Bunun Olacağını Biliyorduk!

11 Eylül saldırılarının 10. yıl dönümünde Lebbeus Woods zor olsa da yeniden inşa süreci üzerine konuşmayı öneriyor.

1992 yazında Saraybosna’da İkiz Kuleler’in teroristler tarafından yakıldığına tanık olanlar için, 9 yıl sonra New York Dünya Ticaret Merkezi’ne aynı türde yapılan saldırı çok büyük bir sürpriz olmamıştı. 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile yeni dünya düzenin oluşması, büyük devletler yerine küçük ordulara sahip devletlerin kurulmasına, alanda savaşanlar yerine orduların şehirlerin merkezlerine saldırılması, düşmanı rahatsız etme fikrini, yani terorizmi doğurdu. En büyük gücü korku yaratmak oldu.

Önceleri çelişki, komünizm ile kapitalizim arasında yaşanan gerilimi temel alıyordu ki buna kullanılan silahlar ve yöntemlerde dahil edilirse baya bir geçmiş döneme aitti. Saray Bosna ve New York’ta ise dini bir gerilim vardı. Her ikisi de şehir hayatını tümüyle etkilemişti.

5 Mart 1994’te New York The Cooper Union Great Hall’da yapılan konferansın başlığı: SARAYBOSNA/NEW YORK’tu. Konferansta, Saraybosna’da yaşananlar ve diğer şehirlere etkileri konuşuluyordu. New York’luların nasıl yardım edebileceği konuşuluyordu fakat “burada da olabilirdi”. Ogün o konferanstan kaç kişinin kafasında bir gün aynı saldırının New York’ta da olabileceği düşüncesiyle ayrıldığını söylemek mümkün değil. Fakat bence o gün herkes bunun bir gün olacağı anlamış olmalıydı.

Dünya Ticaret Merkezi düştükten sonra yerine yapılacak binaların nasıl olacağı ya da yeniden yapılıp yapılmaması üzerindeki tartışmalar çok yoğun ve sert geçti.Günümüzün en parlak ve popüler mimarları bu sürece ortak edildi, bu trajediyi yeni bir kamusal alana çevirecek öneriler üretildi.

Steven Holl'un Önerisi

RoTo Architects,Michael Rotondi Önerisi

Raimund Abraham'ın Önerisi

Tartışmaların sonunda ise Berlin’deki Musevi Muzesi projesi ile ünlü Daniel Libeskind’in tasarımında karar kılındı.

Özgürlük Heykeli gibi 1776 ruhuna 1,776 feetlik (541 metre) yüksekliği ile Amerikan kültürüne bire bir gönderme yapan nice gökdeleni gruplamak mümkündü, fakat El Kaide saldırısının ardından sorgulanmaya başlanmıştı. Libeskind’ın geliştirilmesi sonradan SOM’a devredilen, fikir projesinde yine böylesine klasik bir yaklaşıma mı gideleceği tartışılıyordu.

Öyle bir çalışma mekanı yaratılmalıydı ki insana cesaret ve direnç vermeliydi. Çünkü bu alan sadece bu ruhu değil somut olarak mekansal olarakta kaybolmuştu.

New York, New York
Her zaman New York’un küresel dünya’nın merkezi olduğu belirtilir. Gerçekte New York’un merkezi olduğu bir şey varsa o da kesinlikle almak ve satmaktır. New York’ta ve benzeri gelişen şehirlerde, kazancınız sınıfınızdır. Tabi ki sanat muzik ve edebiyat bu şehrin diğer karakterleridir çünkü onlarda satılabiliyor.

New York sadece birkaç çağdaş binanın bulunduğu bir şehir. Popüler isimlerin yaptıkları ise kentin planlı gelişimine öneride bulunmaktan çok pazarlamaya yönelik stratejiyle üretiliyorlar. Yokluğu en çok hissedilen ise şehirde yaşayan, ünlü amerikan mimarlar Eric Owen Moss ve Steven Holl. Bir de Thom Mayne ve firması Morphosis’in Cooper Union binası var. Geri kalan tüm şehir arazi spekülasyonları ile üretilmiş bir kaos.

11 Eylül’e bakmak basit. Dünya Ticaret Merkezi’ni yeniden inşa ediyorsanız, “business is simple”.

Etiketler

Bir yanıt yazın