“Bir mimarlık sergisi hem bir an hem de bir süreçtir”

Venedik Mimarlık Bienali’nin ana sergisi, 18 Mayıs 2023 Perşembe günü, Bienal Başkanı Roberto Cicutto ve Küratör Lesley Lokko’nun katılımıyla yapılan bir basın toplantısı ile ön gösterime açıldı.

Fotoğraflar: Arkitera Mimarlık Merkezi

Küratörlüğünü Lesley Lokko’nun yaptığı Bienal’in ana sergisinin bu seneki teması “The Laboratory of the Future” başlığını taşıyor. Sergi, 20 Mayıs-26 Kasım tarihleri arasında Giardini, Arsenale ve Forte Marghera’da halka açık olacak.

Değişim Temsilcisi Olarak Uluslararası Etkinlik

Leslie Lokko, serginin temasını, 1 yıla yakın süreci, serginin kapsamını şu sözler ile özetledi:

“Bir mimarlık sergisi hem bir an hem de bir süreçtir”

“Değişimin temsilcisi’ olmak ne anlama geliyor?

Son dokuz ayda, yüzlerce sohbette, kısa mesajda, Zoom aramalarında ve toplantılarında, bu ölçekteki sergilerin – hem karbon hem de maliyet açısından – haklı olup olmadığı sorusu defalarca su yüzüne çıktı. Geçen yıl Mayıs ayında sergiden birkaç kez ‘hikaye’, uzayda gelişen bir anlatı olarak bahsetmiştim. Bugün anlayışım değişti. Bir mimarlık sergisi hem bir an hem de bir süreçtir. Yapısını ve biçimini sanat sergilerinden ödünç alır, ancak çoğu zaman fark edilmeyen kritik açılardan sanattan ayrılır.

Bir hikaye anlatma arzusunun yanı sıra, üretim, kaynaklar ve temsil sorunları bir mimarlık sergisinin dünyaya gelişinde merkezi öneme sahiptir, ancak nadiren kabul edilir veya tartışılır. En başından beri The Laboratory of the Future’ın temel motivasyonun “değişim” olacağı açıktı. Serginin varlığını haklı çıkarmaya çalışan aynı tartışmalarda, kaynaklar, haklar ve riskle ilgili zor ve genellikle duygusal konuşmalar vardı. İlk kez, dikkatler Afrika’ya ve Afrika kökenli insanların şu anda tüm dünyayı saran akıcı ve iç içe geçmiş kültürü olan Afrika diasporasına çevrildi.

‘Kültür, kendimize, kendimiz hakkında anlattığımız hikayelerin toplamı’

Ne söylemek istiyoruz? Söylediklerimiz neyi değiştirecek? Ve belki de hepsinden daha önemlisi, serginin tek bir hikaye değil, fikirlerin, bağlamların, özlemlerin sinir bozucu, muhteşem çeşitliliğini yansıtan birden fazla hikaye olması için, söylediklerimiz ‘başkalarının’ söyledikleriyle nasıl etkileşime girecek ve onları nasıl etkileyecek? ve zamanının meselelerine cevap veren her sesin anlamı nedir?

Kültürün kendimize, kendimiz hakkında anlattığımız hikayelerin toplamı olduğu sık sık söylenir. Doğru olsa da ifadede eksik olan şey, içindeki ‘biz’in kim olduğumuzun kabulüdür.

Özellikle mimaride, baskın ses, tarihsel olarak, erişimi ve gücü -sanki yalnızca tek bir dilde dinliyor ve konuşuyormuşuz gibi- tekil, ayrıcalıklı bir ses olmuştur. Bu nedenle mimarinin ‘hikayesi’ eksiktir. Yanlış değil ama eksik. Sergiler özellikle bu bağlamda önemlidir.”

Serginin Kapsamı

Yaş Ortalaması 43, Cinsiyet Dengesi 50/50

“The Laboratory of the Future altı bölümden oluşan bir sergi. Yarısından fazlası Afrika veya Afrika diasporasından olan 89 katılımcıyı içeriyor. Cinsiyet dengesi 50/50 ve tüm katılımcıların ortalama yaşı 43 iken, en küçüğün 24 olduğu “Curator’s Special Projects” bölümünde bu sayı 37’ye düşüyor. Katılımcıların neredeyse yarısı, beş veya daha az kişinin olduğu bireysel uygulamalardan. The Laboratory of the Future’ın tüm bölümlerinde, sergilerin %70’inden fazlası, bir birey veya çok küçük bir ekip tarafından yürütülen uygulamalara ait.

The Laboratory of the Future, Afrika ve azınlıkların mimari üretiminin zorunlu hallerini temsil eden 16 ekibin toplandığı Giardini’deki ana pavyonda başlıyor. Mestre’deki Forte Marghera’da da temsil edilen “Dangerous Liaisons” bölümündeki katılımcıların, ilk kez diğerleri kadar büyük bir kategori olan “Curator’s Special Projects” ile omuz omuza verdikleri Arsenale’ye taşınıyor.

‘Tüm projelerin merkezinde tek bir aracın önceliği ve gücü vardır: hayal gücü. İnsan önce hayal edemezse daha iyi bir dünya inşa etmek imkansızdır.’

Bu Bienal’deki tüm katılımcılar, birden fazla kimliğe sahip olan, birden fazla dil konuşan veya uzun süredir merkezin dışında olduğu düşünülen yerlerden.

Katılımcıları “mimarlar” ve/veya “şehirciler”, “tasarımcılar”, “peyzaj mimarları”, “mühendisler” veya “akademisyenler” olarak değil, “uygulayıcılar” olarak tanımlamayı kasıtlı olarak seçtik çünkü bizim iddiamıza göre zengin, karmaşık koşullar Hem Afrika hem de hızla melezleşen bir dünyada, ‘mimar’ teriminin farklı ve daha geniş bir şekilde anlaşılmasını gerektiriyor.”

Etiketler

Bir yanıt yazın