Özür, Yargı, Müze

Müze projesi yarışmayla elde edilecek. Proje yarışmasına TMMOB Mimarlar Odası destek verecek.

26 Mart 1994 tarihinde Kuşkonar ve Koçağılı köyleri uçaklarla bombalandığında kimse inanmamıştı:

-Devlet bir köyü neden bombalasın ki?

Bombaladı, inkar etti, “Ben yapmadım” dedi. Türkiye toplumuna karşı siyasetçisi ve ordusu yalan söyledi.

Roboskî Katliamı nedeniyle açılan soruşturmada sivil savcıların uzun sessizliğinden sonra Askeri Savcılık bize göre hukuka aykırı olarak takipsizlik kararını verdi. Katliamdan iki yıl sonra askeri savcılıkça şüpheli olarak nitelendirilenlerin isim listesi yayımlandı. Olayın resmi anlatımı da öğrenildi. Hakikatin bir yönü sadece…

Savcıya göre Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, 34 kişinin ölümüne yol açan emri veren komutandı. Askeri savcı Özel’in emri için “kaçınılmaz hata” dedi. Halbuki kaçınılmaz hata şüpheliler listesinde yer almayan uçak pilotları için -o da belirli şartlar oluşmuşsa eğer- kullanılabilirdi.

Pilotlar savaş uçaklarının yapısından kaynaklı olarak yer hareketlerini göremiyorsa ve sadece harita ve uçak kayıt sistemi ile belirlenmiş hedeflere ateş edebiliyorsa, -ancak bu durumda pilotlar açısından “kaçınılmaz hatadan” söz edilebilir. Ceza hukukunda dış dünyada netice doğuran fiil ile ilgili, “hareket, netice ve illiyet bağı” üçlüsünden söz edilir. Uçağın uçması öldürmüyor, uçaktan atılan bombalar öldürüyor. Bombanın atılması emri de ateş edilmesi için düğmeye, tetiğe basılması da birbirine bağlı eylemlerdir.

Belirtilen durumda pilotlardan hiçbirisi de “Vicdanım kanıyor, kastım olmasa da 34 insanı öldürdüm, istifa ediyorum” demiyor.

Şüpheli listesindeki albay ve generaller de aynı şekilde “Vicdanımız kanıyor, yanlış/hata yaptık, komutana yanlış/hatalı bilgi verdik ya da kararın oluşmasına bir şekilde katıldık, istifa ediyoruz” demiyor.

Ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel!

-Emri veren kişi olarak ben böyle hatalı karar verip 34 insanın ölümüne neden oldum. Vicdanım kanıyor, ceza kanunları ve emrimdeki savcılar her ne kadar “kaçınılmaz hata” diyorsa da ben özür diliyorum ve istifa ediyorum demiyor.

Ceza, özür ve istifa yokluğu, saydam olmayan sistemlerde hesap verebilirlik ilkesinin yaşama geçmemesini gösteriyor. Kamu görevlileri sistem tarafından korunuyor. Bu bir politika ve kültür haline geliyor. Buna cezasızlık politikası ve kültürü deniyor. Bütün faili meçhullerde, kayıplarda ve yargısız infazlarda sonuç aynı: Cezasızlık!

Bu yolla, hukuksal süreçler de etik ilkeler de rafa kaldırılmış oluyor.

Resmi dünyada bunlar oluyor ama, sivil dünyada bu duruma itiraz eden, hak ve özgürlüğü, adaleti talep edenler var.

Türkiye toplumu sivil inisiyatifleri ile unutmaya/unutturmaya ve cezasızlık politikasına ve kültürüne karşı mücadeleyi yükseltiyor:

Bu yazıyla birlikte, son üç yazımızda sözünü ettiğimiz Roboskî Müzesi Girişimi de cezasızlık politikası ve kültürüne karşı sanatın, estetiğin, mimarinin güçlü itirazını ifade ediyor:

-Adalet, adaletsizliğin olduğu yerden yükselir!

Müze projesi yarışmayla elde edilecek. Proje yarışmasına TMMOB Mimarlar Odası destek verecek. Jüride asıl olarak Aydan Balamir, Ali Cengizkan, Zeynep Onur, Murat Uluğ, Ziya Tanalı yer alacak. Yedek jüri olarak Erhan Akça, Bilge İmamoğlu, Sinan Omacan’ı görüyoruz. Proje yarışması raportörleri olarak Sevinç Başköy, Mehmet Onur Yılmaz görev yapacak. 23 Aralık 2013 itibariyle danışma kurulunda yer alan isimler de şöyle:

Ayhan Bilgen, Hüsnü Öndül, Filinta Önal, İsmail Beşikçi, İoanna Kuçuradi, Güven Arif Sargın, Mustafa Sarısülük, Gökçer Tahincioğlu, Ayhan Çelik, Abdulrezzak İlge, Veli Encü, Ferhat Encü ve Zeynep Tanbay…

Sevgili okuyucularım, derim ki, maddi manevi destek için kampanyaya katılalım. Özgürlük, eşitlik, adalet bayrağını yükseltelim.

Müzeyi birlikte kuralım…

Etiketler

Bir yanıt yazın