“Fakülte Binamızda Tüm Bölümlerin Öğrencileri Birbirleriyle Etkileşim İçinde”

Arkitera Kampüste projesi kapsamında ziyaret ettiğimiz İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde sorularımızı Mimarlık Fakültesi Dekanı Ender Yazgan Bulgun ile Mimarlık Bölümü Başkanı Sıdıka Bahar Durmaz'a yönelttik.

Arkitera: Mimarlık eğitiminizin İzmir’le ilişkisini nasıl kuruyorsunuz? İzmir’in mimarlık eğitiminize veya sizin eğitiminizin İzmir’e katkıları var mıdır?

Sıdıka Bahar Durmaz: Şu an İzmir’deki tek kent üniversitesi, kentin içinde yer alan üniversite İzmir Ekonomi Üniversitesi. Kente en yakın ulaşımı olan üniversitelerden biriyiz. Dolayısıyla hem biz çalışanlara, hem üniversitedeki hocalara, hem de öğrencilere çok büyük bir avantajı var. Yani mimarlık eğitiminin kente dokunması gerekiyor. Öğrenci buradan çıkınca şurada bir sinemaya gidecek, kırtasiyeden alışverişini yapabilecek vs. Yani o erişim çok önemli. Dolayısıyla bu bize çok şey katıyor. Bir de tabii ders içerikleri olarak da bakacak olursak, bizim kentle ilgili çalışmalarımız ikinci sınıfta başlıyor. Birinci sınıfta daha çok soyut çalışmalar yapıyorlar. İkinci sınıfın ikinci dönemindeki projede tarihi bir çevrede yapı yapıyorlar, o dokuyla ilk ilişkiyi kurdukları proje oluyor ve ikinci sınıfta bir de kentsel mimarlık dersi alıyorlar. O derste bütün kent teorisi, kent tarihi, mekan politikaları, mekan stratejileri, bina-mekan ilişkisi gibi konulara değiniliyor. Dördüncü sınıfa gelince her şey proje artık. Kent içinde bir bağlam projesi yapıyorlar. Örneğin bu sene Kemeraltı’nda yapıyoruz. Kemeraltı’ndaki dokuyla ilişkisi, çevreyle ilişki, bütün ulaşım bağlantıları vs. Yani o yaptıkları proje artık bir sistem gibi oluyor.

Ender Yazgan Bulgun: Bahar Hoca’nın anlattıklarına şunu da eklemek istiyorum. Bizim eğitimimizde aynı zamanda belediyelerle de sıkı işbirliğimiz var. Örneğin şimdi Narlıdere Belediyesi’yle ortak bir proje üstünde çalışıyoruz. Narlıdere’ye bağlı bir bölümde iyileştirme yapıyoruz. Onu da öğrenciler yapıyorlar. Bir çalışma grubu oluşturduk. O çalışma grubunda mimarlık ve iç mimarlık öğrencileri var. Onlar hep birlikte, Narlıdere Belediyesi’nin bize göstermiş olduğu alan üzerinde ne tip iyileştirmeler yapabiliriz, kente nasıl daha katkıda bulunabiliriz, nasıl daha iyi bir ortam yaratabiliriz, onun üzerine proje yürütüyorlar şu anda.

Sıdıka Bahar Durmaz: Depremle ilgili çalışmalarımız var. Örneğin valilik, belediyeler, hepsiyle bir çalıştayımız var. Sırf üniversite değil birçok kurumun katıldığı bir çalıştay. Dışarıya taşalım, onlarla ilişki kuralım durumunu çok istiyoruz çünkü İzmir bunun için çok uygun.

Kullandığınız mekanlar yeterli mi? Öğrenciler mekanları aktif kullanabiliyor mu?

Sıdıka Bahar Durmaz: 7/24 kullanabiliyorlar ama özel izin alınması gerekiyor. Güvenlik var, ısınması oluyor. Burayı çok kullanıyorlar ve benim duyduğum çok da seviyorlar. Kaliteli mekanlarımız var.
 

Ender Yazgan Bulgun: Tabii şimdi öğrenciler çok şanslı çünkü güzel sanatlar ve tasarım fakültesi olarak hepsi bir bina içerisinde. Konsept olarak binamız çok güzel. Dördüncü kat mimarlık, üçüncü kat moda tasarım değil. Mesela ikinci katta bütün üçüncü sınıf stüdyoları var. Ya da bütün bölümlerin üçüncü sınıf stüdyoları aynı katta. Dolayısıyla öğrenciler hep birbirleriyle ilişki içerisinde. O da çok güzel. Fakülte içi ortak seçmeli derslerimiz de var.

 

Geleceğin yaratıcı, özgürleştirici mekanları üniversitelerde nasıl kurulabilir?

Sıdıka Bahar Durmaz: Evet, ben de bunun üstüne çok düşünürüm. Benim de tez konum yaratıcılıkla ve mekan ilişkisi üzerineydi. Yani benim için yaratıcılık iletişimle çok ilişkili. Herkes birbirinden ilham alıyor, birbirinden besleniyor ve mekanın bunu desteklemesi lazım. Dolayısıyla kamusal alanların çok olması gerekiyor. Herkesin bir arada olabileceği, sınıfların dışında koridorlarda bir araya gelecekleri, sırf koridor olmadan, küçük cepler, nişler, küçük küçük buluşma yerleri, oturma yerleri… Ve burası onu güzel bir şekilde sağlıyor. Gezerken koridorlarda göreceğiniz küçük küçük buluşma yerleri var. Zemin katta bir açık amfi var. Onun üst katında bir açık amfi var. Jüriler için ortak buluşma yerleri var. Jürilerimiz koridorlarda olur hep. O açıdan güzel olduğunu düşünüyorum. Bir de stüdyolar bence esnek tasarım olmalı. Sabit mobilya olmaması lazım çünkü mimarlık eğitiminde stüdyoda bazen ders verebiliyoruz, bireysel çalışma oluyor, grup çalışması oluyor vs. Dolayısıyla böyle mobilyalar esnek tasarlanmalı. Modüler, yani yere bağlı değil.

Etiketler

3 yorum

  • emre-ozkan says:

    Nişanyan Sözlük’e göre “tersane” kelimesinin kökü Arapça, “dāru’ṣ-ṣanˁa” ve yapım evi, her çeşit imalathane, fabrika demek. Venedik ve Ceneviz İtalyancası’na da bizden geçmiş anlaşılan. Ortadoğu kökenli yani.

  • ruchan-oflaz says:

    Yazınızda hem Darzana projesiyle Haliç Port projesini bağdaştıramadığınızı söylüyorsunuz, hem de bu durumu öngördüğünüzü belirtiyorsunuz. Burada bir çelişki yok mu? Onun dışında işin güzelliği konusunda size katılıyorum, ama Haliç Port’u meşrulaştıran bir eser olmasını anlama basiretsizliğiniz yazınızın itibarını düşürüyor.

  • ceyda-pektas says:

    bağdaştıramadığını söylüyor fakat başkaları tarafından bağdaştırılacağını öngörüyor. bence haliç portu meşrulaştırmıyor, gizli kapaklı iş yapma geleneğimizi meşrulaştırıyor.
    problem haliç porttan da büyük. bu pojeyi de, inşa edilene kadar göremedik.

Bir yanıt yazın