Mimarlık Gibi, Değil Gibi [8]: Bir günün kısa özeti (Malzeme altyazılı)

Sabah erkenden uyandım. Çalar saatin [ses çıkartarak insanları uyandırmak üzere tasarlanmış, ağırlıklı olarak yeraltında bulunan petrolün damıtılması ve işlenmesi ile elde edilen bir malzeme olan plastik ve yine topraktan çıkan çeşitli cevherlerinin işlenmesi sonucu elde edilen metal parçalardan oluşan, içindeki çinko-karbon pilin sağladığı enerji sayesinde üzerindeki akrep ve yelkovan adı verilen kolları dönen ve bu kollar hedeflenen yere geldiğinde havayı titreştirerek ses yayan cihaz] o sinir bozucu alarmını tekrar duymamak için erteleme tuşuna basmadım, kalktım hemen. Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. [Baraj adı verilen biriktirme alanlarında toplanarak, arıtma tesislerinden geçtikten sonra tüm şehirde toprağın altından ilerleyen boru sistemi aracılığı ile yaşadığım binaya giren, daireme kadar petrol esaslı PPRC plastik borular içerisinde çıkan ve krom kaplanmış metal bataryanın içinden geçerek elime dökülen suyu yüzüme vurdum. Su, toprakta bulunan seramik killerin çeşitli işlemlerden geçirilerek şekillendirilmesiyle üretilmiş lavabonun ortasındaki delikten, plastik pis su boruları aracılığıyla yine şehrin altına yayılan büyük bir sistem olan kanalizasyona gitti. Florür, çinko, gliserin, kireç taşı, karbonat ve diğer çeşitli kimyasalları içeren aromalı diş macununu, sentetik fiber kıllardan oluşan bir diş fırçası aracılığı ile dişlerime sürdüm.]


Vitrifiye üretimi. (Kaynak )


Diş fırçası üretimi. (Kaynak: Kaynak )

Mutfağa geçtim; ağzıma bir parça peynir [genellikle ineklerin yavruladıktan sonra çocuklarını beslemek için ürettiği bir vücut salgısı olan sütün, maya adı verilen bakteriler aracılığıyla dönüştürüldüğü yiyecek], siyah zeytin [zeytin ağacından toplanan acı meyvenin sodyum klorür, yani tuz ile bekletilerek yenebilecek hale getirilmiş olanı] ve ekmek [buğdayın öğütülerek un haline getirilip, daha sonra su ve yine maya adı verilen bazı bakterilerle karıştırılarak pişirilmesi ile elde edilen gıda] attım hızlıca. Sigaramı [tütün bitkisinin yapraklarının çeşitli kimyasallarla karıştırılarak kağıda sarılmış ve selüloz asetat lifleri ile filtrelenmiş hali] yakıp, filtre kahve makinesinde [ülkemizde genellikle termik ve hidroelektrik santrallerde türbinlerin çeşitli şekillerde döndürülmesi ile üretilen elektriğin, iletken metal kablolar aracılığıyla yaşadığımız yapılara gelmesi sayesinde çalışan, kahve adlı içeceği hazırlamak için kullanılan ısıtıcı alet] dünden artan kahveyi [tropik bölgelerde yetişen kahve ağacının meyvesinden çıkan çekirdeklerin kavrulduktan sonra çekilerek toz haline getirilmesi ile oluşan ürünün, sıcak su ile birleşmesinden ortaya çıkan içecek] ısıtıp cam bardağa [kum, soda ve kirecin belirli oranlarda ve yüksek sıcaklıklarda birleştirilmesi ile oluşan camın, çeşitli içeceklerin konması için şekillendirilmiş hali] koydum. Televizyondaki [kablo, uydu veya radyo dalgaları aracılığıyla ulaşan veriyi elektrik sinyallerine dönüştüren; kırmızı, yeşil ve mavi renkteki küçük ışık noktalarını farklı oranlarda birleştirilerek hareketli görüntüler oluşturan cihaz] sabah haberlerini dikkatsizce izledim, sırf izleyecek bir şey olsun diye.


Termik santral buhar türbini. (Kaynak )


Kahve ağacı. (Kaynak )

Deri montumu [çeşitli ölü hayvanların derilerinin işlemlerden geçirilerek; pamuk ve keten gibi bitkiler, yün ve kaşmir gibi hayvan kılları, veya polyester ve akrilik gibi sentetik maddeler kullanılarak üretilen kumaşlarla bir araya getirilerek giyilmek üzere hazırlanmış hali] üstüme giyip evden çıktım; işe giderken otobüste [bir petrol ürünü olan benzin veya motorinin, ağırlıklı olarak metal parçalardan oluşan bir motor içerisinde yanması ile oluşan enerjiyi, yine bir petrol ürünü olan sentetik kauçuktan üretilen tekerleklerinin dönmesi için kullanan, yanma sırasında ortaya çıkan gazı egzoz boruları aracılığı ile havaya veren, gövdesini ve oturulan kısmını metal, ahşap, kumaş ve çeşitli plastiklerin oluşturduğu, insanların bir yerden diğer bir yere kendi vücutlarını hareket ettirmelerine gerek kalmadan gitmelerini sağlayan araç] oturacak yer bulduğum için şanslıydım.

Çalıştığım ofisin olduğu bina 38 katlı bir gökdelendi [kalker ve kilden oluşan çimento; agrega, kum ve suyun, içerisinde farklı boyutlarda demir donatının bağlanmış olduğu kalıplara dökülmesi ile oluşturulan betonarme kısmının üzerine, çelik profillerin birleştirilmesi ile oluşturulmuş bir strüktüre giydirilmiş cam, bir toprak ürünü olan tuğla, seramik, alçı, ağaçların kesilerek işlenmesi ile elde edilen ahşap ve benzeri çeşitli malzemelerden oluşan yapı], benim masamın olduğu açık ofis ise 21. kattaydı. Asansöre [elektrikli bir motor aracılığıyla çelik halatlarla yukarı çekilen veya hidrolik bir piston ile yukarı itilen, insanların içine binerek vücutlarını hareket ettirmelerine gerek kalmadan üst katlara çıkmalarına yarayan, genellikle çelik konstrüksiyonlu bir kutu] bindim, birkaç başka katta inenler oldu. 21. kata gelince bir iki kişiyle selamlaştım ve hemen masama yerleşip, bilgisayarımı [hata: altyazı izin verilenden uzun olduğu için yüklenemedi] açtım. Sonraki birkaç saatte, gün içinde halletmem gereken işleri yapmaya başladım. Öğle arası vakti gelince internetten sipariş verdiğim tavuklu salatayı [marul, domates, biber gibi bitkilerin, zeytinin sıkılması ile çıkan yağ ile karıştırılması; üzerine ise ayçiçeğinin çekirdeklerinin sıkılması ve işlenmesi ile elde edilen ve polietilen tereftalat (PET) adlı plastik esaslı şişelerde kullanıcıya ulaştırılan çiçek yağının içinde, tüpten çıkan bütan ve propan gazlarının yanması yardımıyla kızartılan tavuk etinin konması; sodyum klorür ile karıştırılması ile hazırlanan sağlıklı yemek] yedim. Akşama kadar yapmam gereken yeni işler çıktı.

Tavuklu salata. (Kaynak: http://nedesem.net/46 )

Mesai bitiminde iş yerinden bir arkadaş, beni arabasıyla [*bkz: otobüs ile ilgili altyazı] evimin olduğu sokağa kadar bıraktı. Eve girer girmez klimayı [içerisinde bulunan R32, R410a veya R22 gibi akışkanları elektrik kullanarak yoğunlaştırma ve buharlaştırması sayesinde, iç ünitesinin olduğu kısmı ısıtırken dışarıyı soğutan veya içeriyi soğuturken dışarıyı ısıtan, genellikle plastik ve metal kaplı cihaz] açtım içeriyi ısıtmak için. Buzdolabından [klimaya benzer mantıkla çalışan, içerisindeki akışkan cinsi genellikle R600a olan, yiyecekleri soğuk olarak muhafaza etmeye yarayan alet] çıkardığım bir dilim antrikotu [dananın göğüs omurları üzerinden, boynuna doğru uzanan eti] yanmaz tavaya [ateşin üzerine konarak yiyecekleri pişirmeye yarayan, genellikle metal gövdesi teflon adı verilen florlanmış etilen polimeri olan politetrafloroetilen ile kaplı, sıklıkla plastik saplı üretilen bir araç] attım, biraz da yoğurt [bkz: peynir ile ilgili altyazı] çıkardım yanına. Yemeği bitirdikten sonra salondaki kanepeye uzandım, iki aydır bitiremediğim kitaptan [ağacın işlenmesi ile elde edilen selüloz hammaddesinden yapılan kağıtların üzerine bitki köklerinden, madensel kaynaklardan veya kimyasal olarak üretilen pigmentlerden; bezir yağları, petrolden elde edilen yağlar, reçine ve alkol gibi taşıyıcılardan ve çeşitli katkı maddelerinden oluşturulan mürekkep ile harflerin basıldığı ürün] birkaç sayfa daha okudum. Saat on olmadan uyuyakalmışım orada. Birkaç saat sonra kalkıp yerime yattım. Yatmadan önce pijamamı [hayvan kıllarından elde edilen yün, bitkiden elde edilen pamuk veya keten, böcek kozalarından elde edilen ipek, petrol esaslı polyester, kayın ağacından üretilen viskon gibi çeşitli liflerden üretilen kumaşlardan oluşan gece giysisi] giydim ve bir sonraki gün için saatimi kurdum tabii.

Dana etinin bölümleri. (Kaynak: Twitter)

Etiketler

Bir yanıt yazın