Dr. Oktay Duran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

Dr. Oktay Duran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Uygur Mimarlık'ın “İstanbul'da 45 Kamu Yapısı” olarak adlandırdığı paket projedeki yapılardan biri.

Tasarımcılar, projeyi anlatıyor:

İSMEP (İstanbul’un Sismik Riskten Arındırılması Projesi) kapsamında İstanbul’da yıkılıp yeniden yapılmasına karar verilen okullar, kapasiteleri de artırılarak aynı arsada, kendi bağlamına ait bir biçimde tasarlanmakta.

Dr. Oktay Duran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, İstanbul okullarının basılı evraklarını da hazırlayan bir matbaa mesleki lisesi olarak ayrı bir öneme sahip. Okul yapısının bulunduğu köşe parselin içinde bir uç ile diğer uç arasındaki 1 kat yüksekliğinde olan kot farkı yapı tektoniğini belirlemekte başat rol oynamıştır.  Spor salonu görece büyük hacmi ile alt zemin kotu planında iç kurguya dahil olur. Salon çatısı bir meydan olarak kurgulanıp okul bahçesine dahil olurken arazinin eğimini işlevsellendirerek bir amfi ile açık alanda yapı ile çevrelenen üçgen avluya bağlanır. Üçgen iç avlunun çeperlerinde daralıp genişleyerek düzenlenen kapalı mekanlar okul iç düzenindeki sosyal ortak alanları oluşturur.  Okulun “ilk kamusal mekan” olarak yorumlanması ile eğitimin dersliklerde değil ortak açık-kapalı mekanlarda akılda kalıcı olduğunu savunan tasarım prensibi ile tasarlanan okulda, mekansal kaliteye önem verilmiş ve dolaşım alanları salt ulaşım için değil, ilk sosyal deneyim mekanları olarak kompoze edilmiştir. Doğal ışığın iç mekanlara erişiminin nicelik ve niteliğine önem verilmiş, dikey ve yatay dolaşım alanlarının ışıktan yararlanabilmesi için iç mekan biçimlenmesi incelmiştir. Üçgen yapı formunun sonucu olarak ortaya çıkan zengin perspektifler yapıya dinamizm katmış, aynı zamanda da yapı içindeki dolaşımın şeffaflığını artırmıştır. Brüt beton, tuğla, ahşap gibi doğal malzeme tercihlerinin doğal ışık ile buluşmasıyla kamusal alanda öğrenci mekan arasında tinsel bir bağ kurulurken, yer yer kullanılan renklerle mekanlar daha tanımlı hale getirilmiştir.

İstanbul’da 45 Kamu Yapısı

İSMEP (İstanbul’un Sismik Riskten Arındırılması Projesi) kapsamında yıkılıp yeniden yapılmasına karar verilen okullar günümüz Türkiye’sinin eğitim mekanlarının kabuk değiştirmesi ve çağdaşlaşması için Uygur Mimarlık tarafından önemli bir fırsat olarak değerlendirildi. 2010-2015 senelerinde “İstanbul’da 44 Okul’ olarak adlandırılan pakette 44 okul projelendirilirken, 2015’ te sözleşmesi yapılan “45 Kamu Yapısı” olarak adlandırılan ikinci paketin projelendirilmesi bir yandan devam ederken projeleri bitenlerin inşaatları da yapım aşamasında. Ülkemizde uzun zamandır süregelen tip eğitim mekanlarına karşı çıkan ve bağlamına ait olmayı ön planda tutan tasarım prensibi, toplamda 90’a yakın okulun 90 farklı tasarım ile yerine özgün tasarlanmasının öncüsü olur.

Her bir proje, eğitim mekanlarının sadece öğrencilerin değil şehir hayatına katılanların da mahalle okullarının varlığı ile eğitim-öğretim bilincini, çevre duyarlılığını ve mekansal beğeni/eleştiri düzeyini yükseltmeye yarayacağının bilinci ile tasarlandı. Okul yapılarının çocukların ilk kez kamusal deneyim ile yüzleştikleri mekanlar olduğu bilinci ve hassasiyeti ile tasarlanan okullar, yalın formlar, çıplak malzeme kullanımı, detay çözümleri ve doğal ışığın mekanla kavuşması başat kabul edilerek projelendirilmiştir. Saf ve yalın çözümlerle üçüncü boyutta ayağa kalkan yapı ve yapılar bütünleri, kullanım ile zaman içinde anılarda biçimlenmek üzere kurgulandı. Okul yapısı, işlevi ve kolektif kullanımı gereği anılarımızda yer ederken; oluşturduğu imge ve imgenin işlev ve bağlamıyla nasıl bütünleştiği, eğitim-öğretim mekanlarıyla ilgili toplum bilinci geliştirmekte. Bu anlamda, kullanıcıyı düşünerek ve estetik hassasiyetlerle iyi tasarlanmış mekanlarda öğrenim gören öğrencilerin başka mekanlara da eleştirel bakacakları ve daha iyisini talep edecekleri düşüncesi de bu okul tasarımlarında önemli bir girdi oluşturmaktadır.

Okul yapılarının tamamında atölye niteliğinde, gençlerin rahat kullanmalarına yönelik esnek mekanlar yaratmak temel prensip olarak belirlendi. Özellikle, eğitimin, derslik alanlarından çok derslik dışı mekanlarda olduğu düşüncesi tasarım ilkelerinin belirlenmesinde önemli bir kriter oldu. Derslik dışı mekanlar, interaktif eğitimin yapıldığı, yaşayanların etkileşim içinde oldukları, birbirlerinden öğrendikleri özgürlük alanları olarak değerlendirildi.

Sosyal açıdan sürdürülebilir, enerji tasarruflu işletme ve bakım giderleri minimum olan yapılar yaratmak için, yapı bileşenleri kaplanmadan ve boyanmadan, günlük hayata dair bilgi verir, kolay algılanabilir nitelikte tasarlandı ve inşa edildi. İçinde yaşayanların kendi renklerini mekanlara ilave edebilmeleri için tevazu ve yalınlık özellikle dikkat edilen bir tasarım ilkesi olarak belirlendi.

Tasarım ilkelerinin araziye, konuma ve ölçeğe göre değişkenlik gösterebilecek şekilde esnek ve modüler olarak belirlenmesi, tüm tasarlanan okulların birbirinden çok farklı ve nitelikli olarak tasarlanmasına imkan vermekte. Her bir okul projesi kendi içinde arazi ve ölçeğe göre farklılık gösterse de yukarıda anlatılan tasarım ilkeleri doğrultusunda aynı tasarım dili kümesine mensup bağımsız projelerdir. Okullar, İstanbul’un birbirinden çok farklı sosyal yapısı olan semtlerde yer almalarına rağmen, aynı standartta ve aynı özende yapılardır. Bu nitelikleri ile, farklı ölçeklerdeki 90’a yakın ayrı binanın, “tip yapı” tuzağına ve kolaylığına düşmeden kendi mimari gramerini oluşturabilmesi, sadece sonuç ürünler açısından değil, Uygur Mimarlık tarafından sabır ve titizlikle yürütülen tasarım süreci açısından da Türkiye’deki mimarlık ortamı için bir ilk oluşturmuştur.

Etiketler

Bir yanıt yazın