“Sektörün Parlak Olduğu Ortada”

Ali Dumankaya ile Arkitera Mimarlık Merkezi ve TSKB Gayrimenkul Değerleme AŞ iş birliğiyle gerçekleşen “Gayrimenkulün Geleceği, Geleceğin Gayrimenkulü” toplantısı öncesinde konut, afet yasası ve mimarlık üzerine konuştuk.

Derya Gürsel: Bugünkü toplantının genel çerçevesi Afet Yasası olduğundan ben de girişimi bu konu üzerinden yapmak istiyorum. Afet yasası ile ilgili genel bir değerlendirme yapar mısınız? Ayrıca bir diğer konuda yasa ile birlikte konut sektörünün içinde gireceği değişim süreci… Gayrimenkul sektörünün sürece bakışı nasıl?

Ali Dumankaya: Aslında bu süreç Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kurulmasıyla başlıyor diyebiliriz. Yani 1999 Düzce Depremi ile… Aradan kaç sene geçti bir şeyler yapılmaya başlandı…

Eksiklikleri var ama başlandı diyoruz. En azından elde bir yasa var sonuçta. Eksiklikler neler mesela ‘kararı, Afet Alanının Belirlenmesi… Bunun dışındaki alanlarda proje yapılamıyor olması, 2/3’nin sadece afet alanlarının içinde geçerli olması ve bu alanlarda tek başına özel sektörün insanlarla muhatap olup bu ilişkileri tek başına kuramıyor olması. Bunlar eksik olan konular.

İşte bir şekilde bir süreç başlıyor. Belediye, TOKİ dönüp dolaşıp bakanlık yetkisi ile olabilecek resmi bir prosedüre geliyor. Tamam bu elbette olabilir. Fakat eğer özel sektörde eğer yapabiliyorsa, bu yapı dışında da bir düzenlemeye tabi olmalıdır. Belki bugün gelmeyecek eksiklikler çıkacak ondan sonra gelecek.

DG: O zaman yasanın halen bazı eksiklikleri olduğunu söylemek mümkün…

AD: Evet tabi. 2/3 dönüşümün afete bağlı bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum. İstenilen her yerde 2/3 sağlanabiliyorsa dönüşüm yapılabilir olmalı. Mesela afet alanı olmayabilir ama çöküntü alanı olan alanlar var. Bu açıdan özel sektörün becerikli olduğunu düşünüyorum ve bu fikrimi aktarıyorum. Dolayısıyla yasada bunu sağlamakta fayda var. Belki de en önemli eksiklik bu.

Tabii dönüşümün finansmanı konusuna da bakarsak yıllık 350 bin sadece afet alanı olan veya kentsel dönüşüm yapılması gereken alan var. 7 milyon kabul etsek 20 yılda dönüşse, her yıl 350 bin tane konut yapılacak demektir. Bunun maliyeti ise 42 milyar TL. Yılda 42 milyar TL para gerekiyor demek. Bu çok büyük bir kaynak gerektirir. İşte 2B’den beklenen bir para var, başka bir yasa taslağından söz ediliyor ama ben bunların tümüyle bile 40 milyar TL elde edilebileceğini düşünmüyorum. Kendi içinde dinamizmini sağlayacak formüller üretmek lazım. Arsa paylaşımları, oturanların özel sektörle ve ya kamu ile farketmez, anlaşabileceği bir model oluşturulması gerekiyor. Bu model işlemeye başladı mı kaldıraç etkisiyle o 20 yılı belki 15 yıla belki 10 yıla çekecektir.

DG: Konut sektörünün geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sektör ilerleyen günlerde de parlamaya devam edecek mi?

AD: 20 milyon konut var, 10 milyon dönüşmesi beklenen konut var! Sektörün parlaklığı ortada!

DG:Şu anda “Gayrimenkul’un geleceği Geleceğin Gayrimenkul’u” toplantısındayız. Bu tip sektörel toplantıların sizce önemi nedir?

AD: Çok önemli buluyorum. Tabii katılıma baktığımızda görüyoruz. İnsanların en çok merak ettiği şey, yeni projeler, projeleri yapanlar ve projelerin nasıl yapıldığı gibi sorular bu tip organizayonlarda tartışılıyor. Uygulama açısından da çok önemli buluyorum.

DG: Peki bizim son sorumuz. Mimarlık ve gayrimenkul sektörünün iş birliği üzerine bir değerlendirme yapar mısınız?

Mimarlık bu işin en önemli noktasında. Tasarım, planlama ve kentsel tasarımı projelere katabilirsek işte o zaman nitelikli konut ve yaşama alanları oluşturabilmişiz demektir.

DG: Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.

AD: Ben teşekkür ederim.

Etiketler

1 Yorum

  • kadri-atabas says:

    öncelikle,
    bildiğim kadarı ile AKP yönetimi iktidarı ve belediyeleri Turgut cansever in isminin arkasına sığınmak istediler, ama organizmaları uyuşmadı. O nedenle ismini kullanmalarının zaten gene bir maskelemeden öte değeri yok.
    Ayrıca, beğensinler beğenmesinler, Sosyal demokrat bir avuç genç insan ve sendikacı,memur (orta sınıf )örgütünün bir araya gelerek kurduğu Kent koop ile 2 yılda 50.000 konutluk bir projeyi ( Batıkent)sıfırdan başlama noktasına getirip, demokratik örgütlenme ile de bu işlerin yapılabileceğini, çoğulcu sistemin bir seçenek olarak değerini gösterdiler. O tarihteki merkezi yapılanmaların maddi ve hukuki direnmelerien karşın başardılar bu işi. Şimdi tamamne merkezi, ancak tarihte yanlış oldukları için gömülmüş bir ” tekçi, anti demokrat ve merkeziyetçi” yapı ile 11 yılda yaptıklarına bakıyorsunuz, 2 yıllık 50.000 konut potansiyeli ve kullandıkları güce göre hesaplıyorsunuz. Buna nal toplamak denilir.Kullanılanda kaynağı sonsuz ve kontrolsuz merkezi fonlar. Batıkent ise kendi üyelerinin kaynak ve kredileri ile var oldu. Seçenek halen orada, bu hükümete ve maalesef CHP ye rağmen…

Bir yanıt yazın