Teşvik Ödülü, Çuhadaroğlu Alüminyum 2020 Öğrenci Proje Yarışması

Teşvik Ödülü, Çuhadaroğlu Alüminyum 2020 Öğrenci Proje Yarışması

Küçük bir Ermeni Kilisesi etrafına kurulan Yalı mahallesi, Cumhuriyet Dönemi öncesinde Ermeni ve Rum azınlıkların yaşadığı bir mahalledir. Ahşap cumbalı evleriyle mimari olarak oldukça zengin olan mahalle, sosyal yaşantısı ve kamusal kullanımıyla da özel bir yerdir. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde, varlık vergisi ve 6–7 Eylül olaylarının gayr-ı Müslim azınlıkları hedef alması sonucu, Mahalledeki Ermeni ve Rum ağırlıklı azınlık nüfus buradan göç etmiştir. Azınlıkların boşalttığı mahalle, geçici bir süre için izbe ve ıssız bir kimliğe bürünmüştür. Kamusal ve sosyal yaşantı, çamaşır ipleri ve sokaklarda oynayan çocuklar yerini sessizliğe bırakmıştır. Kısa süreli İzbeliğin ardından sanayi devriminin etkisiyle köylerden gelen pek çok insan mahalleye yerleşmiştir. Kentsel göçlerin yanı sıra mahalle, şehir içindeki düşkün ve yoksul insanların da odağı haline gelmiştir. Değişen insan tipolojisi, mahallenin ekonomik ve sosyo-kültürel kimliğinin farklılaşmasına sebep olmuştur. Ekonomik kaygıların yozlaşmayı beraberinde getirmesine karşın mahalle, mahalleli olma kimliğini farklı bir boyutta da olsa yeniden kazanmıştır. Fakat bu durum, çevresel ve mekansal sorunların da mevcut sorunlara eklemlenmesiyle, mahalleyi bir köhneleşme bölgesi haline gelmekten kurtaramamıştır.

Öte yandan, mahallenin geçmişten günümüzde dışarıya yansıttığı en önemli fiziki ve psiko-kentsel olgu; kapalılıktır. Yıkılmış şehir surlarının oluşturduğu kentsel hafıza ve tarihsel süreçte mahalleye eklemlenen tren yolu, kentle-deniz ilişkisini kesen 6 şeritli Kennedy caddesi gibi fiziki sınırların doğal bir sonucu olarak mahalle, fiziksel ve sosyal olarak kendini kente kapatmıştır.

Arayüz, mahalledeki kültürel değişime önyargılı şekilde yaklaşmaktansa, değişimi kabul eder ve oluşan kültür dokusunu bir mozaik olarak algılar. Kullanıcılarına kolektif biçimde gelişen, ekonomik ihtiyaçlara çözüm arayan, sosyal, esnek ve dinamik yaşam-üretim alanları önerir. Yıkılmış Tarihi surların izi üzerinde oluşturulan Arayüz, mahallenin kentsel hafızasının eleştirel bir sembolü olarak da tariflenebilir. Geçmişte gayrimüslim halkı izole ederek yerel halktan ayırmak için kullanılan sur izi, tasarımda zıt bir misyon kazanarak mahalleyle kenti simbiyotik bir ilişkiyle bağlamaktadır. Bu bağlantının şeffaf ve akışkan bir biçimde kurulabilmesi için, Arayüz kamusal alanlara doğrudan temas edecek bir biçimde geçirgen ve boşluklu olarak tasarlanmıştır. Yapının içerisinde, mahalleli ve kentlinin beraber üretim yapabilecekleri, sosyal ve kültürel anlamda kendilerini geliştirebilecekleri Yeşil Kütüphane, Akuaponik Seralar, Kent Mutfağı, Gösteri Amfisi, Zanaat Atölyeleri gibi ihtiyaçlara yönelik ortak dönüşümlü kullanım alanları yer almaktadır. Kentsel hafızada mahalle ve kent surlarıyla doğrudan ilişki kuran Langa Bostanları’nın konumlandığı yerde ise, mahalleli ve kentlinin toprağı ve ekolojik teknolojiyi kullanarak kolektif biçimde üretim yapabilecekleri; aynı zamanda bir deneyim mekanı olarak vakit geçirebilecekleri Langa Botanik Bahçesi kurgulanmıştır. Langa Botanik Bahçesi , yapı içerisindeki ekolojik üretim mekanlarıyla bütüncül bir ilişki kurarak, mekansal hafızadaki ekolojik ilişkiyi günümüz kent yaşantısına taşır. Tasarım, mahalleli ve kent arasında gücünü kent hafızasından alan mekanlarıyla; mahalleye ve değişime temas eden, kollektif üretime teşvik eden, kendine yetebilen, esnek ve kompakt, doğaya saygılı, çevresine faydalı, sürdürülebilir ve simbiyotik bir “Arayüz” oluşturmayı amaçlamaktadır. Bahsedilen sürdürülebilirlik, sadece ekolojik ya da çevresel olarak değil, tarihsel katmanlarıyla, kültürel farklılıklarıyla, sosyal yaşantısıyla, ekonomik kaygılarıyla ve doğayla kurduğu iletişimle değişime ve dönüşüme ayak uydurabilen bir bütün olarak ele alınmıştır.

YER

Bizans Dönemi’nde Mısır’dan gelen buğdayın boşaltılması ve depolanması için kullanılan Theodosius Limanı, Mısır’ ın Müslümanlara kaybından sonra işlevini önemli ölçüde yitirmiş; zamanla moloz yığınları ve doğa olaylarıyla dolarak Osmanlı döneminde kentsel tarımın ilk örneklerinden  kabul edilen  “Langa Bostanları”  isimli verimli tarım arazilerini meydana getirmiştir. Tarihsel süreç içerisinde bu verimli tarım arazileri peyderpey imara açılmış, günümüze dek varlığını yitirmiştir.

İstanbul’un fethinden sonra şehrin kalkınması için yeni iskân bölgeleri oluşturulmuş ve gayr-i müslim tüccarlar bölgelere getirilerek ticaretin canlanması amaçlanmıştır. Bu iskan bölgelerden biri olan Yalı Mahallesi, aynı zamanda doldurulan Theodosius Limanı‘nın da bir parçasıdır. Dolayısıyla tarihsel süreçte Yalı Mahallesi ve Langa Bostanları, sosyal kültürel ve ekonomik bağlamda birbiriyle doğrudan ilişkilidir. Bu dönemde Yalı Mahallesi’nin çeperinde inşa edilen şehir surları ise,  Bostanlar ve Mahalle arasında fiziksel bir sınır olarak tanımlanabilir. Fakat surların esas amacı, kültürel yaşayış farklılıkları ve güvenlik kaygıları sebebiyle Müslüman halkla mahalledeki gayr-i müslim azınlıklar arasında fiziki bir sınır oluşturmaktır. Günümüzde tamamen yıkılmış olan surlar, Yalı Mahallesi’nin şimdilerdeki içe dönük yapısının temellerini o günlerden oluşturmuştur.

MAHALLE STRATEJİSİ

Toplum Tabanlı Gelişim-Direnci Kırmak

Sosyokültürel ve ekonomik yoksulluğun görüldüğü kentsel alanlarda yaşayan bireyler, mobilitelere karşı değişimde sıranın kendilerine geleceğini düşünerek direnç gösterir. Etki-tepki mekanizmasını kırmak adına değişim değil, dönüşüm ve gelişim kavramları öne çıkarılır, süreci tepeden yönetmektense toplum dönüşümün parçası haline getirilir.

MAHALLE SERMAYESİ

Kendi Kendine Yeten Mahalle

Yalı Mahallesi, sorunlarına kendi içinde çözüm arayabileceği bir mahalle sermayesi oluşturur. Mahalle Sermayesi, sadece ekonomik olarak okunmamalı, kültürel, ekolojik, sosyal ve ekonomik olmak üzere sermaye, bir bütün olarak ele alınmalıdır. Örneğin mahalledeki bir fotoğraf sanatçısı, mahallenin kültürel sermayesi olarak gösterilebilir.

MAHALLE HEYETİ

Mahalle Heyeti, İnsanların yönetimden bağımsız şekilde fikir alış-verişi yapabilecekleri bir dönüşüm mekanizmasıdır. Mahalledeki gelişimler, mahallelinin fikir ve düşünceleri gözetilerek bu oluşumla birlikte hayata geçirilir. Mahalle Heyeti, Yalı Park isimli minik mahalle meydanının çeperinde konumlanan, atıl ve terkedilmiş durumdaki  Yalı Mahallesi Tarihi ve Kültürel Değerlerini Koruma ve Güzelleştirme Derneği yapısının taşıyıcıları üzerine, mevcut yapının dönüştürülerek yeniden kullanılması üzerine kurgulanmıştır.

TOPLUM TABANLI GELİŞİM

Fikir aşamasında projeye katılım gösteren mahalleli, projenin üretim ve yapım aşamasında da sürece dahil  olarak değişimin doğal bir parçası haline gelir. Örneğin: İşsizlik sıkıntısı yaşayan insanlar, Arayüz’ ün yapım ve üretiminde istihdam edilebilir. Bağlam ve insan   kaynaklı sorunlar kendi içlerinde potansiyele dönüştürülerek  çözüme ulaşır.

EKONOMİK SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Üretim ve yapımdan sonra projenin kendini sürdürülebilmesi  ve kendi kendine yetebilmesi için mahalleli, Arayüzde istihdam edilerek bireysel ekonomik sorunlara çözümler aranır. Mahalledeki bazı insanların mevcut  yasadışı ekonomik faaliyetlerine doğrudan müdahale etmek yerine, onlara farklı bir üretim ve topluma katkı alternatifi sunulur. Unutulmamalıdır ki: Ekonomik sürdürülebilirlik, sosyal sürdürülebilirliğin ön koşuludur.

SOSYAL SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Ekonomik yoksulluğu giderilen mahalleli, katılımcı strateji  ve Arayüz’ün sağladığı psikocoğrafya ile sosyo-kültürel yoksulluğunu da (suça eğilim, cehalet vb.)  zamanla üzerinden atar. Süreç sonunda Yalı Mahallesi artık, dönüşüme karşı koymaz. Toplum ve mekanlar, sürdürülebilir döngünün bir parçası haline gelmiş, etki-tepki mekanizması kırılmıştır.

Etiketler

Bir yanıt yazın