İstanbul Ulaşımında Dönüm Noktası: Marmaray Projesi

"İstanbul Metropoliten Planlama Toplantıları" kapsamında, 21 Aralık'ta, İstanbul Metropolü için çok önemli projelerden biri olan " Marmaray" tartışıldı.

Arkitera Mimarlık Merkezi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP)’nin ortaklaşa düzenlediği “İstanbul Metropoliten Planlama Toplantıları” kapsamında, 21 Aralık’ta, İstanbul Metropolü için çok önemli projelerden biri olan ” Marmaray” tartışıldı.

Araştırmalarına 1984 yılında başlanan Marmaray Projesi, kentteki mevcut, yapımı devam eden ve planlanan raylı sistemlerle bütünleşecek bir “Boğaz Demiryolu Geçişi” projesi olarak, mevcut Banliyö Demiryolu hatlarını İstanbul Boğazı altında bir tüp tünelle birleştiren entegre bir proje şeklinde ortaya çıkmıştır.

İstanbul’un genel trafik sisteminin bir parçası olarak planlanan Marmaray Projesi, toplu ulaşım sisteminin batı/doğu koridorunu, halen yapım aşamasında olan Metro Projesi ise, Avrupa yakasındaki kuzey/güney koridorunu oluşturmaktadır. Bu iki projenin tamamlanmasıyla birlikte Yenikapı istasyonu, İstanbul’un Avrupa yakasındaki en önemli aktarma istasyonlarından biri haline gelecektir. Asya yakasında ise Üsküdar istasyonu aynı öneme sahip olacak ve aynı işlevi görecektir. Her iki istasyonda, otobüs yolcuları, feribot yolcuları, hafif raylı sistem trenlerini (HRS) ve tramvay hatlarını kullanan yolcular ve yayalar için gerekli aktarma tesisleri bulunacaktır.

İstanbul’da giderek artan ulaşım sorununa ve kentin erişilebilirliğine etkin bir çözüm aracı olarak geliştirilen bu entegre projeyle, yeni banliyö demiryolu sisteminin geliştirilmesiyle birlikte, İstanbul Boğazı üzerinden yolcu tasıma kapasitesi, mevcut köprülerinden herhangi birinin kapasitesinden 10-12 kat daha yüksek olacaktır.

İstanbul için yolcu, araç ve yük taşımacılığında mevcut demiryolu ağları, kara ve deniz ulaşımıyla da kurduğu ilişkilerle ulaşım sorunu için dönüm noktası niteliğinde olan Proje, bu yılın son “İstanbul Metropoliten Planlama Toplantısında” yaygın bir tartışma ortamında, çok yönlü olarak ele alındı. İTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Ulaştırma Anabilim Dalından Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Güngör Evren’in yürütücülüğünde gerçekleştirilen panele, İBB Ulaşımdan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Rafet Bozdoğan, İMP Lojistik Grubu Yürütücüsü Dr. Metin Çancı, Ulaştırma Bakanlığı Demiryolları, Limanlar ve Hava Meydanları (DHL) Marmaray Genel Müdür Yardımcısı Hamza Şen ve İTÜ İnşaat Fakültesi Ulaştırma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Nadir Yayla davetli tartışmacılar olarak katıldı.

Panel, Marmaray Proje Müdürü Hüseyin Berkaya’nın Projenin taşıdığı tarihsel arka planı, devam eden süreci, gelinen noktayı ve proje kapsamında sürdürülen arkeolojik kazılarla ilgili durumu anlattığı sunumla başladı.

Tasarla-Yap türü sözleşmeye göre ihalesi yapılan Proje, üç temel ihale üzerinden yürütülüyor; Boğaz Geçişi, Banliyö Hattının İyileştirilmesi (henüz sözleşme imzalanma aşamasında) ve Yeni Demiryolu Araçları İhalesi. Beklenen 7,5 büyüklüğündeki Marmara depremine dayanıklı olarak geliştirilmiş ve Dünya’nın en derin batırma tüneli olma özelliğini gösteren Proje kapsamında, 8 tanesi transfer noktası olmak üzere toplam 40 adet istasyon bulunuyor. Berkaya’nın yapmış olduğu sunuma göre, ulaşım sorununa uzun vadeli bir çözüm getiren proje ile birlikte, 2010 yılında İstanbul ulaşımında demiryolunun payı %28’e çıkmış olacak. Hüseyin Berkaya ayrıca Marmaray projesini diğer benzer projelerden ayıran özelliklerin “en derin batırma tüneline sahip olması”, “yoğun deniz trafiğine sahip 5 knot’a kadar çıkan yüksek tabakalı akıntılara sahip bir bölgede gerçekleşmesi” ve “deprem riski büyük bir kent için planlanması” olduğunu da belirtti. Berkaya’nın proje sürecine ve teknik özelliklerine yönelik detayları içeren sunumunda, bir diğer vurguladığı nokta ise Proje alanında özellikle Yenikapı ve Sirkeci ortaya çıkarılan arkeolojik kalıntılardı. Bu bağlamda projenin arkeolojik kazılar için sağladığı katkı ve bu noktada başarıyla ilerleyen süreç vurgulandı. Berkaya ayrıca, projenin tarihi birikime duyarlı olarak ilerlediğini ve mevcut tarihi demiryolu istasyonlarının da proje sürecinde yaşatıldığını sözlerine ekledi.

DHL Marmaray Genel Müdür Yardımcısı Hamza Şen, Marmaray Projesi’nin aldığı desteğe dikkat çekti ve arkeolojik kazılardan dolayı ortaya çıkan artı maliyetlerin projeye gecikme olarak yansıdığını ifade etti.

İBB Ulaşımdan Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Rafet Bozdoğan ise, Büyükşehir Belediyesi’nin yapımı devam eden, uygulama projesi devam eden, etüt plan aşamasında olan projeler ve mevcutta var olan raylı sistemlerle Marmaray arasında nasıl bir entegrasyonun sağlanmaya çalışıldığını göstermeyi amaçlayan “Marmaray-Kent İçi Ulaşım Sistemleri Entegrasyonu” konulu bir sunum yaptı. Bozdoğan’ın verdiği bilgilere göre geliştirilecek olan entegre raylı sistem ağıyla birlikte ortaya çıkacak olan ana entegrasyon noktaları/bölgeleri şöyle:

  • Söğütlüçeşme Entegrasyon Noktası,
  • Kadıköy-İbrahimağa Bölgesi,
  • Üsküdar Meydanı Entegrasyon Noktası,
  • Sirkeci Entegrasyon Noktası,
  • Yenikapı Transfer Merkezi,
  • Kazlıçeşme-Yedikule Bölgesi,
  • Küçükçekmece Entegrasyon Noktası,
  • Halkalı Entegrasyon Noktası.

Bozdoğan, transfer ve entegrasyon noktalarının, içereceği sosyal donatılar, aktiviteler ve çevresel düzenlemelerle önemli merkezler haline geleceğini ifade etti ve işletme entegrasyonlarının da sağlanmasıyla, İstanbul’un ulaşım sorununun büyük ölçüde çözülmüş olacağını vurguladı.

Okan Üniversitesi Lojistik Bölümü Öğretim Üyesi ve İMP Lojistik Grubu Yürütücüsü Dr. Metin Çancı ise Marmaray’da Ro-La Taşımacılığı üzerine bir sunum yaptı. İstanbul’da mevcut yük hareketlerinin tamamına yakınının karayolu ile sağlandığına dikkat çeken Çancı, Avrupa’da yük taşımacılığı ve Ro-La olarak adlandırılan, karayolu araçlarını vagon üzerinde taşıyan özel tren sisteminin sağladığı avantajları belirtti. Türk Kamyonlarının Avrupa’da Ro-La kullanımının yaygınlığına ve bu konuda sahip olduğu birikime de dikkat çeken Çancı, sistemin İstanbul için ulaşım, çevre, lojistik ve ekonomik alanda sağlayacağı faydalara vurgu yaptı. Özellikle transit geçiş yapacak araçların İstanbul’a girişinin engellenmiş olacağını, lojistikte zaman kaybının en aza indirilmesiyle verimliliğin artacağını ve Ro-La tarifeleriyle ekonomik olarak önemli bir gelir sağlanacağını ifade etti.

İTÜ İnşaat Fakültesi Ulaştırma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Nadir Yayla ise, Bozdoğan’ın açıkladığı metro projelerinin maliyetlerine, işletme yönüne ve taşıyacağı yolcu yüküne yönelik taşıdığı kaygıları ifade etti. Öngörülen ağın çok yüksek bir yoğunluk taşıdığını, bununla birlikte özellikle 2012 sonrası için planlanan güzergahların tekrar ele alınması gerektiğini, Banliyö hattına paralel ilerleyen Ankara Yolu üzerindeki hattın Banliyö Hattının beklenen yolcu taşıma kapasitesini düşüreceğini ifade etti. Öngörülen raylı sistem ağının beklenen yolcu taşıma kapasitesine ulaşamayacağını ve çok yüksek maliyetler getireceğini ifade eden Yayla, karar yolu ulaşımı ile özellikle otobüsle toplu taşımanın daha etkin olacağını vurguladı.

Panel’de dinleyiciler de Marmaray Projesine ilişkin yeni açılımlar ve farklı bakış açıları sundu. Öngörülen raylı sitem ağının ring şeklinde olmaması, raylı sistem-deniz ulaşımı arasındaki bağlantının sağlanamamış olması eleştirilirken, geliştirilen yeni projelerin mevcut ağ üzerinden devam edildiği için daha lineer bir şekil aldığı belirtildi.

Proje’nin daha katılımcı bir süreç kazanması yönünde getirilen eleştirilere karşı ise, projenin kamuya çok fazla açılmamasının altında yatan neden olarak arazi spekülasyonlarından duyulan kaygı ifade edildi.

Ro-La taşımacılığının patlayıcı ve yanıcı maddelerin özellikle Marmaray içinde taşınmasıyla oluşabilecek güvenlik riskine yönelik soru işaretlerine karşı ise, araçların gelişmiş lazer güvenlik taramalarıyla kontrol edilebileceği belirtildi.
Panel’de dinleyiciler tarafından katkı sağlanan önemli katkılardan biri de, entegrasyon merkezlerinin dönüşüm alanları olarak taşıdığı önemdi. Bu merkezlerin söz konusu alanlarda dönüşümü tetikleyici bir odak olarak kullanılabileceği vurgulandı. Ayrıca bu alanlarının deprem riskini dikkate alarak birer toplanma ve tahliye merkezi olarak da işlev görebilmesi için gerekli mimari düzenleme ve yapılanmaların geliştirilip geliştirilmediği sorgulandı.

Öngörülen ağın yoğunluğu konusunda özellikle maliyet, öngörülen güzergahlar ve kısa zamana yönelik kaygılara karşı ise, planlanan güzergahların yoğun iş merkezleri ve konut alanları dikkate alınarak, İMP ile işbirliği içinde geliştirildiği, İstanbul için ancak minimum düzeyde ve çekirdek bir ağ oluşturulmuş olacağı ifade edildi. Panel, İMP yürütücüsü Prof. Hüseyin Kaptan’ın Marmaray’ın MİA alanları için taşıdığı önemi ifade eden açıklamalarıyla son buldu.

Böylece, İstanbul Metropoliten Planlama Toplantıları 2006 yılı için tamamlanmış oldu. 2007 döneminin ilk toplantısı yine Metropoliten Planlama Merkezi Konferans Salonu’nda 25 Ocak 2007 tarihinde “Boğaz ve Haliç’in Korunmasında Temel Yaklaşımlar” konulu olarak gerçekleştirilecek.

Etiketler

Bir yanıt yazın