1. Ödül, İstanbul Kara Surları Topkapı Kaleiçi Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması

1. Ödül, İstanbul Kara Surları Topkapı Kaleiçi Meydanı Kentsel Tasarım Yarışması

Proje Raporu

GİRİŞ

Kentsel mekanın bir palimpseste benzetilmesi, yeni bir fikir olmamakla birlikte, öncekinin tam olarak silinmediği bir zeminde sonrakilerin onun üzerine yazılmasına dair bir benzetimin uygun mekan parçaları için her defasında yeniden kullanımının bir öncekinin üzerine eklenerek kavrama yeni derinlikler kazandırmasında bir özgünlük vaadi daima vardır.

Kentin mekan parçalarının bu yeniden yazılabilir yönüne vurguyu zaman zaman İstanbul’a ilişkin çalışmalarda da görmek mümkün olmuştur. Kentsel katmanların birbirinin üstünü tam örtmediği, katmanların içindeki boşluklardan bir öncekinin ve hatta bir sonrakinin ipuçlarının hissedilebildiği çok boyutlu ve devingen bir mozaik olarak İstanbul gibi bu benzetime uyan bir kentte fırsat buldukça bu kavramın üzerine gitmek gerekmektedir. Bu grift mekânsal kompozisyon, Tarihi Yarımada’da belirgin bir kimlik oluşturacak düzeyde nettir. Kentin konumsal olarak avantajları, doğal bir liman olarak su ile kurduğu ilişki ve topografyasının sağladığı hakim konumlar ve görsel zenginlikler erken kente olan ilgiyi arttırmış ve ilk mekânsal biçimlenişinde temel yönlendiriciler olmuştur.

Antik Yunan’dan itibaren Akropol ile Agora’nın mekânsal konumlanışına bağlı olarak oluşan grid kent dokusu, nüfusun ve öneminin artması ile dışa doğru genişlemiştir. Savunmayı sağlamak için inşa edilen Konstantin Suru ile birlikte tanımlı bir mekânsal sınıra kavuşmuş, dışarısı ve içerisi net bir biçimde kentte takip edilebilir hale gelmiştir. Kenti Sur’daki ana kapılardan dışarıya taşıyan Mese Yolu kentteki ticaretin kalbi niteliği kazanmıştır. II. Theodosius dönemiyle birlikte kentte oldukça kozmopolit bir yapı ortaya çıkmış, en önemli ticaret merkezlerinden birisi olarak yeni genişlemelere sahne olmuştur. Roma ve Bizans Dönemi’ndeki bu genişlemeler nüfus artışının temel barınma ihtiyaçlarına yönelik salt bir mekânsal çözüm olmanın ötesinde kentteki gündelik yaşam kültürünün de yeni sura doğru forumlar dizisi şeklinde sızması anlamına gelmiştir. Bir kısmı İstanbul’da bugün de mekânda görülebilir nitelikte olan forumlar inşa edilmiş ve bu forumlar kentteki sosyal yaşantının merkezleri haline gelmiştir. Kentin batısındaki merkezinden itibaren Mese Yolu üzerinde sırasıyla inşa edilen Konstantin, Theodosius, Bovis ve Arcadius Forumları, kamusal yaşantıya farklı bir boyut kazandırmış İstanbul’un kentsel kimliğine yeni bir ekleme olarak mekanı değiştirip dönüştüren bir etkide bulunmuştur.

Kent her bir imparator döneminde agoradan başlayıp ana aks üzerine ankre edilmiş alt merkezler niteliğindeki forumlar ile yeni meydanlarla tanışmıştır. Fatih Sultan Mehmet’in kenti fethetmesi ile başlayan süreçte ise, kentte Osmanlı kültürünün mekânsal yansıması görülmeye başlanmıştır. Kentin yeniden inşası sürecinde mahalleler, camiler, külliyeler, medrese, saray, han ve bedestenler, ticaret merkezleri, çarşı ve pazar yerleri, su kemerleri ve şehir surları, kentsel formun belirleyicisi olmuştur.
Artık en az üç ana katmana sahip olan kent, giderek bir “parşömen kent” niteliği kazanmaya devam etmiştir.

Geç Osmanlı döneminde; yangınların da etkisiyle kentin planlanmasındaki batılılaşma çabaları sonucunda özgün sokak dokusu ve kamusal alanlar hızla değişmiştir.

Bizans, Roma ve Osmanlı’nın kentsel formunun belirleyicilerinin üzerine Cumhuriyet döneminde bir kez daha yeni izler kazınmıştır. Prost planına bağlı olarak açılan yeni yollar sırasında yapılan yıkımlar; Yarımada’daki tarihsel-mekansal katmanlarda dikey boşluklar yaratmış, adeta palimpsest kentin bir kısmının fiziksel olarak kaybolmasına neden olmuştur. Fatih’in önünde ordularını konuşlandırdığı, Bizans’ın düşüşü sonrası kente giriş yaptığı Fetih Kapısı çevresinde ilerleyen yıllarda bir mahalle yaşantısı ortaya çıkmıştır. Kuruluşundan Cumhuriyet dönemine kadar doğudan batıya doğru genişleyen tarihi kentte Kaleiçi’nde en son değişen parçaların başında ‘‘Topkapı’’ gelmektedir. Ama İkinci Dünya Savaşı sonrası İstanbul genelindeki yol imarı sırasında lastik tekerlekli taşıtların hareket edebilmesi için gerçekleştirilen yıkım kaynaklı doku çözülmeleri Topkapı Kaleiçi Meydanı’nda etkilerini otobüs peronlarının kaldırılmasıyla en travmatik şekilde göstermektedir. Suriçi’nin organik dokusundan çok uzak boyutlarıyla ve kentsel mekânı kuran ana unsur olan sur kapısının odak olmaktan çıkmasıyla yayaya yabancı hale gelen söz konusu kentsel mekân artiküle olamayan, niteliksiz bir boşluğa dönüşmüştür. Bu noktada yapılması gereken kentin mekânsal hafızasına ve mekânın örgütlenme mantığına dönmek, hatırlamaktır. Bu da kazınmış izlerin, palimpsestin yeniden okunması ile mümkündür.

Kazınan izlerin takibi için başvurulan kaynak ise yine kentin kendisini konu alan kartografik çalışmalar olmuştur. Ulaşılan haritaların çakıştırılması sonrasında alana dair en yüksek çözünürlüklü ve hassas veriyi 1875-82 tarihli Ekrem Ayverdi haritasının sağladığı görülmüştür. Bu noktada onca yıkıma rağmen var olan dokuyla beklenmedik oranda yüksek bir örtüşme gösteren Ayverdi haritasının izleri referans olarak alınmış ve “yeni” Topkapı Kaleiçi Meydanı; yıkılarak ortadan kaldırılan, kazınan tarihi kent dokusunun izleri üzerine kurgulanmıştır. Tarihi Yarımada’da Osmanlı da muadili olmayan bir meydan kurgularken başvurulan diğer referans ise Roma Forumları’dır. Tarihi Yarımada’nın meydan repertuvarının önemli bir bileşeni olan Roma Forumları ise ana cadde üzerinde soluklanılan hem ikinci hem üçüncü boyutta net olarak tarif edilmiş kamusal mekanlardır.

Osmanlı kentinin sokak morfolojisinden ve Roma kentinin kamusal açık alan hiyerarşisinden ilham alan meydan tasarımı, sur kapısını yeniden kurucu bir unsur olarak odağa yerleştirmeyi amaçlarken sur dışından kente girişte gündelik hayatın beklenmedik taleplerine zemin oluşturacak esneklikte boyutlandırılmıştır.

KENTSEL OKUMALAR

Konstantinopolis’in İstanbul’a dönüşümünün ana mekanı olduğu düşünülen II. Theodosius’un inşa ettirdiği Topkapı, Fatih Sultan Mehmet’in 29 Mayıs 1453’te şehre girmesiyle farklı bir kimlik kazanmıştır. Bizans döneminde sadece manastırları ile bilinen sur dışında Osmanlı döneminde Merkezefendi, Takkeci İbrahim Çavuş, İlyaszade Mescidi ve Edirnekapı mevkiindeki Otakçılar mahalleleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu mahalleler, sur dışında doğrudan şehirle ilişkili ilk toplu yerleşimin örnekleri arasındadır. Her ne kadar günümüzde sur dışındaki bu mahallelerden sadece Otakçılar kalmış olsa da Merkezefendi çevresindeki küçük ve harap evler az da olsa eski mahalle dokusunun izlerini taşımaktadır.

Kara surlarının hemen dışındaki bölgelerde kent sınırının burada son bulması nedeniyle mezarlık alanları oluşmaya başlamıştır. 20. yüzyılın ortalarında Vatan ve Millet Caddesinin açılışı ile Topkapı kaçınılmaz bir dönüşümün içinde kalmıştır. Otobüs terminallerinin buraya taşınması çöküşü iyice hızlandırmıştır. 1994’te Esenler Büyük İstanbul Otogarı’nın tamamlanmasıyla garajlar taşınmış ve çarpık yerleşim dokuları ortaya çıkmıştır. Bu alanda yer alan tarihi ve önemli yapılar, ciddi tahribata uğramıştır. 1999 yılında başlanan çalışmalar neticesinde, plansız yapılan konut ve işyerleri kaldırılmış olsa da verilen kayıpların telafisi mümkün olmamıştır.

1/2000 TASARIM KARARLARI

Odaklar

1/5000 ölçekli stratejik kararların yarışma alanının etki alanı içerisindeki surla ilişkili diğer semtleri de içerecek şekilde somutlaştırılmasında; 1/2000 ölçekli kimlik odakları ve tematik rotalar kurgusu önem taşımaktadır.

Bu bağlamda beş odak ve dört rota belirlenmiştir:

ODAK 1: Soyut Miras (Geleneksel Yemek/Gastronomi Odağı)
ODAK 2: Tarihi Anma/Hatırlama
ODAK 3: Üretim Kültürünü Canlandırma
ODAK 4: Sanat/Eğitim
ODAK 5: Mutfak Kültürü/Gündelik Yaşam

ROTA 1: Anıt Mimarlık Rotası
ROTA 2: Anıt Mezar/Türbe/Hazire Rotası
ROTA 3: Çeşme Rotası
ROTA 4: Kültür Rotası

Tüm bu odak ve rotalar bir arada değerlendirilerek dikeyde Topkapı’dan Silivrikapı’ya, yatayda Zeytinburnu Kültür Vadisi’nden Seyyid Ömer Mahallesi’ne erişimi sağlayacak Mimar Sinan Rotası kurgulanmıştır.

Mimar Sinan rotası güzergahı içinde 16.yy Mimarisini yansıtan alanda bulunan Hadım İbrahim Paşa Cami ve Türbesi, Behruz Ağa Camisi, Merkez Efendi Camisi ve Gazi Ahmet Paşa Camii gibi Mimar Sinan Eseri olan anıtsal mimarlık yapıtları bulunmaktadır. Bu eserlerin çevresinde bir yaya networku önerilmiştir. Yapıların algılanabilirliğini arttırmak için çevrelerine açık alan/meydan düzenlemesi önerilmiştir.

Odaklar için belirlenen kararlar şu şekildedir:

ODAK 1: Soyut Miras

— Merkezefendi mahallesinde bulunan Tarihi Merkezefendi Köftecileri ve Fırını soyut mirasımız olarak yaşatmaya devam etmek ve tanınabilirliğini arttırmak.

ODAK 2: Tarihi Anma/Hatırlama

— Merkezefendi mahallesi Fırın Sokak’ta bulunan kesimhane fonksiyonun bulunduğu bölgeye uyum sağlamadığını düşünerek fonksiyonu kaldırıp, yerine bulunduğu tarihi mezarlıklar ve mezarlık gömü listesindeki önemli şahsiyetlerin öne çıkararak bu şahsiyetlerin hikayesinin anlatıldığı ‘’Anıt Mezar Taşları Müzesi’’ fonksiyonu yüklemek.

— Merkezefendi mahallesinin içinde bulunan Süryani Kadim Mezarlığı, Balıklı Rum Mezarlığı, Kozlu Mezarlığı, Eski Kozlu mezarlığı, Dedeler Mezarlığı, Tahir Efendi ve Mezarlığı Merkezefendi Mezarlığı; Turgut Cansever’in Topkapı Projesinde bahsettiği gibi Kuzey-Güney istikametinde bu tarihi mezarlık alanlarının bir açık hava mezarlık müzesi olarak değerlendirilip tarihi mezar taşları, kitabeler, önemli şahsiyetlerin mezarlıkları içinde bir Tarihi Mezarlık Rotası düzenlemek. Tarihi Mezarlık Rotası’nda Merkezefendi Mezarlık Kapısı, Kozlu Mezarlık Kapısı, ve Tahir Efendi Mezarlık Kapısı gibi tarihi mezarlık kapılarını açarak entegrasyonunu sağlamak.

— Silivri kapısının yakınındaki 5. Yüzyıldan kalma Silivrikapı Hipojesi, günümüze ulaşan tek geç antik mezar yapısı olması dolayısıyla büyük önem taşımaktadır. ‘’Silivrikapı Hipojesi Müzesi’’ olarak kente kazandırmak.

ODAK 3: Üretim Kültürünü Canlandırma

— Mevlanakapı Mahallesi Sur dışında kalan bostanları korumak, kentlinin üretim kültürünü devam ettirmek

— Mevlanakapı mahallesi Tekke Maslağı Sokağın kara surları yönündeki Kalagros Kapısını kentlilere açmak, açılan kapı ile sur dışındaki bostanlar ile ilişkisini güçlendirmek.

— Bostancılık ve üretim faaliyetlerinin gelecek nesillere aktarılmasını Tekke Maslağı Sokaktaki Bala Süleyman Ağa Külliyesinde bulunan mevcuttaki anaokulu fonksiyonu, Silivrikapı Bostan Eğitim Merkezi fonksiyonuna dönüştürülmesi.

— Üretim faaliyetlerinin arttırılması modern tarım uygulamaları ile geliştirilmesi, Üretim Kültürü Enstitüsü oluşturulması.

— Yakın çevresindeki bostanlar ile entegre olacak ve hasattan elde edilen ürünlerin satışı için Mevlanakapı mahallesi Tekke Maslağı sokaktaki tanımsız alanların ve spor alanlarının kaldırılıp, fonksiyonun Ekolojik Pazar olarak kurgulanması.

— Ürünlerin depolanması, işlenmesi vb. faaliyetler gerçekleştirilimesi için Silivrikapısı’nın doğusunda Tarım Parkı kurgulamak.

ODAK 4: Sanat/Eğitim

— Vani Dergah Bilgi Evi’nin faaliyetleri devam ettirilerek çevresinde eğitim atölyeleri oluşturmak.

— Çevrede bulunan parkların ve atıl alanlar kurgulanarak aktif yeşil alan haline getirmek

ODAK 5: Mutfak Kültürü/Gündelik Yaşam

— Mevlanakapı Caddesi üzerindeki Mimar Sinan Eseri olan Has Odabaşı Behruz Ağa Camii’nin algılanabilirliğini arttırmak.

— Şehremini Mahallesi Mevlanakapı Caddesi üzerindeki yıllardır süregelen meşhur tarihi mutfak sanatları olan Tarihi Odabaşı Çiğbörekçisi’nin bulunması ve bu kültürün devam ettirilmesi, tanınabilirliğinin arttırılması.

— Seyyid Ömer Mahallesindeki Has Odabaşı Behruz Ağa Camiine çıkan Eski Vezir Sokağın yayalaştırılması, tarihi mutfak sanatları kültürünü tekrardan bu sokakta yaşatılması ve mevcutta var olan yerel ticaretin geliştirilmesi

Rotalar için belirlenen kararlar ise şu şekildedir:

ROTA 1: Anıt Mimarlık Rotası

Yapıldıkları dönemin mimari ve sanat anlayışını yansıtan Anıtsal ve Sivil Mimarlık örneklerinin canlandırılması için bütüncül Anıt Mimarlık Rotası önerilmiştir. Aynı zamanda toplumun dini, sosyal ve kültürel gereksinimlerinim karşılayan anıt ve sivil yapıların bakım/restorasyon çalışmaları ve açık alan/meydan düzenlemesi yapılması önerilmiştir.

ROTA 2: Anıt Mezar/Türbe/Hazire Rotası

Kentin içinde bulunan önemli şahsiyetlerin hazire ve türbe alanları ve Kara Surları’nın doğusunda bulunan ve sur boyu devam eden tarihi mezar taşları, kitabeler, önemli şahsiyetlerin/tarihi mezarlık alanlarını kapsayarak bu alanların canlandırılması ve algılanabilirliğinin artırılması için bütüncül bir Anıt Mezar/Türbe/Hazire Rotası kurgulanmıştır.

ROTA 3: Çeşme Rotası

Alanda bulanan kaybolmaya yüz tutmuş birçok çeşmenin bakım/restorasyon çalışmaları yapılması, meydan düzenlemesi yapılarak algılanabilirliğinin arttırılması ve günlük yaşama entegre edilmesi önerilmiştir. Çeşme yapılarının kente kazandırılması için Çeşme Rotası önerilmiştir.

ROTA 4: Kültür Rotası

Alanda sosyal ve kültürel faaliyetlerin gerçekleştirildiği alanlarının bütününü kapsayacak Kültür Rotası önerilmiştir.

ROTA 5: Bostan Rotası

İstanbul Kara Surları’nın batısında 1500 yıldan fazla bir süredir varlığını koruyan Bostanlar, mevcut devam ettirilmesi önerilmiştir. Üretim Kültürü’nü ve Bahçecilik Tarihi’ni koruyarak, gelecek nesiller aktarılması amaçlanmıştır. Sürdürülebilirlik ilkesi dikkate alınarak geliştirilen önerileri ile Fide Yetiştirme Seraları, Ekolojik Pazar Alanı, Tarım Parkı gibi karma kullanımları desteklenmiştir. Bostanlar üzerinde serbest zaman aktiviteleri, hobi, öğrenme amaçlı eğitimleri ve Osmanlı’dan gelen Marul Şenlikleri düzenlenecektir.

Bostan Kültürü ve Kentsel Tarım

Hızla yapılaşma ve dönüşüm ile yok olan İstanbul’un tarihi bostanları, bugün yapılaşmanın olmadığı Kara Surlarının çevresinde yaşatılmaktadır. Sur içinde yapılaşmanın olmadığı neredeyse tek alanın sur dibindeki alanlar olması, surların çevresinde oluşmuş kadim bostan kültürünün yaşatılması ve geliştirilmesi, kentin ekolojik krizlere karşı dayanıklılığın artırılması, sur içinde bostan önerecek alanların kısıtlılığı sebebiyle surların etrafındaki tanımsız açık alanlar potansiyel taşıyan bulunan alanlar olarak algılanmış ve bu alanların bostan olarak değerlendirilmesi önerilmiştir.

Sürdürülebilir kent politikaları içinde ekolojik krizlere karşı kentin dayanıklılığının artmasında önerilen çözümler arasında yer bulan kentsel tarım, İstanbul Kara Surları çevresi için geliştirilen bütüncül bakış açısı ve vizyon kapsamında ele alınmıştır. Topkapı’da Kara Surlarının etrafındaki tanımsız açık alanların bostan olarak değerlendirilmesi önerilmiştir. Kara Surlarının çevresindeki açık ve tanımsız bazı alanlar, bu kurgu ile yeniden ele alınarak, bu yeşil sistem, Kara Surları Millet Bahçesi Projesinin başlangıç noktası olan Topkapı Kaleiçi Meydanı, Kara Surları ile korunacak değerleri, yönetim sistemi, rekreasyon alanları ve surların kültürel peyzajını oluşturan tarihi bostanlar ile bağlantı kuracaktır.

Kara Surları Millet Bahçesi Projesi kapsamında bostan olarak kullanılan Silivrikapı Buz Pisti’nin yanındaki alan, kentsel tarım alanı olarak değerlendirilmiştir. Millet Bahçesi Projesi, bostanların Kara Surları ile kurduğu ayrılmaz ilişkiyi göz ardı etmemiştir. Bostanların surlar ile oluşturduğu tarihi ve fiziksel ilişki, Kara Surlarının etrafındaki tanımsız açık alanların işlerlik kazandırılması için bir öneri olarak ortaya konularak Millet Bahçesi Projesinin, Topkapı Kaleiçi Tasarım Yarışması ile amaçlanan hedefleri desteklemesi ve bütüncül yaklaşıma katkı sağlaması öngörülmüştür.

Toplum ve kent hafızasında yer edinen silinme ve yok edilme tehdidi altındaki hafıza mekanı olan tarihi bostanların yaşatılması ve geliştirilmesi için surların çevresinde potansiyeli bulunan alanlarda bu kültürün deneyimlenebildiği, interaktif ve katılımcı bir alan oluşturması istenilmiştir. Ayrıca kentte yaşayanların gıda ile aralarındaki mesafeyi kısaltması sebebiyle karbon ayak izini küçülterek ekolojik krize karşı kentin dayanıklılığının artmasında hayati bir rol üstlenmektedir.

1/1000 TASARIM KARARLARI VE İLKELER

Silinen dokuya ait izler ve katmanların yeniden yakalanarak meydan çevresinde ortaya çıkarılmasına yönelik meydan ölçeğindeki yaklaşım, 1/1000 ölçekli plan çalışmalarında da kaybolan ya da doku içerisinde algılanabilirliğini yitirmiş eserler, mekanlar ve kültürün yeniden ortaya çıkarılmasına temellenmektedir. Bu yaklaşımın plan dilinde uygulanmasında bu tarihsel kazıma işleminin ölçeğin gerektirdiği çağdaş kentsel tasarım prensipleriyle bütünleştirilmesine önem verilmiştir. Bu bağlamda şu hedefler ve araçlarla meydan çevresi şekillendirilmiştir;

  • Surun içi ve dışını bağlamak: Romanus kapısının tespit edilerek yeniden açılması, Sur kenarının Millet Bahçesi olarak değerlendirilmesi,
  • Tarihi Ring: Hafızanın kaybolmuş bileşenlerinin tespit edilmesi, ortaya çıkarılması / görünür kılınması ve bu öğeler arasında yürünebilir bir rota oluşturulması.
  • Eski Dokuyu Korumak: Organik sokak dokusunun korunması, yapı yol ilişkisinin kurulmasını sağlayacak kütle önerilerinin tercih edilmesi, tarihi meydanların canlandırılması,
  • Sur Hendekleri: Arkeolojik kazılar ile açığa çıkartılarak, kentin Bizans katmanından gelen mimari yapma biçimlerinin deneyimlenmesine olanak tanınması,
  • Hendek Bostanları: Mevlanakapı’nın kuzeyinde surun iç ve dış kesiminde Bostan Alanları önerilmesi,
  • Kent hafızasında yer bulamamış açık yeşil alanların kente kazandırılması: Mevcut parkların yaya networküne dahil edilmesi, Millet Caddesi’ndeki İETT Bakım İstasyonu başta olmak üzere yeni park ve meydan önerileri.
  • Yaya ve bisiklet öncelikli erişimi yaygınlaştırmak: Bisiklet güzergahları ve parkları kurgulanması, Topkapı Caddesi ve meydana çıkan yollar başta olmak üzere yayalaştırma önerileri geliştirilmesi.
  • Yarımadayı bölen geniş taşıt izlerinin mekanlar arası sınır etkisinin azaltılması: Kütüphane – Millet Bahçesi arası yaya üst geçidinin düzenlenmesi.
  • Meydandaki otobüs depo alanının parçalı olarak yaya erişimi mesafesinde güzergahta radikal değişimlere neden olmaksızın planlanması,
  • Tescilli yapıların görünebilir kılınması etrafındaki yapıların ona uyumlu ölçeğe getirilmesi, fonksiyonlar yüklenerek koruma kullanma dengesinin sağlanması,
  • Topografya’nın sunduğu imkanları değerlendirmek: Manzara noktalarının tespit edilerek, bu noktalarda kamuya açık kullanımlar önerilmesi,

Topkapı Kaleiçi Meydanı ve çevresi yayalaştırma ve ulaştırma kararları, meydanın geçirgenlik, süreklilik ve kimlik rollerini sağlanması amaçlanarak geçirgenlik stratejisi çerçevesinde ortaya çıkarılmıştır. Bu kararlar alınırken sürdürülebilir ulaştırma ilkeleri benimsenerek yaya, toplu taşıma ve mikro mobilite araçları öncelenmiş, kentsel doku içerisinde araç erişimi kısıtlanmıştır. Buna paralel olarak yarımadayı ikiye bölen ve yaya erişimini kısıtlayan Millet Caddesi üzerinde yaya ve bisiklet köprüsü önerilerek sur boyunca erişim ve devamlılık sağlanması amaçlanmıştır.

Toplu taşıma, yaya ve mikromobilite araçlarına yönelik aksların birbirine entegrasyonu üzerinde özellikle çalışılmış buna uygun olarak bisiklet parkları ve yaya dinlenme alanları oluşturulmuştur. Oluşturulan tarihi yaya rotalarının uygulanmasına izin verecek trafik sirkülasyon kararları alınmış, araç erişiminin kısıtlanması cadde ve sokaklarda tek yön uygulaması önerilerek yaya zeminleri artırılmıştır. Yaya rotaları ve genişletilen yaya kaldırımları kentsel tasarım kararları ile aynı zamanda yeşil sürekliliğin de birer parçası haline getirilmiştir.

Sokaklar aynı zamanda birer kentsel mekan olarak ele alınmış, organik dokunun korunması ve kentsel yaşamın bir parçası olarak nitelik kazandırılarak devam ettirilmesi için manzara noktaları gibi odaklar mekansal tasarıma dahil edilmiştir. Yaya öncelikli tasarıma kapalı ve açık otoparklar dahil edilerek özellikle alan ve çevresinde yaşayanların önceliklerindirildiği modeller düşünülerek yeni otopark alanları oluşturulmuştur.

Suriçi ve sur dışındaki toplu taşıma odakları ve mevcut yaya alışkanlıklarının devam edebilmesi için, mevcut durumda meydanda bulunan peron alanları ikiye bölünerek 500 m yarıçaplı alan içerisinde kalan noktalara taşınmıştır. Bunlar yeşil alan olarak önerilen ve mevcut İETT garaj alanı olan parselin Millet Caddesi cephesi ve Vatan Caddesine cepheli Bezmi Alem Üniversitesi sınırları içerisinde bulunan otopark alanı olarak kullanılan parselin bir kısmıdır. Bu kapsamda İETT Topkapı Garajı da Sur dışına alınarak, (Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı değişikliğine uygun olarak) sıkışık kentsel doku içerisinde bir park alanı oluşturulmuştur. Mevcutta Topkapı Kaleiçi Meydanına ulaşan otobüs hatlarının bu meydana erişiminin sağlanması için Millet Caddesi’nden Tatlıpınar Caddesi’ne, Bican Bağcılar Yokuşu’na ve Topkapı Caddesi üzerinden tekrar Millet Caddesi’ne erişebilen bir araç yolu ve otobüs ring rotası belirlenmiş, buna göre tek yön uygulamaları oluşturulmuştur. Aynı şekilde Bican Bağcılar ve Topkapı caddelerine erişim Vatan Caddesi’nden de kapatılmadan o yönden gelen otobüs güzergahlarının korunması sağlanmıştır. Bican Bağcılar Yokuşu ve Topkapı Caddesi kesişimindeki belirli bir kısmın otobüsler ve bölge sakinleri dışındaki araçlara kapatılması önerilmiş kentsel tasarım kararları ile bu kısmın meydana dahil edileceği bir şekilde ele alınmasına izin verilmiştir.

Afet ve acil durum stratejileri bağlamında ise önerilen proje, mevcut ilişkileri özellikle deprem ve su baskınlarına karşı dayanıklılığı artıracak ve ekolojik koşulları iyileştirecek stratejilerle mekansallaştırmayı hedeflemiştir. Bu doğrultuda meydan, acil bir durumda toplanma alanı ve geçici barınma alanı olarak önerilmiştir.

Sur önündeki yeşil alan, deprem sonrası yıkılma tehlikesine karşı tampon olarak bırakılmıştır. Tasarım önerisi, birinci deprem bölgesi olan İstanbul’da yakın gelecekte beklenen olası Marmara Depreminden ve özellikle aşırı yağış sonrası artan yüzey akış sularının su baskınları oluşturmasını önlemek amacıyla kentsel alanların çözüm üretme sürecinden ilham alarak, acil durum sonrası dönüşecek çok işlevli esnek kullanımlara uyarlanabilir çözümleri içermektedir.

Önerilen tasarımın mekansallaşmasında dikkate alınan bir diğer önemli içerik, yaşanan sellerdir. Bayrampaşa Deresine doğru doğal su akışına sahip bir tepe konumda bulunan alanda, yüzey suyu akışını azalmaya yönelik yağmur suyunun toplanması ve depolanması amaçlanmaktadır. Ağaç altı bitkiler, geçici su depolama alanları ve teraslar, meydandan yönlendirilen yağmur suyunu bitkilendirme aracılığıyla biyo-filtrelemeyi ve depolamayı hedeflemiştir.

ODAK ALANI TASARIM KARARLARI

  1. 1875 tarihli Ayverdi haritasından alınan sokak izlerinin mevcut durumla süperpozisyonu
  2. Boşluğun yumuşak ve sert zemin ayrımı üzerinden 2.boyutta kodlanması
  3. Alçak katlı hafif yapılarla ve ağaçlarla meydanın 3.boyutta sınırlandırılması
  4. Öneriyle zemin karakterindeki değişimler ve ağaçlandırmayla insan ölçeğine kavuşan Topkapı Caddesi’nin sur kapısına yakın bir noktada genişleyerek meydanlaşması ve sura temas etiği noktada tekrar daralarak kapıyla artikülasyonu

Surların kent dokusunun bir parçası olması nedeniyle yarışma projesi kapsamında sadece Topkapı ve çevresi değil Tarihi Yarımada’yı çevreleyen tüm sur boyunca öneriler getirilmiştir. Proje alanının merkezinde yer alan Topkapı’nın iki tarafını tutan kulelerden bir tanesi günümüze ulaşamamış, hendekler ise tüm sur boyunda olduğu gibi üzeri toprakla doldurularak pasif yeşil alanlara dönüştürülmüştür. Buralarda zemin kotunun yükselmesi nedeniyle büyük ölçüde yıkılan kule duvarlarının ve hendek dış duvarlarının zemin altında kaldığı düşünülmektedir. Hendeklerin bir kısmının ise yol çalışmaları sırasında zemin altı geçitleri tarafından maskelendiği öngörülmektedir. Yarışma projesi kapsamında, toplumda farkındalık yaratmak amacıyla zemin altı geçitlerinde bilgilendirme panoları ile sur savunma sisteminin anlatılması, günümüzde tüm elemanlarını göremediğimiz hendek-dış sur-iç sur strüktürlerinin enstalasyonlar aracılığıyla canlandırılması önerilmektedir. Olağanüstü evrensel değer niteliği taşıyan koruma altındaki bu tarihi mirasın burada yaşayan, çalışan veya transit geçen kitleler tarafından da algılanması ve böylelikle koruma bilincinin aşılanması hedeflenmektedir. Kentsel hafızanın sıfır noktasını temsil eden surların hak ettiği ilgi ve değeri görmesi ancak bu şekilde mümkün olabilecektir.

Seyir Kulesi: Yarışma projesi kapsamında, yok olmuş kulenin mevcuttaki izlerinden yükselen bir seyir kulesi önerilmiştir. Seyir kulesi, kule duvarlarına temas etmeyecek ve zarar vermeyecek şekilde kule sınırlarından içeri doğru mesafelenerek kendi kendini taşıyan çelik bir strüktür olarak tasarlanmıştır. Sur içinde çalışmanın zorluğu ve hızlı montaj gereksinimi sebepleriyle çelik konstrüksiyon şeklinde yapılması öngörülmüştür. Güneş ve rüzgar kontrolü açısından genleştirilmiş sac ile cephesi kaplanmış, bu kaplama üzerindeki delik oranları belirlenerek cephede tül etkisi oluşturulmuştur. Böylelikle kule bütüncül bir görüntü verirken içerideki strüktürün de silüet şeklinde okunması sağlanarak baskın bir görüntü oluşmasından kaçınılmıştır. Engelli kullanımına uygunluk açısından ise düşey sirkülasyon asansör ile desteklenmiştir. Toplam 3 kattan oluşan yeni kule sur içi ve sur dışı alanın manzarasına hakim bir seyir platformu ile sonlanmaktadır. Yüksekliği, giriş kulesinin yüksekliğini yakalamaktadır. Ziyaretçiler, kule içerisindeki merdiven veya asansör ile seyir platformuna doğru çıkarken, surları farklı kotlardan izleyebileceklerdir. Bu düşüncenin ve seyir kulesi strüktürünün sur boyunca kulelerin yok olduğu noktalarda tekrar etmesi ve bu noktalarda geliştirilecek etkinlik ve aktivitelerin bir parçası olması öngörülmektedir.

Bu şekilde ziyaretçiler için güvenlik açısından risk oluşturabilecek hasarlı bölgelerden uzak durmak suretiyle, surları güvenli bir şekilde algılama deneyiminin sağlanması hedeflenmektedir. İstanbul’un eşsiz siluetine farklı noktalardan hakim olma fırsatı sunan bu canlandırma kulelerin içlerinde sergi alanları oluşturularak, yer aldıkları mahallenin kimliğini oluşturan tarihi yapı ve yerleşimlere ait bilgi, belge ve fotoğrafların sunumu yapılacaktır. Sur boyunca kendini tekrar edecek bu konsept ile her bir canlandırma kulesinin ziyaretçiler için birer cazibe noktasına dönüşmesi öngörülmektedir.

Meydan: Topkapı Kaleiçi Meydanı surları odak noktasına alarak tasarlanmıştır. Meydanı oluşturan unsurlardan en önemlisi sur beden duvarıdır ve yönlenme buraya doğru organize edilmiştir. Buradan hareketle, sur beden duvarında açık hava sineması, projeksiyon-video mapping gösterileri, ışık oyunları, sur önünde ise kurulacak geçici hafif strüktürlerle konser, panayır, festival gibi etkinliklerin planlanması öngörülmüştür. Oluşturulan her bir senaryoda Topkapı Kaleiçi Meydanı projesi, sura fiziksel olarak temas etmeden surları, etkinliklerin ana bileşeni haline getirmektedir. Böylelikle, Topkapı Kaleiçi Meydanı projesi kapsamında sur boyunda meydanla birlikte birden çok odak noktası oluşturarak kullanıcı ve ziyaretçilerinin farkındalık seviyelerinin artırılması ve dolayısıyla kentsel kültürel tarihi miraslarına sahip çıkmaları hedeflenmektedir.

Aynı şekilde Topkapı Caddesi aksı ağaçlarla vurgulanarak Topkapı’ya anıtsal bir giriş organize edilmiştir. Burada amaç suru ve Topkapı ana girişi odak noktasına alarak ziyaretçi için bir seyir yolu ve meydanı tasarlamaktır. Tasarımın ana kurgusunu oluşturan bu yönlenme etkinlik ve aktivite alanlarının sirkülasyon alanlarından ayrışmasını da sağlamakta, kullanıcı, ziyaretçi ve transit yolcu hareketini kolaylaştırmaktadır.

Surp Nigoğayos Ermeni Kilisesi Kültür Evi: Suru odağına alan Topkapı Kaleiçi Meydanı, kendisini çevreleyen binalardan sosyal ve kültürel olarak etkileşim içinde olacak, onlardan beslenecek ve onları besleyecek bir meydan olarak tasarlanmıştır. Bu amaçla, mevcut binalardan birkaçına günümüzdeki işlevlerinden farklı işlev atamaları yapılmıştır. Bunlardan ilki sur dibine yakın konumlanan Surp Nigoğayos Ermeni Kilisesi’dir. Aktif bir cemaati bulunmayan bu kilise yapısı korunarak içerisinde bir kültür evi önerilmektedir. Bu kapsamda, mevcutta kilisenin önünü kapatan çay bahçesi kaldırılmış; yerine 1875 tarihli Ayverdi haritasındaki parsel izinde bir yeşil alan önerilmiş ve böylece kilise önü sokaklaştırılmıştır. Kilise bahçe kapısından girdikten sonra ziyaretçileri karşılayan avlu bu sokağa açılmaktadır. Sokaktaki oturma birimleri ve masa sandalyeler ile avlu ve sokak beraber faaliyet gösterecek şekilde kurgulanmıştır. Bina içerisinde ise çok amaçlı salon, ortak çalışma alanları, sergileme ve bilgilendirme alanlarının yer alacağı bir planlama yapılmıştır. Bu yaklaşım, kiliseyi meydan kullanımına katacağı gibi, meydanın da tekrar bu tarihi kiliseyi canlandırmasını sağlayacaktır.

Semt Ofisi: Meydanla beraber faaliyet göstermesi düşünülen diğer mevcut bina ise Kalaycı Ali Sokak ile Aydın Sokak arasında kalan ve meydana cephe veren yapıdır. Mevcutta önünde bir sundurma ile sonlanan işlevsiz yapı yerine, mevcut parselde imar durumuna uygun şekilde 3 katlı bir Semt Ofisi önerilmektedir. Günümüzde örnekleri gittikçe çoğalan paylaşımcı ofis ve serbest çalışma alanları kapsamında kurgulanmıştır. amet edenler ile ziyaretçilerin sosyal adaptasyonuna katkıda bulunacaktır.

Alanın demografik bilgileri, genç nüfus ve civardaki eğitim kurumları düşünüldüğünde, Semt Ofisi özellikle genç yetişkinlerin oldukça sık kullanacağı bir mekan olarak tasarlanmıştır. Toplu çalışma etkinliklerinin, atölyelerin, buluşmaların meydana taşarak alan içi etkileşimi kuvvetlendireceği öngörülmektedir. Bu etkileşim aynı zamanda katılımcılığı teşvik edecek ve civarda ikamet edenler ile ziyaretçilerin sosyal adaptasyonuna katkıda bulunacaktır.

Müze Kafe: Alanda iki yeni yapı önerisi yapılmıştır. Bunlardan ilki alana Millet Caddesi tarafından gelen aks takibinde Kaleiçi Meydanı’nın kuzeybatı sınırını oluşturan yeşil parsel üzerindeki Müze Kafe yapısıdır. Özellikle içerisinde sur ile ilgili bilgilendirmelerin yer aldığı Müze Kafe, millet bahçesi projesi kapsamında düşünülen ve sur boyunca devamı sağlanan aksın alandaki bitiş noktasında yer alması açısından anlamlıdır. Yeşil parsel içinde çayır derzli granit plak taşlardan oluşan zemin üzerine yerleşen yapıda sur özelinde tarihi belgelerden oluşan bilgilendirici ve merak uyandıracak mini-sergilerin, eski fotoğraflardan oluşan albümlerin yer alması düşünülmüştür. Yapıda dışardaki oturma alanlarına hizmet edecek kafe bölümü ve WC kabinleri de bulunmaktadır.

Çayevi: Yeni önerilen son yapı ise Bayezid Ağa Camii ile Gazi Ahmet Paşa Külliyesi arasında kalan, 1875 tarihli Ayverdi haritasından referansla önerilen yeşil alan içinde konumlandırılan Kaleiçi Çay Bahçesine ve meydana hizmet edecek Çayevi’dir. İçerisinde çay ocağı ve WC kabinleri bulunmaktadır. Hem çay bahçesine hem de meydana cephe vermektedir. Kaleiçi Çay bahçesinin yerleştiği öneri yeşil alan sadece otobüslerin ve alanda ikamet eden sakinlerin kontrollü olarak kullandığı Topkapı caddesi araç yolu ile meydan arasında tampon bir bölge oluşturarak meydanın güneydoğusunu sınırlandırmaktadır. Ağaçların altında gölgelikli bir alan yaratılarak Kaleiçi Meydanı’na nazaran daha sakin bir atmosfer oluşturulmak istenmiştir.

Topluluk Bahçeleri ve Semt Evi: Kentsel tarımın şehir içi etkinliği gözetilerek, sur dışında önerilen bostanlar dışında, sur içinde topluluk bahçeleri ve bu bahçelerin kullanıcılarının ihtiyaçlarını karşılayacak özellikte Semt Evi önerilmiştir. Kentsel tarım etkinliğinin yalnızca sur dışında değil sur içinde de var olabilmesi hedeflenmiştir. Bahçelerin belirli sürelerle kiralanarak ekilip biçilmesi, bununla ilgili eğitimlerin Semt Evi’nde gerçekleştirilmesi ve uygulamalarının bu bahçelerde gösterilmesi senaryosu oluşturulmuştur. Böylece kent içi tarım özendirilip teşvik edilirken, topluluk bahçesinin konumlandığı alan da bu etkinlikle temas halinde olacaktır.

BÜTÜNLEŞİK PEYZAJ YÖNETİMİ

Dünya kentlerinin ortak tehdidi olan iklim değişikliğine bağlı etkiler, sellere, kuraklığa, şiddetli kasırgalara ve aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artışa sebep olmaktadır. Bunların sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altındadır.

Kontrolsüz yapılaşma, yeşil alanların azalması, beton kaplanan arazilerin kentsel ısı adası etkisi yaratması ve yüzey akışını arttırması, derelerin kapatılarak kanal içine alınmaları kentteki ekolojik sorunların başında gelmektedir. Bu sorunlar kentlerin dayanıklılığını azaltmakta, gelecekteki afetlere karşı daha hassas ve savunmasız kalmalarına neden olmaktadır. İstanbul, tüm bu olumsuz etkilerin tehdidi altındadır. Sanayinin konumlanması sonucunda iç göçe maruz kalan İstanbul’daki yoğun nüfus artışı, çarpık kentleşmeye neden olmuştur. Devamında gelen doğal alanların mavi ve yeşil sistemin tahribatı, sur dibindeki bostanları azalması ve Bayrampaşa (Lykos) Deresi’nin kapatılması üzerinden açıkça okunmaktadır.

Kentin karşı karşıya olduğu evrensel problemlerin farkına varmak, negatif etkenleri belirlemek ve potansiyellerin envanterini çıkartmak daha iyi şehirler tasarlayabilmek için önem taşımaktadır. Doğal ve insan kaynaklı afetlerin kentleri şekillendirdiği günümüzde, dayanıklılık (resilience) kavramı üst ölçekte bütüncül bir yaklaşım sunmaktadır. Böylesine doğal-kültürel-tarihsel bir arka plana sahip olan proje alanı için önerilen yaklaşım, kent ve yaya ilişkisini güçlendiren, tarihi deneyimleten, doğa dostu, dayanıklı, kapsayıcı ve çağdaş bir kamusal mekan oluşturmayı amaçlanmıştır.

Üst ölçek stratejiler:

Önerideki üst ölçekli stratejik hedefler şu şekildedir:

Meydanın yaya, bisiklet ve toplu taşıma odaklı bir ulaşım sistemine dahil edilmesi,

Doğal su yolları, yeşil alanlar ve yeşil aksların entegrasyonu,

Yaya odaklı meydan sürekliliğinin sağlanması, açık yeşil alanlar ve donatılar ile bütünleştirilmesi,

Kent ve ilçe ölçeğinde kurgulanması gerekli mavi-yeşil sistemde meydan ve yakın çevresinin rol almasının sağlanması

Önerilen projede, İstanbul iklimine uygun ve mevsimsel karakteri yansıtacak türler kullanılırken, aynı zamanda alanın Bizans ve Osmanlı dönemi geçmişine de referans verecek şekilde seçilmiştir. Bitkilendirme ile iklimsel konfor elde etmek, ekolojik çeşitliliği artırmak, sürdürülebilir su yönetimine katkı sağlamak ve kentsel dayanıklılığı iyileştirmek amaçlanmıştır. Ağaç altı çalılar, su yönetimine katkı sağlayacak yerel türlerdir. Geçici su toplama alanlarında ve su temizleme teraslarında biyo-filtreleme türleri kullanılmıştır. Tarihsel referans vermek açısından yer yer meyve ağaçları ve topluluk bahçeleri önerilmiştir. Meyve ağaçları kentsel konforu bozmaması açısından yumuşak zemin üzerinde kullanılmıştır.

Ağaçlandırılmış sokakların diğer kamusal yeşil alanlarla ilişkisi kurularak yeşil sistemin devamı hedeflenmektedir. Enerji etkin peyzaj tasarımı hedeflerine yönelik rüzgar koridoru etkisi ve gölge alanların yaratılmasında tijli ve geniş yapraklı türler kullanılmıştır.

Projede yeşil sistemin devamının sağlanması için, kendi kendine yetebilen ve faunayı çeken yerel türlerin kullanımı tercih edilmiştir. Kullanılacak bitki türleri çoğunlukla Bizans ve Osmanlı dönemine referans veren, yerel ve İstanbul’a adapte olmuş türlerden oluşmaktadır: Abies bornmülleriana, Acer pseudoplatanus, Aesculus hippocastanum, Betula pendula, Carpinus betulus, Cedrus deodora, Cedrus libani, Celtis australis, Cercis siliquatrum, Cupressus sempervirens, Fraxinus excelsior, Gleditsia triancanthos, Lagerstromia indica, Laurus nobilis, Magnolia grandiflora, Platanus orientalis, Picea abies, Pinus nigra, Pinus pinea, Pinus sylvestris, Prunus cerasifera pissardii nigra, Prunus serrulata kanzan, Sophora japonica, Quercus rubra, Thuja orientalis, Tilia cordota, Tilia platyphyllos,

Meyve ağacı olarak: Malus domestica, Prunus avium, Prunus cerasifera L.,

Çim örtü olarak Festuca arundinacea kullanılmıştır.

Meydanda önerilen ağaçlar ile yağmur suyu hızının ve evapotranspirasyon ile kentsel ısı adası etkisinin azaltılması amaçlanmıştır. Ağaç altı çalılar, geçici su toplama alanları ve biyo-filtreleme terasları, yüzey akış suyunu filtreleyerek depoya yönlendirmektedir. Kuru havuz ve alanın su ihtiyacı bu depodan sağlanmaktadır.

Meydan için en önemli unsurlar, tarihsel kimlik, halkın katılımı ve kamusal alanlardır. Proje ile önerilen düzenlemeleri gelecek nesillere aktarmak ve bu bilgi birikiminin sürekliliğini sağlayacak mekanizmalar da sosyal dayanıklılık anlamında önem taşımaktadır. Özellikle İstanbul’un fethinde önemli rol oynayan Topkapı kapısı ve sur duvarları, meydan deneyimi içinde büyük önem taşımaktadır. Sert ve yumuşak zemin oranı, meydanda önerilen günlük, mevsimlik ve yıllık aktivitelere olanak sağlayacak şekilde tercih edilmiştir. Meydanda özel kutlamaların yapılması hedeflendiği gibi, zaman zaman tarihe yolculuk yaptıracak sergilerin de yapılması önerilmektedir.

SU YÖNETİMİ

Projede hedeflenen sürdürülebilir yağmur suyu yönetimi için, iç içe geçebilen ana temalara dayanarak, farklı açık alan kurgularını sosyal olarak destekleyen ekolojik peyzaj stratejileri geliştirilmiştir. Bu doğrultuda, geçirimli döşeme, biyo-filtreleme terasları, geçici su depolama alanları ve yerel türlerin kullanımı gibi çevreye duyarlı peyzaj stratejileriyle bütünleşmiş daha güçlü bir yaya ortamı sağlanmaktadır. Aşırı yağış zamanlarında su baskınlarının önlenmesi açısından, yüzey akış suları geçici su toplama alanlarına yönlendirilerek biriken yağmur suyunun mümkün olduğu kadar fazla toprağa sızmasını sağlamak ve biyo-filtreleme sonrası depoya aktarmak üzere yeşil alanlardan oluşan bir sistem önerilmiştir. Sistem, yerel koşullara ve doğal su döngüsüne dayanmaktadır. Su toplama alanları, suyu geçici olarak depolayabilmek için %5 içe doğru bir eğimle tasarlanmıştır.

Sürdürülebilir yağmur suyu yönetimi kapsamında suyu ilk düştüğü yerde tutmak, filtrelemek ve depoya yönlendirmek amaçlanmıştır. Bu doğrultuda ağaç altı yeşil ızgaralar, geçici su depolama alanları ve biyo-filtreleme terasları tasarlanmıştır. Yağmurdan ve yüzey akışından toplanan suda bulunan tortular ve yüzey akışından kaynaklanan kirleticiler biyolojik olarak filtrelenir ve depoya yönlendirilir. Bu alanlar aynı zamanda aşırı yağış durumunda su baskınlarını önlemeye yardım eder. Kendi kendine yeten meydan tasarımı dahilinde depolanan suyun, kuru havuzda, topluluk bahçesinin sulanmasında ve önerilen kafede kullanılması amaçlanmıştır.

AYDINLATMA STRATEJİLERİ

Aydınlatma tasarımı, tarihi duvarlar, meydan, önemli yapılar, yeşil alanlar ve önemli ulaşım akslarını ayrı ayrı gösterebilecek şekilde oluşturulmuştur. Tarihi sur duvarları, aynı zamanda önündeki yolu da aydınlatan direkli aydınlatmalar ile sıcak beyaz renkte ve bütüncül olarak aydınlatılırken, duvarlar ile ilişkili kapı ve kule gibi yapılar turuncu-amber renk ile farklılaştırılmıştır. Meydan genelinde yüksek boylu ve projektörlü ürün tipi düşünülmüş ve böylece ışık, sadece ihtiyaç duyulan bölümde tutularak ışık kirliliği oluşması engellenmiştir. Topkapı caddesi boyunca iki yanda ilerleyen direkli aydınlatmalar hem caddeyi, hem de ağaçları aydınlatarak projedeki bu önemli aksı vurgulamaktadır. Alanda öne çıkarılması düşünülen önemli yapılar için, zeminde veya cephe üzerinde kullanılan yine turuncu-amber renkli spot tipi ürünler ile cephe aydınlatması düşünülmüştür. Aydınlatma sistemi kurgulanırken, enerji etkin LED lambalar kullanılmış ve ışık kirliliğine sebep olmayacak şekilde gökyüzüne ışık kaçırmayan kontrollü kullanımlar öngörülmüştür.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın