Bilim adamları üşenmedi hesapladı: Kıblesi en düzgün cami hangisi?

Prof. Dr. Osman Özsoy, Haber 7'de Ramazan ayının en ilginç tartışmasını köşesine taşıdı...

Elektronik cihazlara meraklı olan profesör bir arkadaşım, namaz kılmak için uğradığı camilerde vakti olursa kıblenin uygun olup olmadığını da zaman zaman kontrol eder. Hatta cami görevlileri ile bu bilgiyi paylaştığı olur.

Bazı camilerin kıblesinde makul sınırları zorlayacak ölçüde kıble sapmaları olduğunu tespit ettiğini de sohbetlerimiz sırasında kimi zaman bize aktarır.

Fakat bugün sizlerle paylaşmak istediğim asıl konu, kıble tespiti olayından hareketle, geçtiğimiz ramazan ayında yaşanan tartışmalardan biri konusunda aydınlatıcı bir bilgi sunmak…

Profesör dostumuz bayram ziyareti için gittiği bir ilçede namaz kılmak için mola verince, her zamanki gibi merak saikiyle kıblenin durumuna da bakar. Kıblenin yeterince düzgün olmadığını görür.

Bu bilgiyi cami görevlileri ile paylaştığında, “kıble işinde bu kadar hassas olduğuna göre, geçtiğimiz ramazan ayının akıllarda kalan en polemik oluşturan konuları arasında yer alan imsak saati ve sabah namazı vakti konusunda da herhalde bilgisi vardır” düşüncesiyle, söz arasında bu mevzuyu da sormuşlar kendisine…

Onlara verdiği cevabı önemsediğim için bugün sizlerle de paylaşmak istedim.

Profesör dostumuz çıkarmış elindeki cihazı, daha önce ziyaret ettiği ve kıble tespiti yaptığı camilerden kaydettiği görüntülerle örnekler vermiş. Hatta Haziran ayında gittiği Umre ziyareti sırasında merak saikiyle baktığı Medine’deki Peygamber Mescidi kıblesinde, Edirne Selimiye’de bile hafif eğim olduğuna dair resimler göstermiş. Teknolojik destekle kıble tespiti yapılan son dönemde inşa edilen camilerde yüzde 100 isabet tutturulurken, eski camilerden bazılarında az da olsa eğim olduğunu söylemiş.

 

Ardından da, kıble doğrultusunda bu kadarcık eğimin namaz için elbette hiçbir şekilde sorun oluşturmadığını anlattıktan sonra, bahsettiği kıble olayı ile sordukları soru arasındaki bağlantıyı da şu şekilde izah etmiş:

“Gezdiğim camiler arasında kıblesi en düzgün olanın Ankara’daki Kocatepe Camii olduğunu gördüm. Demek ki kıble tespitinde teknoloji işin işine girince hata payı da giderek minimize oluyor. Bu nedenle, ilgili kurumlara teknolojik imkanların elverdiği ölçüde hassas ölçümlerle namaz vakitleri ve ramazan hilalinin ne zaman görüleceği konusunda hesaplar yaptıran Diyanet’in bu yöndeki açıklamalarına da itimat etmek lazım. O günün koşulları içinde bakıldığında Selimiye’nin kıblesinde yüzde 1 sapma ile kıble meselesi belki halledilebiliyordu ama, teknolojinin şimdiki imkanlarıyla internet başında 3-5 yaşındaki çocuklar bile, dünyanın herhangi bir noktasının Kabe doğrultusunda kıblesini yüzde 100 isabetle tespit edebiliyorlar. Namaz vakitlerinin tespitinin de teknolojinin imkan verdiği bu tür hassas ölçüler ışığında yapılmış olacağına itimat etmek lazım.”

Doğrusunu isterseniz bu yaklaşım tarzını oldukça makul ve ikna edici buldum.

Binlerce yıl sonra ay veya güneşin hangi saatler arasında tutulacağını, bunun dünyanın hangi bölgelerinden izlenebileceği bilgisini yüzde 100 isabetle bir veri olarak bizlere aktarabilen, binlerce ışık yılı uzaktaki bir göktaşının dünyaya ne kadar mesafeden geçeceği bilgisini ayrıntılı verebilen bilimin, dünyamızın en yakınındaki gök cismi durumundaki Ay’ın hareketlerini bizleri tatmin edici düzeyde veremeyeceğini düşünmek çok sağlıklı olmaz.

Nitekim aylar öncesinden, geçtiğimiz ramazan ayı hilaline ait bilgi olarak, “bu sene ramazân ayı hilâlinin, 31 Temmuz 2011 (30 Şaban 1432) Pazar günü, Türkiye sâati ile 10.10’da ilk defa, Avustralya’nın doğusundan i’tibâren görülmeye başlanacağı ve astronomi ilmine göre daha önceki günlerde görülmesine imkân olmadığı”bilgisi geçildi ve öyle de oldu.

Kanaat-i acizanemce şahsen ben, orucun farz kılınmasıyla ilgili ayette geçen “femen şehide minkümüş şehre felyesumhu” yani, “Kim bu aya şahit olursa, kesinlikle o, oruç tutsun” fermani sübhanisinde ki “şahit olma” olayının da, bu tür teknolojik hesaplamaların işaret ettiği şekliyle değerlendirilebileceğini, bu tür tespitlerin de ilmen duruma şahit ve muttali olmak anlamına gelebileceğini… ışık ve atık kirliliğinin semaya egemen olduğu bu zamanda, gözler yukarıda, tepe bayır gezerek ay peşinden illa ki koşuşturmak gerekmediğini düşünüyorum.

Namaz açısından sorun oluşturmamakla birlikte, eski büyük camilerimizin bazısında bile kıblede yüzde 100 isabet tutturulamazken, işin içine teknolojik saptamanın girdiği camilerdeki yüzde 100 isabet olayının, bilimin imkanlarından ibadet saatlerini belirlemede daha çok yararlanma ve bu sonuçlara itimat etmede çok da tereddüt etmeme konusunda yardımcı olacağını düşünüyorum. Diyanet’e bu konuda güvenilmesi gerektiği inancındayım. Yeni veriler ışığında düzeltilmesi gereken bir nokta olduğunu düşündüklerinde de bundan sarfı nazar etmeyecekleri kanaatindeyim.

Tabi ki herşeyin doğrusunu Allah bilir…

Etiketler

Bir yanıt yazın