“Gözlem Kulesinden Ziyade Şehir İçin Simge Olacak Yapıyı Tasarlamak İstedik”

Açılışa gün sayan EXPO 2016 Antalya Kulesi'nin tasarım ve uygulama sürecini mimarları Zeynep Melike Atay Kızıltaş ve Serdar Kızıltaş'la konuştuk.

Bu ay “İş Üstünde”de yine uygulanmakta olan bir yarışma projesini ele alıyoruz: EXPO 2016 Kulesi. Birinci ödülü kazanan Zeynep Melike Atay Kızıltaş ve Serdar Kızıltaş ekibinin projesi olan kule 23 Nisan’da açılışa hazırlanıyor. Yarışmayı kazanır kazanmaz Nita Mimarlık’ı kuran ekibin uygulanan ilk projesi olan EXPO Kulesi’nin, tasarım aşamasından uygulamasına kadar tüm detaylarını mimarlarıyla konuşma fırsatını yakaladık. Biraz buruk biraz heyecanlı bir hikaye anlatan mimarlar, her şeye rağmen yapı inşa edilebildiği için mutlu görünüyor. Sözü Melike ve Serdar’a devrediyoruz:

Bahar Bayhan: Öncelikle biraz sizleri tanıyalım mı?

Zeynep Melike Atay Kızıltaş: 1988 yılında İstanbul’ da doğdum. 2011 yılında İTÜ mimarlık bölümünden mezun oldum. 2009 yazında staj niyetiyle gittiğim Erginoğlu Çalışlar Mimarlık’ da aynı yıl yarı zamanlı olarak çalışmaya başladım ve 2014 yılına kadar çalıştım. Orada yetiştim diyebilirim. Hasan Bey ve Kerem Bey’in yerleri çok ayrıdır. Yarışmayı kazanmamızla birlikte hep hayalini kurduğumuz kendi ofisimizi Nita Mimarlik’ı açtık. Ayrıca Akdeniz Üniversitesi’nde proje 3-4 derslerinde misafir öğretim görevlisi olarak görev alıyorum.

Serdar Kızıltaş: 1987 yılında Antalya’da doğdum. 2009 yılında YTÜ’den mezun oldum. Mezun olur olmaz kendi ofisimi açmak istedim fakat tecrübe kazanmanın faydalı olacağını düşünerek 2010-2014 yılları arasında TAGO Mimarlık bürosunda çalıştım. Farklı ölçeklerde proje yapma imkanı buldum. TAGO’da edindiğim deneyimlerin mesleki hayatımda çok katkısı vardır. 2014’ten bu yana Melike ile beraber Nita Mimarlık’ta çalışmalarımı sürdürüyorum.

“Şehir için simge olacak yapıyı tasarlamak istedik.”

Biraz projenizi anlatır mısınız? Fikir nereden çıktı?

Melike: Şehir için simge bir yapı tasarlamamız gerektiğini düşünüyorduk. Serdar Antalyalı olduğu için kente çok hakimdi. Antalya’nın dinamiklerinin farkındaydık. Bunları projeye doğru bir şekilde aktardığımızı düşünüyorum.

Serdar: Daha önceki EXPO’lar için tasarlanan yapıların bugün bulunduğu şehirlerin simgesi olduğunu görüyoruz. Biz aslında ihtiyaç programında istenen şu kadar m2deki bir gözlem kulesinden ziyade şehir için simge olacak yapıyı tasarlamak istedik.

Melike: Yarışmada istenen bir gözlem kulesi tasarımı olduğu için insanları belirlenen kota çıkardıktan sonra rahat bir şekilde gezinim ve seyir yapabilecekleri alanlar tasarlamayı hedefliyorduk. Ayrıca şehir simgesi olacak bu yapının şehirden izler taşıması gerektiğini düşünüyorduk. Serdar Üç Kapılar’a hayran. Projeye başlarken bile hep Üç Kapılar’dan bahsedip sürekli fotoğraflarını gösteriyordu.

Serdar: Üç Kapılar eski kent merkezi olan Kale İçi’nin giriş kapısıdır. Şehre gelen misafirler gezdirilmeye Üç Kapılar’dan başlanır. Antalya için bu kadar önemli olan bu tarihi referans açıkçası bizim için de projenin ilham kaynağı oldu.

Melike: Yarışmaya hazırlanırken proje form olarak aşağıda 10 m çaptan yukarıda toplamda 45 m çaplı teraslara genişliyordu. 10 m çapındaki ana çekirdeği betonarme, genişleyen terasları çelik strüktür ile çözeriz diye düşünüyorduk. Ama çekincelerimiz de vardı. Emre’yi aradık. Mühendis arkadaşımız o da sağ olsun ilgilendi.

Serdar: Tasarımı olgunlaştıktan sonra projemizi bize danışmanlık veren inşaat mühendisi arkadaşımız Emre Koçak’ a gösterdik. Projemizi gördü ben çok korkuyordum “bu ne ya böyle bir şey olmaz” diyecek diye. Fakat hiç de öyle olmadı “Oooo çok güzel olur ya bu, sistem dengeli” deyince çok hoşumuza gitmişti ve iyice motive olmuştuk.

“İki hafta sadece siluet çalıştık, ‘Nasıl bir iz bırakacak?’ diye düşündük.”

EXPO Kulesi yarışmasına girmeye nasıl karar verdiniz, ne cezbetti sizi?

Serdar: O dönem çok sık yarışma yaptığımız bir dönem değildi. Çalıştığımız ofisler de çok yoğundu. Antalyalı olduğum için yarışma ilanını görür görmez çok heyecanlandım. Antalya’ya bir eser tasarlayabilme fikri inanılmaz cezbetti.

Melike: Çok güvendiğimiz bir yarışma projemiz vardı onda hiçbir şey elde edemeyince büyük hayal kırıklığına uğradık, mesafeliydik yarışmalara ama sürekli de takip ediyorduk. Expo 2016 Antalya EXPO Kulesi yarışmasının da şartname alma süresi 1 hafta uzatılmıştı, Serdar da son günü Arkitera.com’da görüyor şans eseri. Beni aradı çok heyecanlıydı “bu yarışma giriyoruz” dedi ve hemen o akşam buluşup projeyi konuşmaya başladık.

EXPO çok reklamı yapılan bir etkinlik, Antalya için de çok önemli. Bu yarışma projesini hazırlarken simge bir yapı ortaya koymanın zorlukları var mıydı fikir aşamasında çünkü bu bir anlamda sizin imzanız olacak kentte, ne düşünüyordunuz?

Serdar: Zaten simge bir yapı olması bizi heyecanlandırdı, “hadi bu işe girelim” dedirten oydu.

Melike: Ve biz iki hafta sadece siluet çalıştık, tüm simge yapıları inceledik. “İçinde ne olmalı?”dan önce hep “nasıl bir iz bırakacak?” diye düşündük.

Serdar: Zaten program çok basit. İnsanlar aşağıdan asansöre binecek, yukarıya çıkacak, yukarıda da toplamda 1.500 metrekarelik bir terasa varacak. Yani mesele “simge yapıyı nasıl tasarlarız ne yaparsak bu simge olur?” idi. Zaten bizi heyecanlandıran da oydu, Antalya olması ayrıca ilgimizi çekti. İnsanın doğup büyüdüğü şehre böyle bir simge yapı kazandırma hissi müthişti. “Simge yapı nasıl olur?” diye araştırdıktan sonra net ifade edilebilir olması gerektiğini fark ettik. Simge yapılara baktığımız zaman, Eyfel Kulesi veya Dubai’deki Burj-el Arab hep 2 çizgiyle, 1 çizgiyle tarif edilebiliyorlardı. Akılda kalıcı olması gerekiyordu.

Melike: Zaten bizim kule 2 çizgide bitiyor, yani kim görse herhalde artık “bu EXPO kulesi” der gibi geliyor. Silueti çözdük sonra hemen 3 boyuta geçtik.

Serdar: Seyir kulesi olduğu için yapının yukarıda genişlemesi gerekiyordu, yapıyı şekillendiren şey fonksiyonu oldu.

Melike: Ağaçların gövdeden yukarıya doğru genişlemesi etkiledi mesela, yani bizim strüktürümüz de bir ağaç aslında. Teraslarımız Üç Kapılar’a referans vermeye izin verdi ve bu şekilde gerçekleşti. Her zaman konseptimiz ve fikrimiz oluyor. Biz “Fonksiyon ve konsept açısından zarif bir şekilde ağaç gibi o sağlam gövdeyle çıkartacağız, yukarıda da insanları dağıtacağız ve 360 derece Antalya’nın tamamının seyredilmesini hedefleyeceğiz.” diye düşündük.

Serdar: Dubai’deki Burj-el Arab otelinin mimarı Atkins grubunun Nat Geo’da bir belgeseli vardı, bunu da okulda bize Güven Şener hocamız izletmişti. O aklıma geldi mesela, tasarımcı o yapıyı nasıl tasarladığını anlatıyor, iki çizgiyle veya birkaç çizgiyle bunun ifade edebiliyor olması gerekiyor. Örnekleri bize çok ikna edici geldi mesela.

Peki, ödül alan diğer projeleri inceleme şansınız oldu mu? Sizce sizin tasarımınızın 1. seçilmesinin nedeni neydi, yani güçlü tarafı neydi size göre?

Melike: Çok iyi projelerdi gerçekten, ama ikonik yapı dersem bizimki öne çıkıyor.

Serdar: Biraz temaya uygun olması, bir de sembolik, kolay ifade edilebilir olması bence başarılı bulundu yapının. Diğer projeler biraz daha sert hatlıydı. Biz önce yapıyı tasarladık, daha çok kütleseldi, silueti hoşumuza gitti yekpare tasarlamıştık maketteki gibi. Sonra cephe çalışmaya başladık. Cepheyi nasıl açacağız? Kule seyir amaçlı insanların dışarıyı görmesi lazım ama buraya bant bant camlar yaparsak da yakışmıyor, bu bütünlük kayboluyor. Sonra görüşü kesmeyecek delikli bir cephe tasarladık beyaz maketteki gibi, yarışmaya öyle gönderdik. Yarışma sonrasında jüriden aldığımız kritiklere göre cepheyi tekrar ele aldık.

Melike: Cepheyi ana strüktürün üzerine giydiriyorduk. Fonksiyona daha uygun yanıt veren, daha kolay uygulanabilen ve yapıyı daha zarif gösterdiğine inandığımız yeni bir öneri getirdik. Maliyet açısından da daha avantajlıydı. Önerimiz yönetim kurulunda kabul edildi.

Şimdi malzeme kullanımı olarak ne öne çıkıyor?

Serdar: Cephe tamamen alüminyum kompozit panel kaplamadan oluşuyor. Ana gövde brüt beton bırakılacak üzerine koruma boyası uygulanacak.

Bu uygulanan ilk projeniz olacak. Birinci seçildikten sonra gözünüz korktu mu, “yapım aşaması nasıl olacak acaba” diye?

Serdar: Ben TAGO Mimarlık’ta çalışırken yüksek yapı etütleri yapmıştık, tabi böyle bir seyir kulesi yapmadık ama yüksek bina çalışması çok yapmıştık. Açıkçası gözümüz korkmadı yani çünkü çok yüksek bir yapı olarak görmüyoruz biz bunu. İstanbul’da yüksek sayılmayacak derecede yükseklikte bir yapı yani. Ama bunun çevresinde hiçbir yapılaşma yok, tarlaların arasında bir yer o yüzden yüksek görünecek bir yapı olacak. Bir de Antalya’da bu yükseklikte bir yapı yok, Antalya’nın en yüksek yapısı olacak.

Uygulama projesinde nasıl çalışmalar yürüttünüz?

Melike: Biz yarışmayı aldık ama iş olacak mı olmayacak mı bilmiyoruz, direkt çalışmaya başladık, çekirdeği çözdük, statik ekiplerine gittik. Cephe konularını danıştık. Projeyi kazanır kazanmaz maliyet çıkarmamız gerekiyordu. O dönem Metal Yapı ile görüştük.

Serdar: Teknik olarak yapılabilir bir proje verdik, itfaiyeye danışarak çekirdekte düzenlemeler yaptık. Makas merdiven koyduk içine 2 adet, yani 2 kullanımlı olabilecek bir tasarım. Çift kaçışlı ama çok da yer kaplamıyor, ikisi birbirinin üzerinde döne döne aşağıya iniyor. Asansörlerden de iki tanesi seyir amaçlı asansör, bir tanesi de yangın dayanımı özelliği olan kapalı bir asansör; o da yangın asansörü ve aynı zamanda bir yük asansörü oldu. Bu şekilde yukarıda da planlamaya gidildi. Daha sonra burada bir mutfak olsun mu olmasın mı orada biraz jürinin tavsiyesine göre ilerledik.

Melike: Jüri mutfak istiyor ama yangın yönetmeliğinde de mutfak gelince işler değişiyor daha sıkı şartlar geliyor. Jüri mutfak isteyince biz tekrar itfaiyeyle görüşmeye başladık.

Serdar: Mekanikle toplantılarımız neticesinde gizli bir kat yapalım dedik. Şu cephenin birazcık gerisinde kalan, dışarıdan bakınca hissedilmeyecek ama çok da ihtiyacı karşılayacak bir gizli mekan yaptık, mutfağı da oraya soktuk, yukarıda sadece bir servis kafesi gibi bir mekan olacak.

Melike: Aslında bunu post-EXPO için tasarladık, şu an EXPO için bir restoran beklenmiyor, EXPO süresince kitchnette olarak çalışacak, EXPO’dan sonra bina yaşayacağı için orası restoran ve seyir terası olarak işlevlendirilecek. O dönemde Londra’da Shard’a çıkmıştık, Shard da bizim için referans oldu.

Serdar: Sonuçta sıra bekliyoruz girerken orada insanları nasıl oyalıyorlar? Orada fotoğrafçılar mesela fotoğrafınızı çekiyor, Shard’ın hikayesini anlatıyorlar falan, hani bir tünelden geçerken ilgiyi dağıtıyor. Biz bu yapının uygulamasını çizerken bunları hayal ederek yaptık.

Melike: “Mekanik ekipmanlar nasıl gözüküyordu, nereye saklamışlar?” vs. Orda da asma kat var, korkuluğu nasıldı, cepheye ne kadar yaklaşabiliyorduk? Şimdi oraya gidip bunu deneyimlemeseydik kulede böyle bir sorunun olduğunu belki düşünemeyecektik.

“Vaktimizin yüzde seksenini alan cepheydi.”

Peki, uygulama projesinde ne tip değişiklikler oldu tasarımdan farklı?

Melike: Konsept verirken hiçbir şey vermiyorsunuz gerçekten, yani ana formunu veriyoruz, tabliyeleri veriyoruz, kendimizce öngördüğümüz kalınlıkta bir çekirdek koyuyoruz. Bir kere statik açıdan değişiklikler oldu bunlar da mimariyi etkiledi.

Serdar: Kabaca cephe tasarımını değiştirdik diyebiliriz. İkinci olarak da çekirdek 50 cm kadar kalınlaştı, bir de çekirdeğin iç merdiven tasarımı değişti.

Melike: Bizim vaktimizin yüzde seksenini alan cepheydi. Cephe ne kadar kalınlaşacak, mesela 25 santimde görüş nasıl etkilenecek? Kalınlaştırırsak dışarıdaki konstrüksiyonu, 50 santim olursa ne olur? Camın eğimi ne kadar olmalı? İnsan yaklaşabiliyor mu yaklaşamıyor mu? Korkuluk camdan ne kadar kopmalı? Görüş hizasında camı bölmek istemedik. Cephe temizlenme cihazı konumu, cepheyle ilişkisi, detayları vs.

Serdar: İç mekan kurgusunu korumaya çalıştık ama galeri boşluklarının bu kadar büyük olması statik açıdan çok zorluyordu, o yüzden biraz küçüldü ama kurgu aynı.

Melike: Kirişlerin geçmediği yerlerde galeri yaratmaya çalışarak yine iç mekan algısını korumaya çalıştık. Çekirdeğin 50 cm kalınlaştığı için yarışma da verdiğimiz kütle oranları değişmesin diye projelerin ön teslimini yaptıktan sonra yükseklik sınırını geçmeyecek şekilde projede yüksekliği artırmak istediğimizi idareye sunduk. Çekirdeğe 1 kat daha (550 cm) ekleyerek bu durumu çözdük o mesafeyi paratonerden kıstık.

“Çok istememize rağmen yapım sürecinde yer alamadık.”

Bu süreçte, müşteri veya yükleniciyle ilişkilerinizi nasıl ilerlettiniz? Sizi zorlayan veya motive eden şeyler neler oldu?

Serdar: Biz birinci seçildikten sonra yönetimle görüşmeler sürecinde yapının illa ki maliyetine takıldılar. Maliyet hesabı için oturup ciddi bir araştırma yapmamız lazım çünkü konseptten maliyet nasıl hesaplayacağız?

Melike: Yarışma şartnamesinde maliyetle ilgili hiçbir madde yoktu, yani hiçbir kısıtlama yoktu ve sonunda maliyete takıldılar. Bizi motive eden tek şey projemizi yapma ihtimallerinin olmasıydı.

Serdar: Projenin rafa kalkması söz konusu oldu. Yönetim Kuruluna sunum yapıyorduk, bir anda mevzu maliyete takıldı. Her neyse en sonunda bir şekilde biz anlaştık, projeyi çizdik, yapı ihale edildi. Bizim tahmin ettiğimizden daha yüksek bedele ihale edildi. Proje rafa kaldırılıyordu az kalsın. Hatta yerel basında “kule çok maliyetli çıktı, kule sarsıntıda, rafa kaldırabilirler” gibi haberler yapıldı ama halk projeyi beğendiği için vazgeçilmedi.

Melike: Kontrolörlük işini de bizim almamız gerekiyordu yine şartname, sözleşme taslağı ve yarışma yönetmeliğine göre. Fakat kontrollük işini bize vermediler. Anlam veremediğimiz bir şekilde işin mimarı olan bizler yapının tamamlanmasında geciktirici bir unsur olarak görüldük, son dönemde şantiyede olmamızdan dahi rahatsız oldular. Çok istememize rağmen yapım sürecinde yer alamadık.

Serdar: Kulenin değişik bir yapım sistemi var. Yarışma sonrası, maliyet araştırması yaparken cephe konusunu danışmak için projeyi mühendis Selami Gürel’e göndermiştik. Selami Bey’i Han Çadırı projesinin zor strüktürünü çözen mühendis olarak tanıyordum. Kendisi projeyi kısa bir süre inceledikten sonra beni aradı ve yapım sistemi hakkında bilgi verdi; betonarme çekirdek yapıldıktan sonra yukarıdaki çelik strüktürün 0 kotunda inşa edilip yukarıya hidrolik bir sistemle çekilerek yapılmasını öngördü. Bir yıl sonra proje ihale edildikten sonra işi Selami Bey’in firması aldı, öngördüğü sistem aynen uygulandı.

Melike: Proje hazırlanma sürecinde idareye danışmanlık almak istediğimiz disiplinleri sunduk. Bunların içinde müteahhit firmanın şu an çalıştığı cephe firması, danışmanlık aldığı Amerikalı statik firma da vardı. Zaten yapım sürecinde onlardan haber aldık. Fakat bize bunlar için bütçe olmadığını, mimar olarak bunları yapabileceğimizi söylediler. Danışmanlık hizmetlerini tamamen kendi imkanlarımızla karşıladık.

Serdar: İhtiyacımız olan danışmanlık hizmetlerini işverene sunduk ve onların karşılamasını istedik fakat tabiî ki de hayır cevabı aldık. Arkitera’da yakın zamanda okuduğum habere göre Almanya’daki tüm projelerin bedeli toplam yapı maliyetinin yüzde yirmileri mertebelerindeymiş. Daha sonra kendi projemizde bu oranı hesapladığımızda toplam yapı maliyetinin yüzde 0,5 dahi etmeyen bir oran olduğunu gördük. Ülkemizin Almanya’ ya göre mimari projeye bütçesisin kırk kat gerisinde olduğunu fark etmek bizi ayrıca çok üzdü.

Melike: Maalesef Türkiye’de mimari projeye hak ettiği değeri göstermeme durumu var.

Şu an ne aşamada proje?

Melike: Şu an yüzde 99′ u tamamlandı diyebiliriz. Açılışa sayılı günler kaldı.

Serdar: Heyecanla bekliyoruz. 23 Nisan 2016’da EXPO’nun açılışının olması, projenin bu kadar kısa sürede tamamlanmasını sağladı. Bu da projesi uygulanan bir mimar olarak son derece mutluluk veriyor.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın