Herkes için Mimarlık: Sosyal Mimarlık Platformu

Arkitera Mimarlık Merkezi olarak Herkes için Mimarlık ekibinden Yelta Köm, Sarper Takkeci, Hakan Kaçmaz, Beyza Derbentoğlu, Emre Gündoğdu ve Mihriban Duman ile konuştuk.

Selin Biçer: “Herkes için Mimarlık” nasıl ve ne zaman kuruldu?

Yelta Köm: Aslında “Herkes için Mimarlık”ın öncesi var.

Hakan Kaçmaz: İTÜ Mimarlık Bölümü öğrencileri olarak okulda bağımsız bir şekilde kendi aramızda bir araya gelip “Ölçek: 1/1” adı altında bir oluşum içinde yer aldık. Uygulama projeleri yapma isteği ile yola çıktık ve 2007 yılı ile 2008’de iki proje ortaya çıktı. Kahramanmaraş’ta bir köy okuluna bir lojman inşa edildi ve Giresun’daki balıkçı barınaklarının yeniden değerlendirme çalışmaları yapıldı. Bu projelerin fikir, tasarım, sponsor bulma ve finans aşamalarında öğrencilerin birebir içinde olduğu ve sorumluluk aldığı çalışmalardı. Yapım aşamasında ise bizzat kendimiz gibi inşaatlarda çalıştık. Ancak 2008 yılından sonra ekibin birçoğu okulda bitirme projeleri ve mezuniyetle uğraştığı için bir durakla dönemine girdik ve herhangi bir çalışma olmadı.

2011 yılında tekrar toplandık ve daha kapsamlı bir şeyler yapabilmek için “Herkes için Mimarlık”ı kurmaya karar verdik.

SB: Peki bugüne kadar “Herkes için Mimarlık” neler yaptı?

HK: Bugüne kadar çeşitli atölye çalışmalarımız oldu.

YK: Aslında şu anda en görünürde olan etkinliğimiz “Gezi Şenlikleri”. Taksim projesinin ardından “Sana Soran Oldu mu?” adında bir atölye düzenledik. Atölyede çıkan fikirlerden biri de Gezi Şenlikleri’nin yapılmasıydı ve bu doğrultuda şenlikleri organize etmeye başladık.

Sana Soran Oldu Mu? from Herkes İçin Mimarlık on Vimeo.

5 | Davet from Herkes İçin Mimarlık on Vimeo.

Bunun dışında “Mimar Oluyorum” atölyesinde lise öğrencileri ile çalışmalar yaptık. Şehir Tiyatroları ile birlikte Gaziosmanpaşa’da ile bir atölye düzenledik ve Yaratıcı Çocuklar Derneği ile çalıştık.

SB: “Herkes için Mimarlık” nasıl işliyor?

YK: Öğrenci çalışmalarının ardından dernek adı altında birleşip bir şeyler ortaya koymak daha resmi bir durum. Bürokratik işler oldukça fazla zaman aldı ve yıpratıcı oldu.

Sarper Takkeci: Dernek haline gelmemiz bir süreliğine yapmak istediğimiz şeylerin önünde bir engel oluşturdu. Tüm sorunlar çözüldükten sonra, herkes gönüllü olarak uğraşmaya ve vakit ayırmaya başladı. Bu derneğin içinde hiyerarşi denen şeyin olmadığı aslında söylenmesi gereken en önemli şey. Dernek, dışarıyla sürekli bir alışveriş halinde.

YK: Klasik dernek oluşumlarından farklıyız, çünkü aslında hepimiz arkadaşız.

HK: Az sayıda kişi olduğumuz için bir gruplanma olması da pek olası değil zaten…

Mihriban Duman: Bu durum işlerin hızlı ilerlemesini de sağlıyor. Bir ara kendimizi sürekli tartışırken bulduk. Birbirimizi duraksatmak istemedik. O an ne gerekiyrosa dört bir koldan sarılmak ve hepsinin paralel ilerlemesini istedik. Kısa bir süre önce kurulmamıza rağmen oldukça fazla iş yaptık. Tüm bu işlerin bir anda çıkmasında bu durum etkili oldu.

YK: İçimizden biri dışarıdan insanlarla görüşüp bir şey yapmak istediğinde, bunun yapılma potansiyeli doğuyor. Bu kişi gelip dernek üyelerine anlatıyor ve durumu uygun olanlar ilgileniyor.

ST: Burada “gönüllü birliktelik” var. Herkes o an ne gerekiyorsa onu yapmanın ötesinde ne yapabiliyorsa yapmaya çabalıyor. Verimliyiz.

YK: En azından artık bir mekan sahibiyiz.

HK: Öncesinde okul kantininde çalışıyorduk.

SB: Herkes için Mimarlık’ın gündeminde neler var?

Emre Gündoğdu: Atıl Köy Okulları Projesi var. Ölçek: 1/1 zamanında Giresun’da 2. projeyi yaparken Karadeniz Bölgesi’ne 2 gezi düzenlemiştik. O sırada aklımıza bu proje gelmişti. Birkaç köy okulunu gezmiştik.

Bu dernek kurulurken ilk aklımıza gelen konulardan biriydi.

HK: Kuruluş aşamasında bu proje bizi bir yere götürebilecek gibi gözüktü.

EG: Daha önce Ordu’da 2 okul gezmiştik. O okullar için bir şeyler yapabilir miyiz diye düşünürken bunlardan birinin yıkıldığını öğrendik. Bazı araştırmalar yaptık. Valiliğin 2009 yılından bu yana benzer bir sosyal proje ile uğraştığını öğrendik. Yönetimin bu yaklaşımını görünce bunu değerlendirebileceğimizi düşünüp Ordu’ya gittik.

HK: Sanırım ilk başta Atıl Köy Okulları Projesi’ni anlatmak gerekiyor. MEB “Taşımalı eğitim” diye bir uygulama başlattı ve bununla birlikte küçük yerleşimlerdeki okullar kapatıldı. Burada eğitim alan öğrenciler servis ile büyük merkezlerdeki okullara taşınmaya başlandı. Bu kapatılan okullardan bir kısmı ahır yapıldı, bazıları ise çürümeye terk edildi…

EG: Çok fazla yapı stoğu var. MEB Müfettişleri ile okulları gezdik.1990’ların ortasından beri böyle bir uygulama var. Öğrenci azaldıkça okullar kapatılıyor. Aynı zamanda okul kapandığı için de bazı köylerin nüfusu da azalıyor. 2000’lerin başında bu durum oldukça yoğun görülmeye başlanmış.

Valilik ile görüştük ve bizi Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yönlendirdiler. Daha önceden çalışmalar yapmışlar ve yapımı tamamlanmamış ya da kötü durumda olan okulları belirleyip bir envanter çıkarmışlar.

Atıl Köy Okulları | KARGI from Herkes İçin Mimarlık on Vimeo.

Bu okulların içinde Ordu’da Merkez’e 3-4 saat uzaklıkta bulunan bir yerleşim olan Kargı’da bir okulu bize bildirdiler. 1960’lardan kalma ve yeterli olmayan bir okul olduğunu gördük. 5. sınıf öğrencileri mecburen Tokat Erbaa’da bulunan bir okula gidiyorlardı. Köy halkı öğrencilerin uzakta bir okulda okumalarını istemedikleri için 2008 yılında kendi aralarında para topladılar ve inşaatına başlandı. Ankara’ya ve Milli Eğitim Müdürlüğü’ne başvuruda bulundular. Kaba inşaatı bitmiş durumda ve okulun ilk katı eğitime açık. İkinci katın durumun koşulları ise pek sağlıklı değil.

Burada amaç yeni okulun inşaatını tamamlayıp öğrencileri yerleştirmek ve eski okulun yıkılmadan konurnarak öğretmenler odası ya da yemekhane gibi işlevlerle yeniden değerlendirilmesi.

SB: Kargı projesi ne zaman başlayacak?

EG: 2 – 28 Temmuz arasında gerçekleşecek. Okulun yeni eğitim yılına yetişmesi lazım, bu da Eylül ayında tamamlanması gerektiği anlamına geliyor. Ağustos ayına sarkabilir ancak fındık toplama mevsimine denk geliyor.

İşçiliği biz sağlarken usta konusunda yardım köyden gelecek. Bu yüzden Temmuz ayında toplam 4 haftalık bir sürede bitirmeyi planlıyoruz.

Bunun dışında bir de Çaka’da bir okul daha var. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne sorduğumuzda Ordu’nun Perşembe ilçesine bağlı 5 okuldan bahsettiler. Çaka’da kumsal üstünde 2 binadan oluşan bir okul var. 1990’ların ortasından beri kullanılmayan okul aslında oldukça ilginç bir yapı. Uzun süredir boş olması nedeniyle yapı oldukça yıpanmış durumda. binalardaki yapısal sorunlar çözülmeyecek türden değiller.

Burada bu yapının yeniden işlevlendirilmesi gerekiyor. Bu yüzden 15-17 Haziran arasında bir atölye çalışması yapmak istiyoruz. Yapının rölövesini almayı, analizlerini yapmayı, etraftakilerle konuşmayı ve sonunda fikir üretip bu fikirlerin değerlendirmesini yapmayı amaçlıyoruz. Atölyeden sonra geliştirilecek fikrin projelendirilmesi yapılacak ve detaylı bir bütçe ile takvim hazırlanacak. Bu projeyi de önümüzdeki yılın yaz aylarına yetiştirmek istiyoruz.

SB: Atölyeler nasıl yapılacak? Kimler katılacak? Sponsorlarınız var mı yoksa katılımcılar kendi masraflarını mı karşılayacaklar?

EG: Bütçelerimizi hazırladık ve sponsorlarla çalışmayı amaçlıyoruz. Dernek üyeleri koordinasyonu sağlayacak. Duyurularını yapmaya başladık. Sadece mimarlık öğrencileri değil herkesi bekliyoruz.

HK: Daha önceki çalışmalarda da mimarlık öğrencileriyle sınırlı kalmamıştık. Sosyoloji öğrencileri, yerel halk, inşaat mühendisleri, vb de katılmak istiyor.

EG: Ulaşım, konaklama, yeme-içme gibi ihtiyaçların sponsorlar tarafından karşılanmasını istiyoruz ve bir kontejyanımız var.

HK: Herhangi bir disiplinden olan tüm öğrencilerin bu projelerde yer almalarını profesyonellere oranla daha çok istiyoruz.

YK: Derneğin amaçlarından biri de mimarlık eğitimine yeni açılımlar kazandırmak. Öğrencilerle iletişim kurmak bizim için önemli.

Herkes için Mimarlık mesleki alanda da yeni bir yol katıyor. Mesleki anlamda mimarlığın sosyal bir pratiği ülkemizde yok. Bu yüzden asıl değerli olduğu nokta bu gibi geliyor ve bu tip oluşumlar tek başına ilerleyemiyor. Burada hepimiz ya yeni mezunuz ya da halen öğrenciyiz. Bir şekilde kendi ayaklarımız üzerinde durmaya çalışırken bir taraftan da dernek ile uğraşıyoruz. Etrafımızda çok iyi niyetli insanlar var. Herkes için Mimarlık Proje Destekçileri var.

Herkes için Mimarlık’ın büyük bir proje haline gelmesini istiyoruz.

EG: Ölçek: 1/1 zamanında biz öğrenciydik ve birçok iş yaptık. O yüzden öğrencilik döneminin değerli olduğunun farkındayız. Sosyal mimarlık çevresi oluşacaksa öğrencilik döneminden itibaren oluşmalı. İlerleyen zamanlarda öğrencilerin kendi projeleriyle birlikte bize gelmelerini bekliyoruz.

YK: Ülke çapında 11 okulla iletişim halindeyiz. Zamanla daha da büyüyeceğine inanıyoruz.

HK: Mimarlık fakültelerinde temsilciliklerimizin olmasını amaçlıyoruz. Bu şekilde herkese ulaşabiliriz.

YK: Dernek bir platforma dönüşerek gelişecek.

MD: Ölçek: 1/1 zamanında öğrenciyken neler yapabileceğimizi görmek istedik. Hem mezun olduğumuz hem de arkadan binlerce öğrencinin geldiğini bildiğimiz için öğrencilerin aklına gelebilecek bir platform olması gerektiğini düşünüyoruz. Bir grup olarak hareket etmektense bu nedenlerden dolayı bir dernek haline geldik.

HK: Bir çeşit mimarlık okulu olmak istiyoruz. İnsanların mezun olduktan sonra yüksek lisans yapmak ya da düşük ücretlere çalışmak yerine burada olmalarını amaçlıyoruz. Kendilerini okul sonrası hayata hazırlayabilirler.

SB: Sizi destekleyen herhangi bir kurum ya da kuruluş var mı?

HK: En yakın zamanda okullarla bu konuda iletişime geçeceğiz.

MD: Genel olarak herkes bize bir şekilde destek veriyor.

EG: Kargı ve Çaka için 100’ü aşkın başvuru geldi.

YK: Herkes için Mimarlık Anadolu’ya nostaljik bir açısıyla bakmak amacında değil. İnsanların katıldığı ve mimarlıkla karşılıklı bir farkındalık içinde olması. Herkesin projelerden haberdar olmasını istiyoruz.

SB: Çok teşekkür ediyoruz.

Etiketler

5 yorum

  • ahmet-turan-koksal says:

    “Akademisyenler mimarlık ortamının niteliksizliğini eleştirir, eğitimle ilgili hakemli dergilere sayfalarca dolusu makale yazar. “Küreselleşme politikaları”na karşı kampanyalar yürütür. Sonra da her yıl hızla yenileri açılan özel okullarda çalışmayı sürdürür.”

    Özel okul değil vakıf ünivesitesi demek istediniz herhalde. Ben de söz konusu ünivesitelerden birinde çalışıyor hem de kurucu idareci olarak sorumluluk ve görev alıyorum. İyi mimar yetiştirmeye çalışıyorum. Yanında kitap yazıyorum. İyi kötü okunuyor. Yarışmaya giriyorum. İyi kötü sonuç alıyorum falan filan.

    Makale yazmam lazım (Akademik yükseltme kurallarından nefret etsem bile) ki böylece daha üst düzey bir akademik unvanım olsun ki, mimarlık eğitiminde daha çok söz sahibi olayım.

    Bilirsiniz, 40-50 kişinin çalıştığı mimari bürom yok, bu benim seçimimdir. Bu yüzden özel ya da kamu büyük taahütlere girmem, AKP ya da bir başka partinin belediyesinde bir ihaleye girmişliğim kazanmışlığım kazanamamışlığım da, siyasi olarak bir cemaate bağlı kalıp onlara iş yapıp para kazanmışlığım yoktur. İdarecilik ve öğrertim görevliliği yaparım. İşime torpil, kayırma karıştırmam. Ortaklı yarışmalara girdim. Tek de katıldım. Kazandım kazanamadım. Falan filan.

    Ama bir öğretim görevlisinin “Özel okullarda çalışmayı sürdürerek” ne yanlış yaptığını anlamadım. Vakıf Üniversitelerinde ben ve benim gibiler çalışmazsa okullar kapanmayacak. Açık kalacak daha fenaları hoca olacak. O zaman daha mı iyi olacak.

    Onurlu olarak çalışıp, burslu para vermemde yani sınavda en üst puanla girenle beraber en düşük taban puanla para vererek okula gidenlere ayırım yapmadan bildiği her şeyi olabildiğince iyi aktaranın ne suçu var bir açabilir misiniz?

    Benim de kötü yaptığım şeyler vardır. Fakat Vakıf üniversitesinde çalıştığım için kendimi kötü bir şey yapmış olarak görmüyorum. Tekzip rica ediyorum.

    Teşekkürler.

  • azmi-acikdil says:

    1000 den fazla okunmuş ‘mimar çıplak’ masumane çıplağı da var kuralları tanımazı da. Yazıda her mimara atıfta bulunulmasına rağmen bana göre masumane de olsa çıplak olmayan bir mimar yazıyı üstüne alınmış.

    Az önce vakit darlığında ‘yedi yaşam’ adlı bir film seyrettim. Kaza neticesinde aile fertlerinin ölümüne sebep olan biri. Hayatı ve intiharında başkalarının yaşamlarına organ bağışı ile destek sağlıyor.
    Çok cesur biri, kahraman da denilebilir. Acaba kazayı yapmasaydı bağışta bulunur muydu? Kahraman denir miydi?

    İnsan hayatında, kaza yapmadan kahraman olmaya çalışmalı. Karşılıksız yardımda bulunmalı insanlık ve yaradılışı adına. Kahramanlığın açıklaması da bu olsa gerek.

    Meslek, diplomalı meslek; eğitimde bir sıra bir masa işgal ettiysek birilerinin önüne geçtiysek geride kalanlara edindiğimiz haklarımızdan pay dağıtmalıyız ki mesleğimizin diplomamızın diyetini verebilelim.

    Onca özel okul açılsa da açılan okullara laf söylemek değil eğitimin sağlıklı olması için öğrettiklerimiz ile meslekte başarılı öğrenciler yetiştiriyorsak kahraman olmuşuz demektir. (bu hususta benim kahramanlarım var) Bedeninden bir parça veren ile mesleğinden bir öğreti veren aynı paralelde demektir.

    Dergilere girmek değil, dergileri sıraya sokmaktır aslolan. Kapınızda sıraya giren dergilerde sizden bahsettiklerinde bir kahramanı yazıyorlar demektir.

    Bizim gençliğimizde lisede, Milli Güvenlik dersi ile Yurttaşlık dersi vardı. Yıldız’da da Türkçe dersi. Kızardım, yüksek okul, Türkçe. Ne kadar önemli derslermiş meğer vatandaşlık ile türkçeyi bi daha bi daha öğretiyorlarmış, hem de kahramanlar sayesinde öğreniyormuşuz.

  • omer-yilmaz says:

    Yalan herhangi bir şey yazmadığıma göre herhangi bir düzeltme yapmayı anlamsız buluyorum. Ayrıca “tekzip rica ediyorum” kullanımı sizin gibi dil kullanımı konusunda hassas bir akademisyene uygun olmamış.

    “Özel değil vakıf” asıl yalanlanması gereken bu. Vakıfların sahibi kim? Asıl işin komik yanı bu bence.

    Eğitimin özelleşmesine tümden karşıyım. Vakıf okullarına da -ki isimleri özel aslında- lise ve orta öğretimde özel eğitime de karşıyım. Sosyal adaletin bozulmasındaki bir numaralı etkenin eğitimin özelleşmesi olduğunu düşünüyorum.

    Siz neden üzerinize alındınız, kendi performansınızı aktardınız onu da anlamadım Ahmet Bey’ciğim.

    Bu kadar da açık yani durum.

  • omer-yilmaz says:

    Azmi Başkanım daha iyi ifade etmiş benim Ahmet Bey’ciğim cümlemi Ahmet Bey’ciğim 😉

  • ahmet-turan-koksal says:

    Efendim tekzip yalanlama değilsir sadece. Sizin gibi bir kuruma pardon kişiye yakıştıramadım.

    Hukukta, bir kimsenin onur ve haysiyetine dokunan veya kendisiyle ilgili gerçeğe aykırı yayın yapılması durumunda bu kişiye tanınan bir haktır. Bu hak önceden yapılan yayının yalanlanması veya düzeltilmesi şeklinde kullanılır. Tekzip hakkı Basın Kanununda düzenlenmiştir.

    Özel Üniversite konusuna gelince burdaki amacım başkalarının amacı gibi değil. vakfın üniversiteyi özel bir kurum gibi yönetip yönetmeliği beni ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren kendi fakültemin özel bir kurum gibi değil evrensel bir eğitim kurumu gibi davranması. Bu yüzden çalışıyorum bu yüzden çabalıyorum

    Hal böyle iken “çıplak” derken ben ve benim gibi birisini nasıl çıplak gördüğünüzü merak ettim. Ayrıca çıplak olup olmadığımızı kabul etmemiz gerek diyorsunuz. Ben öyle değilim diyorum. Bunun ceremesini de çekiyorum. Biliyorsunuz. Payesini neden almayayım anladım. Ben çıplak değilim. Çıplak olsam utanmam. Vücudum güzeldir der geçerim. Bu yüzden tekzip istedim hala istiyorum.

    tekzip yalanlama değil düzeltme şeklinde de olabilir.

    dersiniz ki özel ya da vakıf hangisini kullanırsanız kullanın özel bir dershane gibi değil gerçek bir mimarlık okulunda çalışır gibi idealist çalışanlar da var onları tenzih ederim deyin.

    örneğin beni arada kaynatmayın projeden projeye koşmam müşteri kollamam. Ofis idame ettirmek gibi bir kutsalım da yoktur.

    o yüzden hala tekzip rica ediyorum.

    Not hala login olduğumda ana sayfaya atıyor. Cep telefon ile yazdım. Imla ve harf hataları icin affınıza sığınırım

Bir yanıt yazın