Hi! Architecture'ın "Bodrum Sağlık Vakfı Fizyoterapi ve Hidroterapi Merkezi Ulusal Mimari Proje Yarışması" için tasarladığı proje önerisi.
Ayurveda, insan bedeninin ve zihninin doğayla dengede olduğu bir sağlık sistemini temsil eder.
Fizyoterapi ve hidroterapi, hem fiziksel hem de ruhsal iyileşme süreçlerini destekleyen bilimsel yaklaşımlar sunar. Bu bağlamda, tasarlanacak merkezin mekânsal kurgusu, yalnızca fiziksel tedavi süreçlerini değil, aynı zamanda kullanıcıların duyusal, zihinsel ve ruhsal deneyimlerini de destekleyecek biçimde ele alınmalıdır. Bu rapor, farklı kültürlerin ve felsefi akımların tasarım konseptine katkı sağlayabilecek yaklaşımlarını bir araya getirerek, merkez için entegre bir tasarım önerisi sunmaktadır.
Bu mekân, antik ritüel ve şifa anlayışlarını modern bir biçimde harmanlayan, derin bir tasarım felsefesine dayanır. Yapı, Roma Colosseum’unun tarihsel ve mimari etkilerini yansıtan bir vaziyet planına sahip olup, tüm mekânın tasarımında antik bir atmosfer oluşturulmaya çalışılmıştır. Özellikle yapının oval formlar ve yuvarlak hatlar kullanılarak tasarlanması, Colosseum’un parçalanmış ve ayrılmış formunu çağrıştırarak, mekânın ritüel ve şifa amacına hizmet eden kutsal bir atmosfer sunmasına olanak sağlar. Bu antik referans, mekânın zamanla uyumlu, fiziksel ve ruhsal dengeyi sağlayan bir şifa alanı olarak işlev görmesini destekler.
Colosseum, antik Roma’daki gladyatör dövüşleri ve büyük halk gösterileri ile özdeşleşmiş tarihi bir yapıdır ve genellikle savaş, güç ve eğlenceyle ilişkilendirilir. Öte yandan, hidroterapi ve fizyoterapi, iyileşme, şifa ve beden sağlığına odaklanan bir sağlık pratiğidir. Bu iki kavram arasındaki temel fark, birinin şiddet ve mücadeleyi, diğerinin ise iyileşme ve huzuru simgeliyor olmasıdır.
Colosseum’un mekan oluşturmada ki güçlü etkisini şifa odaklı bir mekânda kullanmak, geçmişin gücünü, ritüelleri ve doğanın elementlerinin birleşimini vurgular. Colosseum’un yapısal biçimi ve büyük ölçeği, güçlü ve etkileyici bir mekan algısı yaratır, bu da hidroterapi ve fizyoterapi alanlarında “güçlü bir iyileşme” temasıyla birleştirilir. Antik ritüel ve şifa anlayışları da, tarihi bir geçmişe sahip olan her iki kavramın birleşimini simgeliyor olur.
Colosseum’un geometrik ve yapısal unsurlarından (oval formlar, açık alanlar, geniş mekanlar) faydalanarak, güçlü bir ritüel havası yaratılır ve antik bir şifa ritüelini modern bir şekilde yeniden yorumlamak mümkün olur. Böylece bu tasarımda antik elementleri, şifa ve doğanın iyileştirici gücü ile harmanlayarak, tarihi ve ruhsal bir bütünlük sağlanır.
Ayrıca mekânın tasarımında, Ayurveda’nın beden ve zihnin doğayla uyum içinde dengeye gelme ilkesi temel alınmıştır. Su, toprak, ateş, hava ve eter olmak üzere beş doğa elementinin simgeleri, yapıdaki her detayda vurgulanarak, iyileşme sürecinin temel bileşenleri olan bu elementlerin bir araya gelmesi sağlanmıştır.
Bu tasarımda, doğa elementlerinin sembolize edilmesi amacıyla malzeme kullanımı ve yapı formu dikkatle seçilmiştir. Toprak elementi, traverten ve tuğla gibi doğal malzemelerle temsil edilmiştir. Traverten, hem estetik hem de yapısal açıdan mekâna sıcaklık ve doğal bir dokunuş katarken, tuğla kullanımı ise yerel malzeme anlayışını ve dayanıklılığı ön plana çıkarmaktadır. Bu malzemeler, doğanın doğal yapısını simgelerken aynı zamanda mekâna sakinleştirici bir atmosfer katmaktadır. Su elementi, metal cephe kullanımı ile görsel olarak yansıtılmıştır. Metalin parlak ve yansıtıcı yüzeyi, suyun hareketliliğini ve şeffaflığını simüle ederek mekânda bir dinamizm yaratırken, suyun huzur verici etkisini de güçlendirmektedir.
Hava elementi ise cam kullanımıyla sembolize edilmiştir. Cam yüzeyler, doğal ışığın içeri girmesine olanak tanırken, aynı zamanda mekânın iç ve dış arasındaki sınırları kaldırarak açık ve ferah bir atmosfer yaratır. Camın şeffaflığı, havanın hafifliğini ve özgürlüğünü temsil eder. Ayrıca, yapının avlulu formu, iç mekânda doğa ile bütünleşmeyi sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Avlunun ortasında yer alan su ögesi, suyun şifa veren gücünü ve doğanın döngüselliğini simgeler.
Yapı, uzun cam oval koridorlarla birbirine bağlanarak mekânın özgün atmosferini güçlendirmiştir. Oval koridorlar, mekânın akışkan yapısını vurgularken, aynı zamanda iç mekan ile dış mekan arasında bir süreklilik yaratır. Bu tasarım, doğanın elementlerinin birbirleriyle uyum içinde çalıştığı, estetik ve işlevsel olarak dengeli bir ortam sunmayı amaçlamaktadır.