‘Odalar Değil, Hükümet Denetlensin!’

TMMOB'ye bağlı oda yöneticileriyle bir masada buluştuk, oda yöneticileriyle Türkiye'de son dönemlerde yaşananları ve baskıları konuştuk.

Oda yöneticileri tek ses olarak ‘Odalar değil, yolsuzluklara batmış bakanlıklar ve hükümet denetlenmeli’ mesajını veriyor.

AKPİi bakanların çocuklarının da tutuklandığı yolsuzluk operasyonları hükümetin ıı yıllık rant ve çıkar ilişkilerini ortaya döktü. Hükümet ‘çılgın projeler’ adıyla kentleri, doğayı, yaşam alanlarını sermayeye peşkeş çekiyor. Rüşvet, hırsızlık, kadrolaşma ülkemizi ağ gibi sardı, iktidarın politikalarına karşı çıkan Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı odalar, ‘denetleme’ adı altında etkisizleştirilmeye, yetkileri ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Oda yöneticileriyle Türkiye’nin gündemindeki konuları konuştuk.

Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonları yapılıyor. Başbakan, bakanlar, belediyeler hakkında ciddi suçlamalar var. TOKİ, inşaat ihaleleri, belediyeler kirlenmiş durumda. Kamu adına denetim yapan odalara yönelik baskılarla birlikte değerlendirdiğinizde nasıl bir tablo var önümüzde?

Necip Mudu (TMMOB Mimarlar Odası Genel Sekreteri): AKP hükümeti iktidara geldiğinden beri tüm bütçe dengelemelerini, mali yapısını ve ekonomik sistemini TOKI ve bağlantılı olarak kentsel rant üzerinden kurmaya çalışıyor. TOKI tamamen kapalı devre çalışıyor. Mühendislik ve mimarlık hizmetieri ve işin imalat yöntemleri ile ihale süreçlerinde de aynı kapalılık söz konusu. TOKI’nin kuruluş yasasına baktığımız zaman toplu konut elde edilmesi, halkın temel barınma ihtiyacının karşılanması amaçlı bir yapılanmadır. Ancak AKP hükümetinin kendi çevresinde kurduğu halkayı kendi sistemine dönüştürmesi açısından TOKI önem kazanıyor. Bu durum TOKPyi yolsuzlukların başta olduğu bir kurum haline getiriyor. Gelinen noktada TOKI devasa bir yapılanmaya ve Türkiye bütçesini zorlayacak derecede denetimsiz bir mekanizmaya dönüşmüş durumda..

Ali Ekber Çakar (TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı): AKP hükümetinin temel dayanağı ve ekonomik yapısı inşaat üzerine oturduğu için TOKİ I çok önem kazanıyor. I Meslek odalarımız üzerinde kararnameler ve yönetmeliklerle birlikte hayata geçirilmeye çalışılan ekonomik ve idari baskıları göz önünde bulundurduğumuzda, siyasal iktidar için yapı üretim sektörünün önemi daha açık ortaya çıkıyor. Son olarak Bakanlar Kurulu kararıyla mali ve idari denetim düzenlemeleri de bunun açık bir göstergesi oldu. Hazine’ye ait alanların TOKI’ye devrediliyor olmasını, AKP’nin ekonomi politiğini inşaat üzerine şekillendirdiği bir süreç olarak değerlendirebiliriz.

Odalarımız; kamusal denetim noktasında bütün iktidarlara ve hükümetlerin yanlışlarına karşı direnç gösteriyor. Hükümet meslek odalarına karşı yürüttüğü hasmane uygulamaları bırakıp kendi bakanlıklarındaki yolsuzluk iddialarını araştırmalı ve denetlemeye açmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarının Sayıştay denetimlerinden kaçırılıyor oluşunun nedenini de, bugünlerde ortaya çıkan yolsuzlukların örtbas edilmek istenmesi olarak da değerlendirebiliriz.

ASIL AMAÇ VESAYET SİSTEMİ KURMAK

Taner Yüzgeç (TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı): iktidar kendisine muhalefet eden gruplara, kurumlara, şahıslara, ticari firmalara yönelik elinde bulundurduğu denetim mekanizmalarını bir silah olarak kullanıyor. Uzunca bir süredir TMMOB’u yetkisizleştirmeye yönelik çalışmaları vardı. Son çıkardıkları yasa ve Bakanlar Kurulu kararıyla vesayet ilişkisi kurmak istiyorlar. Bu vesayet ilişkisini, baş ağrısı olarak nitelendirdikleri odalar ve meslek örgütlerinin faaliyetlerini kısıtlamak ve yönetimlerini işlevsizleştirmek veya sindirmek olarak görebiliyoruz. Odalarla ilgili Bakanlar Kurulu kararı aslında Anayasa’nın 135. maddesine doğrudan aykırı nitelikte. Biz denetimden kaçmıyoruz, mali ve idari denetimden çekinmiyoruz. Bizleri bugüne kadar nasıl sindiremedilerse, bundan sonra da sindiremeyeceklerini söyleyebilirim.

Cengiz Göltaş (TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı): Son dönemde yaşadığımız baskıları, yasakları ve denetim düzenlemelerini, yolsuzluklar operasyonunu bir bütün içinde değerlendirmek gerekiyor. Türkiye son bir yıl içinde olağanüstü bir dönem yaşıyor. Taksim Gezi Parkı ile gelişen ve Türkiye’nin bütününe yayılan toplumsal tepkilerin arka planına bakmamız gerekiyor. AKP’nin on bir yıldır toplumu baskıcı, yasakçı bir zihniyetle yönetme politikasının temelinde, kentsel rantlar başta olmak üzere enerjiden ulaşıma, tarımdan sanayiye bütün yaşam alanlarında tam bir neo-liberal politikanın acımasızca uygulandığı, yağma ve talan anlayışının gündemde olduğu bir süreç yaşıyoruz.

TMMOB, AKP hükümetince hedef tahtasına konulan bir kurum. İktidarın ve bağlaşık sermayenin uygulamalarına karşı çıkıştaki ana parametreleriniz nedir?

Taner Yüzgeç: TMMOB’a bağlı odaların yaptığı denetim hizmetleri doğrudan kamunun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yapılan hizmetlerdir. Teknik hizmetlere yönelik yapılan mesleki denetimlerdir. Bu gerek mimar ya da mühendislerin ürünlerinin denetimi olsun, gerekse de onların yeterliliklerinin denetimi olsun. Tüm bu denetimler ve yapılan hizmetler insanların yaşamlarını ve sağlığını doğrudan ilgilendiriyor. Toplumsal ve ulusal kaynakların doğru bir şekilde kullanılmasını hatta heba edilmemesini ilgilendiren konulardır bunlar. Dolayısıyla tüm yurttaşları ve ülkeyi birinci dereceden ilgilendiren bir meseledir teknik hizmeder.

Cengiz Göltaş: Bu yaşadığımız on bir yıllık dönem içinde TMMOB, iktidarın ‘yeni yapılanma’ dediği gerçekte ise kaos yaratan ‘Yeni Türkiye’ anlayışına itirazlar geliştirdi. Nükleer santrallerden HESİere, imar planlarından kamulaştırmalara, özelleştirmelerden kamu ihalelerine, kadrolaşmalara ve hukuk dışı sürgünlere karşı çıkıldı. Tarım ve orman alanlarının, SIT’lerin, yaban hayaünın korunmasına yönelik çalışmalar yapük. Türkiye’de ‘çılgın projeler’ ifadesiyle kendisini tanımlayan yerli ve yabancı sermaye çevrelerinin piyasa anlayışıyla uyumlu olarak geliştirdiği sürece karşı çıkıldı. Hukuki olarak mücadele edildi ve yapılanlar teşhir edildi. Bu karşı çıkışın en temelinde de ‘mesleki denetim’ dediğimiz kavramın içinin boşaltılmasına tepki vardı. Bilimsel, teknolojik gelişmelerin kamu yararı açısından gündeme getirilmesine öncülük yapıldı. Mühendislik faaliyetine sadece ‘üretimci’ bir bakış açısıyla bakmadık, politikalarımızı bağımsızlıktan, demokrasiden yana namuslu biliminsanlarıyla, kamusal bir anlayışla oluşturuyoruz. Bunun adı mesleğin politikasıdır, ülkenin demokrasi, kalkınma ve adil bölüşüm politikasıdır. Bu durumda hedefin TMMOB olması söz konusu olacaktı.

Necip Mutlu: Odalar açısından bakarsak, mes? lek alanının düzenlenI mesi gibi temel bir görev I var. Odalara yasayla verilmiş bir yükümlülük var. Meslek odaları 1954’ten günümüze bunu sürdürüyor. Meslek alanını I düzenlemezseniz, mimarlık ve mühendislik hizmetinde rastgele bir alan oluşur. Düzenlemelerin olmaması yurttaşların can ve mal güvenliğine, refah içinde ve sağlıklı kentlerde yaşamasına yönelik sakıncalar oluşturur. TOKI yüzbinlerce konut yapıyor fakat kullandığı mimar/mühendis sayısını bilmiyoruz. Çok az mimar ve mühendis çahşürıyor. Bu anlamda da meslek odalarının düzenleyici etkisi ve kamu adına gerçekleştirmiş olduğumuz mesleki denetim konusu çok önemli. Odaların düzenleyici konumlarının ortadan kaldırılmaya çalışılmasının en önemli sonucu sermaye çevrelerinin, rant oluşturma konusunda daha rahat manevra alanlarına sahip olmaya çalışmasıdır, işi kolaylaştırmak adı altında aslında sağlıksız ortamların alanı daha da genişletiliyor.

Ali Ekber Çakar: Güvenli, sağlıklı ve doğal çevreye duyarlı kentlerde yaşamak için mücadele eden toplumun sesi, gözü, kulağı olan mimar, mühendis ve şehir plancıları yok sayılmak isteniyor. Örgütlü bir toplum oluşmasının önüne engeller çıkarılıyor. Bu durum, neo-liberal politikaların hayata geçirilmesinin temel anlayışı olarak karşımıza çıkıyor. Başbakan, ‘Mimarlar, mühendisler, şehir plancıları olmasa ben çok daha rahat işlerimi yürütürüm’ diye düşünüyor. Bilim ve teknolojiyi insanlığın hizmetine sunan ve toplumla buluşturan bir mesleğin üyeleri olarak tüm karar alma süreçlerinde kentli olarak söz sahibi olmak istiyoruz. 1954 yılından günümüze kadar kentlerin sakini değil sahipleri olmaya çalıştık ve bu anlayışla meslek alanlarımızdan yola çıkarak, kamusal çıkarlarımız gözetilerek halkımıza hizmet vermeye çalış tık. Odalarımızın bilimi ve tekniği temel alarak ürettiği politikalar ve mücadeleler siyasal iktidarların ve sermayenin işine gelmez. Sonuçta bizler mücadelemizi örgütlü üyelerimizle, ülke genelinde gerçekleştirdiğimiz hizmetlerle, emekçi halkımızın lehine olacak şekilde yürüyüyoruz.

Haziran Direnişi kenderin yağmalanmasına yeşil alanların azalmasına, betonlaştırılmasına, sağlıklı yaşam alanlarının kuşatılmasına bir isyandı. Kamu adına denetçilik göreviyle birlikte düşündüğümüz zaman, direnişten odalar ne gibi sonuçlar çıkarttı?

Cengiz Göltaş: AKP eliyle son yıllarda çıkartılan yasaların birbirinden bağımsız olmadığı, devletin yeniden yapılandırılması süreci içinde ekonomiyi kendi siyasal anlayışları çerçevesinde inşa etmek üzere olduğunu görüyoruz. Taksim Gezi Parkı’nın AVM’ye veya Topçu Kışlası’na dönüştürülmesine yönelik tepki, bir öfke patlaması getirdi. Halkı hiçe sayan politikalara insanlar açıkçası ‘Yeter, dur’ dedi. Çılgın projeler adı altında Kanal İstanbul ve 3. Boğaz Köprüsü’nün gündeme getirilmesi sermayeye yeni alanlar yaratıyor. Karadeniz başta olmak üzere ormanlarını, sularını ticarileştiren, doğal ve kültürel yaşamı yok eden projelere karşı bir toplumsal isyan gerçekleşti. Nükleer santraller tartışması benzer şekilde Mersin’de ve Sinop’ta büyük bir kesimin ayağa kalkmasına neden oldu. Gerze’de, Amasya’da, Antalya Ahmetler’de, yaşam alanlarına müdahale edilen her yerde halk ‘dur’ deme sürecine girdi. Burada TMMOB’un rolü ortaya çıktı. Meseleye sadece mühendislik ve üretimci bakış açısıyla bakmadığımız için toplumsal kesimlerin yarattığı direnişlerin içerisinde ve halkımızın yanında olduk. Demokratik kimliği, kendi hukuku ve kurallarını işletiyor olması, bir yandaş kuruluş haline çevrilemiyor olması, TMMOB’a yönelik saldırıyı bugün çok daha şiddetli hale getirdi. TMMOB yoksulluğa, yolsuzluğa karşı, ekonomik krizlere, dış borçlara, özelleştirmelere, piyasalaştırmalara karşı kamu hizmeti anlayışını, toplumsal faydayı öne çıkardı. Tarihsel, kültürel yıkımlara, doğa ve çevre felaketlerine karşı çağdaş, demokrat, insanca yaşayan bir toplumsal formun, modelin içinde bir duruş sergiledik. Bunu mühendislikle buluşturduk.

Ali Ekber Çakar: Odalarımız sermayenin aşırı kâr politikalarıyla doğanın talanına, sömürü çarkının katmerleştirilmesine karşı emekçi halkımızın yanında yer aldığından dolayı iktidarlarla ve özellikle de AKP hükümetiyle karşı karşıya geliyor, iktidar n yıldır halkımızın direkt hayatına dokunan uygulamalar peşinde. Yaşam biçimine, kültürümüze, inançlarımıza, kentimize, suyumuza her şeye karışıyorlar. Gezi Direnişi’yle ranta, baskı ve zulme karşı halk ayaklanmasının içerisinde -başta İstanbul birimlerimizle birlikte- ülke genelinde halkımızın yanında yerimizi aldık. AKP iktidarının on bir yıldır kendine muhalif gördüğü tüm kesimlere karşı yürüttüğü baskı politikaları bir öfke patlamasına neden oldu ve Gezi Parkı’nda başlayan isyanın tetikleyicisi oldu. Odalarımız kentsel ranta, yolsuzluklara, talana, özelleştirmelere karşı ürettiği politikaları ve eylemlilikleri halkımızla buluşturduğu ölçüde başarılı oluyor ve çözüm önerileri hayat buluyor. Nitekim Taksim Gezi Parkı’ndaki olaylar gösterdi ki, Taksim 1 Mayıs Meydanı’nın insansızlaştırılması ve parkın ticarethaneye dönüştürülmesi engellendi.

Necip Mutlu: AKP iktidarının temel yaklaşımı, TOKI meselesinde de görüldüğü gibi kentsel ranttan bütçe dengelemesini sağlamak. Bu anlamda en büyük alan olarak da büyük kentler başta olmak üzere, istanbul model olarak oluşturuldu. Buradaki yatırım kararlarına bakarsanız hepsi AKP’nin sermaye oluşturmak için kurduğu mekanizmalardır, istanbul Boğazı’nda 3. Köprü, bilimin kabul etmediği Kanal Projesi gündeme getiriliyor ve ‘asrın projesi’ deniliyor. Asrın projesi denilen şeylerin hepsi aslında bir rant projesi olarak şekilleniyor. Denedeme konusuna gelince ironik bir konu. TOKİ gibi TMMOB’un belki bin katı büyüklükteki devasa bir kuruluşu denetieyemiyorsunuz, Sayıştay denetimini engelliyorsunuz. Fakat TMMOB bütün hesaplarını, faaliyetlerini üyelerine açık olarak yapıyor. Internet sitelerimizde, yayınlarımızda gelirlerimizi, giderlerimizi, kararlarımızı da yayınlıyoruz. Bizi denetiemelerine gerek yok bizim yayınlarımızı alsınlar oradan hepsini görürler.

Ali Ekber Çakar: Bizler kendi genel kurullarımızda yol arkadaşlarımıza veremeyeceğimiz hesaptan korkarız. Üyelerimize hesap veremeyecek hiçbir durumumuz yok. Az önce belirttiğim gibi bizim tüm mali ve idari kararlarımız üyelerimizin denetimine açıkür. Siyasal iktidarın çıkarmış olduğu yasalarla hayata geçirmeye çalıştığı baskılar bizler için sorun taşımıyor. Siyasal iktidar ideolojisini dayatıyor. Bunu sürdüremezsiniz. Bu bir yerde patiayacakü. Bu konuda da sözünü söyleyecek olanlar her zaman olacakür. TMMOB olarak biz kardeşliği ön plana çıkaran söylemlerde bulunduk, iki gündür ortalık yolsuzluk dosyalarıyla kaplandı, yine söz söyleyen olarak TMMOB var. »Cengiz Gölta (TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı): Mesleki denetim alanının bizim elimizden alınmak istenmesinin nedenleri var. Yolsuzluklar si cinde ortaya çıkan durumları dikkatle takip ediyoruz. 40 yıldır odalarımızın mali ve idari işleyişine dair en ufak bir olumsuzluk olmadı. Bu konuyla ilgili hesaplarımız her genel kurul sürecinde üyelerimize verildi. TMMOB devletten para almıyor. Üyelerinin aidadarı ve kurumsal hizmetleri dışında hiçbir geliri yok. »Ali Ekber Çakar (TMMOB Makine Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı): Hükümet meslek odalarına karşı yürütmekte olduğu hasmane uygulamaları bırakıp kendi bakanlıklarındaki yolsuzluk iddialarını araştırmalı ve denedemeye açmalıdır. Kamu laırum ve kuruluşlarının Sayıştay denetimlerinden kaçırılıyor oluşunun nedenini, bugünlerde ortaya çıkan yolsuzlukların örtbas edilmek istenmesi olarak da değerlendirebiliriz. »Taner Yüzgeç (TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı): Kamu kaynaklarını denetlemeye çalışıyoruz. Bizleri bu sürecin dışında tutma isteği, bir zamanlar ifade edilen ve vahşi kapitalizmi çağrışüran, “Bırakınız yapsınlar U1IÜK.1111İ gCÇSllller” zihniyetinin yeniden üretilmesidir. Bu zihniyetin en tepesinde TOKI ve başındaki Bakanlık durur. Doğal olarak da mesleki hizmetlerin denetimine yönelik yaptırımları da gereksiz birer formalite olarak değerlendirirle1″ »Necip Mudu (TMMOB Mimarlar Odası Genel Sekreteri): Yatırım kararlarınızı halka, meslek odalarına ve topluma rağmen yaparsanız daha çok Taksim direnişleri olacaktır. Gezi Parla sürecini çok önemsiyor Taksim Dayanışması, meslel odalarının yanı sıra birçok paydaşın bir arada olduğu çalışma olarak yürütüldü. Odalar olarak çıkartmamız gereken ders, kamu ve toplum yaranna olan mücadelemizi daha fazla kişiye ulaştırmak, daha çok yerel örgütferle, STK’larla buluş mayı sağlamak olıra’

Etiketler

Bir yanıt yazın