Sancaklar Camii

Sancaklar Camii

İstanbul'un dışındaki bir banliyö semti olan Büyükçekmece'de yer alan Sancak Camii, cami tasarlamanın temel sorunsallarını, "form"a dayalı güncel mimari tartışmalardan uzaklaşarak ve sadece dinsel bir mekanın özüne odaklanarak ele almayı hedefliyor.

Proje, çevredeki “kapalı site” (gated community) konumundaki yapılardan hayli yoğun kullanımı olan bir otoyol ile ayrılan, kırsal bir alanda yer alıyor. Caminin üst avlusundaki parkın etrafını çevreleyen yüksek duvarlar, dışardaki karmaşık dünya ile kamusal parkın huzurlu atmosferi arasındaki belirgin sınırı vurguluyor. Parktan dışarı uzanan uzun saçak ise dışardan algılanan tek mimari unsur olarak beliriyor. Bu saçağın altında yer alan yapıya parkın içinden geçen üst avludaki bir yol ile erişilebiliyor. Arazide ilerleyip, tepeden aşağıya inerek duvarlar arasından camiye girince, dışarıdaki dünya tamamen geride bırakılıyor ve yapı bütünüyle topografya ile hemhal oluyor.

Basit bir mağarayı andıran camii, dua etmek ve Tanrı ile yalnız kalmak için hayli dramatik ve huşu uyandıran bir iç mekana sahip. Kıble duvarı boyunca yer alan yarıklar, ibadet alanının yönelimini güçlendirirken, güneş ışınlarının da iç mekana süzülmesini sağlıyor.

Sürekli olarak doğal olan ile insan üretimi arasındaki gerilimden ivmelenen projede, arazinin doğal eğimini takip eden doğal taş merdivenler ile 6 metre yükseklikte uzanarak saçağı oluşturan ince betonarme tavan arasındaki zıtlık, bu ikili ilişkiyi güçlendiren unsurlardan biri olarak öne çıkıyor.

Etiketler

2 yorum

  • mustafa-gumus says:

    Modern şehir mimari arayışları başlığıyla geleneksel cami formları dışına çıkınca modern Kilise ve şapel öykünmesi gibi geldi bana ..neden çünkü biz mimar sinandan beri kubbe Geleneğinin üzerimizin sonsuza kadar açık olduğu hissi verdiği için iliklerimize işlemiş…. Genede yabana atmayalım kendi içinde mantığı ve felsefesine bakılırsa tutarlılığı olan özenli titizliği ile bir çalışma arolatın .mimari dili..

  • azmi-acikdil says:

    Müftü bey Mustafa Hocam, çok açık bir şekilde ve terminolojiye uygun ama mimarlarında hah işte diyeceği fikirde. Hocam bu projeyi biraz da dinimiz emirlerini her yönüyle yerine getirmesinden dolayı sevmiş ve desteklemiş.

    Her iki mimar Arolat ve Selçuk yer üstünde yaptıkları güzel gösterişli projelerin yanında yer altında da gösterişten uzak mütevazi de olsa ayrı bir güzelliği olan projeler üretme yetisini ortaya koyuyorlar.

    Bu camiye güzel denilemez. Altı üstü bir cami denilebilir. Bu kadar basit tariflenmesinin yanında çok şey anlatan bir cami. Şöyle de tarifleyebiliriz tezyinattan uzak tam manasıyla bir ibadethane. İhtişam, muhteşem, israf, müsriflikten arî dinimizin emirleri yerinde kullanılmış sadeliği, basitliği, mütevaziliği ile ibadet ettiren bir mekan. Cami oluşumunun zamanımıza uyarlanmışı, zamanımızda anlatılmışı. Altı üstü bir ama önü arkası da yok. Bundan sonrakilere örnek olacak bir tarafı da yok. Mütevazilik mimari yapılarda pek kullanılmayan ve örnek olmayan bir argüman burada sonuna kadar kullanılmış.

    Halisane duygular ile israfın günah dediği dinimizin bu yönünü de yerine getirmiş, ihlas ile manevi duyguların ibadet esnasında hak ile başbaşa kalmayı motive edici özelliği olan bir cami.

    Konuşmacıların giyimleri, mekanı, sahne, siyah örtü, siyah sandalye, arka fon, afiş, ışığın dahi olmaması gösterişsiz bir sahnede arkadan gelen bir ışıkla söyleşenlerin hasbıhal edenlerin seçilemeyen yüzleri ifadeleri ile dahi geride durduğu bir anlayış caminin yapılışının ana fikrini anlatıyor.

Bir yanıt yazın