Bütünlüğünü bilmeden antikapitalist mücadele verilemez

“Teori ne işe yarar?” İngiliz Sosyal Bilimci Profesör David Harvey, İstanbul Bilgi Üniversitesinde düzenlenen “Sermayenin sınırları ve antikapitalist hareket” konferansına bu soruyu sorarak başladı.

Harvey böylece teoriyi ve bilgiyi hangi şartlar altında nasıl kullanabileceğimiz konusunda bizi kışkırtarak işe koyuldu.

Hemen ardından uzunca Karl Marx’ın Kapital’de ve Grundrisse’de sermayenin hareket yasalarını nasıl anlamaya çalıştığını özetledi. Ve Marx’ın “Fransa’da İç Savaş”, “Louis Bonaparte’ın 18. Brumaire’i” gibi birçok eserinde buradaki bazı temel kavramlara direkt olarak değinme ihtiyacı duymadığını hatırlattı.

Harvey, Marx’ın dehasının, sermayenin hareket yasasını anlamak için onun bütün evrenselliğini ve tikelliğini soyutlayarak işin özünü yakalamasında olduğunu söylüyordu. Marx, kapitalizmi yıkabilecek gerçekten devrimci bir teorinin varolabilmesi için onun yasalarının ve bilgisinin bilinmesi gerektiğini ortaya koymuştu. Kuşkusuz bu gereklilik politik gelişmeleri yorumlayacak, ona müdahale edecek sınıfın siyasi örgütlenmesi için de gerekliydi. Sermayenin hareket yasalarının bilgisine erişilmesi bu politik eylemin hayata geçerken çoğu zaman ondan direkt olarak bahsetmesine gerek bile bırakmayabilirdi.

1848 Devrimi’yle, 1871 Paris Komünü ve komünün düşüşü arasındaki dönemde ne olduğunu hatırlattı örneğin Harvey. “1848’de istihdam edilmemiş nüfus, sermaye tarafından değerlendirilmemiş arazi çoktu” dedi ve ’48 ila ’71 arasında burjuvazinin, devrimci süreci bugünkü canlandırma paketlerine benzer bir dizi yatırımla aşmaya çalıştığını vurguladı. İsim vermeden kentsel mücadele üzerine eserlerinde sıkça andığı Baron Haussmann’ın dönemin Paris’i merkezli uygulamaya koyduğu “canlandırma paketi”ni hatırlattı. Ve burjuvazinin o günden bugüne kalan temel bir kuralını (ya da taktiği) vurguladı: “Sermaye bir bölgeyi değerlendirdiği zaman oradan insanları kovar.”

Bu örnek kuşkusuz kent mücadelesinin güncel tartışmaları için de önemliydi. Harvey, “Bugün antikapitalist olmak için ne gerekiyor” sorusuna basit bir önceliği hatırlatarak yanıt veriyor: “Kapitali (yani sermayeyi ve onun işleyişini) bilmek zorundayız” ve hemen ekliyor : “Bütünlüğünü bilmeden antikapitalist mücadele verilemez.”

Kent üzerine çalışmalarıyla tanınan Harvey, kentsel mücadelenin bütünlüklü bir antikapitalist mücadelenin parçası olmadıkça kısmi başarılar elde etse dahi bunun kalıcı olmayacağını vurgularken de yine aynı şeye değiniyor: “Sistemi küçük hareketlerle yıkamayız. Çok geniş, büyük bir hareket olması gerekiyor.”

Marksizmin acemi de olsa sadık bir öğrencisi, belki de mütevazılıktan kendisini “bir çeşit Marksist” olarak tanımlayan Harvey’nin konferansından çok da yeni şeyler öğrenmemiş olarak çıktığını düşünebilir. Ancak antimarksist propagandanın “Marksist” entelektüellerce de sürdürüldüğünü hatırladığımızda konferanstan şu anekdotu aktarmakta fayda var.

Konferans sonunda bir bilgisayar öğrencisi “Bizim tek üretim aracımız bilgisayar ve artı-değer üretimi sürecine dahil olmadan üretim yapabiliyor ve bunu insanlığa sunabiliyoruz. Peki diğer insanlar ne yapacak” diye sordu. Harvey buna klasik olduğu kadar bütünlüğü kavramamızın önemine tekrar vurgu yapan bir yanıt verdi: “Bilgisayarını üreten kim?”

Eh, tüm bu teknolojik araç gereçlerin “Shenzen’de hangi şartlar altında üretildiğinin” sorgulanması gerektiğini “İşçi sınıfı mı kaldı” solcularına hatırlatmak da değerlidir, öyle değil mi!

Ve belki de konuşması boyunca, Marx’tan en çok öne çıkardığı vurguyu hatırlatarak bitirmekte fayda var: Antikapitalist mücadele devamlı artı değer üretmek zorunda olan sermaye birikimine son vermek zorundadır.

Sermaye Nedir?

Sermayenin para ya da emek gücünün satın alınması anlamına gelmediğini söyleyen Harvey, kavramı, “Emek gücünün başka birisi tarafından mülk edinilmesi” olarak tanımladı. Sermayenin bu şekilde artı değer üretmek zorunda olduğunu söyleyen Harvey “Antikapitalist mücadele artı değer üretimini durdurmalı. Sermaye var olmak için dinamik olmalı, devamlı artı değer üretmeli ve günün sonunda o değerle yeni yatırımlar yapmalıdır. Sermaye artı değerle büyür. Büyüme olmazsa sonu gelir. Çünkü büyüme olmazsa kâr olmaz. Sermaye yatırıma bağımlıdır.”

İspanya Benzetmesi

Radikal’de Türkiye’yi bugün krizle boğuşan İspanya’nın 5 yıl önceki haline benzetmesi de çok konuşulmuştu. Buna dair bir soruyu yanıtlayan Harvey, “5-6 yıl kadar önce İspanya’daydım. Sevilla’dan Madrid’e hızlı trenle seyahat ediyordum. Trenden dışarıya bakınca kısa bir süre içerisinde 60-70 civarında inşaat gördüm. İnsanlar hallerinden memnundu, ‘Gelişiyoruz ve sıcak para var’ diyorlardı. Oysa tamamen gayrimenkul israfına dayalı politikalar yürürlükteydi. Türkiye’deki durum da buna benziyor.”

Dünya Artık Yüzde 3’lük Büyümeyi Kaldıramaz

Eşitsizliğin muazzam derecede yaygınlaştığı bir döneme girdiğimizi söyleyen Harvey, kapitalizmin 18. yüzyıldan bu yana ortalama yüzde 2.5 oranında büyüdüğünü söyledi. Harvey, bugün içinse dünya çapında yüzde 3’lük büyümenin dahi büyük bir soruna işaret edeceğini, çünkü dünyanın bugünkü sınırlarının bunu kaldıramayacağını söyledi. Öte yandan Harvey, kapitalizmin doğası gereği devamlı daha çok büyümesi ve artı değer üretmesi gerekliliğinin var olduğunu hatırlattı ve bu çelişkinin dünyayı pek çok açıdan ciddi bir sıkıntıya sürükleyeceğini vurguladı.

Plütokrasi Hakimiyeti

Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi ABD’de seçimleri paranın kazandığını söyleyen Harvey, “Parası olan başkanı seçer. Her iki partiyi de kontrol eder. Güçlü para sahipleri yargıyı da kontrol eder. Yani ortada bir plütokrasi var. Ve plütokrasi insanlığın karşı karşıya olduğu sorunları çözemez” dedi.

Etiketler

Bir yanıt yazın