Aşk Bir Yolunu Bulabilecek mi?

Studio-X’te Eylül ayında gösterime girecek 3 yeni Liam Young filmi, gelecek öngörülerini sanatla kurguluyor.

Son yıllarda ileride bizi nasıl bir geleceğin beklediğiyle ilgili pek çok öngörüyle karşılıyoruz. Hem iyimser hem kötümser pek çok senaryo var… Mimar ve film yönetmeni Avusturalyalı sanatçı Liam Young’ın 15 Eylül’de Studio-X’te açılacak solo çalışması “Yeni Aşk”, tam bu konularda gezinen üç ayrı filmin peşi sıra devam ettiği bir sinema-sergi. Sergide sırasıyla In the Robot Skies (2016), Where the City Can’t See (2016) ve Renderlands (2017) filmleri gösterilecek.

Sergide, Young’ın kurmaca film alanındaki yakın dönem çalışmalarının yanı sıra sinemanın yeni olanaklarıyla giriştiği deneylerin de bir dökümü var. Her biri bir aşk öyküsü çerçevesinde gelişen filmler, Young’ın yeni bir sinemasal evren tasarımına karşı duyduğu ilginin ürünleri. Young, popüler bir iletişim aracı olan kurmaca film diliyle en yeni görsel teknolojileri bir arada kullanarak, günümüze ait dijital altyapıların geleceğin kentlerini biçimlendirmekte nasıl bir rol oynayacağına dair eleştirel sohbetler de başlatıyor. Sergi 3 Kasım’a kadar Studio-X’te görülebilir.

In the Robot Skies’da, Londra’da yüksek binalarla dolu bir toplu konut sitesinin dijital sınırları içinde, bilgisayar korsanlığı yaparak kontrolünü ele geçirdikleri bir insansız hava aracı (İHA) ile iletişim kurmaya çalışan iki yeniyetmenin öyküsü anlatılıyor. Sinemaya özgü birtakım kurallar ve davranış biçimlerine uygun şekilde programlanmış İHA’larla çekilen film, İHA’yı hem görsel anlatımın bir aracı hem de izleme sistemleri karşıtı aktivistler ve bilgisayar korsanlarından oluşan bir çevrenin katalizörü olarak ele alıyor. Where the City Can’t See, sürücüsü olmayan bir taksiyle akıllı bir şehrin içinde oradan oraya sürüklenen bir grup genç fabrika işçisinin peşine takılıyor. Baştan sona lazer tarama teknolojisiyle çekilen bu film, kentsel yönetim ve CCTV izleme sistemlerinin hüküm sürdüğü bir şehirde boy gösteren alt kültürleri keşfe çıkıyor. Seyirciyle ilk kez buluşacak Renderlands ise, işi dijital dosyaları dönüştürmek olan ana karakterinin hayali bir kenti sanal evrende inşa etmesini anlatan, gerçeğin, romantizmin ve fantezinin iç içe geçtiği bir film. Hindistan’dan taşeron hizmet veren bir video oyunu şirketinde geçen film, görsel efektler için üretilip çöpe atılan modeller ile 3D oyun artıklarını kullanarak seyirciye çağdaş bir ütopya sunuyor: tahrip edilmiş simgesel yapılar, suya gömülü caddeler, dünyayı istila eden uzaylılar ve sentetik oyuncularla dolu sanal bir kent.

Etiketler

Bir yanıt yazın