Mutsuzluğumuzun Mimarları

Sophia Hayden, Amerika’da mimarlık derecesiyle üniversiteden mezun olmuş ilk kadın mimar. 21 yaşında cam tavan sendromuna çarpmasıyla meşhur, yani adını kimse hatırlamıyor.

İçinizi adaletsizlik ve çaresizlik duygusuyla burmaya geldim. Sophia Hayden ismini duymuş muydunuz? Ben de duymamıştım.

Sophia Hayden, Amerika’da mimarlık derecesiyle üniversiteden mezun olmuş ilk kadın mimar. 1886’da kabul edildiği MIT’den dört sene sonra, 1890’da, dereceyle çıkıyor. Mezun olduktan sonra kadın olduğu için mimar pozisyonunda iş bulamayınca, bir süre mecburen lise öğretmenliği yapıyor. Derken 1891’de, bir mimari yarışma ilanı görüyor: Kadın Binası! Columbus’un yeni dünyaya ayak basışının 400. yılını kutlamak üzere düzenlenen Chicago Dünya Fuarı’nda sergilenecek ve kadınlar tarafından düzenlenecek bir Kadın Binası’nın tasarlanması sözkonusu. Hayden yarışmayı kazanıyor. Binanın girdisini çıktısını anlatırdım ama ben mimar filan değilim, insan iyi bilmediği şeyi papağanlarken de biraz tuhaf hissediyor. Hayden’ın muzaffer binası İtalyan Rönesans tarzındaymış. (Ayrıntısını sorup “Ama İtalyan Rönesans tarzı nasılmış mesela?” diyen olursa kollarımı yukarı kaldırıp tepemde birleştirerek ve kendimi biraz binalaştırarak, “Böyleymiş” diyeceğim) Kadın Binası buna benziyor:

Muzaffer Kadın Binası, “zarafeti, eleganlığı, ışığı ve boşluğu kabul edişi” sebebiyle Hayden’a bir ödül kazandırıyor. Beni ödül verme sebepleri, kadın takdirinde zarafet mecburiyeti bile hafif kıl etti. Binanız böyle kahve yapmayı nereden öğrendi? Binanızın terbiyesi eksiksiz, otururken dizlerini örtüyor. Fakat binanızı geçen gün manavla gülüşürken görmüşler, acaba binanız biraz yollu mu? Fakat ödülü almış işte. Bu esnada eleştirmenler Hayden’ın ödül almasında büyük sakıncalar görüyorlar, çünkü binayı fazla feminen buluyorlar. (Burası kahkaha attığım yer) Hatta eleştirmenlerden biri diyor ki: “Teknik bilgiyle kuşatıldığı açık olsa da, binanın zarif uysallığı ve yumuşaklığı, iki yanını çevreleyen anıtsal komşularından hemen ayrılmasına sebep oluyor. Dahası, mimarının cinsiyetini hemen ele veriyor.” (Burada kahkaha atmadım) Bir yandan bu rezilliğe bir kat daha çıkmamız gerekirse Hayden, binası için 1500 dolar para alıyor. Bu para, o dönem erkek mimarların kazandığının onda biri.

Hayden, rivayete göre, gördüğü bu korkunç muamele ve ardı ardına gelen eleştiriler yüzünden bir sinir krizi geçiriyor, sinir krizini “İşte tam da bu yüzden kadınların mimarlık yapmaması gerekiyor,” biçiminde yorumluyorlar. Bu rezilliklerin üzerine Hayden, 21 yaşında yaptığı ilk binasının arkasından ışık hızında mimarlığı bırakıyor, ve bir daha asla bina tasarlamıyor. Evlenip köşesine çekiliyor. İşte insan ziyanının gerçeği, aslı.

Şimdi herkesi scroll fonksiyonlarını kullanarak bir kez tasarladığı binaya, sonra yukarı kayıp Hayden’ın yüz ifadesine, cetvelini tutuşuna, sonra tekrar binaya bakmaya davet ediyorum. Saygı ve üzüntüyle üç pare maus atışı. Tık, tık, tık.

(Bu yazı, daha önce 5Harfliler‘de yayınlanmıştır.)

Etiketler

2 yorum

Bir yanıt yazın