Philadelphia’da Gehry: Şans Mı Şanssızlık Mı?

Philadelphia Sanat Müzesi genişleme projesi Frank Gehry tasarımlarının şehirler için her zaman iyi olup olmadığını test ediyor. Özellikle de tasarım Frank Gehry'ye aitmiş gibi görünmüyorsa.

Phliadelphia Sanat Müzesi’nin 10 yıldır süren genişleme planlarının sonucu Phliadelphia halkını şaşırtabilir. Şaşırmalarının sebebi projenin Frank Gehry’ye ait olması değil ama dünyanın en tanınmış mimarının bu kadar tanınmasını sağlayan tarzını bu projede kullanmaması olabilir. Gehry’nin genişleme için yaptığı planlar yeni açılan bir sergide ilk kez gözler önüne seriliyor. Sanat Müzesi’nin altına yeni galeriler inşa etmek Gehry’nin standartlarına göre oldukça alçak gönüllü bir proje gibi görünüyor.

Bu projede Philadelphia’lıları en çok rahatsız edecek olan şey Gehry’nin doğu terasındaki “Rocky basamakları” olarak bilinen, adını bir sinema filminden alan merdiveni değiştirme planı olabilir. Gehry, doğu terasındaki merdivene bir pencere açarak şehrin neredeyse 40 yıldır sahip olduğu bir anıya, alışılmadık ve gerçek olmayan kahraman bir sporcunun uydurulmuş hayatındaki önemli bir ana gölge düşürüyor olabilir.

Rocky’yi bir kenara koyarsak, Gehry’nin genişleme planları üzerinde dolanan daha büyük bir sorun var. Sorun Gehry’nin kendisi. Sorun eleştirmenlerin Gehry’nin popüler mimari için bir temsilci olamayacağını sayfa sayfa anlattığı nedenlerde değil. Aslında Gehry’nin eleştirmenleri Sanat Müzesi planlarında beğenilecek çok şey bulabilirler çünkü tasarım pek de Gehry’e ait bir tasarımmış gibi görünmüyor. 

Sorun daha çok Sanat Müzesi’nin Philadelphia’daki, genişleme planının Sanat Müzesi’ndeki ve Gehry’nin genişleme planındaki rolünde yatıyor. Her ne kadar Philadelphia’ya özgü bir sorun olsa da dünyanın her yerindeki şehir ve kültür liderleri bu süreci dikkatlice izlemeli. Günümüzde kültürel binaları genişletme planları bir şehir için pek de iyi bir yatırım sayılmaz ve özellikle bu plan kesinlikle değil. Bu yüzden Gehry, Philadelphia’ya belki de çok kötü gelebilir.

Gehry’ye karşı yapılan eleştiriler göz önüne alındığında Geoff Manaugh tarafından Gizmodo’da yayınlanan yazı unutulmaz.Yapılan her övgüyü hakeden bir yazı olsa da bazı uyarıları gözardı etmemek gerek. Mesela Manaugh, Gehry’nin teknik anlamdaki her konuda kötü bir mimar olduğu konusunda yanılıyor. Gehry’nin Metal imalatçısı Bill Zahner’la Seattle Experience Music Center gibi projelerde olan uzun süreli birlikteliği kolaylıkla son 30 yılın en karlı işbirliği sayılabilir. 

Frank Gehry ile ilgili son günlerde en sık yapılan eleştiri ise Gehry’nin her şeyi mahvettiği iddiası. Sonuçta Bilbao Etkisi adını onun meşhur müzesinden alıyor. Bilboa’nun durumu hala iyi olsa da ismi marka olmuş mimarların tasarladığı büyük bina projelerine soyunan diğer şehirler büyük düşüşler yaşadı. Bu konuda Amerika’daki en üzücü hikaye Ohr-O’Keefe Sanat Müzesi’ne ait. Gehry’nin tasarladığı Biloxi, Mississippi’deki beş binalık kampüs, açılışına bir yıl kala Katrina fırtınası sırasında ciddi hasarlar almıştı. Beş yıl sonra nihayet açıldığında da sıkıntıları devam etti.

2014 yılında artık dersimizi almış durumdayız. Tecrübe ve 1994-2008 yılları arasında patlak veren müze inşaatlarıyla ilgili yapılan araştırmalar sonucunda Amerika şehirlerindeki kültürel genişlemenin aslında yersiz bir inşaat çılgınlığı olduğunu görebiliyoruz. Bu sayede suçun sadece mimarlara ait olmadığını da anlamış olduk. Routledge’den 2015’te çıkması beklenen “Kültürel Organizasyonlar: Amerikan Topluluklarında Sanat Tesisleri İnşaası” isimli kitaba göre, araştırmacılar Bilboa Etkisi’ne dair hiçbir kanıt bulamamışlar. Bu da birçok şehrin çoktan öğrendiği gerçeği doğrulamış oluyor. Genelde kültürel genişlemeler beklenenden daha az geliri ve daha fazla harcama getiriyor.

Aynı zamanda araştırmalar sonucunda Philadelphia’nın müzelere aşırı derecede harcama yaptığı ortaya çıktı. 1994 ve 2008 yılları arasında Philadelphia metropolitan alanı (bu alan New Jersey’deki Camden’ı ve Delaware’deki Wilmington’ı da kapsıyor) kültürel bina projelerine yarım milyar dolara yakın (449,726,754 dolar) para harcamış. Bu her proje başına 38 milyon dolar demek oluyor ve bu miktar ülke ortalamasından 10 milyon dolar daha fazla. Bu sırada Philadelphia metropolitan alanındaki istihdam 2001 ve 2011 yılları arasında yüzde 1,4 düşüş yaşamış.

Tüm bu faktörler şu anda bilet başına 20 dolar alan (fiyatlar 2012’de yüzde 25 artırıldı) Sanat Müzesi’nin bazı önlemler alması gerektiğini göstereriyor olabilir. Sanat Müzesinin büyük yöneticisi, 2006’da 500 milyonluk genişleme için Gehry’yi ikna eden kişi Anne d’Harnoncourt 2008’de öldü ve bu durum beraberinde “Acaba o olmasaydı genişleme yine de olur muydu?” gibi bazı sorular getirdi. Bunun yanında müzenin gerçekten de planlarını biraz hafifletmiş olması mümkün. Phliadelphia Inquirer genişlemenin 350 milyon doları bulacağını söylüyor. Bu tahmin edilenden çok daha az bir miktar. Ama yine de Sanat Müzesi’nin genişleme planları ihtiyatlı olmaktan çok uzak. En başta Gehry’nin proje için seçilmiş olması bile durumu gözler önüne sermeye yetitiyor. Biloxi veya Bilbao’nun aksine bir müze genişlemesi Philadelphia’yı tanınır hale getirmeyeceği açık.

Biloxi veya Bilbao’nun aksine, kısacası Gehry’nin tasarladığı herhangi bir binanın aksine genişleme yerin altına inşa edilecek. Tasarım yalnızca orijinal tasarım tarafından değil aynı zamanda binanın yapısı nedeniyle de kısıtlamalara uğrayacak. Kim tasarımları tartışılan, hatta nefret edilen ama inkar edilemeyen bir adamı işe alıp sonra da yaptığı işi yer altına gömer ki?

Saffron’la yaptığı röportajda Gehry, “Kendimi zamanda geriye gidip Horace Trumbauer ve Julian Abele (müzenin mimarları) ile beraber çalışıyormuş gibi hissediyorum.” demiş. Belki de öyle. Belki de d’Harnoncourt’un sadeleştirilmiş bir Ghery projesinin nasıl olabileceğine dair bir vizyonu vardı.

Eleştirmen Charles Jencks projeyi, ziyaretçiler tarafından eğlenceli ve etkileyici bulunabileceği ve aynı zamanda eleştirmenleri de etkileyebileceği için “çift yönlü” olarak niteledi. Oldukça klasik bir binanın projesinin Gehry’ye verilmesi ise bu tanımın adeta karşısında gibi. Gösterişsiz bir proje yapması için ünlü bir mimarı işe almak. Maaliyeti 350 ile 500 milyon dolar arasında olan ve Gehry’ye ait olduğu belli olmayan bir Gehry projesi yapmak mantıklı mı? Göze çarpmayan mimari müdahaleler için çok daha uygun olan birçok firma var. Mesela Frick Collection için nazik bir genişleme alanı tasarlayan ve 9/11 Anıt Müzesi’nin yer altındaki kısmından sorumlu Davis Brody Bond.

Buna rağmen tasarım Inga Saffron’un beğenisi kazanmış durumda. Philadelphia’nın ihtiyaçlarını Suffron’dan daha iyi anlayan başka bir eleştirmen bulmak zordur. Yine de şaşkına uğratan maaliyet ve kültürel binlarla ilgili yapılan son araştırmalar pek cesaret verici değil. Neyse ki Sanat Müzesi ekonomik gerileme sırasında Gehry’nin genişlemesini inşa etmekten kaçınabildi çünkü proje o günlerde yapılsaydı başarısızlığa uğrayabilirdi. Şu an müze liderleri genişlemenin 2028’de, binanın 100’üncü yaş gününde tamamlanmasını planlıyor.

Büyük kültürel kent simgeleriyle şehirlerin kazanabileceği çok şey olmasına karşın bu projeler başarısızlığa uğradığında da kaybedecek çok fazla şeyleri oluyor. Projelerin maaliyeti ve geçmiş örnekler göz önüne alındığında proje Sanat Müzesi’nin planladığı gibi gitmezse tehlikede olan tek şey Rock basamaklarının bütünlüğü olmayacak.

Gehry, Saffron’a “ Guggenheim gelmeden önce Bilbao sakin sessiz bir kasabaydı. Bu proje Philadelphia’yı değiştirecek.” demiş. Endişelenmek için asıl sebep aslında bu olabilir.

Etiketler

Bir yanıt yazın