Horasan Harcının Sırrı

Çimento yokken, binalarda yapı malzemeleri nasıl bir arada tutuluyordu? Asırlık yapılarla ilgili bu soruya verilecek cevaplar arasında Horasan harcı da yer alıyor.

Yüzlerce yıllık yapılarla kıyaslanınca 50-60 yıllık betonarme yapıların beli bükülmüş gibi durması aklımıza eski eserlerin nasıl olup da asırlardır sapasağlam kaldığı sorusunu getiriyor. Geleneksel üretim modellerine savaş açıldığı modern zamanlarda pratikliğinden ötürü bir nevi kutsallık atfedilen çimento yokken, binalarda yapı malzemeleri nasıl bir arada tutuluyordu? Çimentonun yerine ne kullanılıyordu yani? Asırları aşıp gelen o yapılarla ilgili bu soruya verilecek cevaplar arasında yapı malzemelerini bir arada tutan harç ‘Horasan’ da yer alıyor.

Eski Yunan’dan bu yana Horasan harcı kullanılıyor

Kireç kullanılarak elde edilen harç ve sıvalar, eski Yunan, Roma ve onu izleyen dönemlerden çimentonun bulunmasına kadar geçen sürede yapıların inşalarında kullanılmış. Harçlar çeşitlilik arz ederken, horasan harç ve sıvaları kireç harç ve sıvaları içinde tanımlanıyor. Kırıldıktan sonra öğütülüp toz haline getirilen kiremit, tuğla, çömlek vb. pişmiş killere ‘Horasan’ deniyor. Horasan harcı ise Horasanın belli oranlarda kireç, su ve bazı katkı maddelerinin eklenmesiyle üretilen bağlayıcı ve taşıyıcı özelliğe sahip bir malzeme. Bazı uygulamalarda harcın içerisine kum katılırken, bazılarında ise nohut büyüklüğünde, parçalar halinde tuğla, kiremit kırıklarına rastlanır. Bu ikinci grup harçlar, yapıda kullanılan yontulmuş taşları birleştiren, bağlayan klasik harçlardan farklı. Fonksiyonları bakımından günümüz betonuna eşdeğer olan bu harçlara da “horasan” denilse bile bunların “Horasan betonu” diye adlandırılmaları gerekiyor.

Ayasofya ve Süleymaniye’nin harcı horasan

“Horasan” kelimesi İran’ın doğusunda yer alan Horasan bölgesinden geliyor. Horasan harcı Roma döneminde “cocciopesto”, Hindistan’da “surkhi”, Arap ülkelerinde “homra” diye isimlendirilmiş. Harcın Mısır’daki Gizeh piramitlerinde ve Asur şehirlerinde kullanıldığına dair bulgulara ulaşılmış. Horasan harç ve sıvaları Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemi yapılarında, İstanbul’da Ayasofya, Süleymaniye camileri, Rumeli Hisarı, Sultanahmet külliyesi gibi tarihi yapılar dışında sarnıç, su kemerleri ve hamam gibi yapılarda da kullanılmış.

Osmanlı döneminde inşaat ustaları sınıflandırması yapılırken, “horasancı” denilen bir usta grubu da bulunurmuş. Horasan harcının “keyl” adıyla, hazır olarak satın alındığı da olurmuş. Horasan harcı mukavemet açısından, kireç harçlarından üstün. Ayrıca, renginden dolayı tuğla yapılarda bir ahenk oluşturması Horasanı estetik açıdan diğer harçlara kıyasla daha tercih edilir yapmış. Eski yapılarda taşları birbirine rabt eden Horasan harcı yine o yapıların restorasyonunda da vazgeçilmez yapı malzemesi olarak kullanılıyor. Çünkü Horasan harcının taşla ortaya koyduğu uyumu çimento gösteremiyor.

Bağlayıcı malzeme kireç, agrega ise tuğla ve kiremit kırıkları

Horasan harç ve sıvalarında bağlayıcı olarak kireç, agrega olarak ise tuğla veya kiremit kırıkları gibi pişirilmiş toprak malzemeler kullanılmış. Kırma taş, tuğla kırıkları, çakıl, kum gibi dolgu maddelerini birbirine bağlayarak, bir mânâda yapıştırarak, yapay taş oluşumuna imkan tanıyan malzemelere ‘bağlayıcı’ deniyor. Horasan harcı yapımında kullanılan bağlayıcı malzeme ise kireç. Harçta ‘agregalar’ var ayrıca. Agregalar harç ve sıva üretiminde bağlayıcı maddelerle birlikte kullanılıyor. Mineral kökenli, farklı boyutlardaki bu malzemeler doğal veya yapay özellikteler. Kum ve çakıllar doğal agrega iken kırma taşlar, yüksek fırın cürufları, pişmiş killer ve bunların geliştirilmesiyle elde edilmiş olan maddeler ise yapay agrega oluyor. Başta kum olmak üzere, tuğla ve kiremit kırıkları, kırılmış taş, mermer, yüksek fırın cürufları ve küller eski yapılarda kullanılmış agregalar olarak biliniyor.

Islak mekânlar için en uygun yapı malzemesi

Hamamlardaki sıvalar su ile doğrudan veya yüksek orandaki nemin duvarlarda yoğunlaşması sonucu sürekli temas halinde olur mâlûm. Hidrolik özelliklerinden dolayı horasan harcı ve sıvaları da suya karşı dayanıklı bir mahiyet arz ediyor. Hidrolik harçlarda kullanılan malzeme, su ile kimyasal reaksiyona girerek katılaşır. Sıvanın ihtiva ettiği kalkerleşmiş kireç, gözenek suyunun içinde çözülüp yeniden çökelir. Bu süreçte sıva tabakası bozulup tabakalara ayrışır ancak çöken kalsiyum karbonat sayesinde kopmaz. Bu durum sıvaların iç kısımlarında da gözlenir. Sıvada yer yer çözünen kalsiyum karbonat harcın içerdiği tuğlaların gözeneklerinde tekrar çökelip sıvanın dağılmasını önler ve daha dayanıklı olmasını sağlar. Bu açıdan bakıldığında suyla iç içe olan mekânlar için horasan harcının en uygun yapı malzemesi olduğu anlaşılıyor.

Deniz suyuna karşı direnci çok yüksek

Bu tür harçların suya, özellikle deniz suyuna karşı dirençleri oldukça yüksek. Bu nedenle nem oranının yüksek olduğu deniz kıyısı şehirlerinde Horasan harcı ve sıvası oldukça yaygın olarak kullanılmış.

Kireç, tuğla kırıkları ve kimi zaman da ince kumun çok iyi karıştırılmasıyla elde edilen Horasan harcı ağırlıkça yaklaşık “1 kireç-3 tuğla kırığı” karıştırılarak, sıva ise ağırlıkça yüzde 50’nin üzerinde kireç kullanılarak hazırlanıyor. Sıvada harçtan farklı olarak ince taneli agregalar kullanılıyor. Kimi tarihi yapıların harcında yumurta akı kullanıldığı ifade edilir günlük sohbetlerde. O yapıların inşâsında kullanılan harç nedir bilmiyoruz ancak horasan harç ve sıvalarında yumurta akı tesbit edilmiş değil. Horasan harcı ve sıvaları çimentoyla imal edilen harç ve sıvalara göre daha gözenekli bir yapıya ve daha düşük yoğunluğa sahip.

Etiketler

Bir yanıt yazın