Rıdvan Kutlutan

Evet katılıyorum.. Mimarlık matematiği de olan bir sanat. Ve yüzde yüz mükemmel bir yapıt değil..

Faruk Özgökçe

Her zaman puanlama gibi rasyonel zemine oturmuyor projeler. Birbirleriyle kıyaslanmayacak konular olabiliyor. Çarşıbaşı kentsel tasarım yarışmasında Şehir Plancı jüri üyesi Alp bey kendisi jüri çalışmalarında konuşulan maddelerle bir puanlama sistemi yapıp son turda ödül grubundaki projeleri değerlendirmişti. 2. mansiyon ödülü alan proje 1. oluyordu. Puanlama sistemi de zor bu konuda.

Sacit Arda KARAATLI

Çözüm, yazıdaki modelde yatıyor: jürinin tartışmayı akılcı bir zemine, puanlamayı ise şeffaf ve ölçülebilir kriterlere oturtması. Böylece elenen ekip neyi eksik yaptığını, kalan ekip hangi üstünlükleriyle öne çıktığını açıkça görür. Jüri de nicelikle boğuşmak yerine niteliği keskinleşmiş, üzerinde gerçek anlamda tartışılabilir bir proje havuzuyla karşılaşır.

Rıdvan Kutlutan

Yarışmalar hakkında çok yönlü tartışma yapılabilir. Fakat yarışma jürilerinde bulunmuş biri olarak gerçekçi biçimde baktığım zaman iki tarafın bakış açısının doğal olarak şöyle geliştiğini düşünüyorum. Yarışmaya katılanlar doğal olarak ben veya biz en iyi tasarımı yaptık fakat elendik, kazanan ise çok yanlış yapmışlar çünkü biz şu açıdan baktık o kazanan şu açıdan bakmadı. Kaybeden kazansaydı bu sefer kazanan yine aynı eleştiriyi kazanan projeye yapacaktır. Jüri açısından bakarsak jürilerin karşısına yüzde yüz doğru mükemmel bir proje gelmiyor ki, jüri teslim edenler içinden birisi üzerinde ortak karar veriyor ve seçtiği proje deki eksik yada hatalı yönleri belirtiyor.

Kevser YILDIZ

"Seçilen proje müellifi seçici kurulun istediği uygulamaya yönelik ek çizim -uygulamaya yönelik ek çizim gerekebilir tabi ki- veya (!?) revizyonları -revizyonun kapsamını böylelikle ayrılacak zamanı, iş gücünü kim öngörebilir?- yapmakla mükelleftir. Ödül miktarı bu olası revizyonların teslimine müteakkip -süreçteki en belirsiz konu "olası revizyonlar" ve ödülün verilmesi revizyonların teslimiyle koşullanıyor- proje müelliflerinden ekip başına yatırılacaktır." "Katılımcı tasarıma yönelik" olarak ifadelendirilen sürecin, ilgili yerel yönetimin kentin ihtiyacı olan tasarım hizmetlerini sağlama sorumluluğunu tasarımcılardan nasıl hem çok düşük bir bedel karşılığında temin edebileceğinin hem de kentlileri nasıl tasarım süreçlerine dahil etmiş gibi görünebileceğinin süreci olarak anlıyorum.

Faruk Özgökçe

Aslında konunun tartışılmasına vesile olduğu için iyi oldu yorumunuz Bekir bey. Aslında benzer dertlerle dertleniyoruz gibi. Yazıdaki tüm kamu yapılarının yarışma ile yapılmasından oldukça uzak olduğumuz için ben de " o olmaz" kabulü ile yaklaşıyordum. Ama bu konuları ne kadar konuşursak o kadar mesafe katedeceğimizi düşünüyorum. Şimdi Arda'nın dediği gibi ayda 5 yarışma açılsa ne seviyeler olurdu diye düşünüyorum. Sizin önerileriniz de üstünde konuşulacak, konuştuğumuz öneriler. Davetli yarışma yönetmeliklere uygun bir metot değil. Kamu bunu tercih edemez. Ama ön seçimli yapabilir. Onun da metodunu doğru uygulayacak bir sistematik gerekir. Bunun yanında yeni mezunların da katılıp uygulamasını çizecekleri, çizdikleri yarışmalar olmalı. Burada genç yarışmacıların en büyük destekçileri jüriler oluyor. Çarşıbaşı kentsel tasarım yarışmasında Ece ve Bahadır bu şekilde ilerledi ve sonuçları takip edebilirsiniz. Yarışmaya katılıp o sorumluluğu alma imkanı bulduklarında gençler de çok iyi işler çıkarıyor.

Bekir Topaloğlu

Hızla yazılmış kısa bir yorum olduğundan olsa gerek, derdimi çok iyi ifade edememiş olabilirim. Metnin tamamını okudum, fakat yorumumu genel anlamda mimarlık yarışmaları üzerine yapmıştım, yani belki de bu yorumun yeri bu görüş yazısının altı değildi. Süreci yeni gözlemliyor sayılmam, Yarışmayla yap süreçlerini çok iyi hatırlıyorum. Bir ekip dahilinde katıldığım, mansiyon aldığımız bir ulusal yarışma, yurtdışında düzenlenen bir davetli yarışmada da 2.lik ödülü tecrübem var. Daha genç ve daha idealistken ben de daha fazla yarışma açılması gerektiğini düşünüyordum. Şu an bu konuda nötr konumdayım. Genç mimarlardan kastımız 35-45 yaşları ise davetli&ön seçimli yarışmaların iyi bir çözüm olabileceğini düşünüyorum. Yeni mezunlar kastediliyorsa, en iyi mimarlık okullarının mezunlarının, en iyi mezunlarının bile bir uygulama projesi sürecini takip edebilecek birikimden yoksun olduklarını düşünüyorum. Uygulama bilgisi olmadan yapılan tasarımcılık ise bambaşka bir tartışmanın konusu. Saygılar.

Faruk Özgökçe

Merhaba Arda. Haklısın bir ayda 5 yarışma da yapılabilir. Ama şu anda ayda 5 proje eyap üzerinden hizmet alımına gitmiyor sanırım. Minimum için ayda 1 gibi de düşünülebilir. Bunun olması için herkesin imkanı her bulduğunda yarışmaları önermesi gerekir. Kamudan ofisi için iş alabilecek iken yarışmaya yönlendiren mimar biliyorum. Ama kamu yarışma açsak mı diye sorgularken yarışmadan vazgeçirip işi kapmaya veya kendi istediği ofislere yönlendirmeye çalışanların daha fazla olduğunu da biliyorum. Bunlar yarışmaların mimarlık eğitiminde doğru anlatılmadığını, başka hiçbir meslekte olmayan bu fırsatın değerinin bilinmediğini gösteriyor malesef.

Sacit Arda KARAATLI

Merhaba Faruk, çok güzel özetlemişsin. Ben de tam olarak senin yazdıklarının altını çizecektim. Sen, süreci geçmişten bu yana takip eden biri olarak bu konulara çok daha aşinasın. Ama burada belki şunu da vurgulamak gerekir: Bugün ideal bir sistemde sadece ayda 1 değil, ayda 5 yarışmanın açıldığını varsayabiliriz. Bu durumda bile her yarışmaya 10 ekibin katılması oldukça yüksek bir oran olurdu. Yani mesele sadece yarışma sisteminin varlığı değil, sayısal yeterliliği ve çeşitliliği de önemli hale geliyor.

Faruk Özgökçe

"Mimarlık eğitimi, kamu ihale yönetmeliğindeki hizmet alım şartları, yönetmelikler vs gibi konuları tartışmak" güzel bir fikir. Tartışılacak çok yönü var. Yarışmalar da zaten kamu ihale kanununa tabi proje hizmet alımı yöntemi. Aslında sizin dediğiniz konuyu da tartışıyor yazı. Hizmet alım yöntemi olarak kamu kurumları yarışma yapmayı tercih eder ise daha fazla kişi ile konu tartılacağından daha doğru yönetmelikler ortaya çıkar, süreç şeffaflaşır , mimarlık meslek ücretleri olması gerektiği hale gelir. Her ay 1 yarışma açılsa katılımcıların sayısı dengelenir , daha çeşitli jüriler kurulur, daha çok genç yarışmalarda aldıkları ödüllerle mimarlık piyasasında kendine yer açmayı başarır. Bunun örneği önceki 10 yılda vardı. Süreci yeni gözlemlediğiniz için pek aşina değilsiniz belki ama şu anda iyi ve seçkin işler yapan birçok ofis yarışmalar ile ismini duyurdu ve belli profesyonellik şartlarına erişti. Yani başarılı olan daha iyi projeler yapmaya imkan buldu. 100 ekibin girip 90 ekibin bedava emek verdiği süreç olarak gördüğünüz süreci daha uygun ve herkesin bir şeyler kazanmasını sağlayacağı hale getirmeyi amaçlamak için yarışmalar tartışılıyor. Tabi yarışmadaki çalışmasını bedavadan emek harcıyoruz diye düşünen kişiler yarışmalara girmez , gerek de yok zaten.

Bekir Topaloğlu

100 ekibin yarıştığı, 10 ekibin ödül alıp 90 ekibin bedava emek verdiği bir sistem niye bu kadar övülür anlaması zor. Mimarlık eğitimi, kamu ihale yönetmeliğindeki hizmet alım şartları, yönetmelikler vs gibi konuları tartışmak daha konfor bozucu olduğundan olsa gerek, "yarışmalar" süper kahraman ilan edilip, kutsanıyor. Garip.

Faruk Özgökçe

Bir memur olarak tebessümle okudum :) Maddelerin hepsinin bir mantığı var ve bunları tartışmak gerçekten çok faydalı. Ama ülkemizde yarışmalar önünde o kadar çok engel var ki. Sadece bir memurun eline de kalmıyor :) Geçenlerde belediyenin akademik odalarla yaptığı süregelen toplantılarda yarışma yapılması önerisine mimarlar odası haricindeki akademik odalardan "bu kadar oda toplandık, hiçbir şey üretemedik de mi yarışmaya açalım" diyerek itiraz etmiş. Bizim mesleklerimizden olanlardan "yarışmaya gerek yok, boşa zaman ve masraf" sözünü duyuyoruz. Yarışmayı kazanan ekip genç, bu işi başaramazlar diyenler oluyor. Hatta kolokyumda yarışmada diğer yarışmacılardan dahi söylenen bir sözdür bu. Genç ekip ama başarır diye devam ettirmeye çalışılsa uygulama aşamasında "yarışma bitti , bunlar buraya uymuyor, biz kendi bildiğimiz malzeme ve detaylarla devam edeceğiz" diyenler de bizim mesleklerden şantiyede ter dökenler. Yarışmanın her aşaması o kadar zorlu virajlar içeriyor ki gerçekten iyi bir iş çıkarmak çok zor. Bu zorluğu sevenler olarak yarışmaların en faydalı olacak şekilde sayısının artması için hepimizin elimizden geleni yapmamız lazım. Bu arada "make C. Abdi jury again." kısmına +1 ekliyorum :)

Suphi Doğan

Kişisel görüşüm: 1- Tüm kamu yapıları yarışma ile projelendirilmeli 2- Yarışmalar ulusal çapta tüm mimarlara açık olmalı 3- Süreç (teslimler) dijitalleşmeli 4- Ödüller proje sözleşme bedeli üzerinden belirlenmeli 5- Jüri üyeleri konuyla ilgili birden fazla proje üretmiş ve literatürden haberdar olmalı 6- Uygulabilecek projeler seçilmeli / seçilen projeler uygulanmalı

Suphi Doğan

"Bir lise binası yarışması, daha önce lise binasını tamamlamış ofislere açılmalı. Bu çok net…" Hayır... Değil... "Aynı şekilde, hastane, tiyatro, opera yapıları da sadece o tipolojide deneyimli, iş bitirme belgesi olan mimarlara açılmalı. " Yine hayır.... Yarışma katılımcıları iş bitirmeler üzerinden belirlenecekse o yarışma olmuyor zaten... Bu durum belirli konuları belirli ofislerin tekeline sunmaktan öte bir yaklaşım değil. Yarışmanın doğasına aykırı... Yarış kazanmamış atletler de hiç koşmasın o zaman... Ayrıca ülkemizin uygulanmış kamu yapıları (ya da özel) mimarlık repertuarına şöyle bir göz gezdirilirse öyle iş bitirmeleri yetkinlikleri olan ofislerin dünya mimarlık literatürüne zerre katkısı ya da yapıların kullanıcısına hayrı olmadığı görülecektir.... Kamu yapılarının kesinlikle yarışmayla yapılması gerektiği aşikar. Ancak o yarışmalarda görev alacak juri üyelerinin de dünya mimarlık literatürüne hakim ve en azından konuyla ilgili bir iki proje üretmiş kişiler olması gerektiği söylenebilir...

aydın ışıksal

mimarlığın çelebisi yarışmalara yol açanlara selam olsun ...

FURKAN ŞANLI

Bu da biraz hayıflanma yazısı olacak ama yolun tam olarak neresindeyiz, onu da bilmiyorum. Mezun olduktan sonra durmadan yarışma çizdik. Önce hocalarımıza, büyüklerimize özenerek; sonra severek, inanarak... Ama zamanla bu güzel belanın yalnızca heyecanla değil, sabırla sürdürülebileceğini anladık. Hâlâ hevesle çalışıyoruz, ama dönüp baktığımızda 'ne kazandık?' sorusu ister istemez beliriyor. Türkiye’de yarışmalar, belirli belediyelerin çabasıyla ayakta duruyor. Ama en küçük siyasi belirsizlikte iptal ediliyor ya da açılmıyor. Oysa yarışma; gençler için bir umut, kamu yapıları içinse iyi mimarlıkla buluşmanın en şeffaf yoludur. Kamudaki yapıların büyük bölümü niteliksiz ve bağlamsız. Yarışmalar bu çirkinliğe karşı elimizdeki belki de tek araç. Almanya’da her ay Wettbewerbe Aktuell dergisi sayfalarca yarışmayla doluyken, bizde yılda birkaç tanesi açılırsa şanslı sayılıyoruz.

Orhan ERSAN

Özdemir Asaf'ın bir şiiridir ve ilginç biçimde adı da jüridir. Jüri Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler... Ülkede yaşanan mimarlık krizinde birincilik ne yazık ki yarışmaların oldu. Hep birlikte sevinemediğimiz bir birincilik.

Suphi Doğan

Yarışma şartnamesinden aynen aktarıyorum: "Bina Kurgusuna Dair •“Kadıköy Belediyesi Hizmet Binası Mimari Proje Yarışması”nın, mimarlığın temelde yaşamı daha iyi hale getirmekle ilgili olduğu ilkesini önceleyen bir anlayış ve 21. yüzyılın somut gelişmeleri ile olası projeksiyonlarını dikkate alan dinamik bir mekan kurgusu içinde ele alınması beklenmektedir. •Tasarımın öncelikli hedeflerinden biri, insan odaklı bir yaklaşım içinde fiziki mekanların (açık, yarı-açık, kapalı) tüm kullanıcılar için keyif ve mutluluk veren, evrensel tasarım ilkelerini barındıran, yaşamı iyileştiren bir gücü barındırması olmalıdır. •Bina sadece bir yönetim binası olmamalıdır. Bina ve çevresi insanların karşı karşıya geldiği sosyal bir merkez olarak düşünülmelidir" Bu konular düşünüldüğünde 1. seçilen projeyi kamusal anlamda, mevcut belediye binasının etrafını çevreleyen duvarlar kaldırılması haline alternatif olarak ne gibi artılar sunuyor merak ederek inceledim. Yarışma paftalarında sunulmuş olan "Alansal Karşılaştırma" aksonometriklerinde bunun cevabını aldım.

Ahmet Baylan

Hangi öneri seçilirse seçilsin, Yapının metrobüs ve marmaray ile bağlantısını boyluboyunca kesen ve bölgedeki araçları bir "karadelik" misali yapı parselini tavaf etmeye zorlayan araç yolu kaldırılmadıkça yapının bölgede nitelikli kamusal ilişkiler kurması imkansız. Tıpkı Kevin Lynch'in kent imgesi kitabında bahsettiği gibi yapıyı çevreleyen tüm sınırların yoğun bir araç trafiğinden ibaret olması, bu imkansızlığın belgesi biteliğindedir. Böylesine ulaşım katmanları içeren bir bölgede 1/2000 ve 1/1000 ölçekte ulaşım önerileri getirmek yerine yapı parseline hapsolmuş projelerin değer görmesi gerçekten üzücü bir durum. (108 nolu satın alma projesi hariç) Öte yandan yapı programının çok hantal, yoğun ve kısıtlayıcı olmasının, müelliflere bir yorum ve kendi öneri mekanlarını geliştirme fırsatından yoksun bırakıp birbirine çok benzeyen yapıların önerilmesine sebep olduğunu düşünüyorum. Günümüz ve dijital çağın gereksinimlerine cevap veren daha çağdaş, rafine esnek ve minimal bir program önerilebilirdi.

Yavuz Selim Sepin

Sevgili Ömer, Collogyum da olduğu gibi bu yazında da yaptığın eleştirilerin altına imzamı atarım. Yazında belirttiğin bilgi ve öneriler çok değerli keşke bu yazın yarışma öncesi de olabilseydi hepimiz çok yararlanırdık . Seni tanıdığım tanıyalı hiç kimse darılır gücenir demeden doğru bildiklerini hep yazdın iyki varsın. Her zaman Mimarlık mesleğine katkıda bulunmaya çalıştın ve çalışıyorsun. Ben şahsım adına sana teşekkür ederim. Sevgilerimle