Güvercin Gözünden Mimari

Güvercin Speck Lee Tailfeather dünyanın ünlü mimari eserlerini hiç bakmadığımız açılardan ele alıyor.

Güvercin gözünden mimari

Birbirinden haşmetli yapılar, namları bulundukları şehirlerden önde giden mimari harikalar…  Kim onların hikâyelerini dinlemek istemez ki? Hele ki göklerde süzülen, göğsü kabarık bir güvercinin ağzından? Architecture According to Pigeons Kuyruktüyü ailesinin gezgin güvercini Speck Lee Tailfeather tarafından anlatılıyor ve bizi dünyadaki ünlü yapıların arasında gezintiye çıkarıyor. Kitabın arka kapağında Speck’in sevgili eşi Elsie’ye yazdığı, yayınevine yaptığı ziyareti ve editörle aralarında geçen muhabbeti anlattığı mektup, kitapta bizi nelerin beklediğinin de habercisi aslında.

Speck eskiden en özel mektuplarımızı emanet ettiğimiz güvercinleri artık önemsemediğimiz için, anlatmaya biraz sitem ederek başlıyor başlamasına, ama yine de Çin Seddi’nden Eyfel Kulesi’ne, Taj Mahal’den Sagrada Familia’ya birçok şaheserle ilgili bilgilerini de bizimle paylaşmaktan geri durmuyor.Üzerinden uçtuğu yapılarla ilgili tarihi bilgiler verirken, bu yapıların mimari özelliklerini, kültürel önemlerini ve güvercin gözüyle neler hissettiğini de ekliyor. Böylece bize hem bu eserleri hem de Le Corbusier, Gaudì ve Palladio gibi ünlü mimarları daha yakından tanıma fırsatı veriyor. Üstelik bunun yanı sıra dostlarıyla birlikte o yapılara verdikleri güvercin isimlerini de paylaşıyor. Mesela Paris’e giden her turistin en az bir kere uğradığı Eyfel Kulesi’ne Demir Ağaç, Mısır’ın görkemli piramidi Keops Piramidi’ne Gizemli Matematiksel Mucize, Sidney Opera Evi’ne Aç Gagalar Malikânesi dediklerini biliyor muydunuz?

İngiliz çocuk kitabı yazarı Stella Gurney’nin kaleminden çıkan, Japon çizer Natsko Seki’nin muhteşem çizimleriyle adeta bir şahesere dönüştürülen ve yedi yaş üstü çocuklar için hazırlanan bu kitap, editörü Hélène Gallois Montbrun’un söylediğine göre tam bir ekip çalışması ürünü. Anlatılan her yapı için çekilen özel fotoğraflar eşliğinde, verilen bilgilerle çizimlerin doğruluğunu kontrol eden bir mimarlık editörüyle birlikte çalışılmış. Kitabın sonunda ele alınan her bir eserle ilgili özet bilgiye ulaşmak da mümkün. Ayrıca her sayfada Speck’in nerede olduğunu bulmaya çalışmak da epey keyifli. Sayfaların arasında dolaşırken dikkatli bakarsanız ona Brooklyn Köprüsü’nün üstünde, Venedik semalarında ya da Roma’daki Kolezyum’un etrafında rastlayabilirsiniz.

Her ne kadar gerek çizimleri gerek eğlenceli diliyle her yaştan okura hitap etse de insanın gözü her köşesinde ayrı bir eser olan “bizim” topraklardan da bir yapıyı aramıyor değil. Kim bilir belki bir gün Speck’in yolu Eminönü’ne düşer de kendine meydanda yeni dostlar edinir, birlikte Selimiye Camisi’nden Sümela Manastırı’na, Artemis Tapınağı’ndan Mardin Kalesi’ne doğru yolculuğa çıkarlar.

Etiketler

Bir yanıt yazın