Author Archives: Mahmut Şenol

Tavus Kuşunun Çirkin Ayağı

Bu insanoğlu var ya, insan, işte ondan korkunuz.İspanyol atasözü, ¨Tanrım beni kendimden korusun!¨ der; ¨Defianda me dios de mi…¨Tıpkı Latin deyişi, ¨İnsan insanın kurdudur’¨, yer bitirir sözüne benziyor; ¨Homo homini lupus…¨İnsan dediğimiz açgözlü canlı varlık, kendi refahını başkasının felâketinde arar! Bodrum’un 2019 yılında, yani bugünden sayarsanız parmak hesabı, hepi topu üç yıl sonra dağ taş, […]

Cin Şişesinde Şeytana Yer Kalmaz

Londra yakınlarındaki Laverstoke Mill adıyla bilinen dereler mevkinde kurulu Bombay Sapphire Gin [Cin] İmalathânesine, tasarımcı Thomas Heatherwick birkaç yıl evvel yeni bir çehre vermişti.İngiliz mimar-tasarımcı Heatherwick’in 1980’lerden beri burada cin imalâtı yapan firmanın yüz yıllık eski binaların yüzüne yapışıp köhnemiş görüntüyü modernleştirmesi, bizim mimarî camiada pek itibar görmemiş, sanıyorum.Ben bu işlerin ustası olsam mimar kesilirdim, […]

Becerikli Mühendis Mimar Aranıyor!

ABD’nin Beyaz Sarayı varsa, Kanada’nın çatısı akan, pencereleri yerine oturmayan, kapıları gıcırdamış, baştan sona tamir ve tadilat koymak mecburiyeti gösteren Başbakanlık Evi var; Türkiye’de de Ak Saray bulunuyor.Başkent Ottawa’nın Sussex Yolu, 24 numaralı binası dökülüyor, çatısıysa şıp dedi damladı vaziyetindedir ve daha fenası, farelere karşı kedi besleniyor.Yani, Kanada Başbakanı seçilen genç Justin Trudeau ve eşi […]

Görüşemiyoruz Yahu!

Görüşmek ısrarıyla yanıp tutuşan insanlar, kendilerinden köşe bucak kaçanlar için vakitli vakitsiz hastayı yakalayan Sıtma gibidir.“Sıtma geliyor, sulfatoyu hazırla!” diye evvelden tedbir alsanız dahi, onlar bir yolunu bulup yakanıza yapışır.Dünya nüfusunu ortadan ikiye bölsek, terazinin bir tarafı ağır basacaktır: Kefenin bir yanında kof oturup küf bağlayan fuzûli lakırdı sahibi kalabalık vardır, öte yanda kendisiyle baş […]

Pixel ve Seks

Arkitera’daki yazılarım arasında tıklama rekoltesi en yüksek olanı, malûmunuz üzre, Meşgul Görünmek Sanatı başlıklı olanıdır.Yayıma alındığı geçen yılın Mayıs ayından beri, 3 bin 500 üzerinde tık almıştır; tıklayanın hepsi okumuş mudur, emin değiliz.Diğer yazılarımın hasadını hiç sormayın, en bileği güçlüsü bini geçmiyor, kuraklık var; Ben bu işi bıraksam iyi olacak, dedirtiyor…Lakin Arkitera’daki kalem refiklerim, refîkalarımın […]

Günâh Keçisi Aranıyor

Başlangıçtı, hiçbir şey yoktu ve âniden, “Evvela ışık oldu!“ Kutsal Kitapların ilki Ahd-i Atik’in 1.Bâbı’nda, ilk satırda denildiği gibiydi; ortalık parladı, aydınlandı. Galiba Güneş açmıştı! Sonra dünyada bitkiler, hatta kırmızı elma ağacı bile yetişti. Fakat burada bir karışıklık var! Cennette yaşayan biri erkek ötekisi dişi iki fâninin elma ağacına uzandığı söyleniyor ya, demek ki Güneş […]

Striptizin Kraliçesiydi

Amerikan Rüyasının paraya bağlı kişisel özgürlüğü, döner dolaşır, muhakkak, Striptiz ile buluşur.8 silindirli otomobillere, Şikago’dan Los Angeles’a dek uzanan meşhur 66 numaralı otoyolu boyunca sıralanmış motellere, motellerde işlenen cinayetlere, cânileri enseleyen aynasızlara, böyle vurdulu kırdılı bir toplumun ne dedikleri hâlen anlaşılmayan ve fakat bir vakitler Batı’da fırtına koparmış avangard şair-yazar ve sanatçılarına dair bir 20. […]

ax² + bx + c = 0

“Bu, dengelenmemiş uzmanlık merakının ilk sonucu,her çağdakinden fazla sayıda bilim adamının bulunduğu günümüzde,örneğin 1750’lerdekine kıyasla çok daha az sayıda kültürlü insan bulunduğudur.”Jose Ortega ý Gasset Onlar, teknik adamlar çok meşgûller, rahatsız edilmek istemiyorlar; haklı olarak…Bir teknik adam bir şey isterse, bir dediğini ikiletmeyeceksiniz!Onlara ne kadar hizmet etsek haklarını ödeyemeyiz…Sayelerinde bugünkü modern toplumumuz doya doya moderniteyi […]

Bir Adım Attım Ki Geri Dönemem

“Ağır Ceza Hakimi sorar:-Evladım, anlat bakalım, niye öldürdün adamcağızı, hatta öldürmekle kalmayıp kasapta yağlı kâğıda paketlenmiş kıyma hâline getirdin? Yazık günah değil mi, evladım!-Efendim, ne desem bilmem ki? Kasaplıkla bir alakam yoktur, evvelden biz Rami’de otururken, annem beni Taşlıtarla’daki Taşkasaba gönderirdi, bonfile, biftek, uykuluk, böbrek falan almaya fakat bu ayrı bir hikâyedir. Sualinize gelince ne […]

Terbiyesizle Edepsiz Üzerine Harut ile Marut Hikâyesi

“Edepsizden terbiye beklemek gereksizdir, geçme katırın önünden teper, zira onun aslı eşektir!”Bu tırnak [“] içindeki deyişin sahibi yoktur, demek ki anonimdir, herkese aittir.Biz de kullansak, bundan ne çıkar?Bugün telif ücretini dahi ödemeyen yayınevleri olduğuna göre bizden bu lakırdının müellifi bir şey talep etse üçün beşini alır…Bu deyiş mühimdir!Kime ait olursa olsun edepsizle terbiyesiz arasındaki ince çizgiyi […]

Bisiklete Güzelleme

Bisiklet dediğin iki teker bir pedal, bir yağlı zincir, kaynakla çatılmış içi delikli üç boru, bir sele, bir gidon değildir. Bu tarife sığmayacak kadar ciddiye alınmalıdır, zira bisiklet insanı tamamlayan bir parçadır; mütemmi cüz dedikleri şey… Bisiklet, insan için güven ve dengedir… Hazerfan Çelebi‘ nin kanatlanıp havada uçmaya kalkışması bir büyük cesaret ve delilik icap […]

“Yürüyeliiiim Aaaarkadaşlar…”

 Yürümeden düşünemeyenler için, yürüsünler ne var, “Yürümekle yollar aşınmaz,” demesi meseleyi hafife almaktır. Yürümenin insan bedenini sağıltıcı yanı bir yana dursun, kişinin akıl fikire ihtiyaç duyduğu zamanlarda işe yaradığını da unutmayınız. Bir vakitler Süleyman Demirel‘in sokaklarda yürüyüş yapan gençleri sarakaya alıp, “Vaaa’sın yürüsünler, n’olcek?” diye konuşması yakın tarihte kalmış tatlı bir şakadan ibarettir, aynı zamanda […]

Fin Hamamında Mâaile Çıplaktık

Fin Hamamı birbirinden hiçbir şey saklamamak isteyen eşlerin, aile üyelerinin, yakın arkadaşların buluştuğu yerdir.Osmanlı Hamamı’ndan farklıdır bu yönüyle…Bizdeki hamamlarda peştemal bir sır perdesidir, becerebildiği kadar peştemalına sahip olan kusurunu ötekisinden saklar.Fazlasını göstermek isteyen için de peştemal bir tür sahne perdesidir; seyredilmesine müsaade edilecek kadar açılır, kapanır.Fakat buna Finlandiya’da müsaade etmezler, orada Âdem Baba-Havva Ana kıyafetiyle […]

Sofradan Edebince Kalkmayı Bilmeli!

Başlayan her şey birgün biter.Bir kibrit tutuşturmasıyla sekiz on kişinin cigarasını bir kerede yakmak gibi, hayat bile çabucak söner gider.Sayılı günün bir çırpıda geçtiği söylenir ya, siz dostlarım, buna pek aldırmayın; saymasını unutursanız günleriniz sonsuzluğa kavuşur.Hayat bazen acıyla geçer, can yakar; biliriz!Bütün hüner, acıyı tatlıya çevirmektedir.Tatlıyı yer yemez sofradan kalkılması da doğru değildir, elbette; daha […]

Mil, Pardon, Saat Kaç?

Yazar takımına en çok yöneltilen soru, ne yazdığı değil, nasıl yazdığıdır.Yazarın nasıl yazdığını öğrenmeye okuru, nedense, çok heveslidir.Bu merak, “Mil, Pardon, saat kaç?” diye ikide bir sormak ısrarı gibidir.O hâlde, bize de yazar tutturaklarına bakmak, meseleyi mercek altına almak lüzûm eder. Ama evvela yazmak eylemiyle işe koyulmalıdır: Günümüzde ekrana yazı yazılabildiğinden, belki de sırf o […]

Limonata Gibi Koca

Bir kadın erkekten ne ister diye sormayınız, ben hiç bilemem lakin bunu anlatan roman yazarını bulmak gerekir.Türk Edebiyatının erken Cumhuriyet dönemlerinde bu işe merak salmış edebiyatçımız boldur; Refik Ahmet Sevengil onlardan birisidir.Kadın yahut bir genç kızın erkekten ne beklediğini anlatmak üzere değil, fakat başka bir hikâyeyi aktarırken kalemi sürçüp yani Latincesiyle Lapsus Calami’ye uğramış romancı […]

Günahkâr Kadınlar Cetveli

Fransız tiyatro yazarı Moliere’in “L’École des femmes”  (Kadınlar Mektebi) başlıklı eserini daha lafımızın başında, buraya, iyice contalayıp İngiliz anahtarıyla bir güzel sıkıştırmadan işe koyulamayız; lakırdı sızıntısı yapıyor diye arkamızdan sonra laf edilmesin.Eser, Batı Edebiyatı ve Tiyatrosu’nun temel taşlarından birisidir.Kadınlar Mektebi‘nin, sonradan edebiyatta, tiyatro ve sinemada, hatta güzel sanatlarda tekrarı yapılacaktır.Yapılsın, ne mahzuru var!İngiliz Tiyatrosunda sahnelenip […]

Merak Kedisi

Kimilerinin merak tilkisi dur, durak bilmez!Kümese dadansa, aklı çiftliğin kilerinde kalır.Merak iştahı bir türlü doymaz, doyurulamaz.Merak denilen şey hüzün ve acıma, pişmanlık ve keder, neş’e ve sevince kadar açılmadık kapı bırakmadığı için duygu karmaşasına yol açacaktır.Milan Kundera, bu durumu, Çekçe’de litost diye adlandırıp Gülüşün ve Unutuşun Kitabı başlıklı eserinde uzun uzadıya anlatır.Litost’u teferruatıyla kavramak için, […]