‘Rezidıns’la ‘rezistans’ arası

Bir yanda yükselen cazibe merkezi Bomonti kuleleri, bir yanda gecekondularıyla Paşa Mahallesi. Alıcı olarak rezidansları gezince 'karşıyı' nasıl anlatıyorlar? Gelecekleri meçhul gecekondulardan o hayat nasıl görünüyor? Bir laboratuvar gibi...

Döndü Davulcu (arkada) dilencilik yapıyor. Filiz Kara, çok dertli…

Bu anlatacağım, bir mahallenin hikâyesi ama sanki büzüşmüş de bir büyük şehrin hikâyesine dönüşmüş gibi.

Tepenin aşağısından otobanın kılcal damarları eski mahallelere bağlanıyor. Taze tüneller şehrin uzak uçlarını birleştirdiğinden eskisinden daha geniş asfaltlar. Bölge, emlak sitelerinde ‘stratejik konum’, ‘erişim konforu’ gibi tamlamalarla tarif ediliyor. İstanbul’da, şişli’nin altında ‘yeni cazibe merkezi’ Bomonti’deyiz. Feriköy sapağından yukarı kıvrılan yol, kentleşme teorisi derslerine müsait ince uzun bir laboratuvar gibi…

Yolun iki şeridini ortada bir su yolu ayırıyor. Eskiden üzeri açık olan bu atık su kanalı, bugün uzaktan kuru bir dere gibi görünüyor. Sol yanında ayrı bir dünya var, sağ yanında ayrı. Bir tarafta Anthill, Arista Life, Rixos, Elysium Fantastic… Çoğu şehrin en uzun binalarından. Birkaç yüzbin dolardan başlayan fiyatlar, şehre kuşbakışı attığınız yay genişledikçe milyon dolarlara çıkıyor. Gıcır gıcır, bembeyaz her biri…

Diğer yanda, evlerin birbirlerinin dibine yıllar içinde ‘konduğu’ Paşa Mahallesi. Arkalara doğru üç-dört katlı apartmanlar varsa da, ilk bakışta 30-40 metrekarelik barakalar göze çarpıyor.

Yola da sızılmış. Mesela kağıt toplayıcılar kenara ‘arabalarını’ park etmiş. Su kenarındaki akasyaların her birinin arasında çamaşır ipleri; çocuk zıbınları büyüyerek koca adam pantolonlarına uzanıyor yan yana. Akşümüstleri kadınlar çay demleyip o akasyaların altına attıkları kanepelerde, pala kilimlerde muhabbetle yemeni tığlıyor. Manzara, İstanbul’un en pahalı rezidansları…

Orası ‘metropol manzarası’
‘Zenginler’ safında hummalı inşaat faaliyeti sürüyor. Sinpaş temellerini atmış. Hemen yakında Hilton Oteli’nin inşaatı tam gaz. şişli çevresinde onlarca proje mevcut.

Peki oradan bakınca Paşa Mahallesi nasıl görünüyor? Bir günü, ‘cazip yaşam ve yatırım alanı’ Bomonti’de alıcı olarak geçirdim. Ben ve ‘eşim’ dört ayrı rezidansın satış ofisini gezdik. Kiralık ya da satılık, önerilen dairlere çıktık. Bu şart mıydı? Evet, bir gazeteciye kurulacak intizamlı cümlelerin ötesinde bu hayatın nasıl ‘pazarlandığını’ duymak, o tarafın mahallenin geleceğine dair kurgusunu dinlemek önemliydi. Bizimle yakından ilgilenen satış görevlilerini güç durumda bırakmak son arzum olur. Her biri işinin ehli olduğu kadar nazikti.

54 katlı iki kulelik Anthill’de hayat başlamış. Fakat hem satış, hem kiralama sürüyor. Çok zengin gösterememek korkusuyla satılıktan ziyade, kiralık konutları soruyoruz. Merak edene, sadece Paşa Mahallesi’ni gören 7. katta, 2+1 dairenin kirası 2 bin 300 TL. Üzerine 537 TL aidat ve 250 TL yönetim ücreti ödemeniz gerekli. Yükseldikçe, kiralar mobilyasız 4 bin dolar’a kadar çıkıyor. Tabii seçtiğiniz konum muhim. Doğru köşede 20 küsur kattan sonrası deniz…

‘Maliyetine lüks’
Arista Life ‘maliyetine lüks’ sloganıyla sadece ofis katları satıyor. Satış ofisine Bomonti’nin yeni halinin devasa bir maketini kurmuşlar. 1 milyon dolara kadar yükseliyor fiyatlar.

Hemen yandaki Rixos Residence’ta taşınmalar aralıkta başlayacak. İçi leziz biçimde düzenlenmiş iki daireyi gezebiliyorsunuz. Burada satış, 80-90 metrekare aralığındaki modüller üzerinden. İstediğiniz metrekareye göre satın alıyorsunuz. Tanesi 388 bin dolar. Yükseldikçe değişiyor tabii ki tarife.

Boyut olarak daha mütevazı olan Elysium Fantastic’te de kiralar Anthill’e yakın. Buranın numarası teraslı daireler ki, yine konuma göre milyon dolarlar konuşuluyor.

Neticede bu bir emlak haberi olmadığından hizmetleri sıralamak anlamlı değil. Ama golf egzersiz alanlarından spaya uzanan bir çeşitlilik söz konusu. Bunların birçoğundan faydalanmak için de para ödeniyor.

‘Şu kuleye bir davul çalsam’
Şöyle genellemelere ulaşabiliriz. Yolun bu yakasında ‘rezidans’ diyene rastlayamazsınız; herkes ‘rezidıns’ olarak telaffuz ediyor. Ortak bir jargon var. Misal Perpa, otoban, şişli sırtları yahut karşıdaki Paşa Mahallesi bu âlemde ‘metropol manzarası’ olarak tarif ediliyor. Böylesi daha afili tınlıyor. Bu muhitteki yeni yapılaşmanın ilanlarında stratejik noktalara yakınlık kadar bu ‘eklektik’ hal de vurgulanıyor zaten. Satış esnasında çay kahve ne kelime, mönüden bile seçim yapabiliyorsunuz.

Karşı taraftakiler o binalara ‘kule’, ‘gökdelen’ yahut ‘resistans’ diyor. Türkçesi bulunmadığından dile yapışmış ucube hali böyle yorumlandığında, aslında dünyanın en manalı telaffuz karmaşası ortaya çıkıyor. ‘Resistans’, ‘recidence’in de geldiği yerde ‘direniş’ demek. Bu tarafta da ayrı ayrı direniş hikâyeleri var.
Hava çok sıcak olduğundan Davulcu ailesi geceleri de iki ev arasındaki ağaçların altında yatıyor. Bir ağaç kütüğüne saat dahi asmışlar. 300 TL kira verdikleri ‘barakalarında’, altı çocuk, dört torun, 14 kişi yaşıyorlar. Derme çatma, rutubetli, ha yıkıldı ha yıkılacak evler bunlar. Biz konuşurken etrafımızda tavuklar sekiyor.
45 yaşındaki Ekrem Davulcu gerçekten de davulcu; aileden… “Güvenlik izin verseydi, bu kulelere bir davul çalabilseydim” diyor. Onun dışında kağıt toplayarak geçiniyorlar. Üç günde bir araba; eder 150 lira. Bu eve günde 20 ekmek giriyor. Dört çocuk okuyor.

Geleceklerini sorunca, sorandan cevap bekliyorlar daha çok. “Biz Adana, Osmaniyeliyiz. 15 sene olmuş geleli. Memlekete git derlerse gideceğiz. Önce bir Okmeydanı’na bakınırız ama” diyor Ekrem Davulcu, “Burada piremiz, oyumuz, buyumuz olur. Ama karşıdakilerde de oturamayız. Çocuklar korkar bir kere çıkmaya”.
Döndü Davulcu’nun sekiz çocuğu, bir kuması var. Dileniyor, belediyenin dilencileri sürekli toplamasından şikayetçi. Altı çocuk annesi Filiz Kara da buradan çıkarılırlarsa Adana’ya bile dönemeyeceklerini söylüyor. Bu mahallede kağıt toplayarak geçinen 10 kadar aile var.

‘İşgalci muamelesi fena’
Safiye ve Kadir Yıldırım neredeyse 60 yıldır orada. “Elimizde eski yazıyla vergi kağıtları var” diyorlar. Teraslarındaki asmalar bütün komşulara dağılıyor. Safiye Hanım geleceği göremedikleri için doğru düzgün boya badana yapamadıklarını anlatıyor. Pazarcılık yapan 70 yaşındaki Kadir Bey, “Biz de buralar toparlansın isteriz ama hakkımız gasp edilmesin” diyor. “Buranın insanı karışıktır, birileri iner. Sakin durmayan çıkar” diye de uyarıyor. Belediyenin 30 metrekareye bir daire teklifini onlar kabul etmiş ama çoğunluk sağlanamamış. 40 yıl önce beş aylıkken ölen kızlarının mezarını kaybetmek gibi, şehrin yenilenen hali yüzünden başlarına gelen başka dertler de var.

49 yaşındaki Senihe Özgüney ablasıyla yaşıyor. 1970’ten beri gecekondu sahibi. “Birden işgalci muamelesi görmek fena” diyor. Sokak da değil, evler arasında uzanan koridorlarlarda geceleri ‘kol gibi fareler’ gezse de, buradan kopmak istemiyor. Bir ara mahalle sakinleri için bir rezidans yapılacağını duymuşlar. Bir mahalle, diyelim 30 kata sığacak… Senihe Hanım aslında bir müteahhitle anlaşmış ama onda da şansı gülmemiş. Adam ortada yok.

Seyyar sebzeci Mehmet Aydın “Benim bedenimin cereyanını toprak alır” diyor. Mahallede hangi kadınla konuşsanız çamaşır asılamayan, balkonunda çay içilemeyen bir evle basbayağı dalga geçiyorlar, üzerine o kadar para verdikleri için. Mahallenin kahvesine girince Mustafa Sarıgül, Fatma Girik, Gülay Atığ ekseninde hummalı bir tartışmanın ortasında kalıyorsunuz. Herkesin kafa bulanık. Bakkal Murat Patacı, karşılarında açılan Carrefour yüzünden işlerinin azalmasından şikayetçi.

Durumun hülasası belki de budur. şu an rezidanslar tarafı tam dolmadığından (dolmayacağına dair şüpheleri de bir kenara yazın) o tarafın bakkalı Carrefour’un, satılmayan peynirleri, sebzeleri, meyveleri akşamları çöpe attığını, yolun öbür tarafındakilerin de gidip onları aldığını anlatıyor bir mahalleli.
30-40 metre arayla, size iki manzara…

‘Dönüşüm hâlâ gündemimizde’
Rezidanslaşan Bomonti ve çevresinde emlak ve kira fiyatları yükselme seyrinde. Bu da yoksulların yavaştan ‘dışarı’ sürülmesi demek. Paşa Mahallesi gibi hazine arazisine kurulmuş ve tapu sorunu olan bölgeler iyice kafaları karıştırıyor.

Mahalleye dair planını sorduğumuz Şişli Belediyesi yetkilileri, hazırladıkları dönüşüm ve toplu konut projesinin bölgeden onay alamadığı gerekçesiyle hayata geçiremediğini söylüyor. Onay vermeyenler de hak kaybına uğrayacaklarını düşünen birden fazla daire sahibi olanlar. “Gecekondular için düşünülen dönüşüm projesi belediyenin hâlâ gündeminde olup bölgedeki yurttaşlarla görüşmelerimiz devam ediyor. Kimseyi mağdur etmeden, herkesle bir uzlaşı sağlayarak bu planı uygulamayı düşünüyoruz” açıklaması hayata nasıl geçecek belli değil. Görünen o ki kentsel dönüşüm sermaye üzerinden devam edecek, bu ‘doğal seleksiyonla’ rezidans manzarasına görece daha iyi konumdakiler bakabilecek.

‘Takdir edersiniz ki, kimse böyle bir manzaraya bakmak istemez’
Rezidans satış ofislerinde yolun karşısını sorduğunuzda ‘temizlik’ kelimesi mutlak geçiyor. Misal çevredeki inşaatlar bittiğinde ortadaki su yolunun kapanacağı, ortaya bir meydan yapılacağı söyleniyor. İmar açısından problemi olan gecekonduların er geç yıkılacağını, belediyeden bunun sözünü aldıklarını işittik. ‘Oraya da rezidans yükselebilir mi?’ dediğinizde, bir manzara korkusuyla sorduğumuz düşünülüp beş kattan yukarı çıkamayacakları garantisi de veriliyor. “1 milyon dolar veren insanlar, takdir edersiniz ki böyle bir manzaraya bakmak istemez. O konuda endişeniz olmasın” cümlesi de kayıtlara geçsin. ‘Karşı taraf’ bahsinde, tecrübelerinden çıkardıkları bir tezcanlılıkla güvenlik meselesi açılıyor. ‘Kimsenin’ elini kolunu sallayarak içeri giremeyeceği, asansöre dahi kart okutulduğu bilgisi veriliyor. ‘Güvenlik’, satın alınanlar içinde büyükçe bir kalem. Bu koca kuleler karşı taraftan bildiğiniz korkuyor.

Yazar: Pınar Öğünç

Kaynak

Etiketler

Bir yanıt yazın