Amir Pašić’in ardından…

Nisan sonunda kaybettiğimiz sevgili Amir Pašić'in pek çok ülkeye ve kişiye dokunan yoğun meslek yaşantısını ve sevenlerinin onun ardından yazdıklarını derledik. Onu çok özlüyoruz...

1953’te Mostar’da doğan Amir Pašić, 1977’de Saraybosna Üniversitesi’nden mimar olarak mezun olmuştur. 1981’de Zagreb Üniversitesi’nde koruma alanında yüksek lisansını tamamlamış, 1989’da ise aynı üniversiteden mimarlık ve şehir planlama alanında doktor unvanını almıştır. 1993-94 yılları arasında MIT ve Harvard Üniversitesi’nde doktora sonrası çalışmalarda bulunmuştur. Amir Pašić 1999’da mimarlık alanında, 2000 yılında ise kent planlama alanında profesörlüğünü almıştır. Mostar ve Saraybosna Üniversitesi’nin yanı sıra Yıldız Teknik Üniversitesi, Harvard, MIT, Yale, Cornell, La Sapienza-Roma ve King Saud Üniversitesi gibi çeşitli üniversitelerde dersler vermiştir. 2009’dan itibaren Saraybosna Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde Mimarlık Tarihi ve Kuramı, Mimari Mirası Koruma Programı’nın başında yer almıştır.

Meslek hayatının büyük bir kısmını doğduğu kent Mostar’a adamıştır. Savaş öncesi dönemde 1977 ile 1989 yılları arasında Mostar Tarihi Kent Komisyonu’nun baş koruma uzmanı olarak görev yapmıştır. Mostar tarihi kent merkezinin restorasyonunu üstlenen ekibin liderlerinden biri olarak 1986’da Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü almıştır. 1989’dan 1992’ye kadar ise Mostar Kent Planlama ve Kültürel Mirası Koruma Enstitüsü’nün yönetimini üstlenmiştir. Savaş sırasında büyük yıkıma uğrayan kentin yeniden inşası için 1998 ile 2006 yılları arasında Dünya Anıtlar Fonu ve Ağa Han Kültür Vakfı iş birliğinde hazırlanan Mostar Projesi’nin koordinatörü olarak görev yapmış ve bu kapsamda Mostar Köprüsü, Nezir Ağa Camisi, Karagöz Bey Camisi gibi belli başlı birçok kültür varlığının restorasyonunda görev almıştır.

Mimarlık ve koruma alanında çok sayıda projesi olduğu gibi, kent planlama alanında da önemli çalışmalarda bulunmuştur. 1977 ile 1992 yıllarında Yugoslavya’da pek çok imar planına ve kentsel projeye imza atmıştır. 1989’da Mostar tarihi kenti için hazırlamış olduğu imar planını, savaşın yıkımından sonra 2001’de ve 2007’de tekrar oluşturmuştur. 1995-2000 yılları arasında Ağa Han Kültür Vakfı Semerkant Tarihi Kenti’nin Koruma Projesi koordinatörü olarak Özbekistan’da görev yapmış ve Semerkant imar planını hazırlamıştır. Yapmış olduğu 200’ü aşkın mimari projenin büyük bir kısmını Bosna-Hersek’teki ulusal anıtların, kamu yapılarının ve konutların restorasyonu oluşturmaktadır.

Amir Pašić 1993-2018 yılları arasında merkezi İstanbul’da bulunan IRCICA’nın (İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) Mimari Bölümü başkanı olarak çalışmıştır. 1994-2004 yılları arasında IRCICA’da gerçekleştirdiği “Mostar 2004” projesi ile savaşın tarihi çevre üzerinde yol açtığı tahribata ve savaş sonrası kültürel mirasın restorasyonunun toplumsal kimlik ve bellek için ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiştir. Bu proje Amir Pašić’in koordinasyonu ile uluslararası ve çok disiplinli bir akademik programa dönüşmüştür. Bu sayede dünyadan birçok üniversite ve araştırma kurumunun katıldığı atölyeler, mimari belgeleme ve tez çalışmaları yapılmış ve birçok önemli anıtın restorasyonu gerçekleştirilmiştir.

Mostar 2004 projesi ile kültürel miras koruma alanında sağlanan uluslararası işbirliği, IRCICA bünyesinde Amir Pašić’in yürüttüğü 2005-2015 Al Quds/Kudüs programı ile devam etmiştir. Yine bu program kapsamında Türkiye’den ve yurtdışından üniversitelerin katıldığı mimari belgeleme çalışmaları yapılmış; sergiler, uluslararası sempozyumlar ve program kapsamında yapılan çalışmaların tanıtıldığı, Kudüs’ün kültür mirası ve koruma sorunlarına ilişkin yayınlar hazırlanmıştır. Amir Pašić’in diğer uzun soluklu çalışmaları arasında Prens Sultan bin Salman İslam Mimari Mirası Veri Tabanının oluşturulması ve Suudi Arabistan’daki Al-Turath İslam Mirası Kurumu ile “İslam Şehir Mirası: Araştırma, Koruma, Yönetim” temalı yaz okulları yer almaktadır.

Amir Pašić 2017-2021 yılları arasında Bosna-Hersek Ulusal Anıtların Koruması Komisyonu’nun yöneticiliğinin yanı sıra, UNESCO Bosna-Hersek Dünya Mirası Komitesi’nin de baş uzmanı olarak görev yapmıştır. Ayrıca Ağa Han Kültür Vakfı, Dünya Anıtlar Fonu ve ICOMOS’un (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) danışmanlığını da üstlenmiştir. Pek çok uluslararası konferansa katılmış ve dünyanın farklı yerlerinde konuşmalar yapmış, çeşitli uluslararası ödüller almıştır. Özellikle koruma ve restorasyon alanında çok sayıda makale ve kitap bölümü bulunmaktadır. Başlıca kitapları şunlardır: Islamic housing architecture in Yugoslavia (1990); Islamic Architecture in Bosnia and Herzegovina (1994); Architectural Heritage Today, İstanbul Süleymaniye & Mostar 2004 (1996); Reclaiming Historic Mostar, Opportunities for Revitalization (1999); Planning for Historic City of Samarkand (2001); Mostar 2004 Program Report (2005); Celebrating Mostar: Urban Development and Architecture 1452-2012 (2005); Historic Reconstruction of the Neziraga Mosque in Mostar (2006); The Old Bridge in Mostar (2006); Restoration of the Mosques in Bosnia and Herzegovina (2013).

Amir Pašić, akademik ve mesleki kariyerinin getirdiği kalıpların çok dışına çıkmış, farklı kurumlar ve meslek uzmanlarını bir araya getirerek uluslararası işbirliğine dayalı birçok proje gerçekleştirmiştir. Bunların yanı sıra, üretkenliğini yalnızca kendi adına kullanmayarak ardından birçok genç meslektaşının yetişmesine öncülük ettiği için de sıra dışı bir yere sahiptir.

İrem Gençer – Işıl Çokuğraş


Amir
Pašić için yazılanlar…

Amir Pašić ile hem Bosna’da hem de Kudüs’te birçok defa birlikte çalışma fırsatı buldum. Onu oldukça insani, pozitif ve cömert biri olarak hatırlıyorum. Yorulmadan çalışır, önemli akademik ve kültürel etkinlikler düzenlerdi. Tükenmez enerjisi bana onun yıkılmaz olduğu izlenimini vermişti ama ne yazık ki değildi ve şimdi yokluğuna kendimi inandırmakta güçlük çekiyorum. Bizim arkadaşlığımız birkaç kelimeden ibaretti çünkü birbirimizin düşüncelerini anında kavrardık. Genelde “huzur içinde yatsın” denir ama sevgili Amir, her neredeysen, sana aklını ve enerjini pek çok yeni proje için kullanmanı diliyorum.

I have had many opportunities to collaborate with Amir Pašić both in Bosnia and in Jerusalem. I remember him as a very human, positive and generous man. Tireless worker and organizer of important cultural and academic events. His inexhaustible energy gave me the impression that he was indestructible, but unfortunately he is not and now I struggle to resign myself to his disappearance. Ours was a friendship of few words because we grasped the meanings of our thoughts immediately. It is usually said “rest in peace” but I, dear Amir, wish you, wherever you are, to invest your intelligence and energy in many more projects.

Attilio Petruccioli

 


Prof. Dr. Amir Pašić’i 1994 yılında IRCICA tarafından İstanbul’da düzenlenen “Mostar Tarihi Kentinin Yeniden Ayağa Kaldırılması” toplantısında tanıdım. Dr. Pašić Mostarlıydı ve Mostar kentinin korunması için yaptığı çalışmalarla Ağa Han ödülü almıştı. Bosna’daki savaştan kaçarak Türkiye’ye gelen Dr. Pašić savaşta zarar gören kentinin onarımı için hazırlık yapmaktaydı. Bu amaçla dünyanın çeşitli ülkelerine mektuplar göndermiş ve savaş sonrası onarım çalışmalarına katılmalarını, katkılarını istemişti.

İstanbul’da 1994 ve 1995’ de, IRCICA çatısı altında yapılan atölye çalışmalarına Asya, Avrupa, ABD ve Avustralya’dan mimarlar, koruma uzmanları, öğrenciler katıldılar. Hem İstanbul, hem Mostar’la ilgili kentsel, mimari tasarım ve koruma sorunlarını öğrenip, çözüm için öneriler geliştirdiler.

Mostar’ı hiç görmeden onun sorunlarını çözmek zordu. Amir Beyin kendi arşivinden sağladığı harita, çizim ve fotoğraflar Mostar’ın tanınmasına ve yıkılan kentin gereksinimlerine uygun çözüm önerilerinin geliştirilmesine yardımcı oluyordu. Mostar’a gidip, yıkılan mahalleleri, anıtları görmek için 1997 yılını beklemek gerekti. Amir Bey Mostar’ın artık güvenli olduğunu, kente gidip çalışılabileceğini söyleyince İTÜ Restorasyon programından iki master öğrencisi mimarla birlikte önce Saraybosna’ya uçtuk; oradan kara yoluyla Mostar’a ulaştık.

Köprü ve çevresi hem doğudaki, hem batıdaki yüksek dağlardan yapılan atışlarla yıkılmış; duvarlar delik deşik olmuştu. Nehrin üzerine halatlarla bir geçici bir köprü yapılmıştı. Sallanan bu köprüden geçerek şehrin batı tarafına geçtik. Amir Bey çevreyi ve insanları çok iyi tanıyordu. Ancak savaş sonrası koşulları oldukça zordu. Aileler dağılmış; kimi ölmüş, kimi sakatlanmıştı. Anıtlar, evler haraptı.

Amir Bey Köprünün batısındaki alanda bulunan Tabakhane’yi gösterdi. Tabakhane Camisi ve yanındaki hamam üzerinde çalışmamızı istedi. Savaşta Caminin çatısı, hamamın soyunmalık kısmı yok olmuştu.  Daha önce yapılmış çizimler ve eski fotoğraflar için Mostar Rölöve-Anıtlar Müdürlüğüne gittik ancak yararlanılacak bir çalışma bulamadık. Savaş dolayısıyla büro karışıktı.

İTÜ’den iki master öğrencisiyle başlayan çalışmaların kapsamı daha sonraki yıllarda İTÜ ve YTÜ’den katılan lisans ve yüksek lisans öğrencilerle genişledi. Amir Bey Ağa Han Vakfı ve World Monuments Fund gibi kuruluşlardan kaynak sağlayarak ve çok çalışarak, birçok projenin başlatılmasını ve gerçekleştirilmesini sağladı. IRCICA Başkanı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu BAE’den Sharjah şeyhi ile bağlantı kurarak Nezir Ağa Camii için destek sağladı. Böylece evler, dini yapılar, dükkânlar için projeler hazırlandı ve yıkılan mahalleler yeniden yaşanır duruma geldi. Yapılan çalışmalar yayınlarla duyuruldu.

Prof. Dr. Amir Pašić’in çabalarıyla çok sevdiği şehri Mostar’ın evrensel değer taşıyan kültür mirasının belgelenmesi ve korunması için Bosnalı, Türk, İtalyan, Amerikalı öğrenciler birlikte çalıştılar. Yaptıkları projeler ve tezler kentin yeniden ayağa kalkmasına yardımcı oldu.   Prof. Pašić’in birleştirici çabalarını, emeklerini takdirle anıyor, Tanrıdan rahmet diliyorum.

Zeynep Ahunbay

 


Tanıdığım Amir Bey ya da Bir Dostun Ardından,

Henüz doktorasını yeni bitirmiş genç bir akademisyenken 2007 yılında Marmara Üniversitesi’ndeki görevimin yanı sıra, yarı zamanlı olarak IRCICA’da çalışmaya başlamamla tanıştım herkesin hitap ettiği şekliyle Amir Bey’le. Alanlarımız farklıydı, ben Ortadoğu tarihçisiydim o ise bir mimar. Ama pek çok ortak nokta bulduk ve on yıl süreyle çeşitli projelerde birlikte çalıştık, sempozyumlar düzenledik, seyahatler yaptık.

Alanında Dünyaca tanınan Ağa Han ödüllü bir mimar olmasına rağmen hep gülen yüzü, yardımseverliği ve mütevazılığıyla bilinirdi. Ayrıca sıkı bir entelektüeldi. Modern zamanların dervişiydi. Dünyaya, paraya pula zerre kadar önem vermezdi. Daha ilk tanışmamızdan sonra dost olduk, kendisi ve ofisindeki genç mimarlarla. Günümüz mutlaka onun ofisinde kahve ve çikolatayla başlar, öğle yemeğinin ardından da bir kahve faslı olurdu. IRCICA’da onun olmadığı günler nedense bana bir boşluk varmış gibi gelirdi. Hani bazı insanlar bazı kurumlarla özdeşleşmiştir ya, IRCICA da Amir Beysiz ıssızlaşırdı. Sanırım diğer çalışma arkadaşlarım da bu tür bir hisse kapılmışlardır. Sonra ailece dost olduk, birbirimizin evine giderdik. Bosna’yı onunla gezmek ayrı bir zevkti.

Önce ben ayrıldım IRCICA’dan 2017 başında, ardından da Amir Bey. Ama dostluğumuz hiç bitmedi. Zira iş ve menfaat ilişkisi değildi dostluğumuz, çoğu zaman başkalarıyla olduğu gibi. Ben 2018 yılında Kazakistan’a Ahmet Yesevi Üniversitesi’ne tayin oldum. Ancak bu arada kendisiyle bir kez yüz yüze görüşebildim. Araya iki yıllık bir Kovid salgını girmişti ama telefonla görüşmeye devam ediyorduk. En son vefatından sanırım iki hafta evvel telefonla görüştük. Yaz tatilinde İstanbul’da buluşmak üzere sözleştik.

Ama 28 Nisan günü telefonuma gelen ani vefat haberiyle yıkıldım. Kocaman bir boşluk oldu içimde. Hançeremde bir yumruk. Her zaman arayıp sohbet edebileceğim dostumu, ağabeyimi kaybetmiştim. İstanbul’da yazın buluşma sözünü tutamayacaktık artık. Dahası cenaze törenine katılıp son bir veda da edemeyecektim.

Muzip ve şakacı kimliğiyle her an bir yerlerden çıkıverecekmiş gibi geliyor sanki. Ama gelmeyecek biliyorum. Amir Bey bu dünyanın yalan olduğunu bir kez daha öğretti bana. O, çok ciddiye almazdı bu Dünyayı. Ama bazen hepimizde olduğu gibi ben de unutup çok ciddiye aldığımı bir kez daha anladım Amir Bey’in ardından. Son dersini verip gittin, ah Amir Bey. Koca yürekli adam. İçimde kocaman bir boşluk bırakıp çekip gittin. Güle güle demekten başka ne gelir elimden.

Hazîn

Alabora olmuş bir kayık gibi…

Amir Bey’in vefatının ardından Arap Dünyası’ndaki bütün dostları taziye için beni aradılar. Kendimi ailesinden biri gibi hissettim. Bu da bana bir nevi teselli oldu. Sevgili eşi, biricik oğlu ve kızı. Her biri Dünyanın farklı bir köşesinde olsalar da birbirlerine bağlı bir aileydi. Mekânı Cennet olsun, Allah bizlere sabırlar versin.

Cengiz Tomar

 


1992 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Restorasyon Yüksek Lisans Programında misafir hoca olarak geldiği koruma dersinde Amir Bey’in asistanı olmuştum. Sonrasında Bosna’da savaş bütün yıkıcılığıyla devam ederken Amir Bey’in IRCICA’da başına geçtiği ofiste savaş sonrası bölgede kültür mirasının rehabilitasyonu için yapılacak çalışmalar konusuna odaklanan ekibin bir üyesi olarak birlikte çalışma şansı buldum.

Özellikle savaşın acımasız yıkım ortamında kişisel kayıplar yaşarken, geleceğinden emin olduğu barış zamanına göre kurguluyordu projeleri Amir Bey.

Renkli kişiliği, en zor durumlarda olayların pozitif yanlarını görmesi, müthiş gözlem yeteneği ve imkansıza yakın olduğu düşünülen her şey için bir çözüm üretme konusundaki çabaları birlikte çalıştığı herkesi de motive ediyordu bu zor zamanların projelerinde.

Yıllar sonra 2000’lerde Kudüs ile ilgili bir başka proje için tekrar bir araya geldik ve kaldığımız yerden devam ettik. Çok mutluyum ki yakın zamanda çatışma bölgelerinde kültür varlıklarının korunması ile ilgili bir konuşma yapmak üzere davet ettiği bir toplantıda konuşmamın sonunda Amir’e teşekkür etme ve açıklama fırsatım oldu çünkü genç bir asistan olarak başladığım akademik kariyerimde bugün seçtiğim alan için ilhamı o vermişti.

Gerçekleşmesi neredeyse olanaksız gibi görünen projelerin başlangıcındaki o tereddüt noktasında ondan öğrendiğim en önemli söz idi “Haydi”. Amir Bey’i, çatışmanın ve yıkımın bölgelerinin kültürün yol gösterici ve yapıcı gücüyle yeniden inşası için çalışırken kendi sözü ile onurlandırmaya devam edeceğiz.

Zeynep Gül Ünal

 


Enerji yok olmaz, ancak biçim değiştirir. Bu durum özellikle Prof. Amir Pašić gibi son ana dek saf enerjiden ibaret kişiler için geçerlidir. Onu 1998 yılından beri tanıyorum, o dönemde dünyanın her yerinden gelen öğrencilerle Mostar 2004 isimli atölye çalışmalarını yürütüyordu. Mostar’da Ağustos güneşinin altında herkes sıcak ve yorgunluktan şikâyet ederken o kentin içinde hızlıca dolaşır ve ancak Mostar gibi özel bir şehirde büyümenin verdiği bir rahatlık ve beceri ile yeni fikirler bulur, herkesle iletişime geçer ve sorunları çözerdi. Akademik kariyeri boyunca birçok üniversitede ders vermiş olmasına rağmen, daha çok Mostar ile bağlantılı kalmıştır. Mostar kentini iki kez yenilemiştir, ilki Stari Grad (Eski Kent) Ajansı ile olmuştur. Bu çalışma yapılı çevreye anlam katan koruma, restorasyon ve yönetim planı bağlamında olağanüstü bir örnek olarak 1986’da Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne layık görülmüştür. Bu nedenlerden ötürü, Ağa Han Kültür Vakfı ve Dünya Anıtlar Fonu ile İstanbul’dan IRCICA 1998-2004 yılları arasında Tarihi Mostar Kenti’nin yeniden inşasını desteklemiştir. Restorasyon çalışmalarını Tarihi Köprü’nün etrafındaki kentsel doku ve çevreye odaklanarak çok dikkatli ve akıllıca yürütmüştür, aksi takdirde köprü bağlamı olmadan anlamını yitirirdi. Bu çalışmanın zirvesi, 2005 yılında Dünya Miras Listesi için adaylık dosyası ve tarihi kent merkezi için modern bir yönetim planının hazırlanması olmuştur ve Mostar Tarihi Köprü Alanı UNESCO Dünya Miras Listesi’ne yönetim planı ile kaydedilen ilk varlıklardan biri olmuştur. Başarılı mesleki kariyerinin yanı sıra, Prof. Amir Pašić her zaman insanları bir araya toplamış, formel ve informel toplantıların önemini anlamış ve bütün buluşmaların merkezinde yer almıştır. Özellikle insan doğasına ilişkin derin ve sezgisel bilgisini vurgulamak isterim, bu bilgisini eşsiz iletişim becerisi ile birleştirerek çevresi ve Bosna Hersek sınırları ötesine taşan kişilerarası ağlar oluşturmuştur. Bunların da ötesinde tüm kalbi ve ruhuyla bir öğretmen ve akıl hocasıydı, genç meslektaşlarına kendi yollarını bulmaları için özveriyle yardım ederdi. Onun öğrencisi ve arkadaşı olmanın sıradışı şerefi ve ayrıcalığını yaşadım. Başta belirttiğim gibi, onun enerjisi şimdi beyaz Mostar taşına, çevresinde onu iyi tanıyan herkese ve elbette ailesine akmış ve işlemiştir. Hocama, özellikle verdiği hayat dersleri, edindiği bilgisi için teşekkür etmeyi bir borç bilirim ve ailesi ve arkadaşlarına en içten taziyelerimi iletmek isterim.

The energy does not disappear but only changes form. This is especially true for people like Prof. Amir Pašić, who was pure energy, until the very end. Knowing him since 1998, when he led workshops with students from all over the world, named “Mostar 2004” in the hot August sun, while everyone complained about the heat and fatigue, he swiftly walked around the city, came up with ideas, communicated with everyone and solved problems with ease and skill that could only be acquired by growing up in a specific city – Mostar. Although he taught at numerous universities during his academic career, he remained mostly associated with the city of Mostar, which he renovated twice. The first time was with the Stari Grad Agency, when he was awarded the Aga Khan Prize for Architecture in 1986, as an outstanding example of a conservation, restoration and management plan that gave full meaning to the built structures. It is for these reasons that the Aga Khan Trust for Culture & World Monuments Fund, together with IRCICA, from Istanbul, supports the reconstruction of the Old Town of Mostar in the period from 1998 to 2004. He leads the renovation very carefully and wisely choosing to work on the historic neighborhoods, the urban fabric around the Old Bridge, which would lose its meaning without its context. The culmination of the work was the preparation of the 2005 nomination of the Old City of Mostar documentation for the WHL, as well as a new modern management plan for the historic core, as one of the first assets on the UNESCO list with such a document. In addition to a truly fulfilled professional career, prof. Amir Pašić always gathered people, he understood the importance of formal and informal gatherings and he was the heart of every event. Especially, I want to emphasize is his deep and instinctive knowledge of human nature, which combined with unique communication skills, built a network of interpersonal friendly relations around him and far beyond the borders of BiH. Overall, he was a teacher and mentor with all his heart and soul, selflessly helping his younger colleagues to find their way. I had the extraordinary honor and privilege of being his student and friend. As written at the beginning, his energy is now embedded in the white Mostar stone, in all the people he knew well, and of course, above all his family. I would like to take this opportunity to thank the Professor, especially for his life lessons, acquired knowledge, and to express my sincere condolences to his family and friends.

Aida Idrizbegović Zgonić

 


Mostar Köprüsü’nün ve Mostar eski kentinin yeniden inşasında önemli rol oynayan Amir Pašić’in aramızdan ayrılmasının üzüntüsünü yaşıyoruz. Bosna savaşı yıllarında IRCICA’daki ofisi dünyanın farklı ülkelerinden gelen mimarlar için bir okul görevi görmüş, bu genç mimarların oluşturduğu uluslararası profesyoneller topluluğu savaş sonrası Mostar kentinin yeniden yapılanmasında önemli rol oynamıştır. Dünya mirasına kazandırdıkları ve mesleki başarılarının ötesinde Amir birlikte çalıştığı genç mimarların uluslararası eğitim ve kariyer gelişimlerine katkıda bulunmuştur. Bu mimarlarda biri olarak Amir’i dinmek bilmeyen enerjisi, üretkenliği, gülen yüzü ve her daim yaydığı pozitif enerjisi ile hatırlayacağım. Huzur içinde uyu Amir, eminim gittiğin yerde de pozitif enerji yaymaya devam edeceksin.

Birgül Çolakoğlu

 


Bugün çok yakın bir insanı, Amir Pasic’i kaybettim. Büyük harflerle insan, akıl hocası, arkadaş, kardeş… Amir Pasic sıradışı özellikleri olan, eşsiz ve ne yazık ki artık benzeri olmayan bir yapıyı temsil ediyordu. Doğası gereği bir genellemeci, bir Rönesans adamıydı. Geniş, ansiklopedik bir bilgiye vakıftı. Bugün elbette böylesine geniş kapsamlı bir bilgi ve beceri birikimine sahip olmak mümkün değil, ancak Amir Bey bu yönde ilerliyordu. Mükemmel bir akıl hocası, arkadaş, harika bir mimar, restoratör, parlak bir mimarlık tarihçisi ve alanında çok önemli bir profesyoneldi. Böylesine geniş bir bilgi ve ilgi alanı kendisini vazgeçilmez bir uzman yapmıştı. Ve her zaman gencinden yaşlısına herkese ulaşacak bir yaklaşım bulurdu. Orta Asya’da bir deyiş vardır: “Akıl hocası baba kadar büyüktür.” Ona her zaman bir baba gibi saygı duydum ve duyacağım. Diyebilirim ki her ne kadar benden uzakta Mostar’da, Bosna’da olsa da benim Özbekistan’da, Semerkant’taki ailemin bir parçasıydı. Amir, çok sevdiğin mesleğin, ülken, şehrin, eserlerin ve camilerin restorasyonu için çok şey yaptın ve dünyanın her yerinden biz öğrencileri bir araya getirdin. Teşekkürler. Allah parlak ruhunu kutsasın ve kabul etsin. Bu zor zamanda bizlere sabır ve dayanma gücü versin.

Today I lost a person close to me, Amir Pasic. A man with a capital letter, mentor, friend, brother… Amir Pasic was a person of exceptional proportions, a representative of a unique, today, unfortunately, outgoing formation. By nature, it was a generalist, “a man of the Renaissance.” He was the owner of the broadest, truly encyclopedic erudition. Today, of course, it is no longer possible to possess almost the entire array of relevant knowledge and skills, but Amir Pasic gravitated towards this approach. He was an excellent mentor, friend, a wonderful architect, restorer, a brilliant architectural historian and a highly professional in his field. Such a colossal amount of knowledge and interests made him an indispensable specialist. And in life He could always find an approach to everyone from young to adult. There is a saying in Central Asia: “The mentor is as great as the father.” And respect for him has always been and will be like a father. I can say he was away from me in Mostar, Bosnia but was part of my family in Samarkand, Uzbekistan. Amir, you have done a lot for your favorite profession, country, city, restoration of monuments, mosques, whose students you brought us all over the world. Thank you. May Allah bless and accept your bright soul, and grant us patience and perseverance in such a difficult hour for us.

Farkhod Bagirov

 


Amir Bey ile yıllarca dünyanın farklı noktalarında çalışarak edindiğim mesleki bilgi ve deneyim çok özeldi. Hayal kurmadıkça iş üretilemeyeceğini, bu büyük hayallerin gerçek dünyada nasıl organize edilebileceğini, her türlü sorunda çözümler bulunabileceğini, vazgeçmemek gerektiğini onun sayesinde gördüm. Aslında bu yaklaşımı mesleğe bakışı ile de sınırlı değildi. Hatta Amir Bey’in mesleğini gündelik hayatından ayırdığını da sanmıyorum. Mimari projeye de bir kahve organizasyonuna da aynı heyecanla yaklaşır, farklı kişileri bir araya getirmeye çalışır, süreçte herkesin keyifli vakit geçirmesini önemserdi. Düşündükçe Amir Bey’den öğrendiğim en değerli şeyin de bu olduğuna karar verdim: birbirine vakit ayırmak. Her türlü kriz ortamında dâhi biraz durup sohbet etmek, paylaşmayı ve gülmeyi unutmamak…

Hayatımdaki olayları onunla paylaşamamak, onun yeni hayallerini, fikirlerini dinleyememek ve kahkahasını tekrar duyamamak çok zor olacak…

Işıl Çokuğraş

 


Amir Bey’in büyük ölçekte sayısız çalışmaları gerçekleştirebilmesi ve bunca yıl devam edebilmesi, kendisinin bitmeyen enerjisi ve girişken mizacı sayesinde olmuştur. Kendi deyimiyle her zaman “gelecekte yaşayan” Amir Bey, sürekli kafasında yeni projeler yaratırdı. Biz daha “bu işi nasıl kotaracağız” diye hayıflanırken, o “benim için bu proje bitti bile, ben bir sonrakini hayal ediyorum” derdi. Bu müthiş hayal gücünü disiplinli çalışarak beslerdi. Aynı anda birçok şeye odaklanabilir, uzun saatler yorulmadan ve dikkati dağılmadan çalışabilirdi. Bir yandan da hayattan keyif almaktan geri kalmaz, şekersiz içtiği Türk kahvesini çikolata ile tatlandırmadan duramazdı. Çalışmak kadar sosyalleşmek de hayatının çok önemli bir parçasıydı. Çok farklı insanlarla ilişki kurar ve ilişkilerini sürdürmeye özen gösterirdi. Kapısı herkese açıktı, ister onunla sohbet etmek için uğramış olun, ister ona herhangi bir konuda bir şey danışmak için gelin, onun için fark etmezdi, herkese aynı ilgiyi gösterirdi. Dikkatli bir gözlemciydi, durumları ve insanları çok iyi analiz ederdi. Ayrıca çevresindeki insanların akademik ve mesleki gelişimine katkıda bulunacak girişimleri yapmaktan hiç çekinmezdi, birlikte çalıştığı birçok öğrencinin yurtdışında lisansüstü eğitimine gitmesi için önayak olmuştu. Eminim benim gibi dünyanın birçok ülkesinde dostları, yetiştirdiği meslektaşları ve öğrencileri yokluğunu çok hissedecek…

İrem Gençer

 


Sayın Prof. Dr. Amir Pasic hocamızı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz.

Mimari ve tarihi çevre koruma alanlarında dünya çapında çığır açan uluslararası projelere imza atmış efsanevi bir mimardı. Değerli hocamızı dünyanın pek çok ülkesinde yetiştirdiği mimarlar ve  eğitim dünyasına kazandırdığı paha biçilemez değerleri ile hatırlayacağız.

Bize mimarlığın ilk adımlarını öğretti. Hocaların hocası ile yirmi üç yıl boyunca çalışmak onuruna eriştim. Çok iyi bir hocaydı. Çok değerli ve özel bir insandı.  Kendisini sonsuzluğa uğurlamak çok zor.

Değerli hocamıza Allah’tan rahmet, tüm sevenlerine sabır ve başsağlığı dilerim. Mekânı cennet olsun.

Mine Topçubaşı

 


Kendisiyle uzun seneler beraber çalışma fırsatıma sahip olduğum ve benim için değerli bir eğitmenden öte, olağanüstü bir akıl hocası ve hayat rehberi olan Prof. Amir Pašić’in aramızdan beklenmedik bir şekilde ayrılışı tarif edilemez bir üzüntüdür.

Mostar 2004 hayalinin gerçeğe dönüşmesi için gösterdiği eşsiz mücadele ve determinist yaklaşımla, birçok uluslararası eğitmeni ve kuruluşu bir araya getirmeyi başarmış ve savaş sonrası yıkılmış bir kenti yeniden hayata döndürmüştür ve hayalini gerçekleştirmiştir.

Kendisini her zaman o şahsına münhasır, muzip karakteri ve geniş kalbiyle hatırlayacağım.

Olcay Parikka

 


1997 senesinin başında, Amir Bey ile çalışmaya başladığımda, İTÜ Restorasyon yüksek lisans öğrencisi idim. Mart ayında ilk olarak savaş sonrası harap haldeki Mostar’a birlikte gidip bir kaç anıtsal yapıda tespitler yaptık. Bu, birlikte yürüttüğümüz ve uzun yıllar sürecek olan çalışmanın başlangıcı oldu. Prof. Nur Akın’ın danışmanlığını yaptığı, Mostar’ın geleneksel bir mahallesini konu olan tez çalışmamın yanı sıra, her yaz Mostar’da gerçekleşen atölye çalışmaları, Mostar’ın tarihi kent merkezini kapsayan Koruma Amaçlı İmar Planı, başta Mostar olmak üzere, yurtdışı seminerleri, yayın çalışmaları ve daha birçok proje ile mesleki anlamda 2001 yılına kadar süren dopdolu bir 4,5 seneyi birlikte geçirdik.

Geriye baktığımda uzak bir geçmişte kalan bu sürecin ne kadar öğretici ve geliştirici olduğunu görüyor ve bunda Amir Bey’in lider kişiliğinin büyük etkisi olduğunu biliyorum. Bir işveren, bir patron olmasının ötesinde bize kendimizi geliştirmek ve ilerletmek için yol gösteren bir rehber, bir rol modeldi. Hiç bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi ve durmadan çalışan zihni ile sürekli fikirler üretir, durmadan bir takım yeni projeler peşinde olur,  bizi de o fikirler ve projeler için motive ederdi.

En zor ve stresli zamanlarda bile neşeli kalmasına ve esprileri ile etrafını da neşelendirmesine şaşırmışımdır. Çok başarılı bir vizyoner olarak, 1994 yılında başlattığı ve 2004’te bitirmeyi hedeflediği Mostar 2004 projesi, yıllarca verilen mücadele ve emek sonucu, bir hayalin gerçek olması sürecidir. Bu süreci yakından takip ettiğim ve bir döneminde bir parçası olduğum için kendimi hep şanslı hissetmişimdir. Amir Bey’in bu uğurdaki azmi, bitmeyen uğraşı ve ileri görüşlülüğü bana her zaman ve hala örnektir.

Bunun yanı sıra sadece işler ve projeler ile değildi ekip olarak bizlerle kurduğu bağ. Sahip olduğu yüksek düzeyde iletişim becerisi ile hepimizin hayatları hakkında bilgi edinir, özelliklerimizi bilirdi. İşin dışında insani olarak yakın bir bağ kurarak, bize hayatın her alanında da yol ve yön gösterici olmuş, ne zaman bir ihtiyacımız olsa desteğini esirgememiştir.

Bundan dolayıdır ki,  çalışmamız 2001‘e kadar sürse de, Amir Bey benim için her zaman iletişim halinde kaldığım ve değer verdiğim biri olarak, hayatımda yerini ve varlığını sürdürdü. Kaybından dolayı üzüntüm derin… Kıymetli ailesine ve çok sevdiği Mostar’a başsağlığı diliyorum.

Pelin Özilkiz Çelik

 


Amir Bey’in herkesçe malum uluslararası başarılarından, aldığı ödüllerden ve ders verdiği üniversitelerden ziyade olağanüstü kişisel nitelikleri ve dostluğundan bahsetmek istiyorum. Profesyonel hayatta beraber çalışmamıza ve oğlu yaşında olmama rağmen bana dostum diye hitap eder ve kendisinin iyi bir dostu olduğumu söylerdi. Çalıştığımız kurum (kendisinin 25 yıl çalıştığı) IRCICA’dan 2018’in yine Nisan ayında Mostar’a, doğduğu yere temelli dönüş yapmıştı. Ayrılana kadar her gün ofiste beraberdik, ayrıldıktan sonra da ayda birkaç kere telefonda konuşur uzun uzun sohbet ederdik. Hoş-sohbet ve şakacılığıyla tipik bir Balkanlı, hayattan zevk almasını seven ve hayatın fazla ciddiye alınmaması gerektiğini savunan birisiydi. Kimseyle kavgası olmaz, kaliteli yaşamayı bilir ve severdi. Yaşıtlarını gözümün önüne getirdiğimde kendisine en çok bakan, sağlığına ve yediğine en çok dikkat eden yine oydu. Reddetmeyeceği tek şey ise her zaman bir fincan kahve olmuştur. Kibirsiz, kaprissiz, insan ilişkileri üst düzey, takım çalışmasını seven, son derece sosyal, samimi ve doğaldı. Vefatından bir kaç gün önce Mostar’da gerçekleşen deprem dolayısıyla konuşmuş ve bayramdan sonra İstanbul’da buluşmak üzere telefonu kapatmıştık (son konuşmamız olduğunu bilmeden). Ömrünü adadığı Neretva’da doğdu ve yine hayat döngüsü orada bitti. Çok disiplinli uzmanlığı, uluslararası başarıları, kültürel mirasın restorasyonu ve korunmasına yaptığı önemli katkılarla ve en önemlisi bıraktığı ölümsüz dostluğuyla her zaman yüksek saygıyla ve sevgiyle hatırlayacağım.

Taha Özdemir

 


“Enerji” sözcüğünü düşündüğümde ilk aklıma gelen isimlerden biri Prof. Amir. 2007’de ilk tanışmamız ve onun IRCICA’daki ofisinde yarı-zamanlı araştırmacı olarak çalışmaya başladığımdan beri, yüksek sesi, karşısındakine bulaşan kahkahası, aynı anda tüm insanları ve detayları takip edebilme yetisi ile beni hep şaşırtmıştır. Bu özellikleri ile çalışma ekibine sürekli enerji vermiştir. İslam dünyasında şehircilik ve mimarlık üzerine farklı konularda çalıştık. Bilgisi her zaman araştırmalarımı yönlendirmeye ve yeni ufuklar açmaya yardımcı olurdu. 2013’ten İstanbul’dan ayrılıp Bosna’ya geri döndüğü 2018 yılına dek ofisteki ünlü “toplantı/kahve/çikolata” masası etrafında yaptığımız uzun ve dost canlısı sohbetler ile onu daha yakından tanıma fırsatım oldu. Bazen beni şoke eden fikirleri olurdu, ancak her zaman dürüsttü. Onun Bosna Savaşı esnasında ve sonrasında hem kişisel hem mesleki hayat deneyimlerini dinlerdim, bunlar bana ileriye bakmama, her şeyi bir çerçeveye oturtarak kendi memleketimin yıkım haberlerini alırken yaşadığım zorlu dönemi atlatmama yardımcı olurdu. Ramazan ayının son günlerinde Prof. Amir’in üzücü haberini almak beni derinden sarstı. Allah ruhunu kutsasın. Onunla birlikte çalışan herkes onun yokluğunu arayacak ve sonsuz enerjisi ve yokluğu her zaman hatırlanacaktır.

When I think about the word “energy”, Prof. Amir is one of the first names that come to my mind. Since our first meeting in 2007, when I started working in his office in IRCICA as a part-time researcher, I have been surprised by his loud voice, contagious laugh, and ability to follow all persons and details simultaneously; things that always fueled the working team with continuous energy. We worked on different topics relating to urbanism and architecture in the Islamic World. His knowledge was always helpful to guide research and open new potential tracks. It was during the period from 2013 until he left Istanbul and settled back in Bosnia in 2018 that I got to know him more closely through long and friendly conversations around the famous “meeting/coffee/chocolate” table in the office. Sometimes he had shocking opinions, but he was frank all through the way. I listened to his life experience, both personal and professional, during and after the Balkan war, which helped me to keep my eyes forwards, put everything in perspective and get through the difficult period during which I was receiving the news of destruction in my home city. It was deeply shocking to receive the sad news about Prof. Amir in the last days of Ramadan. May God bless his soul. He will be missed by all colleagues who worked with him and his endless energy and longing to make a difference will be always remembered.

Ruba Kasmo

 


Sevgili Amir Pašić anısına,

Bazı insanlar vardır, yok sayılamazlar, yokluklarında bile. Amir Pašić (herkesin deyimiyle Amir Bey) öyle bir insandı enerjisiyle, karizmasıyla, bilgisi, birikimi ve azmiyle. Restoratör-mimar olarak hayata geçirdiği dünyaca ünlü projelerini ve kaleme aldığı önemli kitap ve makale gibi eserlerini saymasak bile; öğrencilerine, çalışma arkadaşlarına ve onunla herhangi bir gerekçe ile etkileşimde olmuş olan her bir bireye olan katkıları, insanlığı, anıları, güler yüzü ve mizacı, hayatı tiye alan ama gerektiğinde birdenbire ortaya çıkan tutkulu kararlılığı ve hatta boyu posu sayesinde, onu görmezden gelmek mümkün değildi. En sevdiği sözlerden biri “nema problema” onun için neredeyse bir hayat biçimiydi. Hiç bir sorun üstesinden gelinemez büyüklükte değildi bu büyük insan için. Ve başarılı olduğu kadar sevgi dolu bir devdi. Hayatı dolu dolu ve verimli yaşadı. Onun bu güzel hayatında onunla çalışmış olmak ve ilk patronumun Amir Bey olması, benim için hala bir onur. Akıl hocam, nur içinde yat.

Her seveninin başı sağ olsun.

Emir Aykut Pekdemir

 


Amir Bey ile çalışmak elbette kendisinin mesleki bilgi ve tecrübesinden faydalanmak adına çok önemli bir deneyimdi, ama ondan hayata dair öğrendiklerim de en az o kadar kıymetli benim için. Her aklıma geldiğinde yüzümü gülümseten enerjisi, hayalleri, vizyonu, cesareti, yol göstericiliği… Ve tabii ki çikolata ve Türk kahvesi… I miss you Amir Bey!

Görkem Kurt Tunalı

 


Amir Bey birçok acı ve tatlı anılarıyla dolu yaşamından, hem profesyonel hayata dair, hem dünyaya dair deneyimlerini ve çıkardığı dersleri cömertçe paylaşırdı. Keskin bir dürüstlüğü ve olaylara her yönden bakabilen barışçı, adil bir bakış açısına sahipti. Bana tanıdığı fırsatlar, sayesinde edindiğim deneyimler için ve sadece sevgili patronum Amir Bey olduğu için her zaman minnettarlıkla anacağım ve hep kalbimde olacak.

Yasemin Hacıkura

Etiketler

1 Yorum

  • Bengü Uluengin says:

    Amir Pašić denince sanırım ilk akla gelenler, inanılmaz derecede çalışkan oluşu ve asla yolundan dönmemesi. Yoksa henüz savaş devam ederken ve Mostar köprüsü yıkık haldeyken, 10 yıl sonra köprünün açılış törenine kim davetiye bastırır? Ancak Amir Bey kadar azimli, gayretli ve kararlı birisi. Onu tanıdığım 1997 yılından beri benim için bir hoca, bir dost ve bir ilham kaynağı oldu. Gidişini kabullenmek zor… Ama ardında bıraktığı yüzlerce eser ve dokunduğu hayatlar sayesinde yaşamaya devam edecek. Birlikte “Bosanska kafa” içmeyi çok özleyeceğim.

Bir yanıt yazın