Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde Şok Edici Onarım

Aşağıda Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile ilgili yaşadığım şokları belirten bir yazıyı sizlerin de bilmesini istedim.

Kültür bakanlığı ve birimlerine yolladığım bir yazı..

Değerli Kültür Bakanlığı Yetkilileri,

Geçtiğimiz aylarda Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezmeye gittiğimde dikkatimi çeken üzücü durumları sizlerle paylaşmayı önemle istedim.

Şu an biliyorsunuz onarımda.Görevliler iki yıl bile uzayabileceğini düşünüyor,söylüyorlar.

Ben de gezerken şansıma o an orada bulunan müze müdürünün görevlilerle konuşmalarını istemeden duydum.

1997 yılında “Avrupa Yılın Müzesi Ödülü” sahibi dünyanın en önemli müzesinin tadilatında ağır işlerde çalıştığı hissedilen ustabaşı müzedeki görevlilerden birine “şu duvarının şu kısmını nasıl yapacağız burayı nasıl düzelteceğiz?” soruları soruyor. Sorduğu görevli bir üst amirini çağırıyor.O bir üstünü çağırıyor.O da anlayamıyor bir üstü derken müdür geldi. Konunun müzeye girince ortada ana büyük salonun yüksekte sol kısım duvarlarıyla ilgili bir durum…

Müdür bakıyor bakıyor sinirli de üstelik biraz. Sonra diyor ki “Ya işte yapacaksınız, şuraya böyle orayı şöyle” derken ustabaşı söze giriyor; “Müdürüm öyle olursa şurası şöyle olur böyle olur zarar ziyan olursa sonra bir zarar olursa, yani bize – neden oldu? – derseniz yani ne yaparsak böyle böyle olur” biçiminde sözler dile getiriyor. Belli ki ustabaşı bu onarım hakkında ne tür düzeltmeler yenilikler yapacağı hakkında detaylıca bilgilendirilmemiş ya da profesyonel değil. Durumu anlayamadım ama dikkat çekmek istediğim şey ustabaşının da müdüründe o an karar alıyor olmaları!!

Sonra müdür işlerinin yoğun olduğunu belli eder bir edayla; diyor ki “aman tamam işte yapacaksınız,durum ortada çıkın yapın. Olmazsa merdiven getirin o şekilde yapın” diyor. Ve oradan uzaklaşmak üzereyken hem ustabaşına hem müze görevlilerine (bu görevliler galeri içlerinde üniformalı olanlar değil, takım elbise giyimli müzenin resmi dairelerinin olduğu diğer binada bulunanlar) sözleşmeden bahsediyor. “Sözleşme var. Sözleşmede yazıyor bakın,okuyun” diyor. Ustabaşı müdür uzaklaşırken o an ne yapacağını pek bilemeyen ama kendisinin doğru olduğuna inandığı iş tecrübesiyle hareket etmek durumda kaldığını anladığını hissettiren bakış ve duruşla kalakalıyor.

Şimdi bizde merak uyandıran konulara dönelim;

1- Dünyanın en önemli müzesi olduğunu herkesin bildiği,1997 de İsviçre Lozan’da 68 müze içinde birinci gelerek “Avrupa Yılın Müzesi Ödülü” alan bu kıymetli yapının onarımı için plan-proje yapılmadı mı? Böylesine ülkemizde ender bulunan özel bir yapının önceden nasıl bir onarım geçireceği planda ayrıntılı bir şekilde belirtilip irdelenerek titizlikle toplantılar yapılmadı mı? 

2- Dünyanın en önemli müzesinin onarımını yapacak şahıslar, ustalar inşaat sektöründe sıradan binalarda çalışmış insanlar olmamalı. Bu konuda çok uzmanlaşmış bu işin sanatını bilen, eski taş yapıların fizyolojisi hakkında donanımlı olan kişi-ekiplerin orada bulunması gerekmiyor mu? Mesela neden Çengelhan’ın yenilenmesinde, Cer Modern’in oluşumunda yer almış uzmanlar değil de bir sorun karşısında ne yapılacağı açıklanmadığı için bilmeyip soru soran ve yapılacak işi onarım anında açıklamaya çalışan tatminkar cevaplar veremeyenler görevlendirilir. Görevlendirildi de bu bir ara onarım mı? Ara onarım olsa bile gene de profesyonellere yaptırılması gerekmez m? Kaldı ki profesyonellerin oraya geldiklerine bulunduklarına dair firma (firma logolu) elemanlarına özel giysili şahıslar-ekipmanları-yer koruma şeritleri gibi belirteçler yok. İstenilse yapılabiliyor. İçeride yan galerilerin tavanlarındaki ahşap düzenlemeler, açık çatıdan ışığın geldiği bölümler ahşap spiralvari konstrüksiyonlar her giren turistin beğeniyle dikkatle incelediği bölümler.

3- Neden dünyanın en önemli müzesinde satılan, üzerlerinde müzenin logoları, türlü eserlerin temsili resmi olan bardaklar, şemsiyeler, yağmurluklar başta olmak üzere hediyeliklerin kaliteli olmaları için ürünlerin üreticileri uyarılmaz. Satılacak ürünlerin kalitesiyle ilgili şartlar, sayıları vs.  ilgili firmayla elbette önceden belirlenir. Demek ki hiç dikkat edilmemiş. Çok kötüler. Kalitesizler. Nasıl “Yabancılara sunulacak, kaliteli olması gerekir” biçiminde sözleşme anlaşma kontrol yapılmadan satışa sunulurlar. Şunu da belirtmemiz gerekir ki; onarım nedeniyle şu an satışta olmayan kaliteli olan eserlerin güzel tasarlanmış küçültülmüş heykelcikleri satılıyor. Ama bunlar da aşırı pahalı. Yedi cm – on cm yüksekliğinde çok şirin mini eser-heykel tasarımları en ucuzu otuz-kırk liradan başlıyor. Kaliteli olan tabii ki biraz değerini yansıtmalıdır. Fakat aşırı yüksek olması da özellikle yerli alıcıların alım yapmasını engelliyor. Yani anlayışla karşılanacak bir fiyat yok.

4- Müzenin sınırlarına dış kapıdan girince ana müzenin solunda yukarıda merdivenlerle çıkılarak ulaşılan bir taş bina vardır. Her yerin keyfedilesi,bireyde etkileyici tat bırakan bölgeleri vardır. İşte burası karşısı yeşillikler içinde o dar taş merdivenler ve sağda mini oda büyüklüğünde nefe benzeyen içinde eserler olan girintileriyle yukarıya çıktıkça da bir gizem uyandıran bir yerdir. Oraya çıkış o kadar güzeldir ki… Yabancı turistler bahçede dönüp dolaşıp orada durur çaylarını orada içip seyrederler. Çok geniş bir alan olmadığı için aşağıdaki diğer turistlerin de merak edip çıkmak istediklerini (yan girintilerde de büyük eserleri de görmek için) fark edip onların da görmeleri için istemeden geri indikleri bir yer. Burada önemsiz bir güzellik, inmek için yarıya gelmeden sağa sapan taş kaplamalı kenarları yemyeşil mini yoldan müze binasını bahçeyi ve bahçedeki eserleri yukarıdan gören cafeye gidiştir. Daha da yukarıya çıkıp o binayı merakla fark edip girmek isterler ki… Tabelayı görürler; ”Müdüriyet-yönetim” vs… O bina müze sorumlularının binası olarak kullanılmakta. Döneminin özgün mimarisini yansıtan bu güzel değişik binada da depodaki diğer eserler sunulabilir. Belki de yer yok. Ama yetkililer için gerekirse arkadan yer alınıp yeni bir bina yapılabilir. Daha da yukarı kısım bozuk durumdadır,düzgün olması gereken dış duvara yakın çim,yeşil alanlar bakımsız durumda.

5- Bahçede yukarıdaki “Müzenin Kahvesi”.. Son derece iyi niyetle düşünülmüş olan ama her konuda olduğu gibi ayrıntılar önemsiz görülerek göz ardı edilmiştir. O an yağmur yağdı, Traditional Turkish Coffee Experience’ın büyük 2.5×2.5 m’lik (ayrı ayrı sanırım dört adet olan) yağmurluk-şemsiyesi üzerinde birikmiş sularla beraber turistlerin üzerine bir güzel döküldü… Aldıkları kitap, dergi vs. rezil oldu. Ve şok içinde bakakaldılar… Daha kullanışlı, yağmur düşünülerek yapılmış bir pratik bahçe çatı sistemi yapılabilirdi.

6- Ana giriş kapısında müzenin tanıtımının olduğu mini broşürler yok… Aylar önce gittiğimde de yok demişlerdi rica ettim ancak bir adet bulabilip verdiler.

Dünyaca ünlü değerli 1997 de Avrupa Yılın Müzesi Ödülü’nü edinmiş müzemize daha da özen göstermemiz gerekiyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın