“Denizli’ye Yeni Bir Hikaye mi Lazım?”

Kentlerin ihtiyaç, beklenti ve hayallerine odaklanan tartışma dizisi VitrA ile Kentin Hayalleri'nin 8. durağı Denizli oldu.

Kent Merkezini Mimarlıkla Yeniden Kurgulamak” temalı program, 17 Ekim’de Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı’nda gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Yekta Kopan’ın yaptığı etkinliğe; mimar İbrahim Şenel, şehir plancısı Faruk Göksu ve mimar Nevzat Sayın konuşmacı olarak katıldı. “Denizli’ye yeni bir hikaye mi lazım?” sorusunu cevaplayan Faruk Göksu, Denizli’nin geleceği için genel bir hikayeye ihtiyaç olduğunu, geleneksel kent merkezinin canlandırılması için yeni proje senaryoları üretilmesi ve merkezdeki odak noktalarının bütünleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Panelde ilk sözü alan İbrahim Şenel, Moğollar’ın istilasından bu yana işgal yaşamayan Denizli’nin, kale kent değil de lineer bir aks üzerinde saçaklanan bir kent yapısına sahip olduğunu söyledi. Mimari yenilenmenin bu aks üzerinde planlanması gerektiğini vurgulayan Şenel, “Gerçek anlamda bir yayalaştırma düzenlemesine ihtiyaç var. Ardından bu aksın etrafını çeşitli kültürel öğelerle desteklememiz lazım. Kent kültürünü yansıtacağımız objelere, bir kent ve arkeoloji müzesine ihtiyacımız var. Müze yapılırsa, onu besleyecek sergi salonu, yeme-içme ve toplantı yerleri gibi bağlantılı mekanlar da kendiliğinden gelişecektir” dedi. Çok ciddi bir üniversite nüfusu olmasına rağmen gençlerin kent merkeziyle ilişki kurmadığından bahseden Şenel, kamusal düzenlemenin kamu kurumlarına bırakılamayacak kadar önemli olduğuna dikkat çekti.

2010 yılında Denizli’nin 2023 vizyonunu hazırladıklarını belirten Faruk Göksu, “Kentlerin geleceğiyle ilgili hayal kurmak ve kentlerin geleceğini planlamak artık çok önemli çünkü kentlerimizi birbirine benzettik. Bereket ve birikimin bu kadar çok olduğu bir kentte, Denizli bence bir girişim becerisini kazanmış, bunu sanayi ve tekstilde göstermiş, bir başarı hikayesi yazmış. Bu başarı hikayesi, kenti yeniden planlarken bir kez daha yazılabilir mi diye düşündük” dedi. Kentin en önemli odağı olan üniversitenin, tarih ve kültürü temsil eden Laodikeia ile buluşması sağlanırsa farklı kazanımlar elde edileceğini anlatan Göksu, kenti bir sapana benzeterek “Denizli; Ankara, İzmir ve Antalya otoyollarının tam ortasında gelişmiş bir yer; bunun artısı ve eksisi var. Buna bağlanan merkez aksın nasıl canlandırılacağını kurgulamak gerekiyor. Bunu tartışırken, bilinen bazı şeyleri yeniden keşfetmeliyiz. Örneğin Denizli’nin mahallerinde akan suları, tarihi ve kültürel mirası, bazı simge mimari yapıları…” dedi. “Kentsel Rönesans” akımından söz eden Göksu, Avrupa kent merkezilerinin son 15 yılda yaşadığı değişim ve canlandırmadan, gençlerin kent merkezine çekilmesinden bahsetti.

Laodikeia’dan bakınca Denizli’nin göründüğünü ancak Denizli’den Laodikeia’nın görünmediğini söyleyen Nevzat Sayın, Türkiye’deki başka şehirlerde de eski kent ile yeni şehir merkezinin ilişkilenmediğine dikkat çekerek “Kentin geleceğini hayal ederken bu körlüğün önemli bir eksiklik olduğunu düşünüyorum” dedi. “İyi bir tasarım için, bir tasanız olmalı” diyen Sayın, sözlerine şöyle devam etti: “Denizli’de ne eksik? Her şey var gibi görünüyor. Ancak Denizli’nin kadim geçmişinin bir bölümünü ele aldığınızda, geriye kalanları hiçe saymış oluyorsunuz. Her şeyin olduğu bir şehirde, ayrımcılık olmamalı. Mal sahipleri, yöneticiler ve kullanıcıların ortak bir masaya oturması, ortak akıl üretmesi şart.”

Etiketler

Bir yanıt yazın