Nişan Taşları Tehlike Altında

İstanbul’un Okmeydanı semtindeki nişan taşlarının çoğu bugüne kadar harap olmuş, kalanlar ise çalınma ve tahrip olma tehlikesiyle karşı karşıya.

Bir ay oldu olmadı, gazete sayfalarında çarşaf çarşaf yayımlanan bir haberle tüm dikkat nazarımızı İngiltere’ye çevirdik. Türk halkı olarak bizi bu haberle alâkadar eden, mükerrer olduğundan pek bir âşina olduğumuz hırsızlık hikâyesiydi. Londra merkezli bir internet sitesi, Karacaahmet Kabristanı’ndan çalınarak yurtdışına çıkarılmış dört mezar taşının satılığa çıkarıldığını ilan ediyordu.

Biz giden taşlara tüh tühlerle hayıflanıyorduk ki son anda bir el uzandı, sökülüp götürülen taşların imdadına yetişti. Kültür Bakanlığı, bu sanal müzayede sitesi üzerinden yapılan satışa müdahale etti ve gayri kanuni yollarla satılan taşları anavatana getirdi. Bir zafer öyküsü gibi duran bu operasyonun arka yüzünde bizden taraf binler ihmal var.

Şu bir gerçek ki el altında yıllar yılı bekleyen tarihî eserler ancak yabancı eline düştüğü vakit kıymete biniyor. Ne gariptir ki geri getirmedeki çaba ve gayreti, taş ustaları elinde bir hamur gibi incelen bu eserleri muhafazada gösteremiyoruz. Tabii bir de el altından satılmış binlerce taş var ki, o konuya yürek dayanmaz. Pek tabii, o taşların itinayla hırsızlanıp, yabancı eline pazar edilmesine aracılık yapan talihsizler de yok değil. Bu haberle sızlayan vicdanımız biraz olsun rahat etti etmesine ama başımıza gelen bu musibetin, kimseye nasihat olmadığı bir hayli âşikâr.

Zira vaktiyle Altın Boynuz’un ok yarışlarıyla şenlenen yamaçları, bugünkü duyarsızlığın başka bir veçhesini açık ediyor. Bir zamanlar keskin gözlü okçuların kozunu paylaştığı ve keskin nişancılarıyla efsaneleşen Okmeydanı, unutulmak üzere olan kadim bir kültüre ev sahipliği yapıyor. Geçtiğimiz aylarda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce buraya yapılan Okçular tekkesi sayesinde, okçuluk sporu küllerinden doğmayı başardı. Semtin göbeğinde inşa edilen büyük okçuluk külliyesi, içindeki namazgâh ve son derece iyi tertip edilen müze ile bu kültürü yaşatmaya devam ediyor.

Sultana ait taşlar balkon hizasında

Semt bu kültürün şaşaalı günlerine döndürülmek istense de gel gör ki mahalle arasındaki son derece kıymetteki nişan taşları kaderine terk edilmiş durumda. Beton evlerin sıkışıp kalmış sokak aralarında, bahçe kenarında ve hatta kömürlük gibi mekânlarda bekleyen nişan taşları tahrip olma ve çalınma tehlikesiyle karşı karşıya.

Çarpık kentleşme ve bilinçsiz tahribat yüzünden yazıları silinmeye yüz tutan tarihî eserler, kendilerine sahip çıkılacağı günü bekliyor. Okmeydanı, Çıksalın, Hasköy, Sütlüce, Tozkoparan merkezlerine serpiştirilmiş nişan taşları, ne yazık ki, hak ettiği kıymeti bugüne kadar göremedi. Aralarında Sultan II. Mahmut ve III. Selim’in de diktirdiği nişan taşları bugün mahalle köşelerinde, gecekonduların yerine yapılmış apartmanların duvarlarına bitişik durumda.

Bu konuda göçün en sık yaşandığı 1970’li yıllara ait gazete haberleri semtin bilinçsiz bir kitle tarafından nasıl yağmalandığını gözler önüne seriyor. Gecekondulardan ip uzatıp bahçelerinde kalmış bu taşlara çamaşır asan da olmuş, yıkılan taşları evinin temelinde kullanan da. Osmanlı devrinde sadece seçkin kimselerce diktirilen bu taşların kıymeti aslında üzerinde yazılan kitabelerden de anlaşılabilir. Okçuluk müsabakasında rekorlar kıran bir okçu adına ya da kıran kırana geçen bir müsabakanın ardından bir anı olarak dikilen taşlar, üzerindeki manzum yazılarla da edebi bir eser niteliğinde. Belki bu tarihi sporun ve paha biçilmez taşların kıymeti zamanında bilinseydi Okmeydanı semti, tüm dünya okçuları için bir cazibe merkezi olabilirdi.

İsmiyle müsemma bir semt

Okçuluk, bilindiği üzere ateşli silahlar icat edilene kadar Türkler arasında sıklıkla kullanılan bir savaş aleti olmuştu. Öyle ki gözünü kestirip attığını vuran okçular, halk arasında kemankeş olarak bilinir, sahip olukları maharetle her daim övgüyü hak edermiş. Tüfeğin çıkması, yıllardan beri yapılagelen bu sporun deyim yerindeyse kökünü kurutmuş. Okçular üzerine anlatılan hikâyeler de yavaş yavaş tarihe karışmış. Bu yüzdendir ki “tüfek icat olundu, mertlik bozuldu” darbımeseli bugüne kadar çıkagelmiş. Fakat keskin gözcü okçuların toplanma yeri İstanbulluların da tahmin edebildiği gibi Okmeydanı idi.

Etiketler

Bir yanıt yazın