21. Yüzyıl Duvar Resminin “Performatif” Hali

Ürettiği işlerde mekan ve çizim pratiklerine dair deneyler yapmayı hedefleyen Piknik Works, "Performative Drawing/ Performatif Çizim" işinde, tam 72 saat aralıksız süren bir performans ile çizimin, bedenin ve mekanın sınırları ile oynamayı hedefledi.

İstiklal Caddesi’nin kalabalık kentsel akışı üzerinde, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu’nun bahçesinde saklanan ve çok az kişinin varlığından haberdar olduğu bir şapel, performansa ev sahipliği yaptı. Piknik üç gün boyunca bu küçük yapının içinde yaşadı ve tüm iç mekan yüzeylerini çizerek, mekanı dönüştürdü. Çizimi performatif ve aktive edici bir eylem olarak gören bu serüvenin amacı, yaratıcı süreci yoğunlaştırmak ve onu sınırların uç noktalarına götürmek, fiziksel-zihinsel performans arasındaki gizli bağlantıları keşfetmek.

Performansı belgelemek ve tartışmaya açmak adına tüm üretim süreci kayıt altına alındı ve sık sık yapılan canlı paylaşımlar ile Piknik Works’ün sosyal medya hesapları üzerinden anlık olarak izleyiciye servis edildi. Mekan ve çizim arasındaki ilişkileri keşfetmeye odaklanan ikili için bu performans, sonuçları muğlak bir maceranın karın ağrıtacak kadar heyecanlı ilk adımı. İkinci adımının önümüzdeki yaz Stockholm’de gerçekleştirilmesi planlanan proje, İsveç Araştırma Enstitüsü tarafından destekleniyor.

Piknik Works projenin kapsamını/konseptini şu şekilde açıklıyor:

Bir hikaye anlatıcısı olarak doğrudan mekana yapılan çizim, insanlık tarihinde yeni bir olgu değil. Hatta bu pratiğin insanın doğasında olduğu dahi söylenebilir. Tarih öncesi zamanlarda insanoğlunun zamanının bir kısmında hayatını devam ettirebilmek niyetiyle avlanıp toplayıcılık yaparken, bir kısmında ise yaşadığı yer olan mağaraların duvarları üzerine yaptığı çizimlerle günlük hayatına dair gözlemlerini yansıttığını biliyoruz. Bu çizimler sayesinde, o dönemdeki yaşantıya dair hikayelerin bir kısmını anlayabiliyoruz. Bu olgu, tarihte kamusal ve (çoğunlukla) dini yapıların içindeki, bulunduğu zamanın kültürünü veya öğretilerini yansıtan resimler, çizimler ve desenler üzerinde de izlenebilir. Performative Drawing isimli 72 saatlik performansın da -eninde sonunda- bir şapeli boyama işi olduğunu göz önünde bulundurarak; Piknik, ilk performansında günümüzün internet, sosyal medya, biyo-teknoloji gibi konularla değişen kültürünün ve yaşam biçimlerinin hikayesini anlatmayı, şapelin duvarlarına bu meseleleri improvize bir anlatı ile resmetmeyi amaçladı. Bu anlatı çağdaş bir fresk olarak da okunabilir, üretilen çizimler üzerinde, sanat tarihine ve mekansal çizim pratiğinin geçmişine dair birçok gönderme ve yeniden yorumlama farkedilebilir.

Bu üretimi bir performans olarak tanımlayı tercih eden Piknik, mekandaki tüm çizimleri, herhangi bir ön hazırlık olmadan, şapelde yaşadığı sürede tartıştığı, okuduğu, takip ettiği konuların yansımalarından ilham alarak üretti. Şapelde üretim yaparken yanlarında bulundurdukları; David Hockney’in arkadaşı Martin Gayford ile sanat tarihi üzerine konuşmalarını içeren ‘A History of Pictures: From Cave to Computer Screen’ ve Hans Ulrich Obrist, Shuman Basar ve David Coupland tarafından yazılan, teknolojinin getirdiği sosyokültürel değişimleri yorumlayan ‘Age of Earthquakes’ kitapları buradaki bazı çizimlere ve yazılara ilham verdi. Sosyal medya da işin içine katıldı. Piknik’in instagramdaki etkileşimlerin bir kısmı eşzamanlı olarak mekandaki çizimlere yansıdı. Lascaux Mağara’sı duvar çizimleri, Michalengelo, Delaclorix, Caravaggio, Keith Harring, Rokkas vs Sukkas gibi sanatçıların üretimlerine göz kırpan çizimlerin yanı sıra, günümüz kültürüne dair yazılan ve söylenenlerden alıntılar, sosyal medya paylaşımlarından ilham alan ifadeler ve çizimler tüm mekan boyunca izlenebilir. Üç gün boyunca konsantre bir şekilde bazen mekanın farklı uçlarında, bazen yanyana, bazen mekana kurulmuş iskelelerin tepesinde çalışan ikili, bu işin performatif sürecine yapılan vurgunun en az ortaya çıkan sonuç kadar önemli olduğunu düşünüyor.

Sistine Şapeli’ni boyamanın sonsuza dek kalmak üzere üretilmiş olması ve Michalengelo’nun dört yılını alması ile Piknik’in üretiminin dört günden kısa sürmesi, mekanı kaplayan ucuz bir plastik malzemenin üzerine tahta kalemi ile çizilmiş olması ve dijital ortamlarda paylaşıldıktan sonra fiziksel önemini yitirecek olması durumları karşılaştırıldığında ortaya epey ironik bir mizansen çıkıyor. Bu performans özelinde, günümüz kültürünü yansıtmak ve yorumlamak adına bu ironiden daha uygun bir koşul olmadığı söylenebilir.

PERFORMATIVE DRAWING #1 İSVEÇ ŞAPELİ, ISTANBUL

Performans: Piknik (instagram: @piknik.works, web: www.piknik.works)
Enstalasyon/Prodüksiyon: Piknik, Melodi Dilan Gülbaba, Başak Tuna, Ömercan Çakır
Organizasyon: Suzi Erşahin, Victoria Arzu Lejontåtel, Consulate General Of Sweden in Istanbul
Sponsor: Swedish Institute

Etiketler

Bir yanıt yazın