“Öğrencilerimize Farklı Disiplinlerle Çalışmanın Önemini Aşılıyoruz”

Arkitera Kampüste projesi kapsamında İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Bölüm Başkanı Yardımcısı Koray Korkmaz'a kent-mimarlık eğitimi ilişkisi ve mimarlık eğitiminin mekansal karşılığı üzerine sorularımızı yönelttik.

Arkitera: Mimarlık eğitiminizi İzmir’le nasıl bağdaştırırsınız? İzmir’den faydalandığınız alanlar mutlaka vardır. Sizin İzmir’e katkılarınız, İzmir’in size katkıları nelerdir?

Koray Korkmaz: Mimarlık Bölümü olarak İzmir’den uzak olmanın sıkıntısını yaşıyoruz. Çoğu yurtta kalan öğrencilerimize “Kemeraltı’nda şu camiye bakın” dediğimizde nasıl gidip gelecekleri problem oluyor ya da en fazla hafta sonu gidebiliyorlar. Biz de sabahları bazı hocalarımızla dersleri yerinde yaparak bu soruna çözüm arıyoruz. Hocalarımız kent içinde proje konuları verdiğinde bölgenin analizini yapmak için bütün günü orada geçiriyorlar. Örneğin proje dersi 12 saat ise 8 saati arazide geçiyor. Ama öğrenciler de şehri bilinçli geziyorlar, kafasını kaldırarak binalara bakarak mı geziyorlar? Hayır. O alışkanlığı edinmeleri İzmir’de biraz daha zor. Çünkü tarihi doku kalmadı. Kafanızı kaldırdığınızda gördüğünüz sadece apartmanlar oldu.

Biz aynı zamanda Erasmus’a en çok öğrenci yollayan bölümüz. Öğrencilerimizi sadece İzmir’i, İstanbul’u değil Avrupa’yı gezin diye teşvik ediyoruz. Avrupa’ya gidince farkındalıkları artıyor. Örneğin İtalya’yı gezince İzmir’i ya da İstanbul’u hatta Türkiye’yi daha iyi anlıyorlar çünkü karşılaştırma imkanları doğuyor. Öğrenciye bisiklet yolundan bahsettiğinizde bazıları boş boş bakıyor. Çünkü “Nasıl yani, ben yürüyecek kaldırım bulamıyorum, projede bisiklet yolunu nasıl çizeceğiz?” diyor. Kaldırımı nasıl çizeceğiz önce onu anlatmak gerekiyor. O zaman diyoruz ki sen bir Hollanda’ya git, Amsterdam’a git. Bazı şeyler konuşarak olmuyor, fotoğrafla göstererek de olmuyor. Yaşanması gerekiyor. Biz Erasmus stajlarını da kabul ediyoruz, orada bir de büroda çalışma imkanı oluyor. Mezun olduğu zaman tekrar yurtdışına gitmek onun için bir muamma olmuyor, bağlantılarını kuruyor.

Farklı bölümler arasındaki iletişimi nasıl sağlıyorsunuz?

Kuruluşumuzdan beri az sayıda olmanın avantajını kullanarak farklı disiplinlere bir arada çalışma fırsatı veriyoruz. Örneğin 1. sınıfta bütün bölümler ortak bir temel tasarım eğitiminden geçerek birlikte güzel bir çalışma ortamı yakalıyorlar. Hocaların odaları dahil öğrencilerin çalışma ortamları da birbiriyle ilişki içerisinde. Mesela bir tane atölyemiz var, onu isteyen kullanabilir. Seramik atölyesi, ahşap atölyesi, metal atölyesi… Bunlar bir arada. Farklı bloklar olmasına rağmen biz burada binaları bölümlere göre ayırmadık ve farklı bölümlerle ortak kullanmaya devam ettik. Böylelikle Şehir ve Bölge Planlama öğrencisi ile Mimarlık öğrencisi yan yana çalışarak birbirlerinin farklı ölçekteki projelerine aşina oluyorlar. İleride iş hayatındaki meslekler arasındaki anlaşmazlıkları da böylelikle önlemiş oluyoruz. Bir gün National Geographic’te izlediğim belgeselde mimarlarla çalışan bir mühendis işin zorluklarından bahsettikten sonra “Profesyoneller anlaşır.” dedi. Biz de öğrencilerimize farklı disiplinler ile çalışmanın önemini aşılıyoruz.

Peki, biraz da mekan ile eğitimin ilişkisinden bahsedecek olursak size göre mimarlık eğitim mekanları nasıl olmalıdır? İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü olarak atölyelerinizin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öğrenci sayımızın az, kampüsümüzün büyük olması dolayısıyla atölyelerimizin yeterli genişlikte olduğunu söylemeliyim. Hatta kampüs içerisinde gezerken büyüklükten dolayı öğrenci göremezsiniz. Isınma ve havalandırma konularında da belli standartlar yakalandı. Genel olarak mimarlık mekanlarından bahsedecek olursak dersler stüdyo odaklı olmalı. Her öğrencinin öğrenme metoduna göre resimle, video ile sözlü olarak ya da yerinde göstererek eğitim vermek gerekiyor. Bunun için öğrencilerle gezi düzenliyoruz. Piyasanın içinde part-time mimarlar çağırarak onlarla atölyeler düzenliyoruz böylece öğrenci sadece akademisyenlerle değil sektörün içinden profesyonel mimarlarla tanışıyor. Ben öğrencilerin aldıkları eğitimin ne olduğunun, nasıl alınması gerektiğinin farkına varmalarını istiyorum. Bölümlerinin avantajlarının ve dezavantajlarının daha doğru farkına varırlarsa kendi açıklarını kapatmak için çaba sağlayabilirler. Gerek farklı yerler görerek gerek dillerini geliştirerek kendi potansiyellerinin farkına varmalarını amaçlıyorum. Hepsi İzmirli olan bir grubun içinde okumaktansa Türkiye’nin farklı yerlerinden öğrencilerle, İzmir dışını görüp Türkiye’yi tanıyarak eğitim almak büyük avantaj.

İzmir’deki inşaat ve mimarlık sektörüyle ilgili neler söylemek istersiniz?

İzmir’e şuan pek yatırım yapılmıyor deniyor. Piyasa içinde olan kişiler Ankara’ya veya İstanbul’a daha çok yatırım yapılıyor diyebilir ama evet İzmir’de sektör biraz daha yavaş ilerliyor. Öğrenciler “İzmir’de çok iş yok İstanbul’a, yurt dışına gidelim” diyorlar. Yıllar sonra gelip de İzmir’i aynı haliyle bulan insanlar çok fazla. Örneğin metro şehir dışına ulaşabilmeli ki şehir genişlesin. Ancak diğer büyük şehirlerdeki arkadaşlarımızın şikayetlerini duyuyoruz büyümeyle ilgili. Kötü bir yapılaşmadansa büyümeden kalması daha iyi.

Son olarak stüdyolarınız dışındaki atölyelerinizden bahsedebilir misiniz?

Yüksek lisans ve lisans öğrencilerinin ortak kullanabildiği seramik ahşap ve metal atölyeleri bulunuyor. Seramik daha çok endüstriyel tasarımcılar tarafından kullanılıyor ya da öğrenci grupları bir takım ortak çalışmalar yapabiliyor. Böyle atölyeler pek yoktur mimarlık bölümlerinde. Var olduğu iddia edilir ancak öğrenciler hiç görmezler.

Etiketler

Bir yanıt yazın