Bilinmeyen Ulus

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi'nin her yıl düzenlediği sergilerin 6.'sı "Bilinmeyen Ulus" temasıyla, bir dizi atölye sonucunda yapılacak. Atölyelere katılım için son başvuru tarihi 23 Kasım 2018.

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi’nin her yıl geleneksel olarak düzenlediği sergilerin 6.’sı Odanın kuruluşunun 50. yılında, ‘Bilinmeyen Ulus’ temasıyla yapılacak. Önceki yıllardan farklı olarak bu sene, sergilenecek olan eserlerin bir dizi atölye sonucunda elde edilmesi hedeflendi. Bu kapsamda 1-2 ve 8-9 Aralık 2018 tarihlerinde düzenlenecek 11 farklı atölye ile, son günlerde büyük bir yıkım ve yeni yapılaşma tehdidi altına giren Tarihi Kent Merkezi Ulus’un görülmeyenine, konuşulmayanına ve duyulmayanına odaklanılacak. Sergi tarihi ve yeri atölyelerin sonuçları doğrultusunda ileri bir tarihte açıklanacak. Atölyelere katılım kontenjanla sınırlı olup, her disiplinden katılımcıya açık olacak. Son başvuru tarihi 23 Kasım 2018.

Tanıtım metni:

MANİFESTO

“Doğru” ve “yanlış”, mantığın ürettiği alternatifler iken; “iyi” ve “kötü”, ahlaki normların katı bileşenleridir. İnsan gözlerini kapatır – kötü olanı gör(e)mez, kulaklarını kapatır – duymak istemediğini duy(a)maz, ağzını kapatır – kötü olanı dile getir(e)mez. Kendi düzenine aykırı olanı görememek, duyamamak veya konuşamamak; modern kent insanının da en olağan sancısıdır ve irrasyonel bir tercihtir.

Kent, betondan bir rasyoneller bütünü haline geldiğinde, bu bilinçsizliğin gerçekliği de es geçilir. Hâlbuki yaşamın içinde var olanlar, çoğunlukla ortak bir bilinçsizliğin ürünüdür. Bizler, iyi ve kötü olanı ahlak üzerinden ayıkladığımızı düşünürken, gündeliğin sıradanlığına hapsoluruz.

Bilinmeyen Ulus, Ankara’nın merkezi Ulus’ta, aynı gökyüzüne bakan insanlar olarak gündelik yaşantılarımızın ötesine geçip, hapsolduğumuz bilinçsizliği kazımayı, göremediklerimize, duyamadıklarımıza, dile getiremediklerimize ulaşarak; kentsel yaşamda farklı sıradanlıklara ev sahipliği yapan Ulus‟u ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.

ATÖLYELER:

1. Göremediğimiz Sınırlar

Kolaylaştırıcılar: Sonat Özcivanoğlu & Dicle Kumaraslan

Bir harita mekânsal bir anlatıdır, mimari temsilin bir şeklidir ve gözlemci öznenin olanakları ve tutumuyla şekillenen bir üründür. Günümüzde bu olanaklar ve teknolojiler, uzaya yerleştirilmiş alıcılardan sürekli toplanan verilerle, içinde yaşadığımız coğrafyaya dair anlık nicelikler ve bunlardan üretilmiş imajlar edinmemizi sağlayacak kadar çeşitlenmiş olsa da, bir kentin deneyimine ve mevcut varoluş koşullarına dair bu yoldan edinilebilecek bilgi oldukça kısıtlıdır, hatta eksiktir.

Bu sebeple atölye haritacıyı kentsel mekânda yürüyen bir gözlemci olarak ele alıp anlık, düzensiz ve tesadüfi deneyimlerden oluşan kentsel deneyimin kişisel temsillerini üretmeyi amaçlamaktadır. Haritacı orada ve o anda bulunuşuyla mekânsal ilişkileri yeniden üretmekte ve yer değiştirme üzerinden değerlendirebilmektedir. Böylece kentte yürüme eylemi mekân kurucu bir pratik, bu eylemin kent coğrafyasına yansıması yani kişisel haritaları ise mekânlaştırıcı bir anlatı olur.

2. Ulus’un Ritimleri

Kolaylaştırıcı: Sezen Savran

Zamanda ve mekânda tekrarı ve ölçüsü olmayan ritim yoktur. Doğadan gelen döngüsel ritimlere karşılık, toplumsal pratikten gelen doğrusal ritimler mevcuttur. Doğrusal ritimler eylemlerin monoton tekrarlarından oluşmaktadır ve modern zamanın mekânı, doğrusal ritimlerin yeniden üretim yeridir. Modern dünyanın bir gününde herkes aşağı yukarı aynı şeyi yapar, ama bunu yaparken yalnızdır ve süregiden monoton tekrarların farkında değildir. Her ne kadar monoton tekrarlardan oluşuyor olsa da doğrusal ritimlerin yoğunlaştığı mekânlar, aynı zamanda şehrin hareketliliğinin en iyi gözlemlendiği yerlerdir. O yerde herhangi bir sebeple bulunan ve o yeri oluşturan bütün ögelerin sürekli olarak yeniden ürettiği ritimleri bir bütün olarak algılanır. Ancak bunlar birbirinden ayırıp sadece bir tanesi izlenmeye başlandığında kendilerini ortaya dökerler. Bu atölyede Ankara’nın “görünmeyen” merkezi Ulus’un doğrusal ritimleri takip edilecek ve halen sahip olduğu ve bir makine gibi işleyen büyük dinamizmi gözler önüne serilecektir.

3. Stalker

Kolaylaştırıcı: Pelin Kılıç

“Bir yürüyüş kimi zaman, zamandan başka istikameti olmayan sonsuz bir etkinliktir. Gözleri görmeyen biri, engelsiz olduğunu bildiği daire biçiminde bir yolu sürekli kat eder, ayaklarını unutmadığının farkındadır, dünyayı, kokuları, esen rüzgarı hatırlar, ama alışkanlıklarının dışına çıkmaya cesaret edemez. Sadece akıp giden zaman ve nihayet bütün yürüyüşlerin sonu olan ölüme doğru yavaş yavaş ilerlemeye meydan okumaktan başka bir şey değildir yürümek ve hiçbir yere varmamak üzere gerçekleştirilen amaçsız bir etkinliktir.”

David Le Breton, Yürümeye Övgü

Her kentlinin kendi mekanları, kendi gündelik etkinliklerinin çevresinde dönen ve sürekli kullandığı ya da canı istediğinde, acele ederek ya da aylak aylak dolaşma arzusuna göre güzergahları vardır. Her rota, kendini keşfetmenin başka bir biçimi olarak çıkar karşımıza. Atölye kapsamında kişinin, kentlinin güzergahlarını onlarla birlikte keşfetmesi amaçlanmaktadır. Böylelikle kişi sokaktan rastgele birini seçer ve kamusal mekanda dolaştığı süre boyunca onu takip ederek onunla birlikte bireyin deneyimine ortak olur.

4. Ulus İşhanı

Kolaylaştırıcı: Galip Kürkcü

Değişimin asla değişmediğini kabul ettiğimiz zaman, muhtemeldir ki değişimin sonucunun gelişim olacağını da kabul etmiş oluruz. Nesiller arasında tecrübe aktarımı da bu değişimi ve dolayısıyla da gelişimi tetikleyici bir unsurdur. Mesleki ve/veya yakın çevrede tecrübe aktarımı doğal akışında gerçekleşirken; sözlü tarih çalışmaları ulusal bir arşiv oluşturma vasıtasıyla bu aktarımın ölçeğini bir anda genişletmiş olur. Öte yandan sözlü tarih çalışmalarındaki amaç, var olan yazılı kaynakların yanı sıra, süreç içinde varlığıyla olaylara yön vermiş ya da katkıda bulunmuş olanların ağzından sosyal bir olayın anlatımı ya da anımsama yoluyla yaşanmışlığın tekrar yorumlanmasıdır. Atölye kapsamında da bütün bu sebeplerle, yıkım tehlikesi altında olan Ulus İşhanı’nda 60’lardan bugüne işlerini sürdüren esnafların hikayelerini dinleyip, tarihe not düşeceğiz.

Atölye sürecine sözlü tarih çalışması örneklerini inceleyerek başlayacağız. Saha çalışması için teknik ve lojistik detayları çözerek devam edeceğimiz atölyenin, saha çalışması ardından son aşaması ise post prodüksiyon çalışmaları olacak.

5. ’63 Uçak Kazası

Kolaylaştırıcı: Başak Tokatlıoğlu

Yaşanan olaylar kent belleğini şekillendirir. Bilmediğimiz, konuşmadığımız ortak acı kentin gerçeklerinden uzaklaşmamıza sebep olabilir. Bu çalışma ile 1963 yılında, Ulus üzerinde meydana gelen uçak kazasının anlatılması, konuşulması ve yaşanılanların dinlenmesi yolu ile hatırlanması/öğrenilmesi amaçlanmaktadır. Yazılı ve sözlü tarih araştırmaları sonucunda elde edilen veriler, ulaşılan kaynaklar atölye katılımcılarıyla beraber incelenerek çamurdan anıt heykeller yapılması, böylece kolektif belleğin açığa çıkartılacağı bir ürünün sembolize edilmesi hedeflenmektedir. Somut bir olay soyut bir şekilde üretilebilir, sanata dönüştürülebilir, kent belleğinde olması gereken yeri alabilir. Sergi süresince, heykellerin yaşanılanların anlaşılmasını sağlayan belgeseller, yazılı ve sözlü tarih kaynakları ile beraber sergilenmesi amaçlanmaktadır.

6. Bellekteki Ulus

Kolaylaştırıcılar: Seda Şen Alta, Özlem Yalçınkaya, Çiğdem Yönder

Zamanla değişen kent sureti, anılarımızda yarattığımız parçalı imgelerle varlığını sürdürür. Yüzyıllardır anıları biriktirmiş bir kent merkezi olarak Ulus, çocukluğumuza ilişkin ne tür imgelere ev sahipliği yapmaktadır? Bu sorunun izinde atölye, Ulus’a dair bilinmeyen ama unutulmamış çocukluk anılarını araştırmayı, izinin düştüğü metalar ve bizlere bıraktığı imgelerle ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Atölye süresince katılımcılarla birlikte Ulus’ta bir zamanlar çocuk olmuş veya halen çocukluğunu yaşayan kişilere ulaşılacak ve anılar kayıt altına alınacaktır. Katılımcılar ve anı sahipleri ile birlikte anıları yaratıcı bir biçimde yeniden üretmenin yolları aranacaktır.

7. Luciano Pavarotti – Neşet Ertaş Sentezi

Kolaylaştırıcı: Can Gölgelioğlu

Bu atölye kariyerlerine aynı dönemde başlamış ve Ulus’tan yolu geçmiş Luciano Pavarotti ve Neşet Ertaş’ın Ulus özelinde tarihselliklerini, müzik felsefelerini ve kültürel yansımalarını incelemeyi hedeflemektedir. Bu iki önemli ve fakat tezat sanat insanının, atölye süresince belirlenecek spesifik metaforlar üzerinden Ulus odağında buluşturulması hedeflenmektedir. Opera ve Anadolu Abdal geleneğinin bıraktığı izlere, ya da Ulus’un onlarda bıraktığı izlere odaklanmaktadır. Bu çerçevede, sanatçıların müzik algısı çarpıştırılarak mekansallaştırılacak veya grafikleştirilecektir. Çalışma Ulus, TMMOB ŞPO Ankara Şubesi ve Milli Kütüphanede yapılacaktır. Atölye kapsamında ortaya çıkarılacak ürünün dijital ortamda hazırlanmış bir görsel olacağı düşünülmektedir. Fakat süreç içinde elde edilecek bilgilerin yönlendirme kapasiteleri düşünüldüğünde ürünün ne olacağı şimdilik tanımsız bırakılmıştır.

8. ‘Musicscape’ Analizi

Kolaylaştırıcı: Can Gölgelioğlu

Atölye Ulus’un gündelik yaşamından bireylerin müzik zevklerini haritalamayı, bu haritalamalar ile çeşitli sosyo-kültürel ve mekânsal çıkarımlar yapmayı hedeflemektedir. Çalışma farklı cinsiyet ve yaş gruplarının müzik beğenileri üzerinden, Ulus’un farklı bölgelerindeki kültürel yansımalara odaklanmaktadır. Son dönemde sıklıkla karşımıza çıkabilen ‘-scape’ çalışmalarını Ulus özelinde irdelemeyi, potansiyel kümelenmeler ile, mekân ve gündelik yaşam sentezleri üzerine düşünmeyi amaçlamaktadır. Atölye bir tüm günü Ulus’ta geçirecek ve belirlenen dört farklı alanında min. 400 farklı insanın müzik zevkini kısa sorular üzerinden tanımlayacaktır. Sonrasında bilgiler sentezlenecek ve bilgisayar başında görselleştirme çalışmaları yapılacaktır.

9. Çağdaş Müzik

Kolaylaştırıcılar: Ezgi Demirel, Zeynep Bozkaplan

Bu çalışma; kendi düzenimize aykırı olanı duymayarak, alışkanlıkların gelenek haline getirildiği yaklaşımı benimseyip, yeniyi araştırmayıp yargılarken rasyonelleştirdiğimiz sıradanlığı, yeni müzikle dürtmeyi hedeflemektedir. Cumhuriyet’in kurulmasının ardından, Alman Çağdaş Müzik bestecisi Paul Hindemith yazdığı detaylı raporlarda inşa edilecek opera-bale-tiyatro salonunun analizlerine de yer vermiştir. 1933’te Sergi Sarayı olarak açılan ve 1948’de Opera Binası haline dönüştürülen salon, isminin meydana verilmesiyle kent kimliği için de önemli bir yere sahip olmuştur. Zamanın müzik devrimini simgeleyen ve aynı zamanda Ulus’un kent simgelerinden birisi olan Opera Binası, müzisyenlerin bile kendi düzenine aykırı olanı duymayarak yeni müziği yok saydığı, irrasyonelin rasyonelleştirildiği kısır bir yaratımın günümüzdeki sembolüne dönüşmüştür. Sanatta yeni olanı duymak istemediğimiz fikrinden yola çıkarak, sergi mekanında açıklayıcı bir metinle, Hindemith ve 3 ayrı kuşaktan Türkiyeli yeni müzik bestecilerinin eserlerine yer verilen bir performans amaçlanmaktadır.

Sergi belli bir zaman dilimini kapsayacağı için canlı dinletinin sürekliliğini sağlayamayacağımızdan dolayı, projeksiyondan performans sürekli gösterilecek fakat canlı performansın anlık etkileşimdeki dinamiğinin önemi açısından da seçilen gün ve saatte, kayıt altına alınmış performans canlı dinletiyle tamamlanarak interaktif bir deneyim de yaşanacaktır.

10. Ses Enstalasyonu

Kolaylaştırıcı: Ezgi Demirel

Sergi ses enstalasyonuyla, bütün duyularımızla hissedebildiğimiz yaşayan bir deneyime dönüşür. Görmezden geldiğimiz, konuşamadığımız Ulus; duyulmayanları, unutulan sesleri, kendi kimliği, artık kulaklarımızı kapatamayacağımız bütünselliğiyle alttan alttan hep kendisini hissettirir.

Ulus’un sesleri kaydedilip Bilinmeyen Ulus için bestelenen kompozisyon, serginin bütününde sürekli tekrarlanarak, duyarakta görebileceğimiz, oradaymışız gibi hissedebileceğimiz, duyuları birleştiren etkili bir gerçekliği deneyimlememizi sağlar.

11. “U – L – U – S” Projection Mapping

Kolaylaştırıcı: Rafet Çevik

Bu atölyede, “Bilinmeyen Ulus” atölyeleri süresince ortaya çıkarılacak işlerin bir kolajı olabilecek şekilde, sergi alanında – girişte veya başka ayrı bir odada – yerleştirilmiş bir ULUS yazısı üzerinde projection / video mapping uygulaması yapılması planlanmaktadır.

ULUS’un tipografik yerleşimi, kullanılacak müzikler, videolar ve fotoğraflar sergiyle ortaklaşma sağlayabilecek şekilde ekip üyeleri ile birlikte belirlenecektir. Temalarda kullanılan müzikler öncelikli olmak üzere 2-3 dakikalık bir projeksiyon uygulaması öngörülmektedir.

ATÖLYELERE BAŞVURMAK İÇİN TIKLAYINIZ.

Etiketler

Bir yanıt yazın