Minberlerden Minarelere Yolculuk

Binlerce yıl boyunca pek çok dilden ve dinden uygarlığa ev sahipliği yapan Amasya’yı keşfediyoruz... Şehrin güzelliğine, tarihsel konumuna eşlik eden üç yapı, bazen banisi, bazen de mimari özelliği ile tarihte önemli yere sahip.

Selçuklu, İlhanlı, Osmanlı bir arada… Mahkeme Camii, Cumudar Türbesi adlarıyla da bilinen yapı, şehrin merkezinde, Dere Mahallesi’nde. Yeni restore edilen görkemli Taşhan’ın ardında kalan yapı, günümüzde ilk bakışta göze çarpan minaresiyle tanınıyor. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde; minaresinin ahşap olduğunu belirttiği yapıdan Mahkeme Camii olarak bahseder.

Yapının tarihi Anadolu Selçuklu’ya dayanıyor. Cami kapısında bulunan kemer şeklindeki kitabeye göre yapı, Said Ferruh ve Haznedar Yusuf isimli iki kardeş tarafından yapılmış. 1237-1247 yılları arasında inşa edilen yapı, klasik Selçuklu Ulu Camii plan tipinde. Gıyaseddin 2. Keyhüsrev’in veziri Ferruh Bey’in mezarı da burada. Dikdörtgen planlı yapının kuzey cephesi, Anadolu Selçuklu eserlerinde sıklıkla rastlandığı üzere geometrik motifler ve mukarnas dolgulu süslemelerle kaplı. Girişte sağda minare, solda ise cami duvarına bitişik türbe bulunur. İkisinin ortasında bulunan sivri kemerli ve dışa doğru çıkıntılı taç kapıdan yapıya giriliyor. Caminin aydınlatması, duvarlardaki pencerelerle sağlanıyor. Kıble duvarına dikey uzanan, üç nefli (sahınlı) plana sahip yapının orta nefi üç kubbe, yan nefleri ise beşik tonozla örtülü. Kesme taştan örülü kalın ve güçlü duvarlara sahip yapının zaman zaman amaç dışı kullanımları nedeniyle gerekli özeni görmediği anlaşılıyor.

Çiniler Selçuklu’dan

2. Dünya Savaşı’nda buğday ambarı olan yapının sade ama kıymetli mihrap yanı kıymetli çinileri Selçuklu’dan kalma. Yapının değerini artıran bir özelliği de ahşap minberi. Müzeye taşınması gereken minberin bakımsızlıktan zarar gören yerleri sıvanmış. Yapının kitabeleri de Prof. Dr. Ali Yardım imzalı Amasya Burmalı Minare Camii Kitabeleri eserine konu olmuş.

1590 depremi ve 1602 yangınlarında zarar gören ahşap minarenin yerine yapılan minare kesme taştan olup 17’nci yüzyıl Osmanlı mimarisi özelliğinde burmalıdır (sarmal). Kare biçimi bölümden silindirik gövdeye üçgenlerle geçilen minarede gövdeyi saran burmalar şerefeye kadar uzanır. Yanda bulunan türbe de kare tabana oturur. Sekizgen planlı, piramit çatılı ve üç cephesinde penceresi bulunan türbe iki katlı. Batı cephesindeki pencere süslemeleri ile dikkat çeker. Bir süre kütüphane olarak hizmet veren türbenin üst katı günümüzde cami görevlilerinin odası olarak kullanılıyor. Zemin katında ise İlhanlılar döneminde Anadolu Nazırı Şehzade Cumudar’ın mumyası bulunuyordu. Günümüzde Amasya Müzesi’nde sergileniyor.

Beyazıd Paşa Camii Kitabesi kayaya kazınmış

Vakfiyesi kayaya kazılı cami Çelebi Mehmet devrinde Amasya valisi olan Beyazıd Paşa tarafından 1414 yılında Mimar Yakup bin Abdullah’a yaptırılan; ters T planlı, zaviyeli (erken Osmanlı’da görülen, 16.yüzyılda vazgeçilen plan tipi) cami tipinin güzel örneklerinden. Amasya merkezde Kuş Köprüsü’ne yakın olan yapı, kesme taştan. Son cemaat yerinin beş gözlü kemerleri örten kubbelerin iç yüzeyleri ayrı ayrı bezeli. Aralarına rozetler yerleştirilmiş olan kemerler beyaz mermer ve kırmızı taş ile örülü olup etrafında siyah mermerden kıvrık dal ve yaprak motiflerinden oluşan bordür bulunur.

Giriş kapısından küçük bir geçitle ulaşılan ana mekan kıble yönünde birer kubbeyle örtülü iki mekandan oluşur. İlk bölümün kubbesinde aydınlık feneri var. Zengin mukarnaslarla çevrili, sekizgen planlı, sekiz pencereli, yüksek kasnaklı kubbeye tromplarla geçilir. Zaviyeli cami planına uygun olarak ana mekanın iki yanında, birer kapı ile açılan, kubbelerle örtülü ikişer oda bulunur. Camide bulunan, yanan kandillerin islerinin tahliye edildiği üç adet is tahliye yeri önemli. Zira yıllar sonra Sinan’ın yapacağı İstanbul Süleymaniye Külliyesi’ndeki uygulamanın örneklerinden.

Yapının en önemli farkı, kitabesinin bir kopyasının kayaya kazınmış olması. Köprünün yakınındaki Leğen Kaya’nın doğusundaki vakfiyenin kazındığı kaya iki metre yüksekliğinde. Arapça 125 kelimeden oluşan vakfiye, araları cetvelli sekiz satırdan oluşuyor. 1418 tarihli kitabe celi sülüs yazı ile yazılı.

Mehmet Paşa Camii’nin minberi Türk mimarisinin en nadide örneklerinden

Mermer ve ahşap işlemeciliğinin en nadide eserlerinin sahibi camii banisi Mehmet Paşa, hem Sultan 2. Beyazid’ın veziri hem de oğlu Şehzade Ahmed’in lalası. Bulunduğu mahalleye de adını veren 1486 tarihli külliye Amasya merkezde bulunuyor. Ters T planlı cami kesme taştan. Altı kubbeyle örtülü son cemaat yerinin zemin taşlarının çoğu orijinal. Beyaz mermer, taç kapının iki yanında deprem denge sütunu, üstünde ise kum saati motifli kitabe ve kilit taşları var. Kare planlı caminin sekizgen kasnaklı kubbesi kalem iş yazı ve motiflerle süslü. Tek şerefeli minare son derece sade. Bölgede rastlanan, sivri külahlı şadırvanı tamir görmüş olsa da mermer havuz orjinaldir.

Mehmet Paşa Camii’nin minberi ebat olarak küçük olsa da işlemeleri bakımından eşsiz. Her iki yanı simetrik olan minberin motifsiz yanı yok. Som mermere tablo gibi işlenen kıvrık dal ve yaprak motifleri çok sanatlı olarak mermer işlemeciliğinin en nadide örneklerinden. Ahşap oymacılığının en güzel örneklerinden olan kapısı ise günümüzde Amasya Müzesi’nde.

Etiketler

Bir yanıt yazın