“Ortaklık’ın güzel ve müthiş potansiyel barındıran bir tema olduğunu düşünüyorum”

Geberit sponsorluğunda düzenlenen Arkitera Seyahat Bursu 2018'e başvurular devam ederken geçen senenin kazananı Ahmet Can Karakadılar ile kısa bir söyleşi yapıp deneyimleri üzerine konuştuk.

Ezgi Can Cengiz: Verilen konuyu nasıl ele aldın ve nasıl bir rota belirledin?

Ahmet Can Karakadılar: Öncelikle, kesinlikle aklıma ilk gelen örneklere tamamen takılı kalmadan farklı bakış açılarıyla konuya farklı yönlerden yaklaşmaya çalıştım. Konuyu enine boyuna tartışıp, birçok örnek yaratıp, kendime oluşturduğum filtrelerde süze süze bir noktaya gelmeye çalıştım. Benim filtrelerim, Arkitera’nın geçmiş konseptlerine katkıda bulunacak bir ülke ve konsept seçmek, çok fazla kaynağın olmadığı dolayısıyla benim gitmemin de bir şekilde başkaları için bir kaynak yaratacak olması ve bütçe açısından zorlayıcı olmaması gibi temel etkenlerdi. Ve bu noktalardan bakınca da Rusya, hem dışarıya kapalı olması, birçok farklı dönemden geçmesi dolayısıyla “Zaman Geçer” temasını çok güzel açıklaması ve ucuz olması dolayısıyla çekici gelmişti. Konuyu da sonrasında, “zamanın geçmesinin, içinde taşıdığı ve mimarlığı etkileyen tüm sosyo-kültürel etkenlerle yapılar üzerinde nasıl bir etki bıraktığı” çerçevesinde toparlamaya çalıştım.

Rotamı da, anlaşılabilir olması ve kolay takip edilebilmesi açısından kronolojik olarak belirlemeye çalıştım. Birbiri ardına gelen dönemlerin nasıl etkileri olduğunu ve gezi sonunda büyük resme baktığımızda bunların nasıl okunduğunun anlaşılması benim için önemliydi. Bu büyük tablodan kendimize bir çıkarım yapabiliyor olmalıydık. Ardından bu kronolojik sıradaki dönüm noktalarını belirledim, ki bunlar da Çarlık Rusyası, Ekim Devrimi, Stalin devrinin başlangıç ve bitişleriyle beraber çok da net olmayan bir ayrımla çağdaş dönemin etkileriydi. Son olarak da bu ara evreleri anlatacak en iyi örnekleri seçip bu ara yerleri anlatmaya ve sonrasında gezmeye çalıştım.



Bu senenin teması olan “Ortaklık” hakkında ne düşünüyorsun? Sana ne gibi çağrışımlar yapıyor?

“Ortaklık”ın çok güzel ve müthiş potansiyel barındıran bir tema olduğunu düşünüyorum. Özellikle çağdaş mimarlık pratiğinin en önemli başlığı olarak görüyorum. Ülkemizde bu durumun çok yaygın olmadığını, o yüzden bunun örneklerini, hem yeni yetişen mimarlara hem de halihazırda mimarlık görevini sürdüren kişilere büyük ilham olacağını ve yönlendirmelerde bulunacağını düşünüyorum. Seçilen örnekler de eğer bu doğrultuda seçilirse tadından yenmez doğrusu.

Benim ilk aklıma gelen çağrışımlar, mimarlık pratiğinin işlenirken diğer disiplinlerle ne kadar entegre edildiği, kentsel ölçekteki imar planlarında mimari projelerin içinde bulunulması gereken sanat yapıtlarının oranı ve katılımcı mimarlık gibi konular oldu.

Birkaç asır önce mimarın hem inşaat mühendisi, hem makine mühendisi hem de tasarımcı olduğu dönemden neredeyse mimarın sadece fikir üreten pozisyonlara geldiği ve mimarlık pratiğinin ne kadar farklı disiplinlere bölündüğünü görüyoruz. Artık herkes bu geniş yelpazedeki konumunu sorgular oldu. Genel geçer pratiklerin nelere evirildiğini ve çağdaş ofislerin bu pratikleri nasıl kullandığının direk yerinde gidip görülüp bizlere anlatıldığı bir proje bence çok ilgi çekici.

Yönlendirme yapmamak için ülke ismi vermekten çekinsem de, şu an bölgede yeni yapılan binaların belli bir miktardaki bütçelerinin farklı disiplinlerden gelmiş üretimlere ayrıldığı ülkeler olduğunu belirtebilirim sanırım. Aynı şekilde bu tarz bir yaklaşımın mimarlığı nasıl dönüştürdüğü, sanatçıları nasıl yücelttiği ve ortaya çıkaran ürünlerin tatmin karlıkları veya tamamen ters bir durumu ortaya koymak, ülkemizde yapılacak benzer yaklaşımları cesaretlendirecektir diye tahmin ediyorum.

Son olarak da buradaki “Ortaklık” temasını biraz yerel halka yapılan iş birliği olarak tanımlayabiliriz gibi düşünüyorum. Bu noktada da dünyada halk ile beraber yürütülen katılımcı mimarlık projelerinin izlerini sürmeye çalışmak, yakından görüp, halktan geri dönütler almak ve bu sistemi de aynı şekilde kendi ülkemizde nasıl kullanabiliriz, buraya nasıl uyarlayabiliriz gibi düşünmemize yardımcı olacak bir proje haline gelmesini görmek heyecan verici olacaktır.

Başvuran adaylara neler önerirsin ya da kazanan adaya gezdiği sırada önerilerin ne olur?

Sanırım en önemli önerim, ben çok beceremediğim için, yerel halkla bol bol iletişime geçmesini önermek olacaktır. Ve buradan aldığı dönüşleri bizlerle paylaşabilsin ki bu senenin teması da aynı şekilde binaların dışından çok içinden bilgi vermeyi gerektirdiği için ayrıca başarılı bir şekilde seçilmiş diye düşünüyorum. Üretimin arkasında yatan aşamaları bize biraz göstermeye çalışan bir tema gibi geliyor bana. O noktada da bu işin “mutfağına” nasıl girerim diye düşünmeleri sanki daha yerinde olacaktır gibi.

Açıkçası Moskova ve St. Petersburg gerçekten durağan şehirlerdi. Ben oraya çok fazla video çekme hayaliyle gitsem de o şehirde bu duyguları çok fazla besleyemedim ki geçmiş bir zaman üzerinde çalışmak da bana hep durağan hissettirmiştir. Ama bu seneki tema, daha güncel konuları, daha hareketli ve akışkan bir görselleştirmeyi destekliyor gibi. O yüzden bol bol video çekip bize çok güzel kurgularla dönse sanki çok güzel ürünler ortaya çıkarmış gibi hissediyorum.

Bunun dışında tabii ki, her yere girip çıksın, oranın kültürünü tanımaya yaracak her türlü şeyi denesin, tatsın, belgelesin ve bizlerle paylaşsın.

Başvuru esnasında en çok neye dikkat ettin ve bütçe başvuru planında ne kadar öneme sahipti?

En çok dikkat ettiğim şey sanırım projenin bütününün insanların bir mesaj verebiliyor ve bunun okunabiliyor olmasıydı. O yüzden projenin akışına çok dikkat ettim. Takip edilmesini kolaylaştırmaya çok uğraştım. Bütçe benim için önemliydi ama zaten gittiğim ülke istediğim özelliklere o kadar sahipti ki bütçeyi zorlayacağımı çok düşünmeden hareket ettim. Minimum yaşam gereksinimleri çok yüksek olmayan bir insan olarak da bütçe konusunda ne kadar kendimi sınırlayabileceğim konusunda bir alt ve üst rakam çizerek başvurumu yapmaya çalıştım. Çünkü önemli olan gidebilmekti. 30 liralık otelde de kalınırdı 200 liralık da. O yüzden para bana kalırsa en ön planda olmamalı ama projenizin bütçesi ne olursa olsun aklınızdaki fikri en ucuza yapabileceğiniz rakamın o olduğu konusunda karşınızdakileri ikna etmelisiniz. Bu da zaten geniş bir araştırma istiyor ki halihazırda yapılması gereken bir şey her zaman için. Kendi paranızla gidiyor olsanız kıyamayacağınız bir ücreti de karşı tarafa önermemelisiniz sanki. (gülüyor.)

Söyleşi için çok teşekkür ederiz.

Arkitera Seyahat Bursu ile ilgili detaylı bilgi www.seyahatbursu.com adresinden, Ahmet Can Karakadılar’ın seyahati boyunca yazdıklarına http://www.seyahatbursu.com/tag/ahmet-can-karakadilar/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Arkitera Seyahat Bursu 2017 Sunumu

Etiketler

Bir yanıt yazın