AVM’ler neden çöp olarak doğuyor?

Son yıllarda büyükşehirlerde mantar gibi çoğalan niteliksiz binalar yapılıyor.

Mimari açıdan sorunlu, faaliyette bulunacağı hizmet kolu için işlevsellikten uzak kamuya açık bu yerleri herkes gibi ben de kullanıyorum ve çoğunu beğenmiyorum.

Mesela, İstanbul’un en güzel yerine konuşlanan Florya’daki Aqua Florya AVM ve ondan önce yanı başında açılan akvaryum, bulunduğu yeri hak eden mimaride ve kalitede değil. Neden Florya’nın bu noktasında olduklarını sormuyorum bile. Aqua Florya Akvaryum, yurtdışındaki rakiplerinin 20 yıl önceki konumunda bile değil. Şimdi “İstanbul’da ilk defa böyle bir yer açılıyor” diye bunları sorgulamayalım mı?

Alın size ödüllü bir “Mall of İstanbul”. Her gün önünden geçerken inşaatı bile ruhumu sıkan bu eserlerin maketten ödül alması benim için bir anlam ifade etmiyor. Bulunduğu mekânla bunların örtüşmediği ortada. Ellerinden gelse yollara kadar uzanacak, nefes alacak yer bırakmayacaklar.

Şimdi daha fazla kazanmak, kısa sürede ederini çıkarmak için çaba sarf edilen ve bünyesinde her şeye yer verilen bu komplekslerin içinin nasıl olacağı, insanı ne kadar önceleyeceği ortada değil mi? Esenyurt’taki Torium AVM, Torunlar’ın yaptığı eserlerin geleceği için bana yeterince ipucu veriyor. Türkiye’nin en fazla yatırım yapan grubunun başını kaldırıp bir de etrafa bakması, kaliteli ve nitelikli eserlerle Türkiye’yi tanıştırması gerekmez mi? Maketten ödül almak, ancak ürünü pazarlamaya yarar, gelecek boş kalır.

Gerçekleri değil maketleri ödüllü
Denebilir ki “Mall of İstanbul”, alanında uzman uluslararası mimar ve danışmanların çalışmasıyla projelendirildi. Bunlar işin pazarlama amaçlı cila tarafı. Bulunduğu nokta ve bitmiş eserlerdeki kalite, yani somut gerçekler her şeyi anlatıyor.

Mevzu bir iki tane AVM değil, doğal olarak fotoğrafın tamamına bakmak lazım. Birbirine çok yakın olarak planlamasına ses çıkarmayan mahalli yönetimler ve kamunun bu konuyla ilgili yasal düzenleme yapmada ayak sürümesi nedeniyle niteliksiz alışveriş merkezleri (AVM) ortaya çıkıyor. AVM yapanları zorlayacak mevzuatlar da olmayınca uzun vadeli yatırımlar, kentlere değer katacak eserler de hizmete sokulmuyor. Üniversite olan, okula dönüşen, atölye olarak kullanılan ve boş bekleyen epeyce AVM’miz oldu.

Özel sektörün yaptığı bu AVM’lerin birkaçı istisna çoğunluğu kamudan ihaleyle alınıp, taşeronlara yaptırılan devlet binaları gibi. Zaten mantık da bu yönde. Yerini, imarını ayarla, binayı dik ve kirala.

LC Waikiki Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük, 2000 yılından bu yana Türk markaların AVM yatırımları sayesinde 10 kat büyüdüğünü söylemiş, ancak bu büyümenin sağlıklı ve kontrollü olmadığını da ben ekleyeyim. Böyle olduğundan şikâyetler ve korkular arttı.

Küçük, Ankara gibi AVM yatırımlarının aşırı yoğun olduğu kentlere yapılacak onlarca proje bulunduğunu ve bunların korkunç bir tehdit olduğunu söylüyor. Fakat yeni AVM demek, yeni rant demek. Umarım Vahap Küçük’ü dinleyen vardır.

Tatilya’nın yeri boş kaldı
Bir örnek daha. İstanbul’da Tatilya’nın eski yerinde Ece Grup tarafından yapılan Marmara Park AVM açıldı. Yıllar önce sökülüp Kuzey Irak’a giden Tatilya’dan her açıdan çok çok geride bir proje olarak hizmete girdi. Hiçbir artısı yok, ama tuvalet yapmayı becerememiş, sosyal alanları çorba etmiş bir AVM söz konusu. Anlayacağınız, ileriye değil, rahat para kazanma heveslileri yüzünden estetik anlamda ciddi şekilde geri gidiyoruz.

Alman ECE’nin Türkiye iştiraki ECE Türkiye ve Deutsche Bank’ın yatırım şirketi DWS ortaklığında, Finansbank, İş GYO ve Kayı İnşaat güç birliğiyle yapılan Türkiye’nin ilk galaksi temalı alışveriş merkezi Marmara Park’ta durum böyle. Havalı anlatmışlar. Ancak varoşları hedefleyerek iyi bir eseri kafalarında bile planlamış değiller.

Bakın bunlara rağmen Ece Türkiye Genel Müdürü Andreas Hohlmann da yan yana AVM’lerden şikâyetçi. Kendileri de Migros’un karşısında konuşlandı.

Görüldüğü üzere kaide kural olmayınca yerli-yabancı fark etmiyor. Hepsi boşlukları değerlendiriyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın