5. Rotterdam Mimarlık Bienali, 19 Nisan - 12 Ağustos tarihleri arasında ziyaret edilebilir. Arkitera olarak bienali ziyaret ederek izlenimlerimizi paylaşıyoruz.
Bu seneki bienalin teması “Making City” olarak belirlenmiş. Temanın belirlenmesi ve altını dolduracak etkinliklerin, sergilerin hazırlanmasında kalabalık bir küratöryel ekip çalışmış. George Brugmans (IABR Direktörü) başkanlığındaki ekip, Henk Ovink, Joachim Declerck, Elma van Boxel, Kristian Koreman, Fernando de Mello Franco, Marta Moreira en Milton Braga ve Asu Aksoy’dan oluşuyor.
Bienalin teması ile aynı adı taşıyan ana sergi 20 Nisan-12 Ağustos 2012 tarihleri arasında Netherlands Architecture Institute (NAI)’de görülebilir. Ana sergiye yine NAI’deki “Smart Cities – Parallel Cases 2”, Test Site Rotterdam’daki “I / We / You Make Rotterdam”, “Design as Politics”, “Making Douala 2007-2013” ve Almere’deki “Making Almere” sergileri eşlik ediyor.
Yine bienalin bir parçası olan “Making City Sao Paulo” Museu da asa Brasileira’da ve “Making City Istanbul” sergisi Asu Aksoy’un küratörlüğü ve Arkitera’nın destekleriyle Taksim Cumhuriyet Sanat Galeri Maksem’de önümüzdeki aylarda açılacak.
Bienalin ana sergisinin giriş panosundaki yazı “Her şey değişiyor” diye başlıyor ve bizler de bunların tanıklarıyız diye devam ediyor. Yaşadığımız süre boyunca, bulunduğumuz yerlerde çok hızlı bir değişime tanık oluyoruz. Bu büyük değişim bir parçası da hükümetler, yerel yönetimler, mimarlar ve planlamacılar. Geçen zaman zarfında pek çoğumuzun fark ettiği bir şey var ki şehirlerin mikro ölçekte, tek bir disiplin çatısı altında ele alınamayacağı. İyi tasarlanmış binalar tek başına bir şehri daha yaşanabilir kılmıyor. Mutlaka makro ölçekte yaklaşım ve iyi bir planlama stratejisi şart.
Belki de bundan dolayı mimarlık bienalinde “iyi tasarlanmış binalar” üzerine değil, “kentler” üzerine kafa yoruyoruz.
Joachim Declerck’in küratörlüğünü yaptığı bienalin ana sergisinde 3P yani “Planet, People, Profit” kelimelerinin kentler için anlamları sorgulanıyor. Bu sorgulamayı yaparken de kentlere farklı açılardan yaklaşılıyor.
Yani İstanbul, New York ya da Paris gibi metropollerdeki nüfus artışı ya da trafik sorunu değil, akşam olunca bomboş kalan iş merkezi alanının geleceğinin ne olacağı? ya da yoğun kentleşmenin baskısı altındaki su rezevlerinin korunması için ne yapılması gerektiği? tartışmaya açılıyor.
Bunun için sergide 9 ana bölüm ve 33 alt başlık ayrılmış. Bu başlıkların oluşturulmasına dünyanın farklı yerlerinden sayısız, enstitü, üniversite, belediye, mimar ile iş birliği yapılmış.
Kent merkezleri ile giderek bağlarını yitiren iş merkezleri. İlk olarak 1958 yılında Charles De Gaulle tarafından “yeni bir iş merkezi oluşturmalıyız” fikri ile yaratılan La Defense günümüzde şehirden tamamen kopuk bir halde. Bu hatanın farkına varan Fransızlar, bölgeyi çevresi ile bütünleştirmek için projeler oluşturuyor. Bu bölümde ele alınan diğer bölge ise Amsterdam’daki Zudias İş Merkezi. 3 Uluslararası Mimarlık Enstitüsü ile iş birliği yapan Hollanda Hükümeti Zuidas’ı iş merkezine dönüştürmeye kararlı.
Kenti yeniden kullanmak. Bu konuya örnek olarak eski bir endstiyel alan olan Haagse Havens, bienaldeki 3 serginin de yer aldığı terkedilmiş ofis binası olan Schierblock ve New York’taki eski bir tren yolunun kamusal alana dönüştürülmesini sağlayan High Line projesi.