Game of Thrones Mimarlığı

Game of Thrones’un yeni sezonu uzun bir bekleyişin ardından başladı. Yeni sezonda eski sezonlarda olduğu gibi pek çok hikayenin, krallığın ve şehrin olduğu bir dünya bizi bekliyor. Peki bu geniş hikayenin şehirleri ve mimarisi nasıl üretiliyor?

Dizinin dünyası, şehirleri ve mimarlığı büyük çoğunlukla dijital olarak üretiliyor ya da ham görüntüler üzerinde dijital oynamalar yapılıyor. Bununla beraber 360 derece kurulan setler ve dünyanın bazı bölgelerinde çekilen açık hava sahneleri de dizinin gerçekliğinin önemli bir parçası. Dünya üzerinde Game of Thrones çekiminin yapıldığı noktaların haritasına şuradan ulaşabilirsiniz.

İki sezondur Game of Thrones’un set tasarımını yapan ekibin başındaki Deborah Riley, dizinin akılda kalan bazı mekan tasarımları için hangi gerçek yapılardan ilham aldıklarını anlattı.

Mereen Palace/ Frank Lloyd Wright’ın Mayan Revival Dönemi Yapıları:

“Fethettiğin her şehir duvarlarının içinde oturuyor olabilir, ve hala daha fazlasına yer açabilir. Derler ki binlerce köle Meereen’in büyük piramidini inşa ederken ölmüştür.”
Missandei


Meereen Piramidi, Game of Thrones


Zaculeu Pre-Columbian Arkeoloji Alanı,  Mezoamerikan Erken Klasik Dönem (AD 250–600) 

Meereen şehri temelde bir Maya şehrini andırıyor; öyleki Mereen sarayının piramit formundaki kat kat yükselen yapısının Maya tapınaklarına doğrudan referans verdiği söylenebilir. Deb Riley piramit denildiğinde akla ilk Mısır’ın geldiğini fakat Meereen düşünüldüğünde olaya biraz daha doku katıldığını söylüyor. Maya piramitlerine bakıldığında muazzam miktarlarda heykel ve ikonografiyle karşılaşıldığını belirten Riley, bir köle şehri olan Meereen’de de bu yapıların devasa boyutlarda üretilerek egzotik ve zengin bir tasarımla birleştiğini söylüyor.

Öte yandan bire bir benzerlikten de söz edilemiyor; zira kitabın yazarı olan George R. R. Martin: “Etkilenmeye gelince, sadece tek bir tarihi referansa bağlı kalmaktan kaçınıyorum.” diyor. Durumun dizinin mimarlığı için de benzer olduğu söylenilebilir.


Meereen Sarayı, Game of Thrones


Ennis House, Frank Lloyd Wright

Şehir ve sembolleri temelde Maya mimarisi üzerinden kurulmuşken iç mekanlar için ise farklı bir tarihsel dönemden referans alınmış. İç mekan tasarımında Frank Lloyd Wright’ın Maya mimarlığından etkilenerek tasarladığı yapılardan ilham aldığını söyleyen Riley “Los Angeles’ta yaşıyorum bu yüzden Hollyhock Evi’nden ve Ennis Evi’nden referans aldım.” diyor ve ekliyor: “Bazen modern mimarlık referanslarını fantazi dünyasının içine taşıdığım için benimle eğleniyorlar fakat ben bundan oldukça hoşlanıyorum.”


Meereen Sarayı, Game of Thrones


Millard House, Frank Lloyd Wright

Textile Block System denilen, Frank Lloyd Wright’ın kendisinin geliştirdiği bir sistemle üretilen yapılar, kumaş desenli beton bloklardan inşa ediliyor. Frank Lloyd Wright’ın bu yapıları, Modern Mimarlık’ın 1920-1930’lu yıllarda Kolomb öncesi Mezoamerika kültürlerinden etkilendiği Mayan Revival hareketinin örneklerinden.

Iron Bank of Bravos/ Albert Speer’in Nazi Almanyası için Tasarladığı Mekanlar:

“Onlardan kaçamazsın, onları kazıklayamazsın, onları bahanelerle etkileyemezsin. Eğer onlara borcun varsa ve un ufak olmak istemiyorsan, borcunu geri ödersin.”  
Tywin Lannister


Iron Bank, Game of Thrones


Şansölye Binası: Mermer Galeri, 1939

Deb Riley’in Game of Thrones ekibine katıldıktan sonra Dan Weiss’le yaptığı ilk toplantıda -Albert Speer ve Nazi mimarlığı hakkında- mimarlığın nasıl sindirmek için kullanılabileceği üzerine konuşulmuş. Dizide de tasarımın bu dikey ve güçlü tonu kullanılmak istenmiş. Riley, Iron Bank için yaptıkları sahne tasarımının bu disiplin merkezli mimarlık imgesiyle olan ilişkisini şöyle açıklıyor:

“Albert Speer’in tasarımlarından alınacak en temel ders ölçektir; mutlak ölçek ve mekanın psikolojisinin verdiği müthiş bir his, hemen girişte başlayan bir manipülasyon… Bu beni gerçekten çok etkiledi. Iron Bank çekimlerinde müthiş olan şey de bu, mekanda kontrolün kimde olduğunu derhal anlıyorsunuz.”


Iron Bank, Game of Thrones

“Sette hiç kumaş kullanılmadı, büyük masanın üstü ise bomboştu. Bu üzerinde düşünülmüş bir karardı. Parşömen ve kalem, sette hazır bulunsa da masaya konulmasını istemedim, sahnenin ölçüsüz bir disiplinle ilişkilenmesini istedim. Bu gücün oldukça görsel bir ifadesi.”

House of Black and White/ Varanasi, Hindistan


House of Black and White, Game of Thrones


Varanasi, Hindistan

Many-Faced God (Çok Yüzlü Tanrı) ve Faceless Man’in (Yüzü Olmayan Adam) evi olan yapının dış görünüşü için Varanasi şehrinin Ganj kıyıları, binaların suyun içinden yükselmesi örnek alınmış.


Hall of Faces, Game of Thrones


Ellora Mağraları, Hindistan

Binanın içindeki Hall of Faces (Yüzler Holü) için ise Batı Hindistan’daki Ellora Mağraları’na ve Hong Kong’taki 1000 Buddha Tapınağı’na bakılmış. Riley holün tasaramının bu iki mekanın bir çeşit birleşimi olduğunu söylüyor:

“Holün tasarımı için, Batı Hindistan’daki Ellora Mağaraları’na, oyma işinin ne kadar antik ve taş işçiliğinin nasıl inanılmaz derecede karmaşık olduğuna bakıyordum. Bir de Hong Kong’ta 1000 Buddha Tapınağı denilen bir tapınak vardı. İşte bu iki şeyi üst üste koyarsanız Yüzler Holü’nü elde edersiniz. Yüzlerin bir kütüphane olmak yerine binanın parçası olmasını istedim.”

Palace of Dorne/ Alcazar Kraliyet Sarayı, Sevilla, İspanya


Alcazar Kraliyet Sarayı


Dorne Sarayı, Game of Thrones

Dorne Sarayı için gerçek bir yapı kullanılmış. Egzotik ve çekici Dorne Krallığı için Sevilla’daki Alcazar Sarayı seçilmiş. Deb Riley, UNESCO mirası bir sarayda çekim yapabilmenin müthiş bir deneyim olduğunu söylüyor:

“Alcazar Sarayı ile ilgili müthiş olan şey şu ki yıllar önce oraya turist olarak gitmiştim. Kim daha sonra orada çekim yapacağımı tahmin edebilirdi? Aslında orada çekim yapmamıza izin vermeleri gerçekten inanılmaz. Bazen sarayın bazı bölümlerini bizim için ziyarete kapatıyorlardı. Sabahları çekime giderken o bahçelerin arasından yürümek dizi boyunca başıma gelen en muhteşem şeylerden biriydi.

Çekimden önce her şeyin çok iyi düşünülmüş olması gerekiyordu, inanılmaz bir yapı bize emanet edilmişti. Orjinal binada en ufak bir iz vaya hasar bırakmayacağımızın güvencesini vermemiz gerekiyordu… Bu alanlar başka hiç bir şekilde elde edemeyeceğiniz bir gerçeklik sağlıyorlar, UNESCO mirası alanlarda çekim yapmak büyük bir ayrıcalık. Bu inanılmaz bir şey.”

Not: Haber www.curbed.com‘dan çıkan haberden uyarlanmıştır, Curbed’de yayınlanan versiyona buradan ulaşabilirsiniz. 

Etiketler

2 yorum

Bir yanıt yazın