çalışması olarak düzenlenen bu belgeler, insanlar ve harabenin bitmemiş hali, miras hakkı, zamanla çizim ve kullanım değeri gibi konular arasında bir sohbetin, nesnelerin başlangıcı olacak.

Orizzontale
Sexy Assemblage — The Danger and Seduction in Juxtaposing Differences that May Clash

Sexy Assemblage, kamusal alanların tasarlanmasına yönelik heterojen bir yaklaşım sergiliyor. Burada oyun, eylem ve topluluklar bir araya gelerek yeni kolektif bir araya gelme biçimlerini denemek için zaman ve alan yaratıyor. Orizzontale şunu soruyor: “Birbirinden oldukça farklı ve uzak beceriler, insanlar, mekânlar, malzemeler, hikâyeler ve arzular nasıl bir araya getirilebilir?” Orizzontale, izole biçimsel çözümler tanımlamak yerine çoklu “açık sistemleri” şekillendirerek topluluğun yaratılmasına katkıda bulunan hem biçimsel hem de biçimsel olmayan çeşitli araçlar öneriyor.

Farklı Orizzontale projeleri arasındaki diyalogdan yola çıkan Sexy Assemblage, farklı bağlamlarda, ölçeklerde ve mekânlarda uygulandığında bu araçları araştırıyor. “The Laboratory of the Future” sergisindeki enstalasyon için görsel bir peyzaj, kamusal alana genel bir yaklaşım sunuyor, fikirleri ve metinleri topluyor. Aynı zamanda mekânın kendisi, Venedik Mimarlık Bienali için fiziksel olarak hem resmi hem de gayri resmi bir karşılaşma yeri inşa ederek kolektif bir toplanma biçimi haline geliyor.

Wolff Architects
Tectonic Shifts

Wolff Architects’in çalışmalarındaki tema çeşitliliği, jeolojik bir kesit metaforu aracılığıyla inceleniyor. Bir dizi toprak profili gibi, sergi de dikey bantlardan oluşuyor; en üstte önemli güncel çizimler, filmler veya fotoğraflar, bunların altında ise bu çalışmanın öncülleri olan katmanlar yer alıyor. Her bir dikey bölümün altında ise Wolff’la birlikte çalışan çeşitli kişilerin kolektif bilinçaltı ve temaları bulunuyor.

Dikey bantlar bir dizi kaydırma şeklinde yapılmış. Enstalasyon parşömenleri, siyanotip baskılı tekstil üzerine taranmış içerik ve fotoğrafları bindiriyor.

Kéré Architecture
Counteract

Afrika kıtasının tamamı dünyadaki sera gazı emisyonlarının %4’ünden daha azından sorumlu. Bu şaşırtıcı gerçek bir an duraksama yaratıyor, bakmak ve hissetmek için bir an oluşturuyor.

Belirlenen ihtiyaçlar doğrultusunda bilinçli olarak hedefler oluşturmak, kaybı tekrarlamayan ama kadim bilgiyi yeniden inşa eden inşa biçimleri sağlamak, değersiz olmayan, aksine umudu besleyebilecek paha biçilmez bir bilgelik oluşturan bilgiyi bulmak gibi…

Counteract, tam da bunu yapmak için Batı Afrika’nın geleneksel mimarisini gözler önüne seriyor, bugünün durumunu değerlendiriyor ve bizi farklı bir yaklaşıma doğru yönlendiriyor.

Ibrahim Mahama
Parliament of Ghosts

Parliament of Ghosts, 2019 yılında Manchester International Festival kapsamında Manchester’daki Whitworth Sanat Galerisi için tasarlanmış. Başlangıçta malzemeler ve sömürgecilik konularıyla ilgili tarihsel fikirleri ele alan çalışma, daha sonra Tamale, Gana’daki Red Clay’in mimarisine dönüştürülmüş. Enstalasyon, kavramsal, felsefi ve fiziksel açıdan nesnelerin ve ekosistemlerin mimari formla bir arada var olmasını sağlıyor. İnsan dışı formların yerleştirilmesiyle anılar ortaya çıkarılırken, izleyicilerin mimarlıkla ilişkileri konusunda yeni bakış açıları edinmeye teşvik ediliyor. Mekân, hem Gold Coast Demiryolu altyapısının kalıntılarından hem de 1960’larda Nkrumah’ın Tamale’deki Voli-ni’sinden kalma terk edilmiş modernist binalardan esinlenmiş.

“The Laboratory of the Future” temalı sergide bir dizi soru ortaya atılıyor. Erişimine izin verilmeyen anıları nasıl geri getiririz? Yeni gelecekler inşa etmek için geçmişi nasıl kazarız?

Atelier Masōmī
Process

Atelier Masōmī’nin sergisi, çalışmalarının merkezinde yer alan emsalleri, anlatıları ve fikirleri ön plana çıkarıyor. Niamey, Nijer’deki konumları, bağlamımızın ekolojik, ekonomik ve kültürel özellikleri ve geleneksel yapı tekniklerinin kamu bilincinden silinmesi, bize geçmişten ilham alan ve geleceğe doğru yenilikler getiren düşünülmüş bir mimarlık için bir laboratuvar sağlıyor.

Maketler, videolar ve elle çizilmiş planlar aracılığıyla Process, Niamey’de geleceğin laboratuvarına yapılan bir yolculuk. Mariam Issoufou Kamara, planları duvarlara kendisi çizmeyi tercih ederek, bu yılın temasının anlatısına kendini dahil ediyor, sadelikteki karmaşıklığa dikkat çekiyor.

Adjaye Associates
Kwaeε

Tamamen ahşaptan tasarlanan Kwaeε’nin formu ve maddeselliği, Gana’nın ana dillerinden biri olan Twi’de “orman” anlamına geliyor. Kwaeε, hem düşünme hem de aktif programlama için bir alan olarak tasarlanmış.

Dış yapı iki “oculi” ile noktalanan üçgen bir prizma şeklini alırken, iç mekan bir mağarayı andıran yontulmuş bir oval şeklinde. Çarpık şekil, giriş ve çıkış için geçitler ve açıklıklar oluşturmak üzere bir açıyla yerleştirilmiş.

Kwaeε, su kenarındaki dış konumundan yararlanarak, aynı anda hem aktif hem de pasif olarak yaşanabilir bir yapı ve çok amaçlı etkinliklerin yanı sıra soluklanma ve toplanma için bir alan sağlıyor.
Bu proje Arsenale’de açık havada sergileniyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın