Mehmet Davutoğlu, Abdulsamet Altay, Ruveyda Pamuk, Okan Doğan ve Barış Bilgi'nin "Mimarlık Pavyonu" Öğrenci Mimari Fikir Projesi Yarışması için tasarladığı proje, eşdeğer mansiyon ödülünü kazandı.
UYARLANABİLİR MAKİNE
Mimarlık, fikirleri mekansallaştıran bir sanattır. Mekânın anlamını, bağlamını ve kullanıcıyla kurduğu ilişkiyi yeniden tanımlayan bir süreçtir. Bu bağlamda pavyon, yalnızca bir yapı değil, kullanıcı ile etkileşime girerek dönüşen, fonksiyonlarına göre şekil değiştirebilen ve mimari ile teknolojiyi kesiştiren “uyarlanabilir bir makine” olarak tasarlanmıştır. Temel kavramı, mekânın dinamik bir organizma olarak ele alınmasıdır. Pavyonun yapısı, kullanıcının varlığına ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir, böylece mimarlıkta statik sınırları aşarak mekânsal deneyimin esnekliğini vurgular. “yok mekân” kavramı ile ilişkilendirilerek, klasik anlamda sabit bir mekân anlayışını sorgulamakta ve her yeni bağlamda yeniden şekillenebilmektedir.
Tasarımın çıkış noktası, “piksel” kavramından ilham alınarak oluşturulmuştur. Bir işlemci çipi gibi çalışarak mekânsal yoğunluğu ve etkileşimi belirleyen modüler bir sistem önerilmektedir. Pavyon, farklı kamusal alanlara taşınabilir, sökülüp yeniden kurulabilir ve bağlamına göre farklı konfigürasyonlarda çalışabilir. “Deployable” bir yapı olarak, esnekliği sayesinde çeşitli iklim ve mekânsal bağlamlara kolayca uyum sağlayabilir, böylece taşınabilirliğin ve yeniden konfigüre edilebilirliğin önemini mimari açıdan vurgular. Kamusal mekânların statik ve belirli bir programa bağlı olması yerine, kullanıcı etkileşimine dayalı bir esneklik sunması, bu tasarımın temel motivasyonlarından biridir. Böylece, pavyon fiziksel sınırlarını aşarak, çağdaş mimarlıkta birey-mekân ilişkisini yeniden ele alan bir deney alanına dönüşmektedir. Kullanıcı deneyimini merkeze alan bu tasarım, mekânı yalnızca fiziksel bir varlık olmaktan çıkararak değişken, uyum sağlayabilen ve sürekli dönüşen bir sistem olarak ele alır.
Bu fikrin uygulanabilirliği, gelişmiş malzeme, teknoloji ve deployable sistemler kullanımı ile desteklenmiştir. Yapının ana malzemesi olarak seçilen grafen, çeliğe oranla 200 kat daha dayanıklı olup, hafif ve sürdürülebilir özellikleri sayesinde taşınabilirlik ve esneklik açısından büyük avantajlar sunmaktadır. Mikro modüler sistem, belirli bir düzende bir araya gelerek mekânsal senaryoları oluşturur ve kullanıcının ihtiyaçlarına göre yeniden yapılandırılabilir. Elektronik sensörler ve mekanik hareket sistemleri, kullanıcı hareketlerine ve çevresel koşullara duyarlı olarak çalışan hidrolik pistonlarla desteklenmiştir. Led paneller ve yapay zeka destekli öğrenme algoritmaları sayesinde, pavyon zamanla kullanıcı alışkanlıklarını analiz ederek kendini optimize eden bir yapı haline gelir.
Pavyon, yalnızca bir nesne olarak değil, kullanıcıların onunla ve çevresiyle kurduğu ilişkiyi sürekli değiştiren bir sistem olarak ele alınmıştır. Kullanıcının dokunuşuna, hareketine ve varlığına tepki veren hareketli paneller, led ekranlar ve modüler yüzeyler, etkileşimli bir mekânsal deneyim yaratır. Bu bağlamda pavyon, klasik anlamda “mekân” kavramını yeniden yorumlar ve “yok mekân” anlayışıyla esneklik ve belirsizliği mimari bir değer olarak benimser. Kullanıcı tarafından tanımlanan, değiştirilebilen ve yeniden şekillendirilebilen bir yapı olduğu için anonimlik kavramıyla da ilişkilidir. Böylece, mekânsal belirlilik ve kesinlik yerine, değişkenlik ve dönüşüm fikri öne çıkar. Kullanıcı, mekânı belirli bir formda tüketen bir birey olmaktan çıkar; onunla birlikte mekânı şekillendiren, ona anlam kazandıran aktif bir özne haline gelir.
Sonuç olarak, bu pavyon yalnızca bir mekân üretme aracı değil, aynı zamanda mimariyi deneyimlenebilir, değişken ve etkileşimli bir sistem olarak ele alan yenilikçi bir yaklaşımdır. Hareketi algılayan ve buna tepki veren bu sistem, mimarlığın yalnızca fiziksel formlardan ibaret olmadığını, aynı zamanda yaşayan bir organizma gibi değişime açık olması gerektiğini vurgulamaktadır. Böylece, kullanıcı-mekân arasındaki dinamik ilişkiyi merkezine alan, çağdaş mimarlık anlayışına yönelik yeni bir tartışma alanı açmaktadır. Bu tasarım, aynı zamanda dijital çağın gerekliliklerine yanıt veren, teknolojik adaptasyonu ön planda tutan bir mimarlık yaklaşımı olarak değerlendirilebilir. Kullanıcıyı pasif bir tüketici konumundan çıkararak, mekânın aktif bir parçası haline getiren bu pavyon, geleceğin mimarisi için yeni bir paradigma sunmaktadır.