IAAC, Barselona’daki Valldaura Labs Kampüsü’nde endüstriyel robot için özel olarak tasarlanmış bir atölye inşa etti.
Fotoğraflar: Adrià Goula
Cathedral of Robotic Artisans (CORA) adı verilen proje, IAAC’nin Master in Advanced Architecture and Bioscities kapsamında uluslararası öğrenci ekibi tarafından 4 ay içerisinde tasarlanıp inşa edildi.
Projelerinde ileri teknolojileri kullanma konusunda yenilikçi bir yaklaşım benimsemesiyle bilinen, Barselona’daki Collserola Doğal Parkı içinde yer alan Valldaura Labs Kampüsü, IAAC’ye bağlı olup 135 hektarlık bir alana yayılıyor.
Bu doğrultuda laboratuvarlarında ahşap kesme, frezeleme ve diğer hassas işlemleri gerçekleştirebilen KUKA endüstriyel robotunu kullanıyor.
Projenin taşıyıcı sisteminde ve çatısında, yeşil çatı sistemlerinin tasarlanmasına imkan veren çapraz lamine ahşap (CLT) kullanılan ve 6 eksenli frezeleme robotu olan KUKA için özel bir çalışma alanı oluşturmayı amaçlayan projede; ahşap strüktürü, tavan pencereleri ve zarif atmosferiyle mekan katedral hissi uyandırıyor.
Hem zanaatkarlığı hem de teknolojiyi yansıtan bu yapı uyandırdığı hislerin karşılığı olarak Cathedral of Robotic Artisans kelimelerinin kısaltması olan CORA adıyla anılıyor.
21. yüzyıl tasarımını yansıtan yeni bir ahşap yapı ile 19. yüzyıldan kalma, eskiden ahır olarak kullanılan, yığma yapının arasında bir diyalog oluşturmak; projenin ana hedefi olmuş. Tasarlanan yeni ahşap yapı, kendisini taşıyan bir sistem olarak tasarlanmış ve hem robotik operasyonların hem de insan etkileşimi için gerekli alanlar, olanaklar ve altyapıyı içeriyor.
Tasarım sürecinde, kampüsün dijital üretim ve araştırma merkezi olan Green Fab Lab’in yanında yer alan mevcut bir yapı; eski çatının kaldırılması, tuğla duvarların özenle korunarak restore edilmesiyle yapısal sağlamlık arttırılarak yeniden işlevlendirilmiş.
Yeni yapı için tercih edilen ahşap ise doğal çevreyle uyum içerisinde bir bütünlük oluşturulmasını sağlamış. Tasarım, işlevselliği ve estetik uyumu bir araya getirirken geleneksel inşaat malzemelerine sürdürülebilir bir alternatif sunmayı başarmış.
Önceden üretilmiş ahşap gövdesini andıran yedi sütun, kendi kendini taşıyan bir ahşap iskelet sistemi olarak yapıyı destekleyen temel elemanlar arasında yer alıyor. Bu sütunlar masif ahşap ve çapraz lamine ahşap bağlantılarından oluşan Voronoi tarzında bir çatıyı taşıyor. CNC işleme teknolojisi ile hassas hesaplarla üretilen bu bağlantılar yapının 8,8 x 4,6 metre alanı kaplamasını sağlıyor. Laboratuvarda üretilen bu bağlantı elemanları da çapraz lamine ahşaplarla üretilmiş.
CNC cihazlarının frezeleme kısıtları sebebiyle bazı bağlantı elemanları, dört katmanın ayrı ayrı işlenip yapıştırılmasıyla güçlü ve bütünleşik bir yapısal eleman olması sağlanmış. Ortaya çıkan yekpare kütle atölye için gerekli imkanları barındırırken yapının yeşil çatısını da destekliyor.
Yarım geçme ve zıvana geçme gibi geleneksel marangozluk teknikleri dijital üretim yöntemleriyle birleştirilerek 200 x 260 milimetrelik ahşap kolonlar ve 200 x 400 milimetrelik kirişlerin bağlantıları oluşturulmuş. Yapının dört ana yüzeyi, proje sahasına taşınmadan önce ön montajı tamamlanmış şekilde hazırlanmış. Daha sonra vinç yardımıyla mevcut tuğla duvarların içine yerleştirilip uzman ekipler tarafından zemine sağlam bir şekilde sabitlenmiş.
Tasarımın temel hedeflerinden biri olan iç mekanda doğal ışık kullanımı, özellikle robotun bulunduğu alanın üzerindeki tavanda oluşturulan pencere, cam kapılar ve pencerelerle sağlanmış. Yapının ahşap cephesi güneş ışığının içeriye doğrudan girmesini engellerken paneller yapıyı tamamen kapatarak korunaklı bir alan oluşturmuş. Ahşap cephenin eski tuğla duvarların yapısından bağımsız bir şekilde tasarlanması ise mevcut mimari dokunun korunmasına katkıda bulunarak dikkat çekici bir özellik olarak ortaya çıkıyor.
Ahşap çatı panellerinin üzerine ısı tabancasıyla uygulanan kök bariyerli bir su yalıtım membranı yeşil çatının ilk katmanını oluşturuyor. Bu membranın üzerine sırasıyla geotekstil kumaş katmanı, drenaj levhası ve humus tabakası eklenerek yerel Akdeniz bitki türlerinin büyümesini destekleyen bir ekosistem sağlanmış. Bu katmanların üstüne, bitkilerin yeteri kadar su alması için sulama boruları yerleştirilmiş. Yeşil çatı için seçilen bitkiler arasında hanımeli, tatlı klematis, sürünücü sedum ve Fransız lavantası bulunuyor. Bu bitkiler, hem çevresel koşullara uyum sağlama yetenekleri hem de estetik katkıları göz önünde bulundurularak tercih edilmiş.
Günümüzde CORA, Valldaura Labs ekibi tarafından ekolojik tasarım ve ileri üretim süreçleri için bir prototip tasarım alanı olarak kullanılıyor.