Seferihisar mucizesi ve Cittaslow’lu olabilmek!

Türkiye'de bazen en karamsar, en umutsuz olduğunuz bir sırada öyle bir şeyle karşılaşırsınız ki; umutlarınızı, mutluluk ihtimallerinizi, huzur ihtimallerinizi yeniden ve kendiliğinden üretiverirsiniz, hem de birkaç mucizevî an içinde.

Seferihisar, tam olarak böyle bir duygu uyandırdı bende.

Yağmurlu bir havada, olgunlaşmış meyvelerini taşımakta zorlanan mandalina ağaçlarıyla dolu bahçelerin arasından geçen bir yoldan girdim Seferihisar’a; balıkçı tekneleri çoktan yıkanmış, temizlenmiş, şafak sökmeden denize açılmak üzere dinlenmeye geçmişlerdi.

Organik pazarı dolaştım önce, civar köylerden gelen muhteşem otlar, sebzeler, meyveler, köylülerin kendi yetiştirdikleri meyvelerden kaynattıkları, başka hiçbir yerde rastlanamayacak çeşitlilikte –nar, yabanmersini, bebek mandalina, patlıcan, domates, cevizli elma gibi– reçeller, el işi takılar, oyalar, çantalar.. kale duvarları içindeki küçük sokaklardaki tezgâhlara sıralanmıştı.

Organik pazar bir şenlikti.

Seferihisar’ı Cittaslow başkenti olduğundan beri çok merak ediyordum.

Cittaslow (sakin şehir) nedir peki?

“Huzur şehri”dir bence.

“Yaşamın Kolay Olduğu Kentlerin Uluslararası Ağı”nın adıdır aslında.

Cittaslow hareketi ilk olarak 1999 yılında Greve in Chianti’nin eski belediye başkanı Paolo Saturnini’nin vizyonu doğrultusunda ortaya çıkmış.

İtalyanlar, şöyle düşünmüş belli ki:

Batı modernitesi artık tüketim esaslıdır. Bu tüketim uygarlığına yol açan üretim ve hizmet safhaları, insani değerleri neredeyse biçen, yok eden bir kapitalist süreç aşamasına geldiği için insanlar olağanüstü baskı altında korkunç bir stres yaşıyorlar. Ayakta kalabilmek için kendilerine ait bir hayatları olmadan doğalarına aykırı bir yarış ve globalist bir HIZ içindeler. Bu olgunun somut sonuçlarından biri de fast food’dur. Olağanüstü bir trafik hareketliliği, ses kirliliği, renk kirliliğidir aynı zamanda. Özel hayatın çok sınırlandırılmasıdır… Bu böyle devam edemez demişler nihayetinde; insan, yeniden insani değerlerine kavuşmalıdır; bunun için de her şeyden önce bu yapay yaşam temposunuyavaşlatmak gerekir.

Cittaslow fikri böyle çıkmış ortaya.

Cittaslow kriterlerinin en önemlilerinden birkaçı; genetiği değiştirilmiş ürünlerin (GDO) tarımda kullanılmasının yasaklanması, özellikle alternatif enerji kaynaklarının kullanılması ve biyokütlelerden ısı üretilmesi yoluyla enerji tasarrufu ile ilgili belediye projesi, elektromanyetik kirliliği kontrol eden sistemler gerçekleştirmek, gürültü kirliliğini kontrol etmek ve azaltmak için bir program, ışık kirliliğini kontrol etmek için sistem ve programlar, bisiklet yolları yapmak, kamusal ve kamu ile ilgisi olan alanların engelliler için erişilebilir olması, doğal ürünler için ticari merkezler oluşturulması vb…

Derken, Cittaslow dünyada hızlı bir biçimde duyulmuş ve yaygınlaşmaya başlamış.

Türkiye’de de İzmir’e bağlı Seferihisar İlçesi Belediye Başkanı Tunç Soyer’in ilgisini çekmiş Cittaslow projesi. Başkan, İtalya’ya başvurmuş, Seferihisar’ın Cittaslow olabilmesi için. İtalya, Cittaslow vizyonunu ne kadar uygulayabileceğini görmek için bir deneme süresi vermiş Seferihisar’a.

Belediye Başkanı Tunç Soyer, ilçenin esnafını ikna etmek için –anlaşılan o ki– hayli çetin bir mücadele vermiş.. ama kazanmış sonunda. Seferihisar halkı sonuçtan çok mutlu şimdi, başkanlarını da çok seviyorlar.

Seferihisar Belediyesi kendi sitesinde Cittaslow felsefesini şöyle açıklıyor: “Cittaslow, öncelikle insanların kendi sağlıklarını ön planda tutmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek için, hava, gürültü, ışık ve elektromanyetik kirliliklerin sürekli kontrol edilmesi ve sağlığı tehdit et­meyecek boyutta tutulmasıdır. Çöp toplama saatlerinden ilaçlamaya kadar birçok konuda önlem almak ve uygulamaktır. Yerel üreticileri desteklemek ve onların ürünlerini satabilecekleri satış merkezleri oluşturmaktır. Çevreye ve insana zararlı olmayan al­ternatif ve yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesidir. Belki de en önemlisi bir şehrin, dünyada binlerce birbirinin aynı şehirden kendini farklılaştırmasıdır.”

Artık fast food yok Seferihisar’da; ama, kadınların evlerinde pişirdikleri börekler, baklavalar, dolmalar ve yöresel yemekler var sokaklarda satılan.

Kadınlar, evlerinde pişirdiklerini, Kaleiçi’ndeki organik pazarda kapılarının önünde satıyorlar; böylece onlar da Cittaslow felsefesi ve vizyonu içinde paydaş olarak yer alıyor, aile ekonomisine katkıda bulunuyorlar.

Seferihisar’da ses kirliliği yok.. sanayi yok, halk organik besleniyor, deniz billur gibi, Seferihisar sakinleri bilinçlenmiş, denizini kirletmiyor, trafik yok.

Ve Seferihisar, Cittaslow sınavından başarıyla geçiyor. İtalya’daki merkez, Seferihisar’ı Türkiye’nin Cittaslow başkenti yapıyor ve bu hayat biçiminin yaygınlaşması için bir görev veriyor bu küçük ilçeye.

Şimdi Seferihisar, Türkiye’de Cittaslow olabilecek başka yerleşimlerle iletişim halinde.

Doğa Derneği’nin Doğa Okulu da, yakında Seferihisar’da hayata geçecek ayrıca, doğayla birlikte uyum içinde yaşama bilinci kazanmaları için öğrencilerle çalışmalar yapılacak.

Şimdi ‘Cittaslow Bilim Kurulu’ kuruldu Seferihisar’da. Geçen hafta sonu birçok bilim adamı Cittaslow’a yeni açılımlar kazandırmak için Seferihisar’daydı.

Bütün mesele ve hayatın esas amacı; doğaya, insanın kendi doğasına uygun ve saygılı yaşaması değil midir zaten?

Böyle bir yaşam tarzı içinde insan daha manalı fikirler üretip, daha iyi işler yapmaz mı; daha manalı duyarlıklar içinde daha yaratıcı olmaz mı?

Cittaslow, aslında daha yavaş yaşamak değil, daha manalı ve derinlikli yaşamak bence.

Etiketler

2 yorum

Bir yanıt yazın