“Seyahat Bursu’na Başvurum Bir Son Dakika Şansıydı”

Seyahat Bursu 2016 başvurularının sonlanmasına kısa bir süre kalmışken bu heyecanlı ve eğlenceli başvuru sürecini eski bursiyerlerimizle konuştuk.

Arkitera Mimarlık Merkezi’nin 2011’den bu yana verdiği Seyahat Bursu birbirinden çok farklı temalar ile gündeme dokunmuştu. Yelta Köm, Ferhat Zeycan, Elif Yılmaz ve Erenalp Saltık da verilen bursa kendi karakterlerini ve bakış açılarını katarak bu süreci herkes için daha ilginç kılmıştı.

2016 Seyahat Bursu son başvuru tarihi yaklaşırken, yeni adaylarımız için en iyisinin, bu süreci eski bursiyerlerimizin ağzından dinlemek olduğunu düşündük ve kendileriyle kısa bir söyleşi yaptık. İyi okumalar.

“Benim İçin Bütçenin Yüksek veya Düşük Olması Değil, Tutarlı Olması Önemliydi”

Başvuru esnasında en çok neye dikkat ettiniz ve bütçe başvuru planınızda ne kadar öneme sahipti?

Yelta Köm: Başvuru esnasında rotamın tutarlı bir hikaye içinde olmasına çok önem vermiştim, bir çok kaynaktan araştırmalar yapıp. Daha önce çok fazla dokunulmamış alanlara yönlenmek benim için önemliydi. Bir yandan da merak ettiğim bir çok yer vardı, bunları nasıl birleştirebilirim diye kafa yormuştum. Benim aslında iki önerim vardı,ikisini karşılaştıramıyorum şu an ama yapamadığım halen içimde kalmış bir rota, bir gün onu da gerçekleştireceğim.

İlk sene olmasından dolayı bir tema başlığımız yoktu, o yüzden oluşturma süreci biraz da sancılı geçti aslında. Üretimin peşinde’yi oluştururken, kendime dönüp, neyin içinde olduğumu, ne yaptığımı sorguladım. Eski yazdığım bir blog yazısı da bu konuda yol gösterici olmuştu.

Bütçe, seyahat güzergahını oluştururken önemli bir hale geldi. Hangi şehirden hangisine geçeceğim, o şehirde nerede kalacağım, nasıl bir plan yapacağım, bütçe ile düşündüğüm şeylerdi.

Ferhat Zeycan: Benim en çok önemsediğim konu, net ve güçlü bir sloganla yola çıkılması gerektiğiydi.

Bütçe konusunda da yolculuğu sekteye uğratmayacak , kalitesini artıracak bir liste oluşturdum. Ama bunlar sağlanmasa da yolculuğumu tamamlayabilecek bir rotaya sahiptim. Mevsim ve yöre olarak ta seyahat sürecim elverişli şartlarda geçti diyebilirim.

Elif Yılmaz: Seyahat bursuna başvurma hikayem bir son dakika şansıydı. Bir ay sonra bitecek sandığım başvuru sürecinin bitmesine 4 saat kaldığını Arkitera facebook sayfasında gördüm. Daha önce şartnameyi okuyup üzerinde düşündüğüm için seyahat yerim ve konseptim kafamda belliydi. Fakat sunumu ve kabataslak bütçe tutarını hazırlamam bu son 4 saatte oldu.

Erenalp Saltık: Başvuruyu yaparken en çok dikkat ettiğim şey verilen süre ile kafamdaki rota arasında mantıklı bir plan oluşturmaktı. Temayı ortaya attıktan sonra bir şekilde planı hallederiz yaklaşımı bana göre değildi. Bu yüzden daha ilk başvuruda rotayı, ulaşım seçeneklerini, gezilecek yapıları neredeyse belirlemiştim. Bütçe benim için çok önemliydi, ama yüksek veya düşük olması değil, tutarlı olması. Uzak bir mesafe olduğu için diğer gelecek önerilere göre pahalı olacağını biliyordum ve düzgün planlanmazsa iyice yüksek bir bütçe olabilirdi. O yüzden rotamla uyumlu, planımdan çok ödün vermeyen mantıklı bir bütçe oluşturmaya çalıştım. Zaten ilk önerdiğim bütçe ile gezi boyunca kullandığım bütçe birbirine çok yakındı, pek şaşma olmadı.

“Çevreci Bir Yaklaşımı İnsanların Önüne Çıkaracaksak Bu Pazarlıksız Bir Şekilde Ele Alınmalıydı ve Tek Cümleyle Anlatılabilmeliydi!”

Verilen konuyu nasıl ele aldınız ve nasıl bir rota belirlediniz?

Yelta: Belirttiğim gibi ben başvurduğumda bir üst tema yoktu. 1 ayda 10 şehir gezmemiz gerekiyordu, bunun etrafında yaptığım plan “üretimin peşinde”ydi. Amacım farklı coğrafyalarda üretim koşullarını inceleyip, onların kent ve mimarlığa etkisine bakmaktı. Öncesinde yoğun bir araştırma süreci geçirdiğimi söyleyebilirim. O zamanlar Arkitera’da bu konuyla ilgilenen Müge (Yorgancı) da bu süreçte çok yardımcı oldu. Yaptığım araştırmalar sonucu, bulduğum bağlantılarla iletişime geçtim. Gideceğim her yerde ulaşacağım bir iki kişi vardı, onlar da temamım etrafında hikayemi geliştirmeme yardımcı oldu.

Ferhat: Tema düşük karbondioksit, karbon ayak izi üzerinden gelecek bir çok rota ve kurguya açıktı.  Çevreci bir yaklaşımı insanların önüne çıkaracaksak bu pazarlıksız bir şekilde ele alınmalıydı ve tek cümleyle anlatılabilmeliydi. Zaten öyle de oldu. İstanbul’dan İzmir’e 0 karbondioksit üreterek yolculuk ettim. Rotası, fikri akıbeti tek cümlede anlatılabiliyor ve aktarılabiliyordu.

Elif: Benim başvurduğum sene Seyahat Bursu’nun teması “günümüz teknolojisi göz önüne alınarak, kent ve insan ilişkisinin geldiği noktanın görünür kılınması ve iletişim araçlarının kentleri ne derece yaşanabilir kıldığının araştırılması” idi. Bu kapsamda daha önceden bildiğim ve ilgimi çeken bir konu olan “akıllı kentler” teması aklıma geldi. Avrupa’nın birçok şehrinde belediyelerin ve bazı özel platformların kendine bu konuyu ilke edinip bu konuda gelişmeler/projeler yürütmekte olduğundan haberim vardı. Ve birkaç uygulamayı Hollanda’da Erasmus yaptığım süreçte deneyimlemiştim. Bunun üzerine araştırmamla birlikte Amsterdam Smart City projesi ile Amsterdam’ın Avrupa’daki 2. akıllı şehir olduğunu öğrendim. Ve seyahatimi Amsterdam’a yapıp akıllı kent kapsamındaki projeleri ve halkın buna tepkisini/uyumunu araştırmaya karar verdim. Arkitera Mimarlık Merkezinde yapılan seçmeler sonucunda benim birinci olmam üzerine yaklaşık 1 ay boyunca Arkitera çalışanlarının da desteğiyle seyahatimin ve bütçemin detayları, bağlantı kuracağım kişiler ve kurumlar, insanlarla yapacağım anket üzerine çalıştım. Rotamda amaç akıllı uygulamaları ve projeleri mümkün olduğunca yerinde deneyimlemek ve bunları sürekli kullanan insanların fikrini almak, yetkili kişilerle altyapı ve detaylar hakkında konuşmak, şehrin “Ya Sonra?” sını anlamaya çalışmaktı.

Erenalp: Tema ilk açıklandığında kafamda şehirler ve kendi alt temam hızlıca oluşmuştu. Tema başlığının bende çağrıştırdığı imaj direkt olarak bu şehirlerdi. Sadece bir rotaya ve plana dökmek kalıyordu. Rotayı oluştururken en çok ulaşımı dikkate aldım. Mesela bu şehirlere direkt uçuş olmadığı için nasılsa Tokyo’ya uğramak zorunda kalacağım diyerek burayı da programa dahil ettim. Rotada kullanacağım ulaşım araçlarının da bana ne kadar vakit kazandıracağını dikkate aldım. Planı oluştururken de temadan uzaklaşmamaya çalıştım. Ben şanslıydım tema kısıtlı olmasına rağmen şehirlerin bu konuyu ele alışlarından dolayı bir çeşitlilik vardı. Bazı tema önerilerinde çok iyi tek bir imaj veya bir günlük malzeme çıkabilir ama sürekliliği ve çeşitliliği sağlamak zor olabilir. Öneri yapacaklar bence bunu başvuru aşamasında dikkate almalı, önerilerini daha sonra detaylandırmaya veya çeşitlendirmeye kalktıklarında çok zorlanabilirler.

“Belki Onun Yerine Yeni Hayatın Nasıl Kurulacağına Dair İpuçlarına Bakmak Gerekiyor, Dünyanın Başka Yerlerinde…”

Bu senenin teması olan Tahribat hakkında ne düşünüyorsunuz? Size ne gibi çağrışımlar yapıyor?

Yelta: Bugün tahribat bana, çok güncel bir durum olan savaşı çağrıştırıyor tabiki. Yaşam haklarımızın elimizden alınmasını, evlerin içine kadar giren savaş aletlerini. Yıkımlar sonrası evlerinden uzak kalan aileleri, çocukları hatırlatıyor, Sur’u, Cizre’yi, Suriye’yi.. “Mimarlık bunun etrafında ne yapabilir?”in bence cevabı yok, bugün yıkılmış bir bölgeye mimar gözüyle gidip, tahribatı estetize etmek kadar felaket olabilir. Belki onun yerine, bu alanlar içinde gelişen alternatif, müşterek bölgelere, oluşumlara odaklanıp, yeni hayatın nasıl kurulacağına dair ipuçlarına bakmak gerekiyor, dünyanın başka yerlerinde.

Ferhat: Üretim süreci içerisinde gerçekleşen tahribat bana daha incelenmesi gerekliymiş gibi geliyor. Bugün hayatımızın, kentimizin, ülkemizin bir köşesindeki tahribatın başka bir bölgesindeki orantısız, yersiz bir üretimin devinmenin sonucu olduğunu düşünüyorum. (göç olgusu da buna dahil) Kısacası tahribatı önlemek için bir şey yapmalı olgusundan çok neyi neden yapmamalı olgusu bende ağır basıyor. Özetleyecek olursak tahrip edilmişten çok korunmuş üzerinden bu konuyu ele alınacak bir rota incelemesi yapılabilir.

Elif: Şehirleri, doğayı son hızla katletmeye ve mahvetmeye devam ediyoruz. Fakat konu ele alınırken fiziksel çevrenin tahribinin bireye/topluma etkisi de göz önünde bulundurulmalı. Benim aklıma ilk gelen fikir savaşlar/göçler/kültürler üzerinden tahribat veya doğa/hayvan/tükenebilir kaynaklar üzerinden tahribat olarak farklı rotalar izlenebileceği yönünde. Veya geçmişte yaşanan tahribatlar ele alınarak günümüzdeki izlerini ve etkisini incelemek de ilginç bir fikir olabilir.

Erenalp: Tahribat bende ilk olarak doğanın ve tarihin tahribatını çağrıştırıyor. Gelişen ve büyüyen şehirlerden dolayı dünyanın bir çok bölgesinde bir değişim ve tahribat yaşanıyor. Ben detaylıca nasıl bir öneri olabilir diye düşünmedim fakat çok farklı yorumlanabilecek zengin bir tema olduğunu düşünüyorum. Hiç beklemediğimiz çok çarpıcı ve iyi öneriler çıkabilir.

Etiketler

3 yorum

  • celik-erengezgin says:

    Sevgili Okan Bal,
    Hani derler ya “kaleminden bal damlıyor” diye.. Dilin muhteşem.. Allah herkese bir Hurşit nasip etsin. Elbette haplarını da unutmadan !.. Ortalık Hurşit kaynıyor gibi dursa da seninkisi gibi denk gelmedi bana… Sen bu anlatımınla uykular kaçırır, çağ atlatırsın Türkiye’ye.. Bütün sorun, uyandığımızda hala tek parça mı oluruz, bin parça mı ? İşte asıl problem !.., Yani ayıptır söylemesi ; ” to be or not to be !.” .

    Kalemine, yüreğine sağlık..

  • 20362 says:

    Çok teşekkür ederim Çelik Bey..

    Yazıda hayli dolaylı da olsa anlatmak istediğim, ama bunu başarıp başaramadığımdan pek emin olamadığım şey, toplumsal barışın ve huzurun bulunmadığı hiçbir ortamda, yurt dışında görüp de imrendiğimiz türden kentleri oluşturma şansımız olmadığının altını çizmekti.. Bu vesileyle o notu da buraya eklemiş olayım..

    Bu tür kentleri, yollara kaliteli asfalt dökerek, ya da gösterişli yapılar yaparak elde edebileceğini sananlar için de bir başka yazı var aklımda.. Umarım onu da yakın zamanda Arkitera’da paylaşabilirim..

    Selam ve saygılarımla..

  • celik-erengezgin says:

    Toplumsal barış, daima temel değerdir.. Tesbitin çok doğru Okan kardeşim ve bunu ustaca anlatmışsın.. “NEYİ PAYLAŞAMIYORUZ ?.. Toprağı mı ? Güneşi mi ? Yoksa sadece iktidarı mı ?..” demiştim geçen yıl bir seçim öncesi.. ( http://www.erengezgin.net 03-116 Neyi Paylaşamıyoruz ?.. ) Temelin bileşenlerini ve zemin değerlerini de sıralamaya gayret etmiştim o makalede.. Elbette yine “enerji ve ekoloji”, yani yaşamın temel taşlarının ; “bilinçli sahibiyeti ve hakkaniyetle paylaşımı” üzerineydi anlatmaya çalıştıklarım..

    Senin de vurguladığın “gösterişli yapıların !” günah keçisi olarak ilan ettiğim meslektaşlarıma yönelik, “GÖRÜŞLER” bölümünde yayınlanmakta olan ve tahminimi aşan okunma sayısına ulaşan “Mimarlık Nedir Allah Aşkına ?” yazısına da bir göz at istersen.. Paylaşmayı düşündüğün makalende, zekice tespitlerin ve akıcı üslubunla değineceğin başlıkları şimdiden merak ediyorum. Eminim, benim de çok önemsediğim bu konuya, yepyeni bir açılım kazandıracaktır !..

Bir yanıt yazın