Şaşırtan Bir Kitap

Mimar, mimarlık tarihçisi, araştırmacı ve yazar Pelin Derviş, uzun soluklu bir çalışma sonunda, mimarlık kitaplığımıza dikkat çeken bir kitap daha kazandırdı. Daha önce kitapları çeşitli yayınevleri tarafından yayımlanan Sayın Derviş, kent, mimarlık ve tasarım alanlarındaki yeni çalışmalarını artık Pelin Derviş Yayın Projesi adıyla hayata geçirdiği bir kuruluş eliyle yayımlayacak. Sözünü ettiğim yeni kitabı bu kuruluşun ilk yayını olma özelliğini taşıyor ve Mimarlar Derneği 1927’nin katkısıyla gerçekleştirilmiş.

Kitap, çok ilgi çekici içeriğini, özgün ve yepyeni bir tasarımla sunuyor. Alışılmışın dışındaki uzunca adı kapakta değil. Kitabın sırtını boydan boya kaplayan siyah bant içindeki zarif bir yazı –Düşünce ve Görselleştirme Aracı Olarak Türkiye’de Mimari Maket | 20. Yüzyıldan Bir Kesit– kitabın içeriğini tam olarak yansıtıyor. Buna karşılık kapaktaki ilgi çekici geometrik, soyut desen; kitabın, içeriği hakkında merak uyandıran özgün niteliklerinden birini daha oluşturuyor.

Kitabın sürprizleri kapakla sınırlı değil. İlk sayfalarda gözün aradığı önsöz ya da sunuş yazısına ancak 65. sayfada rastlayabiliyoruz. Kitabın başında “İçindekiler” bölümü de yok. İyice şaşırıyoruz. İlk 60 sayfada Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihimizden mimari maketle ilgili toplam 78 fotoğraf bulunuyor. Bu fotoğraflar, 1936’dan 2012’ye kadar geniş bir dönemden bazı önemli yapıların maketlerini, bu dönemin bazı önemli aktörlerini içeriyor ve pek çoğu arkalarındaki hikayeleri çağrıştırıyor. Eminim genç mimarlar ya da mimar olmayanlar için de maketle çalışılan bir dünyanın kapıları açılıyor.

Bence kitabın bu ilk bölümü, arkadaki bölümlerin bir tadımlığı niteliğinde ve kitap kurgusunda özgün yaklaşımın örneği. Bu bölümden sonra nihayet karşılaşabildiğimiz önsözünde yazar, yeni girişimi Pelin Derviş Yayın Projesi’nden söz ediyor. Zaman içinde korunması güç olan mimari maketlere ulaşabilmenin, onları kayda geçirmenin önemini hatırlatıyor.

Mimarlar Derneği 1927’nin başkanı Lale Özgenel’in sunuş yazısından sonra, mimarlık tarihçisi T. Elvan Altan’ın mimari maketin tarihini çok sayıda belge, fotoğraf ve notla açıklayan, hepimizi bilgilendiren “Mimarlık Tarihi Bağlamında Maket” başlıklı etraflı makalesini okuyor ve ne kadar çok kaynağa ulaşabildiğine şaşırıyoruz.

Kitabın en büyük bölümü, Türkiye’de mimari maket yapımcılığının önde gelen isimlerine ayrılmış. İhsan Kostak dışındaki tüm maket ustalarını ve onların nasıl bir sabır ve özveri ile çalıştıklarını yakından görme fırsatını buldum. Hepsine büyük bir samimiyetle teşekkür borcum vardır.

Kitabın bu bölümünü Pelin Derviş, ayrıca alt bölümlere ayırmış ve her bölümde bir maket sanatçısının hayat hikayesi, eserleri ayrıntılı olarak anlatılmış, gösterilmiş.

Bu kısa yazıda, bunları ayrı ayrı anlatmam mümkün olmadığı için en azından birer ikişer cümle ile kendilerini anmak isterim.

Sami Pazarbaşı ve ailesini Topkapı’daki apartmanlarında, hep birlikte maket yaparlarken tanıdım. Bize ilk olarak Halk Bankası proje yarışmasında 1/1000 ölçekli küçücük ama şiir gibi bir maket yapmışlardı. Aslında Sami Bey, emekli olmadan önce İstanbul Belediyesi İmar ve Planlama Müdürlüğü Maket Bürosu’nun şefiymiş, ve çeşitli malzemelerle büyük boy maketler yapıyormuş.

Yusuf Ergüleç’i 1950 yılında, Sedad Eldem ve Emin Onat’a ait İstanbul Adliye Sarayı projesinin uygulama aşaması için hazırladığı büyük boy sunum maketini, Taşkışla’ya getirdiği sırada görmüştüm. Söylendiğine göre o yıl, Emin Onat’ın teşvikiyle mimarlık fakültesine girmiş ve 1956’da (benden dört yıl sonra) mezun olmuştu.

Selahattin Yazıcı, Vefa Lisesi’nde Behruz Çinici’nin sınıf arkadaşı imiş. Anladığıma göre onu maketçiliğe Behruz teşvik etmiş. 1950’li yıllarda atölyesi İstanbul’da ve bizim Hıdivyal Palas’taki büromuza yakın iken onunla çalışıyorduk. 60’ların ortasında Behruz’un teşvikiyle Ankara’ya taşınmıştı.

Mehmet Şener’i galiba 80’li yıllarda, Moda’da, tarihsel, arka bahçeli sıraevlerden birindeki atölyesinde tanıdım. Yardımcılarıyla, birtakım mekanik aletleriyle, bizdeki ilk gerçek maket atölyesi sahibi olduğunu sanıyorum. Büyük maketler üzerinde büyük bir dikkat ve ciddiyetle çalışıyordu.

Varjan Yurtgülü, daha genç kuşaktan, maket ve üç boyutlu mimari sunum alanlarında çalışan, neşesi hiç eksilmeyen, son derece alçak gönüllü bir sanatçı. Kadıköy’deki küçük, sıkışık atölyesinde büyük işler gerçekleştirmeye devam ediyor.

İhsan Kostak’ı tanımadığım için üzgünüm. Kitapta kendisine ayrılan bölümde görülen fotoğraflar, onun da etkili maketler gerçekleştirdiğinin kanıtı.

Ve nihayet, Murat Küçük. Onu, benim meslek yaşamımın son yıllarında, Ortaköy’deki atölyesinde sıkça ziyaret ediyordum. Sonra, bizim büroya göre oldukça uzak bir semte taşındığı için artık genç ortaklarım atölyesine gidip geliyorlar. Yüksek teknik olanakları ve becerisi ile her türlü formu gerçekleştirebilecek bir sanatçı.

Kitapta, kendileri ve çalışmaları hakkında yeterli bilgi ve belgeye ulaşılamadığı için birer bölüm ayrılamamış olsa da adlarından söz edilen ve bizim birlikte çalıştığımız iki maket ustası daha var. Birincisi İlhan Adal. İstanbul, Serencebey’de eski bir ahşap konağın bir bölümünde yaşıyor, bir odasında da maket yapıyordu. 1967 yılında projelendirdiğimiz, şimdi acımasızca yıkılmış olan eski Danıştay binamız için yaptığı 1/200 ölçekli ahşap maket büromuzda hala yapıldığı gün nasılsa öyle, cam kutusu içinde saklanıyor.

İkincisi de Haldun Bağbakan. 90’lı yıllarda çok iş yapan, önemli maket ustalarından birisiydi. Kurbağalıdere yakınında, Bakla Tarlası denen semtte, bir apartman katının zemin katında, vitrinli, geniş bir atölyesi vardı. Bize yaptığı 1/200 ölçekli Antalya Havalimanı Terminali maketi hala büromuzun bir holünü süslüyor.

Mimari maket; çeşitli ölçeklerdeki etüt ve uygulama maketleriyle mimarlık mesleğinin vazgeçilmez bir aracıdır. Ben mimari projeyi, müziğin notalarına benzetiyorum. Düşünce, yaratıcılık projede görülür. Ama uygulayıcı projeyi ne kadar aynen uygulamaya çalışsa da eğer mimar uygulamanın denetçisi değilse bir yorum farkı oluşur. Başında bulunmadığım uygulamalarda, çok defa düş kırıklığına uğradığımı bilirim. Bence mimari maket de bir ön uygulama sayılır ve maket yapımcısı kendisine verilen bilgiyi bir biçimde yorumlar. Maket, yapımcısının yeteneği ile gerçek ifadesini bulur, hatta projeyi değerlendirebilir.

Pelin Derviş’in kitabında yer verdiği eski maket yapımcıları; maket kartonunu öyle bir keyifle, ustalıkla keserlerdi ki yaptıkları maket kusursuz bir sanat eseri haline dönüşürdü. Kitapta, yine Sayın Derviş’in üç yıl önce gerçekleştirdiği Türkiye’de Mimari Maket sergisi izlenimlerden maket yapımında kullanılan araç gereçlerin fotoğraflarına kadar yok yok.

Pelin Derviş bir bakıma, Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihini mimari maketler aracılığıyla bir kez daha anlatıyor. Kitaptaki maket yapımcılarının, çoğu arkadaşım olan kişilerin fotoğrafları neredeyse tüm meslek hayatımı hatırlatarak beni gerçekten duygulandırdı.

Tüm bu fotoğrafların ve belgelerin, yazıların genç mimarlar için önemli bir ilham kaynağı olacağına inanıyorum. Kitabın, mesleğini seven tüm mimarların kitaplığında yer almasını diliyor, Sayın Pelin Derviş’i, bu önemli kitabı da mimarlığımıza kazandırdığı için kutluyorum.

Etiketler

Bir yanıt yazın