WAF İzlenimleri: Enis Öncüoğlu (Öncüoğlu Mimarlık)

Enis Öncüoğlu'na WAF ile ilgili izlenimlerini sorduk.

Emine Merdim Yılmaz: WAF ile ilgili değerlendirmeleriniz alabilir miyim?

Enis Öncüoğlu: WAF, bu sene Singapur’a gelerek etkinliği uluslararası bir platforma taşımış oldu. Daha öncekilere göre daha fazla Asyalı mimarı ve projeyi de WAF’ın içerisine katmış olduklarını gözlemledim. Bunun getirdiği dinamizm çok net bir şekilde okunuyor.

Çünkü Avrupa’nın ve Amerika’nın ekonomik krizde olduğu bir dönemde, mimarlıkla ilgili bütün gelişmeler Asya, Pasifik ve Çin ekseninde oluyor. Bu eksende yer alan projeleri Singapur gibi müze kentte görerek, yaşayarak, deneyimlemek ve tartışmak çok etkileyiciydi. Bu anlamda başarılı bir organizasyondu.

Belki de şu sıralar mimarlık gündeminde büyük-küçük demeden, ülke ayırt etmeden mimarları entelektüel anlamda tartışmaya iten en önemli organizasyon bu diyebilirim.

Çok küçük 3-5 kişilik bir mimarlık ofisinin işi ile SOM, Nikken Sekkei gibi binlerce kişinin çalıştığı büroların işleri aynı platformda tartışılıyor.

Jürilerin işleri çok zor. Olabildiğince detaylı bir kategorilendirme yapılmış olsa da bunun içerisinde ölçek konusunda bir kıstas getirilmemiş. Bir bakıyorsunuz 500 metrekarelik yapı, 500.000 metrekarelik yapı da aynı kategori içerisinde birbiriyle yarışabiliyor. Yine de işi detaylandırdıkça esas tartışılması gereken konudan başka şeylere de yönlenilebilir.

Alışveriş merkezi kategorisinde gözlemlediğim, büyük ölçekli yapılan mimarlar tarafından çok da benimsenmediği.

Bunların dışında bina teknolojileri ile ilgili olan kısım çok etkileyiciydi. Türkiye’nin tersine Uzak Doğu’da mimarlık ile teknolojinin beraber çözüldüğü yapıları görmek bizim çok etkileyiciydi.

EMY: Dünyanın geldiği durum jürinin özellikle çevre konusundaki hassasiyetlerini artırmış durumda. Katılımcılara özellikle bu konuya vurgu yapacak sorular sordular.

EÖ: Erginoğlu&Çalışlar’ın projesinde ısrarla o soru gündeme gelmişti. Ben bu konuyu her proje için pratik de bulmuyorum. Bu kadar zorlayıcı olması da çok hoşuma gitmiyor. Türkiye’de sistemler oldukça basit şekilde çözülüyor. Maliyetlerden dolayı Türkiye’de yerel malzemelere yöneliyoruz. Burada önemli olan sürdürülebilirlik konusunu sadece mimarların gündeminden çıkarıp herkesin benimseyebileceği düzeye getirmek gerekiyor.

Projelerde konu sadece sertifika olmamalı, onun dışında kentle kurulan diyalog, insanlara verilen mesaj, mekanlardaki çeşitlilik ve kalite bununla beraber olmalı. Mimarlıktaki tek belirleyici konunun sürdürülebilirlik olmasını garip buluyorum.

Etiketler

Bir yanıt yazın