Göz

Deniz Aslan küratörlüğündeki 17. Betonart Yaz Okulu kapsamında, AGÜ Öğrenci Köyü'nde inşa edilen proje, Hakan Tüzün Şengün moderatörlüğünde, Gülşen Aktaş, İlinur Can, Hamdi Çakır, Gökçe Kalkan, Alihan Sağlam ve Harika Shehabi tarafından tasarlandı.

Hakan Tüzün Şengün anlatıyor:

1.

Beton çıplaktır.

Kaplanmadığı, boyanmadığı, giydirilmediği hallerde beton çıplak olmak ister. Gördüğüm, dolaştığım, duvarlarına yaslandığım, gölgesinde soluklandığım pek çok nitelikli beton yapının atmosferik gücünü çıplaklığından aldığını söylemek mümkün. Çıplaklıkla gelen bu doğrudanlık hissi betonu yapının bedeni olarak benimsemenize yol açar.

Brüt beton duvarlar, saçaklar, rampalar sizi yapının gövdesine, ruhuna dahil eden bir deneyimi önünüze serer. Malzemeye dokunmanın ötesinde, betonun üzerine aldığı ışık ve gölgeyle de mimari deneyimi doğrudan kuran bir bileşen olduğu söylenebilir hatta. Betonarme strüktür hem statik bir dengeyle kurulmuş doğada tek başına ayakta duran bir gövdeye sahiptir, hem de mekâna ruhunu veren ifadesi ışığı, teni olan çıplak bir gövdeye.

Kalıp izleri, çapaklar, ek yerleri, katmanlaşan beton yapının zamansallığına tanıklık eder. Malzemenin ve tekniğin çeşitlendiği, durdurulamaz biçimde köpürdüğü bu çağda, betonarme yapılar çıplaklıklarından ödün vermek zorunda kalır pek çok zaman.

İşlenmiş malzemenin sentetik, örtücü yüzeylerinde yok olan dokunma duygusu olur öncelikle. Brüt beton söz konusu olduğunda kişinin bedeniyle kendini içine batırdığı — yapının endamına kapıldığı — atmosfer çıplak betonun büyüsünün eseridir. Yirminci yüzyılın hemen başında endüstri devrimiyle birlikte çağın yıldızı hızlı ve hafif çeliği tahtından eden bir malzeme olarak ortaya çıkışını da yine çıplaklığına borçluydu belki de beton.

2.

Deniz Aslan’ın daveti ile katıldığım Beton Olmak temalı Betonart Yazokulu için önerdiğim GÖZ başlıklı çalışma, beton ile kurulan ilişkide ışığı sıkıştırmayı ve beton ile yakın ilişkide malzemenin çıplaklığına tanıklığı ve bu deneyimin çevreye — öğrenci köyüne — basit ve ölçekli bir katılımını hedefliyordu. GÖZ ile ucu açık, gündelik deneyimi önceleyen, özellikle betonun ilksel hallerine yönelmiş bir tavır kurmaya çalıştık.

Işığı sıkıştıran, beton ile karşılaşmayı bir kol mesafesinde tutmaya çalışan, çevreden kontrollü bir biçimde kopan bir geçiş tasarladık. Süreç içinde ilk eskizlerden, işin son haline kadar Betonart Yazokulu gibi temel hedefi betonun imkânlarını açmak, yeni kullanım olanaklarını araştırmak olan bir deney alanı içinde, özellikle ilkel betonu pürüzleri ile başbaşa bırakmayı deneyen bir tema ile hareket ettik. Sonrasında, bulunduğu çevreye eklemlenme çabası ile yere yaklaşan bir geçit kurmaya çalışırken konvansiyonel betonun üretim hatalarını, ahşap kalıp izlerini, hareleri ve çapakları yakından görmeyi istedik.

Son haliyle GÖZ öğrenci köyünde bostanların hemen yamacında yurtlardan birine yönelmiş ince bir patika izine sahip çıkan, ardışık eşiklerden kurulu, ölçülü bir şekilde içe kapanan bir geçit olarak ortaya çıktı. Çalışmanın ilk günlerinde seçilmiş alanda hemen farkına vardığımız, çimler üzerindeki bu patikanın yere dahil edilmesi düşüncesiyle oluşan bir geçiş mekânı olarak kuruldu. Hem yere, hem çevreye dair ölçekli bir mekân kurmayı umut eden, beton ile karşılaşma anlarını sıkıştırmayı düşünen bir kestirme. Diğer yanda aslında ahaliyi geçerken durmaya davet eden bir pasaj, gözün taradığı ardışık eşikleri bir kapanışlar ve açılışlar alanı olarak kuran bir kesişimler durağı, bir aralık olmasına çalıştık. Mekânsallaşan bir dizi eşik ve kenar üreterek öğrenci köyü girişinde farklı vistalar, kapanışlar ve perspektifler kurarak özellikle gün boyu bostanda çalışanlar için bir dinlenme alanı tarif eden bir durak.

Gün içinde hareket eden gölgelerin tarif ettiği alanın zeminde üretilen yırtıkla buluştuğu çökertilmiş iç zeminde kısa bir an için bile olsa zaman duygusunu dönüştürmeyi deniyor GÖZ. Sırtını beton duvarlara vererek oturan kişinin, betonun serinliğine, ışığın ısısına dokunduğu, gök ile yer arasında durmanın tüm duygusunun beton duvarlar arasına sıkıştırıldığı, ardışık bir iç/dış/ara kurmayı deniyor bir anlamda.

3.

İskender Savaşır Cézanne’ın Özgürlüğü metninde göz üzerine şunları söylüyor: “Göz için ufuk neyse gövde içinde ait olduğu durumlar odur. Herhangi bir şeyin, bir şey olarak algılanması, onun derinlik boyutuyla birlikte bir ufuk altında verilmiş olması demektir.” Her mimari yapının mekânsallığının da bir ufuk altında verilmiş olmasıyla yaşandığını, hareket eden gövdenin (gözün) algısında kendini var ettiğini, dahil edildiği yerin vistalarında kendini bulduğunu söylemek yanlış olmaz.

GÖZ bu bağlamda, çevresel bakışların taradığı bir ufkun altında, davetkâr bir kapanış sunarak hayata katılmayı deniyor önce. Bulunduğu noktada bostanda çalışanlar veya öğrenci kampüsü sakinlerinin gündelik rutinlerinin bir parçası olarak tüm bakışlar için bir kaçış noktası, tüm gündelik durgunluklar için bir kayboluş mekânı olmaya çalışıyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın