Artık Günümüzde “Deneme-Yanılma” Tabiri Değil, Aksine “Dene-Yanılma” Felsefesi Geçerli

İzmir'de gerçekleşen Autodesk BIM seminerinde, Autodesk Akdeniz Bölgesi Ülke Müdürü Taylan Dedeoğlu ile veriye dayalı tasarım teknolojisinin Türkiye'deki kullanımı, geçerliliği ve geleceği üzerine konuştuk.

Mimarlık, mühendislik ve inşaat sektörlerinde en çok kullanılan program AutoCAD’in yaratıcısı Autodesk, İstanbul ve Ankara’dan sonra İzmir’de uzun zamandır geliştirmekte olduğu veriye dayalı tasarım teknolojisini tanıttı. Ülke müdürü Taylan Dedeoğlu’nun açılış konuşmasından sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Salih Ofluoğlu ile mühendislerin ve mimarların biraraya gelip oluşturdukları TEAM Design Office, BIM teknolojisinin tasarım aşamasında ne gibi faydalar sağladığını örnekler üzerinden anlattı.

Mimarlık dünyası zaten uzun bir süredir üç boyutlu tasarımı ana araç olarak kullanmakta, keza üç boyutta göremediğimiz projeler günümüzde kale bile alınmıyor. Ama projenin sadece görselleştirilmesi yetmiyor. Artık; tasarım aşamasında elektrik, mekanik ve statik mühendislerinin mimarlarla eşgüdümlü çalışması bekleniyor. Öyle olmadığı takdirde mimari üretim sadece resimlerden ibaret bir nesneye dönüşebiliyor.

Tam da bu teknolojinin sektöre yerleşmesini umduğumuz bu dönemde, Akdeniz Bölgesi Ülke Müdürü Taylan Dedeoğlu’yla bir sohbet gerçekleştirdik. Proje Haber Yayıncılık’tan Murat Ünal ile birlikte sorularımızı kendisine yönelttik.

Firmanızı tanıyabilir miyiz kısaca?

Taylan Dedeoğlu: Autodesk 1982’de 16 kişiyle Amerika’da kurulmuş bir firma. O günden bugüne dünyada bir çok alanda, bir çok tasarım yazılımında dünya lideri. AutoCAD gibi bir ürünün yaratıcısı. AutoCAD’in şöyle enteresan bir titri var: Yeryüzünde yaşayan en eski yazılım. Altını çiziyorum, en eski değil ama “yaşayan” en eski yazılım. Ve hala gelişerek, talebi artarak devam eden bir yazılım. Tabi AutoCAD yazılımının dışında teknolojinin bugün geldiği noktada Autodesk’in de birçok farklı noktada atılımı oldu. Özellikle kaynakların azaldığı, kısıtlı olduğu günümüzde kaba tabiriyle çizmek yeterli değil. Artık günümüzde deneme-yanılma tabiri değil, aksine “dene-yanılma” felsefesi geçerli. Teknoloji o kadar ilerledi ki, binayı yapacağınız bölgeye, mahallenin içerisine binayı sanal ortamda neredeyse birebir yerleştirip kozmetik açıdan binayı değerlendirebiliyorsunuz. Bunun dışında coğrafik, meteorolojik verilerini bile test edebiliyorsunuz. Binanızın ne kadar karbonmonoksit atılım salgılayacağından tutun da hangi cephesinin ne kadar ısınıp ne kadar soğutma gerektireceğine kadar öğrenebiliyorsunuz. Bunları konuşurken de artık işte binanın statik, mekanik veya mimari modellemesinden söz etmek yetersiz kalıyor. Çünkü bunları zaten artık mükemmele yakın bir noktada tasarlayabiliyorsunuz. Burada amaç, binayı çizip projeyi onaylatıp sonra binanın verilerini çözmeye çalışmak değil; en baştan, binayı daha proje aşamasında tasarlarken, bütün verileriyle, bütün ölçüleriyle, hacmiyle, malzemesiyle baştan hesaplayıp ondan sonra harekete geçmek.

Bütünlük de sağlanmış oluyor aslında, özellikle finansal anlamda.

Kesinlikle. Yani en basitinden, kullanıcı gözüyle bakarsanız; bu tip bir yaklaşımla çalıştığınız zaman, hiçbir zaman, hayatınızın bütün yatırımlarını harcayıp aldığınız dairenin yatak odasına dolabınız sığmaması, kiriş ve kolon yerleri yüzünden anlamsız boşlukların oluşmaması sağlanıyor. Bir diğer avantajı, görselleştirmeyi kullanarak, maketten satmak yerine alıcıların, talep sahiplerinin bire bir ortamda, gerçek alternatiflerin görerek, alacakları dairenin içerisinde gezmelerini, görmelerini bile sağlıyorsunuz. Son kullanıcı tarafından bakarsanız avantajları bunlar. İşveren tarafından bakarsanız da, öngörülemeyen, sahada ortaya çıkabilecek, karşılaşılabilecek, hesap eksikliğinden kaynaklanabilecek birçok sorunun önünü daha sahaya inmeden alabilmek.

Peki, Türkiye’den BIM uygulamalarıyla ilgili örnekler var mı?

Var. Autodesk’te bu göreve gelmeden önce büyük müşterilerden sorumluydum. Birçok inşaat ve mimarlık firmasının bu geçişi nasıl yaşadığına birebir şahit oldum. Yurt dışından bu geçişi yaşamış firmaların “Biz bunu CAD ortamında nasıl yapıyormuşuz” söylemlerini onlara aktarmıştım. Şimdi aynı şeyleri Türkiye’de kendileri söylüyor: “Haklıymışsınız, BIM’e geçmeden CAD ortamında nasıl yapıyormuşuz” diyorlar. Çok ciddi, çok güçlü isimler var aralarında. Örneğin Bold Mimarlık’ın kurucusu Erdinç Çiftçi. Yurt dışından AutoCad ile ilgili bir araştırma yapmak için bir BIM Development ekibi gelmişti. Kendisinin Revit kullanımına hayran kaldılar. Dünya çapında iyi kullanıcılarımız var yani.

Bu noktada kemikleşmiş AutoCad kullanımından bahsetmek gerek herhalde. AutoCad kullanıcıları sadece mimarlar değil, elektrik, mekanik, statik mühendislerinden oluşan çok büyük bir mühendis grubu da AutoCad yazılımını kullanıyor hala. Onları da kapsayan bu geçişte nasıl bir yönlendirme olabilir?

Bazı firmalar geçiş sürecine kendi iş hedefleri kapsamında adapte olurken bazıları ise global işbirlikleri çerçevesinde yürütülen projelere uyum sağlamak amacıyla daha hızlı ve aslında çok da kolay olmayan bir süreç yaşadılar. Autodesk olarak geçiş sürecini tamamlayan iş ortaklarımızın büyük bir çoğunluğunun son derece memnun olduğunu ve iş akış süreçlerinde önemli ölçüde olumlu değişiklikler yakaladıklarını biliyoruz.

Türkiye’de, inşaat sektöründe çok dağınık bir yapı var.

Herkesin memnuniyeti aslında ortak bir geçişe bağlı gibi.

Türkiye’de, inşaat sektöründe çok dağınık bir yapı var. Mekanikçi ofis ayrı, statik ofis ayrı, inşaatı sahada yapan ayrı, mimari ofis ayrı hatta bazen beşinci kalem yatırımcı bile ayrı olabiliyor. Böyle olunca da herkesin aynı teknoloji platformunda olmasını beklemek, herkesi birden oraya çekmek çok kolay değil. Biz firmaların büyüklüğü ya da küçüklüğüne bakmadan, aynı seviyede servis vermeye çalışıyoruz. Başarılı da olmuyor değil. Oluyor ama, tabi böyle dağınık bir ortamda bu biraz da firmaların kapasitelerine bağlı kalıyor. İşin bir kısmı da en azından işverene, aslında paranın sahibine, yatırımcıya düşüyor.

Kamu için düşündüğünüz bir çözüm var mı? Bir proje yapıldığı zaman sayfalarca dosyalar, çıktılar belediyeye gider, onlara bakılır ve o şekilde onaylanır. Bunları ortadan kaldıracak bir sisteme geçilebilir mi?

Yaklaşık bir senedir bu konu özelinde çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Amacımız bu yaklaşımı, şehirde trafiğin yönlendirilmesinden acil durum yönetimine kadar birçok farklı alandan sorumlu olan devlet kurumlarında da sahiplenilmesine katkı sağlamak. Bir projenin sayfalarca dosyalar, çıktılar yerine tek bir uygulama altında gerçekleştirilmesi birçok avantajı da beraberinde getirir. Özellikle deprem, su baskını, yangın tehlikesi olan bölgelerde bu bilgilere sahip olmak büyük önem taşıyor.

Peki, eğitimler vermeyi düşünüyor musunuz?

Evet, devlete, kamu kurumlarına, belediyelere zaten eğitimler veriyoruz. Ama bazı standartların getirilmesi anlamında devletin vereceği destek de büyük önem taşıyor. Yurtdışında bu anlamda gerçekleşen ve fark yaratan proje örneklerine de önümüzdeki dönemlerde yer vereceğiz.

O zaman siz devlet kurumlarıyla görüşüyorsunuz. Onlardan talep geldiğinde destek sağlıyorsunuz?

Aynen öyle. BIM gibi bir teknolojinin yaygın kullanımı çok önemli. Özellikle bizimki gibi çok büyük metropollere sahip, şehirleşmede sorunlar yaşayan metropollerde kesinlikle uygulanması lazım.

Bir başka konuya geçelim. Öğrencilere verilen, bedava kullanabildikleri versiyon onları çok mutlu etti mesela. Üniversitelerdeki son dönem görselleştirme üzerine seçmeli dersleri de düşünürsek, sizin yaklaşımınız nedir? Ders vermeyi düşünür müsünüz Autodesk olarak?

Autodesk hem dünyada hem Türkiye’de geleceğin en iyi mühendis, mimar, tasarımcı ve dijital sanatçılarının yetiştirilmesine destek için taahhütte bulundu. Bu kapsamda Türkiye’nin eğitim kurumlarıyla da farklı iş birlikleri gerçekleştiriyoruz. Amacımız üniversitelerde ürünlerin değil konseptlerin ileriye yönelik veriye dayalı tasarımı, hem inşaat hem imalat sektöründe veriye dayalı tasarımın oturtulması.

Biz kurum olarak elimizden geleni yapmaya hazırız. Kurumlarda eğitmen oluşturmaya kaynağımız var ancak bu eğitimin sürdürülebilirliğini korumak için kurum ortaklarımızın desteğine ihtiyacımız var.

Şu anda herhangi bir üniversiteyle iletişim içerisinde misiniz?

Yakın zamanda gerçekleştireceğimiz bazı işbirlikleri için iletişimde olduğumuz üniversiteler var. Gerçekleştirdiğimiz etkinliklerde de önde gelen profesörlerimize söz sahibi olacakları platformlar oluşturmaya özen gösteriyoruz.

Türkiye’nin hem bizim açımızdan hem gelişim açısından potansiyelinin biraz daha büyükşehirler dışında olduğunu düşünüyorum.

Peki 2014’de sektörde hedefleriniz nedir BIM açısından?

Ben şahsen şuna inanıyorum. Evet Türkiye ekonomisinin %80 i belki dört şehirde dönüyor ama Türkiye 76 milyonluk bir ülke. Bilgisayarlar kullanımları, bilgisayarla çizim için rakamlara baktığımız zaman ağırlığın çoğunlukla büyük şehirlerde olduğunu görürsünüz ama Anadolu’da da potansiyel olduğunu düşünüyorum ben. Oralarda da bilişim altyapısı, bilişim teknolojileri var. Dolayısıyla ben Türkiye’nin hem bizim açımızdan hem gelişim açısından potansiyelinin biraz daha büyükşehirler dışında olduğunu düşünüyorum. Buna inanmak da istiyorum şahsen ve elimden geldiğince de yatırımlarımızı özellikle o tarafa yönlendirmeye çalışıyorum.

Peki, BIM tanıtımı bu şekilde konferanslarlar mı yürüyecek, yoksa mimarlara, mimarlar topluluğuna farklı platformlarda tanıtacak mısınız? Örneğin inşaat dernekleriyle bir toplantı düzenleyecek misiniz?

Bu buluşmaları dönem dönem pazarlama ve teknik ekibimizle yapmaya çalışıyoruz. Bazen bu tip organizasyonları bazen de daha küçük kapalı gruplarda, tech-talk diyebileceğimiz akşam yemekleri gibi toplantılar düzenliyoruz. Odaların hepsiyle çok yakın ilişki içindeyiz zaten. Aynı şekilde, inşaat kısmında satış mühendisi arkadaşlarımız da var ilgilenen. Onların da bu tip ilişkiler yürütmesine dikkat ediyoruz odalar ile ilgili. Çünkü gelişim oradan da hareketlenmeli, tabi odaların da adım atması lazım. Dikkat ederseniz hep karşı tarafa da bir sorumluluk bırakıyorum çünkü karşınızdaki ne kadar istekli olursa, siz de o kadar istekli olursunuz hem yaptığınız yatırımın verimli olduğunu görürsünüz hem de sizi yatırım yapmaya teşvik eder.

BIM’e geri dönecek olursak, sistemin sunduğu imkanlar arasında en güzeli veriye dayalı tasarıma imkan vermesi herhalde? Eklemek istediğiniz şeyler var mı?

Evet. Havalanından meteorolojik yıllık verileri alıp Nisan ayının 23’ünde yaptığınız binanın güney cephesinin tahmini olarak, istatistiksel olarak ne kadar rüzgara, ne kadar yağmura maruz kalacağını hesaplayıp ona göre yalıtım alanlarını hesaplayabiliyorsunz ya da nereye kalorifer peteği nereye güneş paneli koymanı gerektiğini öğrenebiliyorsunuz.

Kısacası, planlama aşamasına zaman ayırmak sahada daha az sorunla karşılaşmak demek. Bir binanın çimento dökme aşamasına gelmeden üç boyutlu tasarımına sahip olmak hem ekonomik anlamda hem de iş gücünü en aza indirmek anlamında büyük avantajlar sağlıyor.

Son olarak, Cloud önemli noktaya geliyor. Her yönden ve her araçtan erişim, Autodesk 360, servisleri bulabilme imkanı sunuyor. Siz dünyanın neresinde olursanız olun, tabletten veya akıllı telefonunuzdan veya bilgisayarınızdan çalıştığınız projeyle ilgili bütün verilere erişim sağlayabiliyor, gereken değişiklikleri yapıp oraya tekrar yükleyebiliyorsunuz. Bunun paylaşım ve erişilebilirlik konusunda çok avantajlı olduğunu düşünüyorum. 

Fotoğraflar: İlknur Sudaş

Etiketler

Bir yanıt yazın