Paris ve Haussmann

Şehirciliğin Öncüleri dosyamız kapsamında sırada dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri olan Paris’in gelişimi ile aşırı kalabalık ve hastalıklarla boğuşan bir Orta Çağ kentinden ışıkla dolu ve havadar modern bir şehre dönüşümüne öncülük eden Georges-Eugéne Haussmann’ı inceliyoruz.

Paris – France

Orta Çağ öncesinde Paris, Seine’nin kıvrımlarından birindeki Île Saint-Louis ve Île de la Cité gibi birkaç ada ve kumsaldan oluşuyormuş. Modern Paris, şehir merkezi planının ve mimari düzeninin çoğunu III. Napolyon ve Seine Valisi Baron Haussmann’a borçlu.

1809’da Paris’te doğan Haussmann, Lycée Condorcet’te hukuk okurken bir yandan da Paris Konservatuarı’nda müzik eğitimi almış. Ardından, 1831’de kamu yönetimi alanında çalışmaya başlamış ve 1832’de vali yardımcısı olmuş.

1848 Devrimi sonrasında cumhurbaşkanı olarak seçilen Louis-Napoléon Bonaparte ile görüşmek için Paris’e gitmiş. Sadık bir kişi olarak kendini kabul ettirmiş ve Louis Napoléon tarafından Draduignan’da valiliğe terfi etmiş.

1850’de Luois Napoléon (1808-1873), Paris’i yeniden yaratmak için bir proje başlatmış. Yenileme planlarını gerçekleştirmesi ve şehri daha sağlıklı ve ferah hale getirmesi için Haussmann’ı Seine valisi ilan etmiş. Mimarlık ya da şehir planlaması eğitimi almamış bir kamu yöneticisi olan Haussmann, yaklaşık 17 yıl boyunca Paris’in valiliğini yapmış ve bu süre zarfında Paris’i yeniden inşa etmiş.

Paris’in yenilenme sürecinden önceki haline baktığımızda, barındırdığı 1 milyondan fazla insan ile aşırı düzensiz olduğunu görüyoruz. Birbirleri ile bağlantılı olmayan dar ve dolambaçlı sokaklar ulaşımı zorlaştırıyor, halkın güneşten faydalanmasını engelliyor. Temiz suya ulaşım da sağlanamadığından dolayı sağlık koşulları giderek kötüleşiyor.

1850’lerde Île de la Cité’deki orta çağdan kalma dar ve karanlık sokaklardan biri olan Rue des Marmousets.

1832 yılındaki büyük kolera salgınının ardından Napoléon ve Haussman, nüfus, mal, hava ve su akışlarını kolaylaştıran bir şehir planlaması oluşturmak istiyor, “Büyüyen, Güzelleşen ve Temizlenen Paris” kampanya sloganıyla başlayan bayındırlık projeleri ile şehrin temizliğini, su tedariğini ve trafik dolaşımını iyileştirmeyi hedefliyor. Aynı zamanda, geniş caddeli şehir planlaması ile Paris’te sık görülen halk ayaklanmalarına müdahalenin kolaylaşacağı ve önüne geçilebileceği öngörülüyor.

Haussmann’ın projeleri 3 aşamada gelişiyor ve 19.730 tarihi binanın yıkılmasını ve 34.000 yeni binanın inşasını içeriyor.

İlk aşama, Rue de Rivoli caddesini ve Grand Hotel du Louvre Oteli’nin inşasını, kuzey-güney ulaşımını sağlayan Strasbourg ve Sébastopol bulvarlarının yapımını, geniş park alanlarının yaratılmasını içeriyor ve iki eksenin kesiştiği nokta olan Place du Chatelet meydanı bu aşama sonunda Paris’in yeni merkezi haline geliyor. Bunun üzerine Haussmann meydanı genişletiyor, Fontaine du Palmier’i merkeze taşıyor ve meydanın karşısında birbirine bakan iki yeni tiyatro binası inşa ettiriliyor: Cirque Impérial (günümüzde Théâtre du Châtelet) ve Théâtre Lyrique (günümüzde Théâtre de la Ville).

Grand Hotel du Louvre

Rue de Rivoli, 1900

1859 yılında başlayan ikinci aşamada ise simge yapıları birbirine bağlayacak ve trafiği rahatlatacak yeni bulvarlar planlanarak Place de l’Ètoile’ün merkezindeki Arc de Triomphe’un yayılan bir bulvarlar ağı oluşturuluyor. Şehrin etrafındaki banliyöler Paris topraklarına katılıyor ve sınırlar genişletiliyor.

Napoléon III ve Haussmann tarafından yaptırılan yollar.

Zafer Takı

Haussmann’ın şehir planlamasında özellikle üzerinde durulan demir yolları ve Gare du Nord ile Gare de L’Est gibi yeni tren istasyonları ile Paris merkezi banliyölere bağlanarak nüfusun dengeli dağılımı sağlanıyor.

Gare du Nord

 

Gare de L’Est

Bu amaçla şehrin merkezinde yüzlerce eski bina yıkılıyor. Eski sokaklar yerini krem ​​rengi taşlarla kaplı ve düzenli olarak sıralanmış neo-klasik apartman bloklarıyla karakterize edilen uzun ve geniş caddelere bırakıyor. Charles Garnier tarafından tasarlanan opera binası Palais Garnier ile Paris’in merkezi taçlandırılıyor. Londra’daki Hyde Park’tan ilham alınarak Parisliler’in dinlenebileceği parklar ve bahçeler tasarlanıyor.

Zorlu caddelerin ve büyük meydanların yanı sıra Haussmann, su problemini düşünerek kapsamlı bir kanalizasyon ağı sağlıyor. Bir yeraltı gaz boruları ağı tasarlayarak Paris sokaklarına ilk kez aydınlatma sistemi kuruyor.

Son olarak üçüncü aşama projeleri ile bulvarların uzatılması ve meydan düzenlemelerinin tamamlanması hedeflenmiş. Ancak Haussmann, Paris’i dev ve pahalı bir şantiye haline getirdiği, tarihini göz ardı ettiği ve eski Paris’in ortaçağ cazibesini yok ettiği için büyük ölçüde eleştirilmiş. Artan tepkiler üzerine Haussmann 1870 yılında valilik görevinden ayrılmak zorunda kalmış ve bu aşamada hedeflenen projeler gerçekleştirilememiş.


Yeni açılan bulvarlardan biri, Avenue de l’Opéra.

Öte yandan, çalışmaları Paris’i o zamana kadar çoktan dönüştürmüş ve Haussmann’ın planı üzerindeki çalışmalar 1920’lerin sonlarına kadar devam etmiş. Birçok Haussmann binası, 1970’lerde çağdaş kulelere yer açmak için yıkılmış. Bununla birlikte, Haussmann’ın mirası, şehrin konut stokunun büyük çoğunluğu olan Haussmann binaları ile varlığını sürdürüyor. Taş cepheler ve dövme demir detaylar ile Haussmann döneminde gelişen mimari, şehri tanımlayan ve en çok ziyaret edilen şehirlerinden biri haline getiren Paris stilinin oluşumuna öncülük ediyor.

Haussmann’ın vizyonuna göre inşa edilen binaların çoğu, Neo-Rönesans üslubundan izler taşıyor. Geçmişten gelen dekoratif detayları birleştiren eklektik tarz, Paris Operası ve Louvre’un son kanadı da dahil olmak üzere şehrin en ünlü binalarından bazılarının cephelerinde kendini gösteriyor.

Paris’i şekillendiren Haussmann tarzı apartman binalarının ortak özellikleri ise şu şekilde:

  • Taş cepheler
  • Düz veya bezemeli dövme demir pencere ızgaraları ve balkonlar
  • Sokaklara ulaşan güneş ışığını arttırmak için 45 derece açılı gri çinko mansard çatılar
  • Isıtma amaçlı kullanılan bacalar
  • Çatı katı odalarındaki çatı pencereleri ve bazen küçük balkonlar
  • Fransız pencereleri
  • Büyük ahşap giriş kapıları
  • Bronz veya demir kapı tokmakları
  • Merkezi bir avluya açılan taş döşeli taşıt girişleri
  • Balıksırtı desenli parkeli ya da düz meşe zeminli geleneksel iç mekanlar
  • İç mekanlardaki karmaşık doğramalar, mermer şömineler, Fransız kapı ve pencereler

Paris üzerinde çalışma yapmış bir diğer isim de Le Corbusier. 1925’te Le Corbusier, Fransız havacılık öncüsü ve lüks otomobil üreticisi Gabriel Voisin’in sponsorluğunda gerçekleştirilen bir proje olan Plan Voisin’i yayımlamış. Le Corbusier’in radikal planı, Seine’nin kuzeyindeki şehir merkezinin çoğunun yıkılarak yerine yüksek beton kulelerin inşa edilmesini öngörüyor. Le Corbusier’in gerçekleşmemiş planı da Haussmann gibi oldukça eleştiri alıyor.

Şehir, Orta Çağ’dan 21. yüzyıla kadar her dönemin dikkate değer mimari örneklerini barındırıyor. Gotik üslubun doğduğu şehir, Fransız Rönesansı, Neo-Klasik, Napolyon III saltanatının gösterişli tarzı, Belle Époque, Art Nouveau, Art Deco ve postmodernizm gibi birçok üslubu yansıtıyor. Şehrin cephe hizalaması, bina yüksekliği ve bina dağılımı gibi düzenlemelere sahip şehircilik yasaları, 17. yüzyılın başlarından bu yana sıkı bir biçimde korunuyor.

Yararlanılan Kaynaklar:

Etiketler

Bir yanıt yazın